Hüseyin Haydar

hhaydar@hotmail.com

Son Yazıları

Yurdumda Öleceğim, Vuruşa Vuruşa!

Yurdumda öleceğim,

Yazının Devamı

Yetmiş Dördüncü Tablet, Şam

Raviler rivayet ederler kim, kızıl nur açardı sema,

Yazının Devamı

Şair Savaş Meydanında 1

Doğurdu savaşçı oğlunu Yükselen Asya milleti,

Durma dedi, yürü üstüne üstüne zalimin.

Yazının Devamı

77. Tablet, Muazzez

TÜRK BİLGE ANA MUAZZEZ İLMİYE ÇIĞ’A SAYGIYLA

Yazının Devamı

Kozinoğlu Derler Adına

Asya gökleri şimşeklendi bir anda, uslu canlar fişeklendi.

Yazının Devamı

XVIII. Ağıt, Safsaf Kuşu Şahin Oldu

(Aralarında Nazi Holokost soykırımında katledilen yoksul Yahudilerin de bulunduğu Beyaz, Siyah, Sarı, Kızıl derili hemşireler ellerindeki Serum şişelerine neşter saplarıyla vurarak tempo tutarlar… Aynı zamanda başlarını gökyüzüne kaldırıp Devrim Şahinleri şarkısını söyleyerek, semahlanırlar.)

Biliriz, zamane Firavun’unu, İbrahim’in başını taşla ezeni.

Yazının Devamı

XIII. Ağıt, Deyr Yasin Şehitlerinin Kıyamı

(Başları Keffiyeh örtülü Filistinli kadınlar korosu,

Yakılan Ulu Caminin alevleri arasından belirir.

Yazının Devamı

Elli Dördüncü Tablet, Diriliş

Kadeh tokuşturuyor Dersaadet’te kul ile şeytan, Tokuşurken Marmara’nın dibinde eski kıtayla yeni kıta.Nasıl yardıysak demir dağı, demir yasayla,Can vermek için çıktık bu kez de saadet kapısından. Çıkıp gitti boğazdan ulu hastanın son nefesi, Doldurdu Karadeniz’in akciğerlerini bin yılın bakiyesi. Fatih Camisi’nin minaresinde genç müezzin,Eli kulağında, sesi ezgin: Haydin isyana! Haydin isyana!Bağırıp uyandırmıştı uyuyan dalgaları karayel:Haydin salaha, haydin felaha, sarsılsın canı kürreler.Uyarmıştı batman batman suyu: Bandırma’ya değmesin el, Beynimiz ateş almış yanıyor efendiler! Ey fenniler! Her kalkışta dokuz kat inat, her duruşta dokuz kez asi,Halkın terazisi, hak dağıtacak yakında, dirilecek kadim.Kirmani kılınç diyor ki: Ben hakkı ondan öğrendim, Eğri kılınç her çıkışta, doğru çıksın kınından.Sunulan şerbeti biz içeceğiz ata! Biz Kemal’iz!Yüreğimiz ulusun, gözlerimiz bizim değil, kamunundur. Sedir ağacı gibi gövdelerimiz, dayanır her tarakaya:Gelibolu örsünde dövüldü çıplak baldırlarımızın çeliği,Aç karnına kükürt yiyenlerin öz evlatlarıyız biz.Tekmil vatanın bilgeliği toplandı aynı savaşçıda,Bir Magosa bendinde görünür, bir Silivri hücresinde,Bir daha doluyor iliği ateşle, kovanda yatanın.Beynin kıvrımında bir Yunus konuşuyor bir Deli Dumrul.Dumrul diyor ki: Yumruğu alnının çatına indir ey kul.Kor ateşten oklar yoklasın yeniden Haçlı burçları,Karışsın bütün hatlar, karışsın sathı müdafaa neferleri.Al atlar da ileri geri ve mübarek yüzlü kurt sürüleri,Dalıp çıksın amansızın iman tahtasından, kursun dirilişi.Dostun gülü değil, güllesi atılacak sana, unutma!Atılan gülleyi sen tutacaksın ey öncü! Sen gönüllüsün.Anafartalar, Dumlupınar ve bütün ana yurtta, Altın yeleli aslanlar akıyor kartal sürülerinin kanatlarıyla, Zalimin tehdidini pençelerin hükmüyle eze eze, Yeniden diriliyor kutsal vatan, genç fedailerin kollarında.Nasıl yoğrulduysa Fatih’in topları şah potada,Anadolu teknesinde yoğruldu cumhurun ruhu da,Ete kemiğe büründü, İlk Meclis’te Ata diye göründü!

Yazının Devamı

XXI. Ağıt, İstikrarlı cinayetler

(Kudüslü dokuz Tef, katliam alanının kenarına

Yazının Devamı

XXXI. Ağıt - Topraktan Fışkıran Cenazeler

XXXI. AĞIT - TOPRAKTAN FIŞKIRAN CENAZELER

Yazının Devamı

IX. Ağıt, Özgürlük İçin Ölebilmek

(Arka arkaya yürüyen sekiz kutsal Yahudi ney ileGazze doğumlu küçük Arap kemanın peşindenruhları titreten sesiyle çocuklar korosu öne çıkar.Yeminler geçici ölümün getirdiği ebedi hayatın kutsal ilahisini Filistin kayasına kazır…)

Yazının Devamı

Otuz Altıncı Ağıt, Serbest Piyasa Siyonist Kasabı

(Han Yunus meydanında ağıtçı kadınların iniltileri,Şaria göklerinden sızılı bir sis gibi kalplere iner...Acı, insanlığa yayılırken, Filistinli kızların zılgıtları veparçalanmış cesetlerin feryatları kan gölünden geçerek,Milli Devlet Meclislerinin sağır kapılarına dayanır.)

Yazının Devamı

Elli İkinci Tablet, Dil Ata*

DOĞU TABLETLERİ

Bilge eğilmiş üstüne büyük Asya’nın,Yıllardır, kaldırmamış başını sanki.Kucağına almış gölleri, ırmakları, dağları.Gözetliyor Bağdat’ın bilgi kulesinden,Çalkalanan bozkırda insan alaylarını.Vardım eşiğine yüzümü sürdüm,Dedim, Dil Ata, kapına geldim, yana yana,Bir andaç ver, ana sütü olsun ağzıma.Dedi: Nasıl akarsa kendi karızında su,Çağladım ben de Türk boylarının arasında,Divane oldum Türk dilinin yollarında.Bilmiyorum gerçek midir, düş müdür?Parmaklarımdan ışık akıyor ceviz masaya,Yazarken eriyor divit, tutuşuyor kağıt, Buluyorum kendimi burçların ortasında.Ne istersen iste ozan, veririm elbet.Dedim: Asya’nın bütün çiçeklerini istesem,Bulabilir miyiz öyle ulu bir sepet?Kolay, dedi Dil Ata, Divanül Lügat’ı açtı:Nasıl da bayıltıcı kokuyorlar, ah!Yazının renkleri, toprağın bezekleri...Dedim: İstesem sizden, Asya’nın kuşlarını,Hangi kafese koyup vereceksiniz?Kolay, dedi Dil Ata, Divanül Lügat’ı açtı:İşte, Asya’nın bütün kuşları burada,Ne kadar da tatlı şakıyorlar, bak!Cangözüme göründü betiğin berrak özü:Dilimde kuş öttü, yüzümde çiçek bitti!Dil Ata dedi: Tez ol, çevik ol, atla şiir atına,Al bu hazineyi götür, ne ararsan burada.Güle güle git sevgili ozan, ama unutma,Nesnesi düşmesin yere, artsın eksilmesin,Armağan olsun, Kaşgarlı’dan toruna:Kökleştirin, ekleştirin, ulaştırın, üleştirin!

Yazının Devamı

61. Tablet, Umay Ana

İncecik ses teli titresin diye doğanın, sevgiliye şükranla,

Yazının Devamı

Kılıçların Gölgesinde Milli Devlet Bildirgesi

“Cennet kılıçların gölgesi altındadır!”

Yazının Devamı

Polonez Şartnamesi

I

Yazının Devamı