Son Yazıları
Bayram yardım kampanyaları
Bu bayramı diğerlerinden daha buruk geçirdik. Pandeminin yarattığı yıkıntı, artık olağan hale gelen sorunlarımız, umursamazlık filan derken ağzımızın tadı tuzu kalmadı.
Bayramlar yaklaşırken derneğimizde tatlı bir telaş halinde yardım faaliyetleri hızlanır. Geride bıraktığımız kurban bayramında da öyle oldu ama bu kez yardıma muhtaç o kadar insan aradı ki elimiz ayağımıza dolandı, yardımlar yetmedi, çaresiz kaldık.
Yazının DevamıErtelenen haklarımız
12 Temmuz 2006'da yayınlanan bir genelgeyle o dönem Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan engelli vatandaşların toplumsal yaşama tam katılımının sağlanması için binalar, kamuya açık alanlar ve toplu taşıma araçlarının engellilerin kullanımına uygun hale gelmesini sağlayacak düzenlemelerin yapılmasını zorunlu kılan ve bu doğrultuda ilgili kurumlara yedi yıllık süre tanınarak çalışmalara bir an evvel başlanması gereğini bu genelgeyle hüküm altına almıştır. İki yıllık eylem planları doğrultusunda bir çalışma yöntemi belirlenmiş ve 2012 yılı itibariyle de çalışmanın hedefine varılacağı öngörülmüştür. Yapılan planlamaların İçişleri Bakanlığı ve Özürlüler İdaresi Başkanlığı tarafından denetleneceği de ayrıca bu genelgeyle ifade edilmiştir. Sayısını neredeyse unuttuğumuz söz konusu çalışmanın sürekli ertelenen sonuncusu bu yıl Meclis'e sunulan torba yasada ortaya çıkmış ve yeni bir üç yıllık erteleme daha gündeme alınarak engelliler yine hayal kırıklığına uğramıştır. 1997 yılından başlayarak imar kanundaki ek bir maddeyle yasalara giren fiziksel çevrenin engelliler için ulaşılabilir ve yaşanabilir hale getirilmesi kararı 2005 yılında kabul edilen 5387 sayılı engelliler yasasının geçici 2. maddesinde ifadesini bulmuş ama ne hikmetse ne hükümet ne de yerel yönetimler tarafından ciddiye alınacak kadar üstüne gidilmemiş ve yıllardır üçer yıllık periyotlar halinde ertelenerek günümüze kadar gelmiştir. Engelliler söz konusu olduğu vakit her türlü vaadi uluorta yapan yetkililer sessiz sedasız, tepkisiz bir çoğunluk diye nitelendirmiş olacaklar ki kendi çıkardıkları genelgeleri bile engelliler adına oldu mu iptal etme, yürürlükten kaldırma ya da erteleme yoluna rahatlıkla gidebilmektedirler. Maalesef zaman zaman yaptıkları çalışmalar için övücü cümleler kurduğumuz engelli STK'ları da bu konuda tam bir sessizliğe bürünmüş bir iki cılız sesin dışında hiçbir kurum doğru dürüst tepki göstermemiştir. (Haber Global'de Engelliler Konfederasyonu Başkanı Mustafa Özsaygıyla yapılan röportajı yeri gelmişken belirtmeliyim.) Şuna artık kesin olarak eminim iktidar yetkilileri engellilerin sorunlarını kökten çözecek adımları atmaya niyetli değiller. Yapılan bir kısım yasal düzenlemelerin de Avrupa ülkeleriyle olan ilişkilerimiz, işbirliklerimiz nedeniyle yapıldığı fakat doğru dürüst bir şekilde uygulandığını da asla söyleyemeyiz. Çıkarılan yasaların arkasında duracak, onları uygulayacak basireti, sorumluluğu göstermeyen yöneticilerin durumu, engelli camiası nezdinde tam bir hayal kırıklığıdır.
ENGELLİYE REVA GÖRÜLEN MAAŞAile ve Sosyal Hizmetler Bakanı yaşlı ve engelli aylıklarına yapılan zam oranlarını açıkladı. Nereden bakarsanız bakın devlet eliyle yoksullaşan bir kitlenin içler acısı durumunu yapılan zam miktarlarında açıkça görebiliriz. Defalarca yazdık, söyledik bu paralar yalnızca hak sahibine harcanmıyor ailesi bile geçiniyor. Gezin, görün o ailelerin içinde bulunduğu durumu lütfen yerinde gözlemleyin. Masa başında karar almaktan vazgeçin. Yönettiğiniz insanların hal-i pürmelalini anlamak için onları tanımayı deneyin. Açıklanan zam sonrası insanların eline geçen paranın miktarını vicdanlarınıza sunuyorum. Yaşlı aylıklarının 763 TL'den 828 TL'ye, yüzde 40-69 engelli raporu bulunanların aylıklarının 609 TL'den 661 TL'ye, yüzde 70 ve üzeri engelli raporu olan vatandaşların aylıklarının da 914 TL'den 991 TL'ye evde bakım yardımının aylık 1657 TL'den 1797 TL'ye ağır silikozis hastalarına verilen aylık desteğin de 1677 TL'den 1819 TL'ye çıktığını görüyoruz. Açlık sınırının 2 bin 864, 82 olduğunu hatırlatmak isterim.
Yazının DevamıKırık hayatlar
Nutkunuzun tutulduğu anlar olur. Şaşkınlık, hayal kırıklığı, acıma, korku, dehşet, panik ve bin türlü başka hezeyan yaşanır o anda… Ne yapılır, durumun normale dönmesini sağlayacak müdahale nedir,pek bilinmez ve her şey oluruna bırakılır. Oluruna bırakmak çaresizliğin diğer bir adıdır. Teslimiyettir; kadere, statüye, hegemonyaya…
Cumartesi günü WhatsApp hattıma Beykoz Engelliler Derneğinin bir videosu düştü. Videoyu gönderen dernek başkanı Hasan Polat’tı. Aynı gün ve ertesi gün haberlerde videoya konu olan içerik defalarca yayınlandı. Videonun içeriği şuydu: Günlük güneşlik bir havada, Beykoz Engelliler Derneğinin araçların yoğun olarak geçtiği bir caddenin kenarına kurulan lokalinin önünde oturan dernek başkanı Hasan Polat ve yanındaki bir grup engelli yurttaşa iki gözü dönmüş manyak saldırıyor, saldırganlardan biri elindeki sopayla Hasan Polat’a büyük bir hınçla vuruyor, attığı tekmeyle onu yere deviriyor.
Yazının DevamıZor zamanlar
Zaman zaman okurlarımızın görüşlerini, düşüncelerini bu köşede yayınlıyoruz. Bu haftada okurlarımdan birinin gönderisini olduğu gibi köşeme taşıdım. Neslihan Cesur’un feryadını en başta hükümet yetkilileri olmak üzere İstanbul Büyükşehir Belediyesi yetkililerinin de duyması gerekiyor. Çünkü bu ses yalnızca Neslihan Cesur'un sesi değil, yüz binlerce itilen, kakılan mağdur edilen engelli yurttaşın sesi. 610 lira ile geçinmek zorunda olduğunu söylüyor Neslihan Cesur, daha doğrusu geçinemediğini… Engellilere 550-850 lira arası verilen bu paranın ulufe değil insanların geçinmelerine yetecek miktarda olması ve insan onuruna yakışacak bir alım gücünü ifade etmesi gerekiyor. Hayat pahalılığının ülke tarihinde görülmemiş günlerini yaşıyoruz. İnsanların açız diye bağırdıkları zamanlardayız artık. Devletin en çok arandığı bu zor zamanlarda sığınılacak tek kapının devletin kapısı olduğunun bilinmesi gereken günler bu günler, fakat heyhat. Devletin gündemi bahsettiğimiz yurttaşlarla bağını öyle bir koparmış öylesine bu insanlara uzak kalmış ki, tamamen umutları kesilmiş ve sahipsizlik hissini alabildiğine yaşıyorlar. Aldıkları o paranın bile bir gün kesileceğine inanacak hale gelmişler. Devlet adamlarına, siyasetçilere güvenleri tamamen sıfırlanmış durumda. Yazık, çok yazık..
Bir iki kelamda başta sayın Ekrem İmamoğlu olmak üzere İBB yetkililerine teşekkürlerimi sunarak ifade etmek istiyorum; en son nisan ayında 15 engelli yurttaşı EKPSS şartı aramadan istihdam ettiler. Denilebilir ki İstanbul Büyükşehir Belediyesi gibi devasa bir kurumun istihdam ettiği kişi sayısı bu kadar mı olmalı? Peyderpey engellilerin işe alındığını, istihdam alanı yaratıldıkça işe alımlarında süreceğini umuyorum. Ama buradaki önemli ayrıntı eğitim fırsatından en az yararlanan engellileri istihdam ederken EKPSS gibi bir sürecin içine sokmadan a alımların doğrudan gerçekleşmiş olmasıdır.
Yazının Devamıİşçi çocuklar
12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle mücadele günü. Dünya genelinde yoksulluğun trajik bir sonucu olarak milyonlarca çocuk yaşadıkları evin ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmak zorunda kalıyor. Dünyanın neresinde olursa olsun, çocukların çalışmak zorunda kalması -daha isabetli bir deyişle, sistemin onları çalışmak zorunda bırakması- en hafif tabiriyle bir insanlık suçudur. Ki bu suç hepimizin, bu gemiye su taşıyan herkesin suçudur.
Dünya Bankası Başkanı David Malpass 2020’nin ekim ayında dünyanın en prestijli finans okullarından birinde (Frankfurt School of Finance and Management) yaptığı konuşmada Kovid-19 salgının dünya çapındaki etkilerine dair ilginç tespitleri yapmıştı. Bu salgının yarattığı ekonomik krizin, 2008 yılında en çok finans piyasalarına etki eden ve gelişmekte olan ülkelerden ziyade gelişmiş ülkelere zarar veren ekonomik resesyonun aksine,çok etkin biçimde gelişmekte olan ülkelerdeki emekçi sınıfları, özellikle de kadın ve çocukları vurduğunu belirtmişti. Gelişmiş ekonomilerdeki kriz dengelemeye yönelik makro-ekonomik araçlardan mahrum ekonomilerde yoksulluğun daha da derinleşeceğini,2021 yılı sonu itibariyle dünya genelindeki aşırı yoksul nüfusa 150 milyonkişi daha eklenerek dünya nüfusunun yüzde 1,4’ünün günde1,90 doların altındaki gelir durumuyla tarif edilen aşırı yoksulluk sınırının altına düşeceğini ön görmüştü.
Yazının DevamıEngellilerin Tüketici Hakları
Türkiye Engelliler Konfederasyonunun engellilerin temel hakları konusundaki çalışmaları, Mustafa Özsaygı’nın başkanlığında zor pandemi şartlarında dahi hiç duraksamadan büyük bir özveriyle devam ediyor. Seviniyor ve büyük gurur duyuyoruz. Konfederasyon bu kez engelli sorununun evrensel niteliğine denk düşecek şekilde, Avrupalı sivil toplum örgütleriyle kurulacak büyük bir işbirliğinin ilk adımını atıyor. Bu adımda konfederasyon, Avrupa Birliğinin desteği ile, engellilerin tüketici haklarının tanınması ve korunmasına yönelik bir çalışma gerçekleştirecek. Konfederasyon bu çalışmanın içeriğinin kamuoyuna duyurulması konusunda benden yardımımı rica etti. Ben de konuyla ilgili basın bildirisini sizlerle paylaşmayı görev bildim:
Engelliler Konfederasyonu ve Tüketici Hakları Derneği ile Bulgaristan’dan Bulgar Ulusal Aktif Tüketiciler Derneği ve Bulgaristan Görme Engelliler Spor Federasyonu arasında kurulan işbirliğiağı ile engellilere özgülenmiş tüketici hakları politikaları oluşturuluyor. Engelliler istihdam, eğitim, sağlık gibi temel konularda ciddi hak ihlalleriyle karşı karşıyakalmaktadır. Mal ve hizmetlerin, çevrenin, bilgi ve teknolojinin erişilebilir olmaması ise hem yaşanan sorunların kaynağı olmakta hem de yaşanan sorunları, hak ihlallerini ağırlaştırmaktadır. Bu sorunlarla beraber toplumun tümüyle beraber engellilerin önemli hak ihlalleri yaşadığı bir alan ise tüketici hakları konusudur.
Yazının DevamıGüzel bir kampanya
Geçen hafta çeşitli haber merkezlerinden Ankara Büyükşehir Belediyesinin önemli bir çalışmaya imza attığını öğrendik. Başkent Üniversitesiyle işbirliği yaparak çiftlere evlilik öncesi ücretsiz SpinalMüskülerAtrofi (SMA) gen testi yapmaya başlamışlar. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş daha habercilerle konuşmasında hastalığın evlenmeden önce tespit edilip çaresinin aranmasının önemine dikkat çekmiş. Geçtiğimiz ay içerisinde müracaat eden 500 çifte yapılan bu uygulama son günlerde duyduğumuz en sevindirici haber diyebilirim.
SMA nadir görülmekle birlikte Türkiye’de görülme oranı (6000’de 1) dünya ortalamasının yaklaşık iki katı kadar olan nöromüsküler bir hastalıktır ve genetik kaynaklı bebek ölümlerinin birincil nedenidir. Hastalık, bir gendeki (SMN1) mutasyondan kaynaklanıyor. Bebekte hastalığın ortaya çıkması için hem anne hem de babanın bozuk geni taşıyor olması gerekiyor. Gen testleri de anne ve babanın bu mutasyonlu geni taşıyıp taşımadığını tespit etmek üzere yapılıyor. Uzmanlar bu testin etkinlik oranının yüzde 95 civarında olduğunu belirtiyor ve evlenmek üzere olan her çiftin mutlaka yaptırmasını öneriyor.
Yazının DevamıEngelli sporcular
19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı kapsamında engelli sporcularla dernek merkezinde konuştuk. Pandemi kurallarını ihlal etmemeye azami dikkat ederek, fazla kişi toplamadan sadece dört sporcu ile sorunlarını, taleplerini, çıkış yollarını tartıştık ve arkadaşlarımızın görüşlerini kamuoyuyla paylaşmaya karar verdik. Üç tekerlekli sandalye basketbolu oyuncusu, bir tane de bilek güreşçisi olmak üzere dört engelli sporcunun görüşleri ışığında yaptığımız değerlendirmeyi yetkililer mutlaka dikkate almalı, sorunların halledilmesi içinde bir an evvel girişim başlatmalıdır. Arkadaşlarımızın görüşlerini hiç kırpmadan, virgülüne dahi dokunmadan olduğu gibi yansıtmaya çalışacağız. Sporcu arkadaşlarımızın hepsine sorduğumuz sorular aynıydı. Hepsinden kendilerini tanıtmalarını, spora nasıl başladıklarını anlatmalarını, varsa çözüm önerilerini paylaşmalarını istedik.
İbrahim Kırtaş: 1999 yılında tekerlekli sandalye basketboluna başladım. Bu, hayatımın en önemli dönüm noktasıydı. Haftanın iki günü antrenman yapmanın, hafta sonu da maça çıkmanın öncelikle sağlık açısından ne kadar faydalı olduğunu gördüm. Dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı daha dirençli ve daha sağlam bir duruş sergileyebilmenin en iyi yolunun spor olduğunu bu sayede anladım. Önceleri daha içe dönük, sosyal hayata girmekte zorlanan bir bireyken spora başladıktan sonra sosyal çevrem genişledi, ayrıca sporun sağladığı büyük özgüvenin hem iş çevresinde hem de aile hayatımda hep olumlu yansımalarını gördüm. İlk başladığım takımda başarılı olunca şehir dışına transfer olan ilk sporculardan biri oldum. Karabük’te, Kıbrıs’ta, Balıkesir’de, Beşiktaş’ta oynadım. Fakat pandemi sürecinde yaşadığımız olumsuzluklar büyük gerilemeye neden oldu. Çünkü bu süreçte spor yapamadık, sosyal hayatımız tamamen bitti diyebilirim. Yetkililerin basketbol oynama yasağını bizi korumak için aldığını anlıyoruz ama engelli olmayan spor etkinliklerinin hemen hepsi kısıtlı olsa da yapılmasına rağmen maalesef bize izin çıkmadı. Geçen sezon dokuz defa ligleri iptal ettiler. Dünyada böyle bir örnek yok. Yaklaşık iki aydır basketbol birinci ligi devam ederken alt ligler hâlâ yasak kapsamında. Birinci ligden düşen takımların yerine gelecek takım yok şu anda. Büyük bir haksızlıkla karşı karşıyayız. Alt liglere izin verilmezse bu konuyu mahkemeye taşıyacağız. Şu durumu da hemen belirtmeliyim, Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı spor salonları hizmet vermesine rağmen İBB’nin salonları maalesef engelli sporculara kapanmış durumda. Sorduğumuz yetkililerden tatmin edici cevap alamıyoruz.
Yazının DevamıDünya Engellilik Raporu
Engellilerin sorunlarını dile getiren, bu sorunların çözümleri konusunda yol ve yöntem belirleyen uluslararası kurumların başında Birleşmiş Milletler (BM), Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve Dünya Bankası (DB) gelmektedir. BM, Engelli Hakları Sözleşmesi ile engelli haklarının tanınması konusundaki en önemli kilometre taşını hayata geçirerek dünyadaki bir milyarı aşkın engelli insanın umudu haline gelmiştir. O günden bu yana da ülkelerin imzacı oldukları sözleşmedeki hususları uygulamaları konusunda hem takipçi hem de yardımcı rol üstlenmektedir. DSÖ, sağlık sektöründeki hizmetlerin engellileri de içerecek şekilde düzenlenmesi, engellilerin acil servisler de dahil olmak üzere her türlü sağlık hizmetinden mağduriyete uğramadan faydalanmaları konusunda plan ve programlar geliştirip bunların uygulanmasına yönelik olarak devletlere tavsiyelerde bulunur, gerektiğinde baskı mekanizmalarını devreye sokar. DB, kurumun geliştirdiği politika ve faaliyetlerde engellilerin sürece dahil edilmesi konusunda yol haritaları sunar ve müşterisi olan devletlerin, organizasyonların engellilerin topluma katılımını sağlamaya yönelik çalışmalarını teşvik eder ve destekler.
Dünya Sağlık Örgütü ve Dünya Bankası’nın 2011 yılında ortaklaşa hazırladıkları Dünya Engellilik Raporu, dünya genelinde engellilerin durumu ve ihtiyaçlarına dönük tespitleri, çalışma stratejilerini ve yöntemlerini içeren çok kapsamlı bir rapordur. Meşhur Astrofizikçi Prof. Dr. Stephen W. Hawking bu raporun sunuş bölümünde şöyle der:
Yazının DevamıBir basın açıklaması
Bu hafta Engelliler Konfederasyonu Başkanı Mustafa Özsaygı’nın OHAL KHK’ları ile işlerinden ihraç edilen engelli çalışanlar hakkındaki basın açıklamasını dikkatinize sunmak istiyorum:
Basına ve Kamuoyuna
Yazının Devamı1 Mayıs
1 Mayıs, 1886 yılının aynı günü Amerika’nın Şikago kentinde 12 saat yerine 8 saatlik iş talebiyle başlayıp çok şiddetli ve kanlı çatışmaların ardından işçilerin kazanımlarıyla sonuçlanan işçi isyanını milat alan emekçilerin bayramıdır. Miladından bugüne işçi ve emekçilerle birlikte sesinin duyulmasını isteyen çok çeşitli sivil toplum örgütlerinin, siyasal parti ve yapıların, toplumun dezavantajlı gruplarının, kadınların ve öğrenci birliklerinin katılımıyla çoğalıp büyüyen güçlü bir eylemlilik haline dönüşmüştür.
1 Mayıs’ın mücadele sınırlarını genişletmek, sosyal katmanların bütününü içine alacak genel bir insanlık mücadelesine dönüştürmek günün ruhuna uygundur kanımca. Örneğin, #metoo dalgasının da güç verdiği kadın hareketlerinin önümüzdeki yıllarda 1 Mayıs’ları daha da güçlendireceği inancındayım. Maliyetlerin yüksekliğinden ya da başka bin türlü nedenden dolayı toprağını ekemeyen çiftçilerin, dolayısıyla işsiz kalan binlerce toprak emekçisinin 1 Mayıslarda söyleyecek (haykıracak) çok şeylerinin olduğu kanaatindeyim. Yaygın bir su istimal ve sömürü mağduru olarak çocukların, sayıları yüzbinleri bulan sokak çocuklarının dahi 1 Mayıslarda görünmeleri gerektiği inancındayım. Kent yoksullarımızın, evsizlerimizin, göçmelerin, ev kadınlarının, gündelikçilerin …
Yazının DevamıSavaşlar da olmasa!
Arka arkaya yaşanan iki dünya savaşı milyonlarca insanın ölümüne ve milyonlarcasının engelli kalmasına neden oldu. Bu savaşlarda verilen kayıp ve yaralı sayısı konusunda rivayet muhtelif. Kimi kaynaklar 2. Dünya Savaşında dünya çapındaki sivil ya da asker toplam ölü sayısının 50 milyonu bulduğunu belirtirken, başka kaynaklar sadece Çin’deki kayıpların tek başına 50 milyon, Sovyetler Birliği’nde ise 25 milyon olduğunu söylüyor. (Bu iki ülkenin geçen yüzyılın ilk yarısında verdiği toplam kaybın bugünkü Türkiye’nin nüfusuna denk geldiğine dikkat ediniz). Bu ikinci büyük savaşın arkasında bıraktığı engelli sayısı ise genel olarak 25 milyon olarak gösteriliyor.
Toplumlar nüfuslarının büyük, hem de yaş itibariyle en üretken bölümünü bu savaşlara kurban verdi. Sovyetler savaşın başındaki toplam nüfusunun yüzde 14’ünü yitirirken, bu oran Polonya’da yüzde 20’ler civarındaydı. Tabii ki en büyük kayıp erkek nüfusta görüldü. Sovyetler Birliği’nde savaşın başında erkek-kadın sayısı aşağı yukarı eşitken, 1950’lerde her 100 kadına karşılık olarak sadece 60-70 erkek hayatta kalabilmişti.
Yazının DevamıBir Devlet-STK Buluşması
Geçen haftayı Engelliler Konfederasyonuna bağlı STK’ların yöneticileri olarak bir hayli yoğun geçirdik. İlkin Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Zehra Zümrüt Selçuk’u konfederasyon başkanımız Mustafa Özsaygı ve konfederasyondan çeşitli düzeyde yöneticilerle bakanlık makamında ziyaret ettik. Yaklaşık 1,5 saat süren, samimi bir ortamda geçen toplantıda engelli sorunlarını konuştuk. Bakanlığın üst düzey bürokratlarının da katıldığı toplantının genel anlamda verimli geçtiğini söyleyebilirim. Uygulanması düşünülen yakın ve uzak politikaların neler olması gerektiği, güncel sorunların bir hayli bunalttığı engellilerin başta istihdam olmak üzere devletin teşvik ve hibe şeklinde sunacağı desteklerin bir an önce hayata geçmesinin ivediliği üzerinde duruldu. Sorunların tahammül sınırlarını aştığı, verilen sözlerin bir an önce yerine getirilmesinin altı önemle çizildi. Eşit birey, eşit yurttaş anlayışının bütün hukuki metinlerde güçlü bir şekilde yer aldığı hatırlatılarak bunun ortak buluşma zemini olması gerektiği üzerinde söz birliğine varıldı. Bu türden toplantıların sıradan sohbetlerin ötesinde, ciddi, tutarlı bir plan dahilinde gerçekleştirilmesinin gerekliliği üzerinde uzlaşılarak bakanlık ve konfederasyon arasında bir komisyon kurulması kararına varıldı. Bu kararın çok önemli olduğunu belirtmeliyim, çünkü hayatımız yapay gündemlerle meşgul edilirken engelli sorunları her zaman öncelikler sıralamasının en altında kalır. Bu konuda komisyon kurulması kararını engellileri gündemin önünde tutacak bir niteliğe sahip olması açısından değerli buluyorum.
Genel anlamda konfederasyon heyeti olarak toplantıdan olumlu izlenimlerle ayrıldığımızı belirtmeliyim. Gerginliğin olmadığı, konuşanların rahat ve kendini yabancı hissetmeden taleplerini ilettiği bir toplantıydı. Sayın Bakan’ın, engelli sorunlarının ele alınması bağlamında diğer bakanlıklarla yaşadığı sıkıntılar da konuşuldu. Engelli sorunlarının bütün boyutuyla birinci muhatabının kendi bakanlığı olmasına rağmen sorunların çözümlerine dair atılacak adımlarda daha çok diğer bakanlıkların ikna edilmesi gerekliliği beni şaşırttı doğrusu. Engelli sorunlarının çözümünde diğer bakanlıkların da sorumluluk almaları gerekeceği şüphesiz. Eğitimden sağlığa, istihdamdan erişilebilirliğe kadar engelli sorunlarının çeşitliliğine bakıldığında, her bir bakanlığın hatta yerel yönetimlerin işin bir ucundan tutması gerekliliği kaçınılmaz tabii ki. Ama yukarda bahsettiğimiz, bakanlık ve sivil toplum kurumları arasında kurulması düşünülen komisyonun bir benzerinin, bakanlıklar arasındaki iletişim ve işbirliğini sağlamak ve işlerin ne düzeyde yürütüldüğünü takip etmek üzere hayata geçirilmesi bu kadar kudretli bir devlet için ne kadar zor olabilir ki? Topu diğer bakanlıklara atmak yerine, onlara görevlerini hatırlatacak, yapılan çalışmaların ilerleme raporlarını sivil toplum örgütleriyle paylaşacak böylesi bir komisyonu kurmak bakanlığın belki de ilk işi olmalı.
Yazının DevamıÜniversiteli engelliler için bir proje
Hayatımızın her anlamda zorlandığı bu koşullarda ufacık umut ışıklarının arkasına düşüyoruz. Engellilerin hiç bitmeyecek gibi görünen sorunlara pandeminin de etkisiyle katlanırken yaşadığımız şey kelimenin tam anlamıyla hayatta kalma mücadelesinden başka bir şey değil. Hak ihlalleri en çok böyle kriz zamanlarında yaşanıyor ve böyle zamanlarda itirazlarımız en hoyratça bastırılıyor. Moralimiz son derece bozuk. Şaşkınız… Hayata dair güvenimiz azaldıkça toplumsal ilişkilerimiz de onarılamaz yaralar alıyor. Kendimizi çok yalnız hissediyoruz. Ta ki, o büyük gücün sıcak nefesini ensemizde hissedene kadar. Arkamıza baktığımızda güler yüzlü, gür sesli, mangal yürekli binlerce dostumuzu, kardeşimizi, yoldaşımızı bizi beklerken, bize gelirken, bizimle yürürken görüyoruz. Üniversiteli gençlerden bahsediyorum. Bize dair projelerini bizimle paylaşırken gözleri parlayan gençlerden.
Yazının DevamıOtizm
2 Nisan, Birleşmiş Milletler kararıyla bütün dünyada otizm farkındalık günü olarak anılıyor. Söz konusu günde devlet kademelerinin hem de toplumun otizme dair bilgi ve bilinç düzeyini artırmaya yönelik çeşitli etkinlikler düzenlenir.
Otizm üç yaşından önce çocukta biteviye tekrar eden hareketler ve sosyal iletişim zorluklarıyla kendini gösteren, genetik yatkınlık, hamilelikte geçirilen hastalıklar, kötü beslenme, madde kullanımı gibi çeşitli faktörlere kısmen bağlanmakla birlikte çok daha karmaşık bir sürü faktörün bir arada tetiklediği düşünülen gelişimsel bir bozukluk (farklılık) olarak tarif ediliyor. Erken tanı, davranış terapileri, spor, müzik ve sanat çalışmalarıyla çocuğun çeşitli sosyal fonksiyonları yeniden kazanabileceği belirtilerek, ailelerin vakit geçirmeden eğitim programlarına ve davranış terapilerine başlaması ısrarla öneriliyor. Kaynaştırma eğitiminin verildiği okullarda eğitim olanaklarının araştırılmasının üzerinde önemle duruluyor. Önceleri otizmli çocukların sadece özel eğitim kurumları ya da psikiyatri kliniklerinde eğitim alabilecekleri düşünülürken günümüzde, otizmin bir bozukluktan öte zihinsel bir farklılık olduğu düşüncesi yaygınlaştıkça, bu çocukların genel eğitim sınıflarında da eğitim alabilecekleri düşüncesi gittikçe daha çok benimseniyor. Çeşitli sivil toplum kurumları da bu bilinçle hareket ederek otizmli çocukların topluma kazandırılmasına yönelik yasaların çıkarılması ve var olan yasaların uygulanması için takdir edilecek bir çaba gösteriyorlar. Geçtiğimiz hafta, otizmli çocukları olan aileler temsil edildikleri sivil toplum kurumları vasıtasıyla TBMM’yi ziyaret ederek devletten beklentilerini içeren dosyaları meclis yetkililerine sundular. Özellikle Milli Eğitim Bakanlığının, ailelerin istekleri doğrultusunda bir an evvel harekete geçmesi ve çocuklarımızın eğitimi konusunda mevzuattan kaynaklanan sıkıntılara çözüm araması en büyük beklentimiz.
Yazının DevamıPencereme konan kuşlar
Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşım çok büyük bir üzüntüsünü anlattı. Büyük bir kuş severdir. Evinde çok çeşitli kuş besler. Yaklaşık beş yıldır beslediği bir kuş kendi hatası yüzünden ölmüş. Telefonda ağlamaklı uzun uzun anlattı, yetmedi buluştuk, gözlerindeki derin üzüntüye şahit oldum. Bu, benim yıllar önceden bizzat bildiğim bir üzüntüydü.
Bende çok severim kuşları oldum olası. Renkleri, o renklerin armonisi, çıkardıkları sesler, insanın zihninde, kalbinde bıraktıkları izler, verdikleri ilhamla onlar doğanın en muhteşem yaratıklarıdır bence. Bazen pencereme konarlar; onlar ürkek, telaşlı, içeriyi süzer, ben onların zamanda atlıyormuşum hissi veren hareketlerini izlerken mutlu anlarımı yaşarım. Kimi zaman kanatlarına takılsam diye düşlerim.
Yazının Devamı