Cengiz Köse

cengiz_aut@outlook.com

Son Yazıları

Biyolojik ağ insanın zorla sisteme bağlanması

31 Aralık 1999 insanlık tarihinde önemli bir dönüm noktasıydı. Bir çağın kapanıp diğerinin açılması heyecanla bekleniyordu. Aylar öncesinde ise 1999’dan 2000’ne geçişi, bilgisayar veri işlemleri başarabilir mi tartışması vardı. Milenyum’un ertesi günü dünya dönmeye devam etti ve 21. yüzyılın ilk şafağında güneş yine doğdu. Ancak özellikle batı kamuoyu ‘normal’ olmayan doğaüstü bir şey bekliyordu. Antichrist, Ezoterizim ve yeni Peygamber’den tutun uzaylılara kadar, farklı ‘özlemler’ ve beklentiler vardı. Belki dünya halkları farkında değildi, ama yeni binyıl “biyolojik ağ” çağı olacaktı. Biyolojik ağın ne olduğuna birazdan değineceğiz.

Yazının Devamı

30 yıl sonra yabancı askerler Doğu Almanya'da

Doğu ve Batı Almanya ne zaman gündeme gelse aralarındaki fay hattı da tartışma konusu oluyor. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Batı Almanya’da son 70 yılda küçük, orta ve büyük çapta yaklaşık 25 tane askeri üs inşa etti.

Doğu Almanya ise on yıllardır Batı hegemonyasının biraz dışında kalmıştı. NATO’nun Doğu’ya genişleme stratejisi, bu bölgeyi de kendi denetimine almasını ‘gerektiriyordu’. Ancak denizden geçen ‘Kuzey Akım 2 Doğal Gaz Boru Hattı’, NATO ‘güvenliğine’ gerek duymadan Rusya ve Almanya’yı birleştiriyordu ve aynı zamanda Almanya’nın enerji ve sanayi altyapısını besliyordu. Bu hatlara yapılan sabotajdan sonra, Alman teknolojisi ile Rusya’nın enerji buluşması da ortadan kaldırıldı. Böylece Batı açısından Baltık Denizi’nde bir ‘boşluk’ oluştu ve yeni ‘güvenliği’ NATO adına Alman donanmasının yapması kararlaştırıldı.

Yazının Devamı

Özel mülkiyete kim müdahale ediyor?

Mülkiyet ilişkilerine ve üretim araçlarına müdahale, devrimle veya karşı devrimle sonuçlanabilir. Devrim, eskinin sömürü sistemini ortadan kaldırarak ilerleyebilir.

Karşı devrimin ayakta kalma şansı ise, mevcutun daha gerisindeki bir sömürü biçimiyle olabilir. Yeni bir toplumun doğması, ancak bir öncekinin üretim biçiminden kat be kat üstün ve ileri olmasıyla mümkündür.

Yazının Devamı

Eyalet seçimlerine ‘dış’ müdahale mi oldu?

Başbakan Scholz'un partisi SPD'nin kalesi olan Brandeburg'ta eyalet meclisi seçimleri yapıldı. SPD kıl payı bir farkla AfD’yi geçerek seçimi kazandı. Diğer eyaletlerde ve ülke genelinde güç kaybeden ve çöküşe doğru giden iktidar partisi SPD, Brandenburg eyaletinde nasıl birinci oldu?

Yazının Devamı

Alman topraklarında savaş mı körükleniyor?

‘Nazi ideolojisi’ 79 yıl aradan sonra askeri üniformasıyla tekrar Avrupa’da. Bu kez ABD’nin onayıyla AB ülkeleri ve İngiltere tarafından ‘dolaylı’ silahlandırılıyor ve Azov Tugayı adıyla Ukrayna’da Rusya’ya karşı savaştırılıyor.

Bu bağlamda 15.07.2024 tarihli günlük ‘Junge Welt’ gazetesi, dikkat çekici bir ayrıntı paylaştı. Konu şöyle; geçtiğimiz temmuz ayında Azov’a bağlı 3. Saldırı Tugayı’nda savaşan bazı askerler, ‘Avrupa turnesine’ çıktılar. Saflarına insan kazanma amacıyla, sahnelerde propaganda yapmayı planlayan Azov askerleri Varşova, Prag, Rotterdam, Brüksel ve Berlin’de boy gösterecekti.Yoğun kamuoyu baskılarından dolayı, Berlin’deki etkinlik iptal edilmişti. Cepheye dışardan eleman kazanmanın yanında, Azov için Almanya’da maddi kampanya desteği de yürütülüyor. Bu faaliyetleri Magdeburg’da izi tespit edilen ‘Centuria’ adlı organizasyon sürdürüyor. Böylesi gelişmeler bir daha gösteriyor ki, Almanya bir ayağıyla savaş entrikalarına bulaşmış.

Yazının Devamı

Almanya’da iktidar partileri çöküyor

Avrupa Parlamentosu (AP) ve Almanya eyalet seçim sonuçları birlikte değerlendirildiğinde, şunlar öne çıkıyor:

Doğu Almanya’da savaş çığırtkanlığına geçit yok!

Yazının Devamı

Avrupa Birliği’ni güden 60 sanayici

Avrupa Birliği’ni (AB) yöneten en üst organ atanmış üyelerden oluşan AB Komisyonu’dur. Peki AB Komisyonu başka bir “irade” tarafından yönetilebilir mi? Eski politikacı Horst Seehofer, atanmışlar ile seçilmişler arasındaki farkı şöyle saptıyor: “Seçimle gelenler karar veremiyor, karar verme yetkisi olanlar ise seçimle gelmiyor.” İşte AB’yi ‘yönlendirenler’ seçimle gelmeyen ancak karar verme iradesine sahip olanlardır. Bu irade rekabet, siyaset, kanun ve demokrasi-üstü kabiliyetini kullanarak, Avrupa sahasında kendi gücünü piyasada nasıl hayata geçiriyor?

Yazının Devamı

Almanya’yı bölen fay hattı

1990’dan önce sosyalist Almanya’ya doğu, liberal Almanya’ya batı deniliyordu. Bu kavramlar sadece coğrafi tanımlamayla sınırlı değildi, ideolojik önem taşıyordu.

İki Almanya birleştiğinde dönemin başbakanı Helmut Kohl, ‘Marx gitti İsa geldi’ demişti. Ancak doğu ve batı ayrımı sona ermedi. Aradan on yıllar geçmesine rağmen, ‘doğu ve batı’ Almanya söylemi ve ‘ayrımı’, gerek hükümetler gerekse toplum ve medya tarafından hala kullanılıyor.

Yazının Devamı

Herkes Alman bayrağı alsın

Almanya ve Avrupa’da milliyetçiliğin yükselmesiyle birlikte, panik havası da ‘yükseliyor’. Tansiyon haklı olarak küreselcilerde, savaş yanlılarında, işbirlikçi sermayede, sistem partilerinde ve holding medyasında artmış durumda. Çünkü bu çevreler önceki aylarda ‘aşırı sağa’ karşı gösteriler düzenlediler.

Göçmenler içerisinde de bir gerginlik ve “korku” söz konusudur. AfD kazanırsa ‘bizi gönderirler’ yaygarası yapılıyor.

Yazının Devamı

AB’nin Orta Çağını dünyaya şikâyet ediyoruz

Aydınlık Avrupa’nın geçen haftaki sayısında Avrupa’da 30 seçkin ismin sistem tarafından susturulmak istendiği manşetten anlatıldı. Hedef tahtasına konan 30 sembol isme yer verildi, ancak sayı bu kadarla sınırlı değil. Susturulmak istenen, cadı kazanlarına atılan daha onlarca isim var. Hepsini sıralamaya kalksak kitap konusu olur.

Aydınlık Avrupa’nın “Batının ‘ifade özgürlüğü’ balonu patladı! İşte fikirleriyle Avrupa’yı korkutan 30 isim” başlıklı haberi çok okundu, çok paylaşıldı. PDF üzerinden on binlere ulaştı. Aydinlik.com.tr haber sitesi üzerinden 15 bini aşkın ‘tık’ aldı. Okurların haberimize olan ilgisi alakası önemli, çünkü hakikaten Aydınlık Avrupa okurların hiçbir yerde bulamayacağı haberlere, araştırmalara, içeriklere yer veriyor. Bu sebeple de Aydınlık Avrupa’ya olan ilgi katlanarak büyüyor.

Yazının Devamı

Avrupalılar AB’yi ne kadar tanıyor?

Bugünlerde Avrupa Birliği (AB) vatandaşları sandıklara giderek, Avrupa Parlamentosu’nu (AP) seçiyorlar.

Bu seçimde savaş ile barış, küreselcilik ile milliyetçilik ve tek kutupluluk ile çok kutupluluk siyasetleri, karşı karşıya geliyor. Ancak 27 üye ülke vatandaşlarının çoğu AB tarihini, stratejisini, parlamentonun işleyişini, yönetim biçimini ve dünyadaki politik duruşunu fazla bilmezler. 5 yılda bir seçmenler ülkedeki partilerine ve milletvekillerine oy verirler, bunları Brüksel’e gönderirler ve temsil edilmek istenirler. Peki süreç böyle mi işliyor?

Yazının Devamı

Seçim kazandıran ajanslar... Yüzde 1 oy kaç para?

2024 yaklaşık 80 ülkede seçim yılı. Bazı ülkelerde seçimler tamamlandı. 2024 yılı seçimlerinde 4 milyarı aşkın kişi siyasi partilere oy verecek. Yani bu yılın sonuna kadar dünya nüfusunun yarısı seçim sandıklarına gitmiş olacak. Seçim sonuçlarını seçmen mi belirleyecek yoksa ajanslar mı?

Avrupa’nın en önemli seçimi 6-9 Haziran’da yapılacak. Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerin vatandaşları Avrupa Parlamentosu’nun (AP) yeni aritmetiğine oy verecek. Almanya 96 milletvekiliyle en çok sandalyeye sahip olan ülke durumunda. ‘En önemli seçim’ ifadesini özellikle kullanıyoruz. Öyle ki, bu seçim belki de Avrupa Birliği’nin (AB) geleceğini belirleyecek.

Yazının Devamı

Kapitalizmin mutsuz insanları

Sabahın erken saatinde toplu taşımayla işe doğru hareket ederiz. Almanya’da enerji, kira, gıda ve yakıt fiyatların tavan sınırını aştığı bir dönemde, toplu taşımayı tercih ediyoruz. Tramvay ve otobüsler, her yaştan yolcuyla dolup taşıyor.Yolculuk süresince çocuklar cep telefonlarıyla meşgul olurken, gençler dışarıyı gözetliyor, yetişkinler ise boşluğa odaklanmış ve zamanın akışına dalmış gidiyorlar.

O esnada bir şey dikkatimi çekiyor, çoğunluğun suratı asık. İşe giderken insanların ruh hali böyle olabilir diye düşünüyorum. Ancak iş çıkış saatlerinde, yine çoğunluğun mutsuz olduğunu fark ediyorum. Bu kez yorgunluktan dolaydır diye düşündüm. Ama soruna odaklandığımızda, yorgunluktan kaynaklanmadığını görebiliyoruz.

Yazının Devamı

İnsan, teknoloji ve siber güvenlik

Siber güvenlik ve siber saldırı denince ilk akla ne geliyor? Nesne mi, para mı, yoksa insanın güvenliği mi? İnsanın korunması mı öncelikli, yoksa metanın mı? Kilit soru: ‘İnsan mı sisteme, sistem mi insana uyum sağlamalı?’ Örneğin trafik ışık sistemi bireyi gideceği hedefe ‘güvenlik’ içerisinde ulaştırır. Böylece insan kurallara ve yasaklara uyum sağlarsa, kendisini korumuş oluyor. Dolaysıyla insan ile teknoloji arasındaki ilişkide ‘güven ve güvenlik’ konusu giderek önem kazanıyor.

Fiziki dünyada, önce insan – insan ilişkisi vardı. Peki insanlar bir birine nasıl güvendi? İnsanlar sosyalleşmeyle birlikte, sözleşmeyi mecbur kıldı. Sözleşmenin (agreement) temelinde insanlar arası ‘karşılıklı güven zorunluluğu’ yatar. Bir arada yaşamayı öğrenen insanların mal ve mülkleri kanunla güvence altındadır. Şirketlerin ürünleri depolarda, gümrük antrepolarında ve çelik kasalarda muhafaza edilir. Ama anahtarı insanın elindedir. Devletlerin sınırları ise mayınlarla, tel örgüleriyle, termal kameralarla korunuyor. Burada kumanda ünitesi yine insanın elindedir. Fiziki dünyanın merkezinde insan yer alıyor, fiziki saldırının karşısında insanın savunmasını görüyoruz. Çünkü fiziki dünyada, doğa kanunu olmayan her şey insanın hükmü altındadır. Özetle toplumsal yapıda insan, mülkiyet ve toprak, dış müdahaleye karşı hukukla ve hukukun namlusu olan silahla korunuyor.

Yazının Devamı

Dünden bugüne milliyetçilik

Orta Çağ’ın feodal devletlerinde iki karşıt sınıf vardı; büyük toprak sahipleri ve çalıştırılan serfler. Serfler karın tokluğu pahasına toprak sahipleri adına çalışıyor, ancak satılamıyorlardı. Feodal toplumda üretim biçimi tarıma dayalıydı. Zamanla ‘manüfaktürlerin’ gelişmesiyle birlikte, toprağa bağımlılıktan kopmalar ve efendi-kul ilişkisinde çözülmeler başladı. ‘Bilgi tekeline’ hükmeden Orta Çağ Kilisesi’nin etkisi; aydınlanmanın, bilimin ve teknolojinin karşısında kırılmaya başladı. Matbaanın icadı ve İncil’in anadillere çevrilmesi, Tanrı’nın kelamını ‘aracılar’ olmaksızın kul ile buluşturdu. Üretim ilişkilerinin giderek değişmesi, tabuların yıkılması, halkın aydınlanması ve zamanın ruhu, Yeni Çağ’ın habercisiydi.

Yeni Çağ, kimin çağı olacaktı? Kilisenin mi, kralın mı, soyluların mı yoksa serflerin mi? Bilimin icat ettiği ve tarihin akışını değiştirecek anahtar, şehirli soyluların yani burjuvazinin elindeydi. Yeni Çağ’ın kapısını burjuvazi açtı. Devrimci burjuvazi feodalizmle hesaplaşarak, kulları, serfleri ve tarıma bağlı bireyleri ‘özgürleştirdi’. Burjuvazi feodal otoritelerin, toprak sahiplerinin ve kilisenin tüm arazilerine, mallarına ve mülklerine şiddet yoluyla el koydu. Dağınık yaşayan insan gücünü bir araya topladı ve kralın yetkilerini sınırlandırarak, güçler ayrılığı temelinde kendi düzenini kurdu. Burjuvazi egemenliği ‘eşitlik, özgürlük ve kardeşlik’ adına, halka devretti.

Yazının Devamı

Kendi geleceğini belirleme hakkı

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde her fert için ‘yaşamak, özgürlük ve güvenlik hakkı’ yer alır. Alman anayasası ‘insan onuruna dokunulmaz’ sözleriyle başlar.

Evrensel temel haklar masa başında kaleme alınmadı. İnsanlığın karanlıktan aydınlığa geçişi, birikimi ve kazanımları bu değerleri tarihe yazdırdı.

Yazının Devamı