Son Yazıları

Şu faiz meselesi; Ortodoks iktisat çelişkileri

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) son Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında yine 500 baz puan faiz artışına giderek finans kapitalden ve onun çıkarlarının savunan Ortodoks iktisatçılardan alkış almayı başardı. Ancak faiz üzerine tartışmalar bütün şiddetiyle devam etmektedir. Çünkü faiz artışları, faizi bölüm değişkeni olarak gören emekten yana iktisatçıları rahatsız etmekte, ortaya çıkacak toplumsal sorunlar karşısında eleştirilerini yükseltmektedirler.

Faizi sermayenin marjinal getirisi olarak tanımlayan, dolayısıyla da piyasa faizi ve kârların eşitlendiği, ekonominin doğal işsizlik oranında tam istihdam dengesinin sağlanacağı doğal faizin varlığına inanan Ortodoks iktisat, politika faizini model içinde içsel kabul etmektedir. Bu çerçevede politika faizinin, enflasyon ve çıktı açığına göre ayarlandığı (bizim gibi dövize bağımlı ekonomilerde döviz kuru da faiz kararını etkilemektedir) bir kural, Taylor Kuralı üzerinden uygulanan para politikasını savunmaktadır. Aynı Ortodoks iktisat, politika faizinin, piyasa faizi için referans olduğunu savunarak politika faizini dışsal olarak da tanımlamaktadır.

Yazının Devamı

FS Kongre notları

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) faiz kararı haftasına girdiğimizden bu haftaki köşe yazımda faiz konusunu ele alacaktım. Ancak geçen hafta (19-21 Ekim) Artvin Hopa’da düzenlenen FSCONGRE de yer alan başkanı olduğum oturumda geçen tartışmaları burada ele almanın daha uygun olacağını düşündüm ve faiz üzerine tartışmaları bir hafta sonraki yazıma taşımaya karar verdim.

Bunun nedeni oturumda sunulan bildirilerin sonuçlarının yani bildirilerin ekonometrik bulgularının benim hem sosyal medya da hem de buradaki köşemde savunduğum görüşleri destekleyici nitelikte olmasıdır. Diğer yandan Fiscaoeconomia Dergisi her yıl düzenli olarak bu kongreleri düzenliyor ve tüm iktisadi okullara kucak açıyor. Böylesi bir istikrarı sürdürmek önemli başarıdır. Bu konuda dergi editörü ve yöneticisi sevgili Ahmet Arif Eren hocayı kutlamak gerekiyor. Ayrıca kongrede göstermiş olduğu misafirperverlik ile Artvin Çoruh Üniversitesine, İİBF Fakültesine İktisat bölümüne ve şahsında Orhan Şimşek hocaya teşekkür ediyorum. Kişisel olarak Yusuf Yalçınkaya ve Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesinden eski öğrencim ve şimdinin başarılı akademisyeni Tülay Demir hocalarıma misafirperverlikleri için çok teşekkür ediyorum.

Yazının Devamı

Yüksek enflasyonun nedeni ücret artışları mı?

Efektif talebi kavrayamayan iktisadi bakış ücretleri maliyet, kamu açıklarını da enflasyonun nedeni olarak görür. Dolayısıyla böylesi bir iktisadi anlayış enflasyonun nedenini ücret artışlarının ve kamu açıklarının yarattığı aşırı talep artışına dayandırır ve toplam talebi baskılamaya yönelik enflasyon karşıtı (des-enflasyon) politika uygular.

Hazine Bakanı Mehmet Şimşek geçen hafta ücret artışlarının enflasyonun nedeni olduğunu söyleyerek bahsettiğim Ortodoks iktisadi kavrayışa sahip olduğunu bir kez daha göstermiş oldu. Bununla birlikte, finansallaşmayı kapsayıcılık kavramıyla yücelten, gelir yaratmak yerine borçlandırmayı özendirerek emekçilerin ve halkın finans kapitale daha da bağımlı olmasına neden olan iktisadi anlayış finansal istikrarsızlığı içsel ve süreğen hale getirir.

Yazının Devamı

Bağımsız Merkez Bankası sermaye kontrolü ile olur

Türkiye ekonomisi üzerinde en fazla tartışılan konulardan birisi de merkez bankası bağımsızlığı meselesidir. Sermaye hareketlerinin terse döndüğü, yani ülke dışına çıktığı 2017 yılından itibaren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın düşük faiz konusunda ısrarını artırması, Murat Çetinkaya, Murat Uysal, Naci Ağbal gibi TCMB başkanlarının ya görev süresinin uzatılmaması ya da istifaları ile son bulan bir süreç yaşanmasına neden olmuştur. Bu durum Ortodoks iktisatçılar tarafından merkez bankası bağımsızlığının ortadan kalktığı biçimde yorumlanmış ve eleştirilmiştir.

Ancak bu görüş, merkez bankası bağımsızlığını hatalı kavrayışın bir sonucudur. Çünkü, tartışmaya açık olmakla birlikte merkez bankası bağımsızlığı, para politikasının konjonktür yönünde ya da karşıtı uygulanması ile açıklanabilir. Daha açık biçimde eğer bir ülke merkez bankası politika faizini küresel faizden (Fed politikalarından) bağımsız biçimde belirleyebiliyorsa yani konjonktür karşıtı uygulayabiliyorsa para politikası bağımsızlığından söz edebiliriz. Bu elbette küresel koşullara inat bir faiz politikası uygularım demek değildir. Bu açıkça, küresel koşullar altında bunu yapabilme imkânına sahip olmakla ilgilidir. Ne demek istediğimi biraz açayım.

Yazının Devamı

Faiz indirimi günah keçisi mi?

Faiz ve enflasyon ilişkisi konusunda iktisat yazınındaki tartışma en azından Bankacılık Okulu ve Nakit Okulu arasındaki tartışmalar kadar eskidir ve 200 yıllık bir geçmişi vardır. Bu tartışma para arzının içsel veya dışsal olduğu yani para arzının merkez bankaları tarafından kontrol edilip edilemediği konusundaki tartışma ile beraber ilerlemektedir.

1820-1845 yılları arasında geçen bu tartışmada Bankacılık Okulundan Thomas Tooke içsel para arzını savunurken faiz oranlarının bir maliyet kalemi olduğunu ve düşük faiz oranının enflasyonu da düşürebileceğini ileri sürmüştür. Ancak unutmamak gerekir ki bu önerilerin yapıldığı dönemde pound, küresel parasal hiyerarşinin en tepesindeydi ve İngiltere hegemonik güç olarak küresel ekonomiyi yönetiyordu.

Yazının Devamı

Enflasyonla mücadelede doğru yöntem

Geçen haftaki yazımda Orta Vadeli Programın (OVP) büyüme, istihdam hedefleri ile bu hedeflere ulaşmak için kullandığı politika araç setinin çelişkili olduğundan bahsetmiş ve OVP’nin bir temenniler metninin ötesine geçemediğinden bahsetmiştim.

Bu hafta meselenin bir başka boyutunu ve yine bölüşüm temelli bir yaklaşımla ele almaya çalışacağım. Bu haftaki konumuz enflasyonla mücadelenin doğru hedeflere ve araç setine sahip olmadığı ile ilgili olacaktır. Elbette bu konu, geçen haftaki yazımda belirttiğim büyüme hedeflerine neden ulaşılamayacağı konusu ve yaratılan bölüşüm sorunu ile de yakından ilgilidir.

Yazının Devamı

OVP: Orta vadeli çelişkiler içinde orta vadeli temenniler gerçekleşir mi?

Aydınlık Gazetesindeki bu ilk yazımla birlikte Aydınlık okurlarına esenlikler diliyorum. Umarım yazılarım Aydınlık okurlarınca beğenilir ve daha fazla okura ulaşma imkânı da bulabiliriz. Beni oldukça sıcak karşılayan Aydınlık Gazetesi çalışanlarına da ayrıca teşekkür ediyorum.

Geçen hafta açıklanan Orta Vadeli Program (OVP) iktisatçılar arasındaki tartışmanın bir başka zemini oldu. Tüm politika önerilerini Merkez Bankası (TCMB) politika faizinin artırması üzerine kuran ve yeni ekonomi ekibinin politikalarını alkışlayan Ortodoks iktisatçılar OVP temennilerinin büyük ölçüde destekçisi olsalar da benim program hakkında çekincelerim ve itirazlarım var.

Yazının Devamı