Son Yazıları
Aydınlık’a veda
Aydınlık’taki ilk köşe yazım 2018 yılında yayınlandı. Altı yıla yakın bir süre, önce haftada bir, sonra haftada üç kez Aydınlık okurları ile buluştum. Türkiye’de ve dünyada olanları dilim döndüğünce yorumlamaya çalıştım.
Şimdi ise veda vakti gelip çattı…
Yazının DevamıDeniz Akkaya ne söylemek istiyor?
Deniz Akkaya, 15 yaşındaki kızından şiddet gördüğünü söylüyor. Görülmedik şey değil, ebeveynine şiddet uygulayan çocuklar var. Görülmedik olan ebeveynin çocuğunu sosyal medya aracılığı ile ifşa etmesi!
Belli ki Deniz Hanım, hakkında konuştuğu kişinin henüz bir çocuk olduğunun bilincinde değil. Kendi yetiştirdiği ve sorumluluğu da kendisine ait olan bir insan hakkında böyle şeyler yazarak bizi neye inandırmak istiyor acaba? Kızının aslında bir şeytan olduğuna falan mı? İnsanın kendi öz çocuğu ile arasındaki bir anlaşmazlığı dışarıdan bakan biriymiş gibi ortalığa saçması gerçekten çok acayip.
Yazının DevamıNefret her zaman kaybettirir
Katliam lobisi Müslüman Türk vicdanı karşısında geri vites yapmak zorunda kaldı. Uydurdukları yalanların çoğu ellerinde patladı. Makul çoğunluk, “ne insanımızın güvenliğinden vazgeçeriz ne de hayvanlara zulmedilmesine izin veririz” dedi.
Nefret kampanyasına devletin kurumlarını alet etmeye kalkanların da şapkayı önlerine koyup düşünmelerini diliyorum. Çünkü halkın iradesi ile dalga geçilmez.
Yazının DevamıSokak köpekleri bilgi notu
Sokak köpekleri konusunda AK Parti Meclis Grubu adına görüşümüzü soran Milletvekili Bahadır Yenişehirlioğlu’na gönderdiğim bilgi notunun özetini sizlerle paylaşıyorum.
Sorun sokak köpekleri değil kontrolsüz popülasyondur. Konu, popülasyon kontrolü ve saldırgan hayvanların rehabilitasyonu şeklinde gündeme getirilse idi bu kadar büyük tepki oluşmazdı. Ancak sokak köpeklerinin varlığı bir sorunmuş gibi konuşulunca insanların aklına dükkanlarının önünde yatan, sokakta gezinen, bakımını üstlendikleri gariban hayvanlar geliyor. Doğal olarak tepki veriyorlar.
Yazının DevamıMilletvekillerine Açık Mektup
TBMM’nin sayın vekilleri,
Bu mektubu size bir gazeteci olarak değil, bugüne dek meclis dilekçe komisyonuna tek satır başvuru yapmamış, hiçbir siyasetçiden hiçbir özel talepte bulunmamış bir yurttaş olarak yazıyorum.
Yazının DevamıGazeteciler ve geziler…
Gazetecilerin mesleklerini icra etmek için siyasetçiler ile beraber yurtdışı gezisine gitmesi normaldir.
Normal olmayan, masrafların ev sahibi kişi/kurum tarafından karşılanmasıdır.
Yazının DevamıCHP iktidarı için darbe planı
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Osman Kavala’nın yeniden yargılanması talebini oy birliği ile reddetti. Üç ayaklı planın bir ayağı çökmüş oldu.
Nedir diğer ayaklar? Biri Ak Parti’yi hedef alan Ayhan Bora Kaplan kumpası, diğeri ise MHP’yi hedef alan Sinan Ateş cinayeti komplosu.
Yazının DevamıBir tuhaf darbe teşebbüsü!
Devlet Bahçeli, Ankara Emniyet müdürlüğünde patlayan skandalı kast ederek “bu bir darbe girişimidir” dedi. İlk kez bir siyasetçi tarafından adı konulmuş oldu ve aklımızda deli sorular dönmeye başladı…Böylesine büyük kapsamlı bir girişimden “kazara” haberdar olmamız ne tuhaf!
Söz konusu kumpas hareketi nerdeyse bir yıl önce gündeme gelen bir dava ile başlamış. O günden bugüne devletin ilgili birimleri ne iş yapıyordu? Firari FETÖ’cüler, Alman ajanları Youtube üzerinden manipülatif bilgiler yayarken kimseler de dönüp sormadı mı “bu adamlara bu dosyaları kim servis ediyor” diye?
Yazının DevamıCHP övgüleri kabak tadı verdi
Özgür Özel Erdoğan ile görüştüğünden beri CHP övgüleri bitmek bilmiyor. Zannedersin ki memleket büyük bir sıkıntının içinde Erdoğan da boğuluyor, CHP ona el uzattı!
Yahu biraz aklınızı başınıza toplayın. Bir partinin diğeri ile “görüşmesi” siyasetin alışıldık olaylarından biri. Hatta siyasetin tanımı bu!
Yazının DevamıSoylu için yapmamıştık, bari Filistin için yapalım
Bir grup ABD’li senatör, soykırımcı İsrail’in davasına bakan Uluslararası Ceza Mahkemesi yargıçlarını tehdit etmiş. Tehdit mektubunda “İsrail aleyhine bir karar alırsanız sizin ve aileniz için iyi olmaz, İsrail’in canını yakarsanız biz de sizin canınızı yakarız” diyorlar.
Dünyanın her yerinde bir davanın yargıçlarını tehdit etmek ağır bir suçtur. Amerikan yasalarında da öyledir ama, Siyonizmin her köşeyi tuttuğu ABD’de bu haydutlara dava açacak bir savcı çıkacağını sanmıyorum.
Yazının DevamıSinan Ateş cinayetinde tuhaf gelişmeler
Sinan Ateş cinayetinin mutlaka aydınlatılması gerektiğini aylar önce yazmıştım. Çünkü ipuçlarından işkillenmemek elde değil.
Birincisi Ateş’e sahip çıkma pozlarında ortaya dökülenlerin neredeyse tamamı azılı Ülkücü düşmanı figürler. Olayı akla ziyan komplo teorileri ile süsleyip servis edenler Alman devlet televizyonu ve FETÖ’cü sosyal medya hesapları… Ülkücülerin kanını içse doymayacak tiplerin, eski Ülkü Ocakları Başkanı’nın davasının derdine düşmesi gerçekten pek acayip! İnsanın “bayram değil seyran değil eniştem beni ne diye öptü” diye sorası geliyor.
Yazının DevamıAK Parti’ye verilen akıllar ve sıvışanlar
Eskiden CHP medyasında bolca görülen hastalıklı bir yaklaşım şimdi AK Parti tarafında da tezahür etti. Bazı gazeteciler, mesleki sorumluluklarını unutup siyasi partileri şekillendirmeye kalkıyorlar.
Tabii herkesin her konuda konuşma hakkı var. Ama siyasetin iç işleyişine bu kadar burnunu sokup parti dizayn etmeye kalkarsan “bırak gazeteciliği gel siyaset yap” derler.
Yazının DevamıKadınları da toplatacak mısın vali bey?
Ülkemizde karanlık odaklar tarafından tezgahlandığı çok açık belli olan, her yanından FETÖ parmak izi fışkıran, delillerini, ilişkilerini, hareket tarzını defalarca yazdığımız, gösterdiğimiz bir sorun var: 2019 seçimlerinden sonra başlatılan ve hızla yayılan nefret kampanyaları.Yalan bilgilerle inşa edilen bu kampanyalar, öyle bir hal aldı ki Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları bile etkiledi. Yabancı düşmanlığını merkezine alan Zafer Partisi adlı örgüt, seçimin kilit örgütü haline geldi. Öne sürdüğü veriler baştan aşağı uydurmaydı. Yapılan anketlerde halkın “yabancı sorunu” gibi bir sorunu olmadığı görülüyordu. Ama kaba propaganda galip geldi, sosyal medyadaki deli saçması manipülasyonlar sayesinde %2 civarında bir desteğe ulaşmayı başardı.Sosyal medya tezgahları nasıl başlamıştı biliyor musunuz? BAŞIBOŞ sözcüğü ile….Önce “başıboş köpek sorunu” diye bir sayfa türedi, sokak hayvanlarının bir milli güvenlik meselesi olduğunu iddia ediyor, “Türkiye köpeklerin işgali altında” diyordu.Onunla eş zamanlı “başıboş kaçak sorunu” diye bir sayfa ortaya çıktı. Sadece ismi ile değil, logosu ile, söylemi ile, taktikleri ile diğerinin aynısıydı. “Türkiye kaçak göçmenlerin işgali altında” diyordu.Bakanlıkların açıklamaları, istatistik veriler hatta halkın anketlerde verdiği cevaplar bile yeterli olmuyor, sosyal medya yalanları büyüdükçe büyüyordu.Suriyelilere dair yapılan suç haberlerinin %90’ının uydurma olduğu, hatta bazılarında Türk vatandaşlarının işlediği suçların Suriyelilere yıkıldığı anlaşılıyordu.Aynı şekilde sokak köpeklerine dair haberlerin de neredeyse tamamı uydurmaydı. Başka insanlarca hatta bazen akrabaları tarafından öldürülen insanlar için “köpekler öldürdü” yalanı uydurulurken, gerçek katiller sıvışmayı başarıyordu. Bir keresinde Adana’da ailesinin içinde bulunduğu aracı bilerek kanala sürüp karısını öldüren adam “önüme köpek çıktığı için aracım kanala yuvarlandı” diye yalan uydurdu. Tıpkı mülteci nefreti gibi köpek nefreti de böylesi kullanışlı bir alana dönüştürüldü.Ülkeyi karıştırmak isteyenlerin bu konuları seçmesi tesadüf değil: Her ikisi de insanları birbirine düşürüp sokağı karıştırma potansiyeline sahip konular. Ve ne sokak hayvanı işinin ne de mülteci konusunun sabahtan akşama çözülebilmesi mümkün.Her iki konuda da maalesef arkalarına pek çok temiz kalpli insanı katmayı başardılar. Hayvana merhamet eden Müslümanlara ittapar, köpektapar diyecek kadar sapıtmış karanlık ruhlu insanlar, “mülteciler de insan” diyenlere “al koynunda besle” diyecek kadar düşük ahlaklı tipler türedi.Başıboş Kaçak provokasyonu, parti oldu siyasete yürüdü. Başıboş Köpek diyenler ise önce Güvenli Sokaklar ve sair adlarda nefret kampları kurdular, arkalarına bir sürü gazeteciyi, şuursuz yayın kuruluşunu, hatta bürokratları siyasetçileri taktılar…. Havrita adında bir uygulama çıkardılar, hayvanseverleri fişlediler. O nefret iklimi İzmir’de aynı aileden üç insanın vahşice öldürülmesine yol açtı. Seçimlerden önce arzu ettikleri kaos ortamını elde edemediler. Ama seçim sonuçlarına etki ettiler. İnsanlar seçim bildirilerinde “başıboş” sözcüğünü kullanarak bunlara göz kırpan adaylara oy vermediler. CHP’nin başarısının bir sebebi de kendini hayvanlar konusunda nefret söylemine kaptırmamasıydı.Peki bütün bunlar olduktan sonra nefret kampı durdu mu dersiniz?Ne mümkün! Şimdi yeni icatlarlar ile işlerine devam ediyorlar… Başıboş Kedi Sorunu diye bir slogan çıkarmışlar… Adamlar sokak kedilerinin bir sağlık ve güvenlik sorunu olduğunu söyleyip kampanya yapıyorlar… Gerçekten aklı alır gibi değil.Ama orada da durmuyorlar. Bunların en azılı destekçilerinden biri, YRP’li Yavuz Aslan -hayvanseverleri kast ederek- şöyle diyor: “Başıboş köpek sorunun arkasında başıboş kadın sorunu var.” Ona cevap veren YRP Milletvekili Adayı Burak Cihat Dündar (cinsel ilişkiyi kast ederek) “birçoğunun köpekler ile ilişkisi olduğuna yemin edebilirim” diyor.Biz bu iğrenç adamlar ile ilgili mide bulantımızı bastırmaya çalışırken Kocaeli’nden bir haber geliyor. Kocaeli Valisi Seddar Yavuz, tam da bu adamların istediği şekilde hareket ederek Belediyelere “köpekleri toplayıp öldürün” talimatı vermiş!Vali Bey, nefret kampanyacılarının bir dediğini iki etmemiş, bravo! Zaten bu tiplerden aldığı alkış görmeye değer. İnsan ister istemez merak ediyor, Vali Bey’in sıradaki işi Kocaeli’ndeki kadınları mı toplatmak olacak?
Yazının DevamıAbdullah Gül’ün çakarlıları
Emniyet şeridini işgal eden çakarlı araçtan inen adamlar kendilerine itiraz eden kamyon şoförünü fişleyip tehdit ediyorlar….“Kimmiş bu kabadayılar acaba” diye düşünürken bilgisi geldi. Meğer Abdullah Gül’ün korumaları imiş. Abdullah Gül ortalarda görünmediğine göre, o sırada koruma görevi yapmıyorlar. Abdullah Bey ile ilgili bir iş yapma olasılıkları olabilir, misal Hayrunnisa Hanım’ın misafirleri için börek, kek falan almaya çıkmışlardır veya Abdullah Bey’in canı pastırma çekmiştir, korumalar bakkala kadar gidivermiştir… Bu kadar önemli(!) sebepler için bile çakarla gitmeleri, emniyet şeridini kullanmaları doğru değil.Çakarlı araç, sadece görev halinde çakarını açabiliyor. Emniyet şeridini kullanması ise izne tabi. Yani, Abdullah Bey’in korumalarının kullandığı otomobil, bu koşullara uymuyor. “Çok aceleleri var” diyeceğim, o da pek mantıklı görünmüyor. Çünkü araçtan inip kamyon şoförü ile tartışacak kadar bol vakte sahipler!Şimdi İçişleri Bakanlığına ve yetkililere kısa ve net iki soru soralım:Emniyet şeridi ihlali yapan ve usulsüz şekilde çakar açan bu araçla ilgili cezai işlem yapıldı mı?Aracı kullanan koruma memuru polisler hakkında soruşturma açıldı mı?Cevap evet ise helal olsun diyeceğim. Yok hayır ise… Ben bir şey demiyorum, vatandaş önüne seçim sandığı geldiğinde gerekeni söylüyor zaten.
Türkiye, her işin sarpa sardığı, en basit konuların bile derin sorunlara dönüştüğü bir ülke haline geldi. Çakar konusu da öyle.İstanbul’da kaç çakarlı araç var bilinmiyor. Ama trafikte gözlediğimiz kadarı ile yüzlerce binlerce çakarlı araç kafasına göre gezip sürekli kural ihlali yapıyor, vatandaşın hakkını yiyor. Ben kendi çevremden biliyorum, zengin adamların çoğunun aracında çakar var. Eski bakanlar, vekiller, bürokratlar… Say say bitmez… Bazı gazeteciler bile çakarlı araç ile geziyor. Oysa trafik kanununda geçiş üstünlüğü olan araçlar belli. Ama kanunun arkasından öyle bir yönetmelik düzenlenmiş ki bakanlık “uygun gördüğü” herkese geçiş üstünlüğü ve çakar verebiliyor!Çakarlı araç sayısı bir muamma olduğu gibi, bunu uygunsuz şekilde kullanan veya emniyet şeridini ihlal eden araçlara da komik para cezaları veriliyor. 15 milyon liralık lüks otomobil ile gezen magandaya 3 bin lira ceza koyar mı? Tabii ki koymuyor.İçişleri Bakanlığına basit birkaç soru daha soralım:Türkiye’de kaç araçta çakar var?Bugüne kadar yönetmeliğin ilgi maddesine dayanılarak kaç araca geçiş üstünlüğü verildi?Çakarlı araçlara gereksiz çakar açmak ve emniyet şeridi kullanmak yüzünden ceza kesiliyor mu? Kesiliyorsa kaç ceza kesildi?Sanıyorum hepimizin bunları bilmeye hakkı var.
Yazının DevamıAtatürk tüccarlığı
Halk TV’nin eski bir çalışanı Atatürk baskılı bardak, tişört vs. satarak köşeyi dönen sözde gazetecileri ifşa etti. Adamlar “Atatürk satarak” topladıkları paralarla bildiğin vurgun vurmuşlar.
Atatürk ticareti son yılların en gözde işlerinden biri. Bazı cemaatlerin-tarikatların din tüccarlığından bile karlı. Çünkü düzenli gelir sahibi şehirli orta sınıfa hitap ediyor. “AKP şeriatı getirecek” mavalı ile uyutulan “okumuş” kesim, şeriat gelmesin diye bardak satın alıyor! Sonra o bardağı satanlar eski çamlardan kendilerine villalar yaptırıyor! Villaların çatısında Atatürk yazmıyor, o sadece keriz ayıklarken gerekiyor.
Yazının DevamıDöner partisi ve ters kelepçe
Patiswiss adlı şirketin sahibinin bir müşteri şikayetine verdiği yanıt gündemi salladı. Nasıl sallamasın? Patron kadın, tek suçu “falan parti numaralı çikolatanızda küf çıktı” demek olan müşteriye bir kamyon hakaret ve tehdit ile yanıt veriyor. Koskoca “CEO’da” öyle bir üslup var ki Sulukule’deki mahalle kavgalarını gölgede bırakır.
“Yüksek tahsilli CEO’nun mesajında imla hatası mı daha çok yoksa hezeyan mı” diye sorarken, bu kez de hakkındaki tuhaflıklar konuşulmaya başladı. Şirket, nasıl olmuşsa olmuş, üç beş yıl içinde bir tepsi kekten Türkiye’nin en büyük çikolata fabrikasına dönüşmüştü! Çalışanların anlattıkları ise gerçekten korkunçtu. Yasal hakların kullanımına tahammülü olmayan patron Hanım, şirketini deyim yerinde ise “kocasının çiftliği” gibi yönetiyordu.
Yazının Devamı