Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

yuvacenudi@gmail.com

Son Yazıları

Suriye’nin kaderini elinde tutan Dürziler

Dürzi itikadının tarih sahnesine zuhuru Fatımiler (El-Fatımiyun) devleti (909-1171) döneminde hasıl olmuştur. Biraz Arap, biraz Türk, biraz Kürt, biraz Farisi, biraz Kafkas olan "Dürziler" bu toprağın binlerce yıllık geleneklerini günümüze taşıyan nadide bir varlık.

Filistin-İsrail, Lübnan, Suriye ve Latin Amerika’da önemli bir nüfustur. 23 Kasım 2013’te yayımladığımız “Dürziler (Terziler)” yazımızdan haklarında detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz.

Yazının Devamı

2024’ün kazananı şimdilik Netanyahu

Mevcut tabloya bakarak 2024’ün en çok kazananlar listesinin başında Netanyahu’yu sayabiliriz. 7 Ekim 2023 itibarıyla Netanyahu İsrail toplumunda en düşük profilli siyasetçiydi. İktidarı sallantıdaydı. Eşiyle birlikte yolsuzluk, rüşvet ve nüfuzunu kötüye kullanma suçlamalarıyla haklarında iddianame hazırlanmıştı. Yargılama sonucunda suçlu bulunacaklarına ve hüküm giyeceklerine kesin gözüyle bakılıyordu. Kendisi ve rejimine karşı ciddi bir muhalefet vardı.

Başta Haaretz olmak üzere İsrail medyası kendisini, diktatör, ırkçı, savaş suçlusu olarak tanımlıyordu. Netanyahu ve rejiminin ana kolonlarını oluşturan aşırı dinci gruplar, Siyonist zümre, başta Avrupa, Amerika ve Rusya’dan gelen işgalci yerleşimciler, askeri çözüm dışındaki alternatiflere kapalı olan ordu, polis, istihbarat mensupları ve rejiminden istifade eden tekelci kapitalist holdingler, Netanyahu’yu kurtarmak için arayışlar içindeydi. Kurtaramadıkları takdirde onu daha az suçlu birisiyle değiştirmeye de meyilliydi.

Yazının Devamı

Şam'da bölünme senaryosu ve hedef ülke Türkiye

Tane tane anlatalım; Şam coğrafyasının merkezini oluşturan Suriye 17 Nisan 1946’da nispi bağımsızlığını kazandı. Fransa, Suriye’de sahil bölgesine Alevistan, güneyde Dürzistan, Sünni ağırlıklı Şam ve buradan bağımsız Sünni ağırlıklı Halep hükümetleri ile İskenderun Sancağı'nda (Hatay) sosyolojik konumuna uygun olarak, Arap (Alevi+Sünni), Türk, Ermeni ve Çerkez özerk bir yönetim ikame etti.

Bu planın temel amaçları; sömürge devletler için Cezayir’de olduğu gibi yerleşim kolonileri, Avrupa Siyonist Yahudi sermayesi için yerleşim kolonisi inşa etmek. Aynı dil familyasından olan, ortak bir tarihe sahip Arabi milletini din, mezhep ve etnik olarak bölmek. Güçlü bir Arabi devletin oluşmasına izin vermemek.

Yazının Devamı

Suriye'de tek millet tek devlet seçeneği

Şunun altını çizerek tekrar hatırlatalım: ABD’nin Büyük Orta Doğu Projesi (BOP), Büyük İsrail Projesi (BİP)’nin hizmetkârıdır. İsrail’e tehdit oluşturan başta Irak, Yemen, Suriye, Lübnan ve Filistin’in etnik ve mezhep temelde taksim edilmesi, iç savaşlarla yıpratılması, krizler girdabında boğulması, uluslararası siyasi, ekonomik ve askeri ambargo ve ablukalarla felç edilmesidir.

Bu ülkelerin milli, bağımsız ve egemenliği esas alan laik karakterli siyasi yapılarını ortadan kaldırmasıdır. Türkiye’nin etrafında bir cehennem ateşinin devamlı yanmasını sağlamaktır. Karadan ve denizden kuşatılmasıdır.

Yazının Devamı

Suriye’de 'şeytanları zalimlere musallat ettik'

Düşen Esad’a, sesli veya sessiz bu şekilde devam edersen düşer ve ülkeyi de düşürürsün uyarılarını yapanlar da oldu. Esad’ın 2002’den sonra AK Parti Hükûmeti ile kurduğu ilişki Türkiye-Suriye dostluğuna önem atfeden geniş kesimlerce alkışlandı.

Erdoğan-Esad dostluğu, Emine Hanım’la kızı Sümeyye Hanım’ın, Esma Hanım ve ailesiyle kurduğu bağ herkesin malumu. Siyasi münasebetler çok hızlıca başka sahalara da taşındı. İki ülkenin polis teşkilatları, istihbarat birimleri, ordusu (2009’da iki ordu ortak sınır tatbikatı yaptı) arasında işbirliği münasebetleri arttı.

Yazının Devamı

Colani yeni bir devlet inşa edebilir mi?

Şam’da bir apartmanın ikinci katında yer alan dairenin kapısı çalınır. Resmi bir tebligat gelmeden kim olursa olsun silahsız hiç kimseye kapılarınızı açmayın uyarılarına istinaden kapıyı açmazlar. Kapıyı çalan şahıs, “ben Ahmet Hüseyin Şara. Evimizin kapısını açar mısınız?’’ der. Duyduklarına inanmazlar. Kapı gözünden bakarlar. Kapının önündeki şahsın gerçekten de Colani olduğunu görürler. Korku içinde kapıyı açarlar. Selam ve kelamdan sonra Colani, “Oturduğunuz ev ailemin. Bu evde ailemin ve benim hatıralarım var. Evi bize iade etmenizi istiyorum. Bu evimize mukabil size başka bir tahsis edeceğiz.” der.

Halep, Şam ve Esad yönetiminin kontrol ettiği tüm şehir ve bölgeleri pikniğe gider gibi kontrol etmeyi başaran Ahmet Hüseyin Şara kimdir? 1982’de Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’ta doğmuş. Babası, Hüseyin Ali Şara Suriye’nin Güney Golan bölgesinde yer alan Kayf veya Kıyf köyünde 1944’te doğmuş. Petrol mühendisiydi.

Yazının Devamı

HTŞ İslam Devleti mi, Suriye Milli Hükûmeti mi?

14 senedir Suriye gündemi en çok işgal eden konuydu. Önümüzdeki yüzyıl boyunca da en çok gündemde olacak mesele olmaya devam edecektir. Medeniyetler tarihini anlatırken bir tespitimiz vardı: Şam coğrafyası ilk akıllı insan (inşa eden manasındadır) ve ilk Adem’in (kan ve kan bağı manasındadır. Atom kelimesinin de kökenidir) yurdudur.

Bu coğrafyanın sizi ya rezil ya vezir ettiğini tarihin kendisi onlarca vakıa ile göstermiştir. Yıldızınızı parlatan ve söndüren diyardır. Tarih boyunca hasıl olan tekrarlanmaktadır.

Yazının Devamı

Suriye'den alınması gereken dersler

2003 Irak savaşı ve işgali, 2004 Suriye Kamışlı isyan provaları, 2004 Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün ‘BOP’ta görev üstlendik. ABD ile iki sayfa dokuz maddelik bir gizli anlaşma imzaladım.’ itirafı, Suriye’de çok önemli gelişmeler olacak ama her şeyi kamuoyu ile paylaşamayız demesi, Başbakan Erdoğan’ın Büyük Orta Doğu Projesi'nde Diyarbakır yıldız olacak açıklamaları, Lübnan Başbakanı Refik Hariri’nin öldürülmesi ve suçun Esad’a yüklenmesi, 2005-2006 Suriye ordusunun Lübnan’dan çıkmaya zorlanması, 2006’da İsrail’in Lübnan Hizbullah’ına saldırması ve Güney Lübnan’ı işgale kalkışması, 2008, 2009 Filistin İntifadaları ve İsrail’in Filistin katliamları ve 2010’da Büyük Orta Doğu ve Büyük İsrail projesinin start alması: Kanlı Arap baharı.

2011'de tüm bunlara İsrail, ABD, Türkiye, AB ve Körfez Arap devletlerinin saldırıları eklendi. Demokrasi, insan hakları, siyasi reform istiyorlardı. Esad şaşkındı. Onu alkışlayanlar, pohpohlayanlar şimdi üzerine çullanmaya hazır sırtlan olmuştu. Muhalefetin haklı talepleri vardı. O taleplere Esad tam cevap verecekken ve muhalefetle sürekli görüşürken birden bu ilişkiler kesildi. İçerde ve dışarda birileri Suriye’de bir Suri-Suri çözüm istemiyordu.

Yazının Devamı

Esad'ı Esad devirdi

Şimdilik Suriye'de 'zafer sarhoşluğu' sebebiyle aklın baştan gittiği bir dönemdeyiz, sarhoşluk gidip akıl başa gelince bu yazıyı tekrar okumalarını tavsiye ediyoruz.

1963’te BAAS askeri bir darbeyle iktidara geldi. Filistin, Suriye’nin en önemli davası olmayı sürdürdü. 1970’te BAAS partisi içindeki grubun başını çeken Hava Kuvvetleri Komutanı Hafız Esad, ‘Tashih-Düzeltme Hareketi’ adıyla kansız bir darbeyle iktidara oturdu.

Yazının Devamı

Halep'ten sonra Esad

2011 öncesinde coğrafyamızın en istikrarlı, en güvenli ve en hızlı büyüyen ülkesiydi. Suriye’nin en kadim medeniyetlerinden ve kentlerinden olan Halep için Hong Kong denilirdi. Defne sabunu, tekstil, ilaç, Halep Fıstığı (Antep Fıstığı), 2011 öncesinde Suriye dünyada dış borcu en az olan nadir ülkeler arasındaydı.

Enflasyon, devalüasyon, cari açık tabirleri yabancıydı, mali sohbetlerin konusu bile değildi. Gıda, su, gaz, benzin, ilaç konuları hayatlarından uzaktı. Din Allah’ın vatan hepimizin şiarı yaşam felsefesiydi. Sünni, Şii, Alevi, Arabi, Kürdi, Türkmeni, Süryani, Ermeni, Yahudi, Çerkez, Arnavut, Memluk, Abhaz kardeşçe yaşıyordu. Suriye Arap Cumhuriyeti'nin kuruluşuna giden anti-Emperyalist mücadeleyi birlikte inşa etmişlerdi.

Yazının Devamı

Netanyahu Halep'i neden düşürmek istiyor

Malumunuz Halep konusu sıcak gündemin en önemli meselelerinden biri. Ulusal Kanal'da ve katıldığım mahalli ve yabancı kanallarda çok net anlattık. Sosyal medyada poposundan daha yükseğe yapmaya çalışan ve üstünü başını ve çevresini pisletenlere tane tane anlatalım.

HTŞ tanklarının sürücüleri edasıyla, atılan füzelerin başlıkları edasıyla, dronlardaki kamera gözü edasıyla, tekbirler getirerek Halep’i fethetmeye gidenlere tane tane anlatalım. Halep’e plaka numaraları verenlere, Osmanlı toprağı, Türkmen toprağı ana kucağa geri dönüyor naraları atanlara tane tane anlatalım.

Yazının Devamı

Ribal Esad: Suriye İsrail'le barışmalı

49 yaşındaki Ribal Esad, 1984’ten beri Avrupa’da sürgünde yaşayan Rıfat Esad’ın oğludur. 87 yaşındaki Rıfat Esad, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın en büyük amcasıdır. Rıfat Esad’ın resmi 4 hanımı ve 16 çocuğu var. Gerçek sayıyı ise en iyi Allah ve muhatabı bilir.

Rıfat’ın 3 eşi, Emire Esad, Selma Mahluf, Lina El-Khayyir Alevi, eşi Reca Bereket ise Halepli nüfuzlu Sünni Bereket Aşireti’ndendir. Ribal, Rıfat’ın 13’üncü evladı. Rıfat Esad’ın 4’üncü eşi, Ribal’in annesi Liyna El-Khayyir Suriye’nin köklü, nüfuzlu ve varlıklı bir Alevi aşiretinin kızıdır. Rıfat Esad aynı zamanda 23 Ocak 2015’te vefat eden Suudi Kralı Abdullah’ın da bacanağıdır.

Yazının Devamı

Hulusi Akar: Bir doğru bir ciddi eksik

4 Temmuz 2003’te Irak’ta görev yapan askerlerimiz tuzağa düşürülmüş, habis bir oyun sergilenmiş ve ABD’nin Irak, Suriye ve bölge politikalarına karşı tavır geliştiren TSK’yı cezalandırma ve ABD karşıtı subaylarımızı tasfiye etme kararı alınmıştı. Elim ve habis ‘Çuval’ skandalının baş aktörü olan Amerikalı General Raymond Odierno 2015’te “NATO’ya sıra dışı katkıları, Suriye ve diğer konularda gösterdiği işbirliğinden’’ dolayı dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Sayın Hulusi Akar’a liyakat nişanı takmıştı.

Bu konuya sessiz kalamazdık. 1 Şubat 2015’te kaleme aldığımız ‘’Çuvalcı Paşa’’ yazımızda Sayın Akar’ı eleştirmiştik. Özellikle liyakat nişanının kabul edilmesini ‘’devletlerarası ilişkilerde duygulara yer yoktur’’ tezini savunanları çok ağır tenkit etmiştik. ‘’İlişkilerde duygulara yer yoktur’’ diyen duygusuzlara hitaben;

Yazının Devamı

Türk’ün ve Arabi’nin beter düşmanı

“Araplar Araplarla, Türkler Türklerle, Müslümanlar Müslümanlarla, Kürtler Kürtlerle anlaşmamak üzere anlaştı.” sözü çok yaygındır.

Bir senedir Lübnan’dan yayın yapan medyamızın muhabirlerini şaşırtan en dikkat çekici husus, İsrail’in savaşı özellikle Lübnan’ın güneyi ve Hizbullah’a destek veren köy, kasaba ve mahallelerde yoğunlaştırdığına şahit olmalarıdır.

Yazının Devamı

Tüccar, Ex-Komünist, Katolik, Esad Sempatizanı

Sayın Erdoğan ‘dostum’ dediği Trump için daha sonraki açıklamalarında daha temkinli davranmayı seçti. ‘Trump’ı değerlendirmek için henüz erken. Ne söylediğine değil atacağı adımlara bakmalı’ mealinde bir açıklamada bulundu.

Doğrusu da budur. Zira dünyada ağırlığı olan ve gelişmelere etki eden ABD’yi kimlerin yöneteceğini merak etmek önemlidir. Ama ve lakin ona bel bağlamak, ondan umut etmek oraya kul olanların meziyetidir.

Yazının Devamı

Trump içe kapanırsa ABD ölür

Kelam-ı Müfit (yararlı konuşma) adına asıl konumuza girmeden üzerinde çok tartışılan bir hususu açıklığa kavuşturalım; Trump “Önce Amerika” dese de bundan kastı Amerika’nın içe kapanması yani izolasyon olarak anlaşılmamalı. ABD’nin dünyadan elini eteğini çekmesini beklemek bir hayal ürünü bile olamaz. Zira ABD tarihinde ‘izolasyon’ denilince akla gelen siyasetçi, Birinci Dünya Savaşı öncesinde, esnasında ve sonrasında ABD başkanlık koltuğunda olan Wilson (Thomas Woodrow Wilson) bile ABD’yi içine kapatmamıştır. Aksine dönemin dünya koşullarında ABD zaten Latin Amerika ve Pasifik Okyanusu'nda en dinamik, en saldırgan ve gücünü takriben mutlak dayatmış devlet konumundaydı. ABD rejimi, Birinci Cihan Savaşı'ndan sonra bizim coğrafyamız için tasarladığı hegemonya tamahını ertelemişti. Zira ABD, dünyanın en hararetli ve en can alıcı coğrafyası olan Akdeniz, adaları ve kıyısı olan devletlerle, Kızıldeniz ve Arap-Farisi Denizi adaları ve kıyısı olan devletler üzerinde İngiltere, Fransa, İtalya ve müttefiklerinin güçlü bir askeri işgali ve uzun yıllar öncesine dayalı sömürge varlığı ile mücadele edecek konumda değildi.

1914’te patlak veren Birinci Cihan Savaşı'na, savaşın seyri netleştikten sonra 1917’nin son ayında 7 Aralık’ta müdahil olan ABD, müttefik olduğu ülkeler ile coğrafyamızı ilgilendiren konularda anlaşma, uzlaşma, taviz koparma ve ABD’nin tüm dünya hegemonyası tamahı önünde duran dost-düşman Avrupa devletlerini yakacak bir başka savaşa umut bağlama yolunu seçti. Bu fırsatı ona İkinci Dünya Savaşı ve sonrası dönem sağladı. Maalesef ülkemiz ve benzer sömürge ve yarı sömürge ülkelerde ‘denge politikası’ gütmek en kolay ve en makbul akçe olarak kabul edilmiştir. Zira bir Atatürk olamadılar ve Atatürk’teki liderlik vasfına sahip değillerdi. Atatürk’ün başarabileceğine inanmayanlar veya esas görevleri Batı devletleri ve ABD’ye hizmet olanlar, Wilson prensiplerine ve ABD mandasına sarıldılar. Halide Edip (Adıvar) Aralık 1918’de İstanbul’da Wilson Prensipleri Cemiyeti'nin kuruluşunu ilan etti.

Yazının Devamı