Mehmet Yuva

yuvacenudi@gmail.com

Son Yazıları

Suriye türü şizofreni

İdlib, Halep, Hama, Humus, Dimaşk (Şam), Tartus, Ceble ve Lazkiye’yi ilk kez Batı Almanya’da öğrenciyken 1986’da özel arabamla ziyaret etmiştim. Aslen Halepli olan, Hatay’a evli aile dostu, akraba ve komşumuz rahmetli Selva teyzemizin ricası üzerine ailesine eşya götürdüm. O vakitler Türkiye-Suriye ilişkileri, karşılıklı suçlamalar, Fırat suyu, Müslüman Kardeşler Örgütü (İhvan), PKK ve sol örgütler sebebiyle çok kötüydü. Suriye’den bize, bizden Suriye’ye gidenlerin sayısı nadirdi. Rahmetli Selva teyzemiz arabayı margarin, peçete, yumurta, narenciye, billur tuz ve benzeri eşyalarla doldurmuştu. Şaşkındım. Suriye’de bunlar yok muydu? Nasıl bir ülkeye gidiyordum? Aklımda onlarca soruyla yola koyuldum. Halep’te Selva teyzemizin ailesi arabadaki eşyaları görünce çok mutlu oldular. Suriye şehirleri temiz ve bakımlıydı. Hayat Suriyeliler için de ucuzdu. Ancak birçok eşya ya bulunamıyordu ya da yetersizdi.

Şam Üniversitesi’ne iltihakım 90’lı yılların ortalarında oldu. Batı Almanya ve ABD’de geçirdiğimiz uzun yılların ardından ailece gelmiştik. Bu sefer daha zengin, her şeyin bolca olduğu, çok üreten, tarım ve sanayi ürünlerini yurt dışına ihraç eden, dünyada zeytin yağı üretiminde, ilaç sanayiinde, pamuk ve buğday üretiminde, petrol ve yan ürünlerinde, fosfatta dünya listesinde üst sıralarda bir Suriye’ye şahit olmuştuk. Din hürriyetinde Suriye örnek ülkeydi. Uzaya adam bile göndermişti. Suriye lirası güçlüydü. Maaşlar insanların birikim yapmasına ve hatta sosyal konutlardan kolayca ev almalarına yetiyordu. Hudutlarda “Freeshop” usulü çalışan devasa marketler vardı. 1998’den sonra Suriye’yle ilişkimizi düzelttik. 2000’den sonra bu sefer Suriye hududuna Türk vatandaşlarımız akın akın geliyordu. Suriye’den ucuz yakıt, şeker, alkol, sigara, çikolata, unlu mamuller, ilaç, porselen takımları, elektronik eşyalar, cep telefonları ve benzeri ürünleri almak için çılgınca koşturuyordu. Ülkemize on binlerce Suriyeli geliyordu. Akdeniz kıyısı boyunca boş otel, restoran, dükkan, AVM bulmak zordu. Almanlar Suriyeliler için İskenderun ve Antakya’ya iki adet Primemall açtılar.

Yazının Devamı

YPG Trump’ın şefaatini kazanır mı?

ABD şirketinin yeni CEO’su Donald Trump için mahalli ve yabancı bazı uzmanlar “sadece ve tek taraflı kazanma stratejisine yatırım yapan bir iş adamı” sıfatını münasip görüyorlar. Açıklamalarına baktığımız zaman bu tanımlamayı yapmalarında haksız da sayılmazlar. Ancak her profesyonel ve esas amacı kazanmak olan tüccar veya iş insanı misali, Trump’ın başını çektiği yuvarlak masasında bir araya gelen tekelci holdinglerin Dünya ve uzayı başkalarıyla paylaşmadıkları takdirde bu işin sonunda, hayatta kalmayı başarırlarsa dahi, ağır bir yara alacaklarını biliyorlar. Yani davranışlarına ve konuşma tarzlarına yansıyan deli tasarrufları günün zafer sarhoşluğuna addetmeliyiz. Tüm saldırı ve engellemelere rağmen Trump’a teslim oldular ve yolundan çekildiler. Sarhoşluk geçince akıl başa gelecektir. Paylaşmayı arzuladıklarından değil, paraya ve güce doydukları için de değil zira bu mahlûkların gözünü toprak bile doyuramaz.

Ancak her daim hatırlattığımız kural devreye girecektir: İnsanoğlu tercihlerle mecburiyetler arasında seçim yapmak zorundadır. Değişken, ne yapacağı belli olmayan gibi zuhur etse de Trump’ın bir önceki dönem başkanlığı bugün ne yapacaklarıyla alakalı ipuçları vermektedir. Trump ve yönetim kabinesi tercihlerini sonuna kadar zorlayacaktır. Ancak mecburiyetleri de bir tercih olarak masada tutacaktır. Kıssadan hisse hayatın olağan akışında hâsıl olan güçsüze, ihtiyaç halinde tüm araçları mubah kabul edip hukukunu dayatacak, dikleneni ölçüp biçecek, hadsize haddini bildirene de süt dökmüş kedi misali olacaktır. Buradan konuyu Trump ve yeni kabinesinin “Suriye Kürtleri”, daha doğrusu YPG için daha önce 2019’da Beyaz Saray’da dönemin İtalya Başbakanı ile yaptığı görüşme esnasında söylediklerini hatırlayalım; “Kürtler savaşmayı biliyorlar. Söylediğim gibi onlar Melek değil. Geçmişlerinde yaptıklarına bakarak bunu görebilirsiniz. Bize karşı da savaştılar. Sonra bizimle beraber savaşsınlar diye kendilerine çok para ödedik. Bu normal. Bizimle birlikte savaştıklarında çok iyi idiler. Bize karşı savaştıklarında bu kadar iyi değillerdi. 1,5 sene önce bana birileri Kürtlerle birlikte Irak’a karşı savaşmamızı önerdi. Orada durun dedim. İnanmayabilirsiniz ama Orta Doğu savaşları için 8 trilyon, Irak savaşı için 5,5 trilyon dolar harcandı. Irak’ın içinde, dışında, etrafında her yerde kimin ne için nereye bu parayı harcadığımızı bilmiyor. Ve onlara dedim ki; Irak’la birlikte ve Irak’a karşı savaşlarda 5,5 trilyon dolar para harcadık. ‘Şimdi de Kürtlerle Irak’a karşı savaşmak için daha çok para harcamamızı teklif mi ediyorsunuz? Yok teşekkürler’ dedim.”

Yazının Devamı

Trump’ın bir hülyası var Bizim var mı?

ABD Başkanlık Seçimi’nden üç gün önce 2 Kasım 2024’te “Trump gizli 17’li mi?” yazımızı yayımlamıştık. Seçimden sekiz gün sonra da “Trump içe kapanırsa ABD ölür!” yazımızı neşretmiştik. Her iki yazıyı tekrar okumanızı tavsiye ederiz. Trump, ABD tarihinde seçim kazanmış, sonra kaybetmiş ardından yeniden seçilmiş ikinci, asker veya siyaset kökenli olmayan tek başkandır. Yemin ettiği gün 200’den fazla Başkanlık Kararnamesi imzalayan tek örnektir. Bu kararını seçimi kazandığı gün vermişti. Hangi Başkanlık Kararnamelerini imzalayacağını, içeride ve dışarda hangi adımları atacağını saklamamıştı. “Âlemin en kudretli devletinin başındayım. Bu kudretli devleti benden önceki başkanlar ve Kongre berbat etti. Dünyanın en zeki, en dinamik, en tamahkar, en donanımlı beyinlerine sahip ülkemizi, pazarlarımızı, medyamızı, üreticimizi, sanayicimizi güçsüz ve muhtaç ettiler. Bunu değiştireceğim. İstediğimizi seve seve veya zorla alacağız.” dedi.

“İlginç ve farklı olmak harika bir duygu.” diyen Trump, “Dünyanın ve içinde yaşayan halkların sağlığından bana ne! Her devlet kendi sağlığıyla ilgilensin. Beni, ülkemin sağlığı alakadar eder.” zihniyetinden hareketle, Dünya Sağlık Örgütünden çekildi. Dünya iklim değişikliğine sebep olan kötü koşulları düzeltmek ve ortadan kaldırmak için 2015’te imzalanan ve 2016’da yürürlüğe giren Paris İklim Antlaşması’ndan çekildi. Biden’a kaybettiği 2020 seçimlerine ‘hile karıştı’ diyerek Kongre’yi silahlarla basan taraftarlarına af veya hafifletici cezalar içeren kararnameyi imzaladı. “Taraftarlarım korumam altındadır. Bana karşıt tarafta olanların üzerinden asfalt silindiri gibi geçer düzlerim. ABD’yi kurtarmak ve güçlü yapmak ve dünyanın en kudretli, en müreffeh ve alem üzerinde mutlak hegemonyasını tesis etmek için tanrı bana bir vazife verdi. Bu görevi yerine getireceğim. Bana karşı olanlar düşünsün.” diyerek sadece aleme posta koymadı.

Yazının Devamı

Şeytan üçgeninde Suriye

Filistin direnişine gövdesini koyan, harekat alanını genişleten, insan ve silah sevkiyatını sağlayan, nefes borusu olan eski Suriye kalmadı. Lübnan ağır yaralı. Yemen, Filistin’e desteği ve İsrail’e karşı savaşı sürdürmekte kararlı ama sahada takriben yalnız. 57 Müslüman ülke protestolarla ve vahvahlamakla yetiniyor. Yemen’e karşı İsrail, İngiltere ve ABD tarafından sistematik saldırılar var. İsrail yanlısı, Yemen’i cezalandırmak ve iç savaşı yeniden çıkartmak isteyen Körfez Arap ülkeleri var. İran, HTŞ ve bileşenleri tarafında istenmeyen ve uzak durması gereken devlet. HTŞ’den, bir müddet sonra U dönüşü olur mu bilemeyiz ama en azından şimdilik, bir Filistin davaları yok. Aksine Hizbullah’a, HAMAS’a, Filistin Kurtuluş Örgütlerine, İslami Cihat’a düşman bir Şam yönetimi var. Ayrıca Suriye’yi yönetmeye ve Suriye’yi işgal eden İsrail’e karşı aciz ve sessiz bir HTŞ rejimi var.

“İsrail, Lübnan’da ateşkesi kabul etmek zorunda kaldı” denilebilir ancak İsrail ve ABD Lübnan’dan istediğini aldı. Peki, ne istiyorlardı? İran’ın Lübnan’a uzanan elini kesmek istiyorlardı. Büyük oranda başardılar. İsrail için “kâbus” mertebesinde olan siyasi-askeri parti Hizbullah’tır. Hizbullah, 2000’de İsrail’i Lübnan’dan kovdu. Güney Lübnan’ı tekrar 2006’da işgal etmek isteyen İsrail’i tekrar dize getirdi. Filistin direnişine ve İsrail’e karşı savaşa 7 Ekim 2023’ten itibaren dahil oldu. İsrail’e ağır kayıplar verdirmiş, Kuzey İsrail’de işgalci yerleşimcileri aylardır sığınaklara mecbur etmiş, İsrail’in tüm şehirlerini, askeri üslerini ve hatta Netanyahu’nun evini vurma kabiliyeti göstermiş, İsrail’e kara harekâtını yaptıramamış, Lübnan içinde 30 km derinlikte güvenlik ve tampon bölge inşa etmesine imkân tanımamış ama ve lakin buna mukabil Güney Lübnan şehir, kasaba ve köyleri yaşanmaz halde.

Yazının Devamı

14 Ocak: Uygarlığı bayram yapanlar

Yazımızın başında büyük küçük, yetkili yetkisiz herkes için bir hayati tavsiyede bulunalım: Sünniler Alevilere, Aleviler Sünnilere, her iki kesim Musevi ve Mesihilere daha çok sarılsın. Daha çok sevsin. Daha çok korusun kollasın. İlişkilerinizi pekiştirin. Muhabbet ve kardeşliği samimi duygularla ve ilklere kadar yaşayın. Bu yaşam felsefesi hepimizin sağlık ve hayat sigortası olacak. Gözlerini toprak bile doyurmayan, tekelci hegemonyada zirve yapmış, karanlık zihniyetlerini alême musallat etmek isteyen, artık milyarların bile tatmin etmediği, daha çok elde etmek için tüm insani değerleri ayaklar altına almış, fuhuş, uyuşturucu, kumar, pornografi, 24 saat toplum mühendisliği yapan medyayı ve ‘güçlü olan ezer’ zihniyetinin hâkim olması için milyarlar harcamaktan çekinmeyen zifiri karanlık bir çağı inşa ediyorlar. Bu çağın panzehiri birbirimize olan sevgimiz ve kenetlenmemiz olacaktır.

Ülkemizin ve özellikle çok çetrefilli ve kırılgan bir sürecin içinden geçen komşumuz Suriye’nin özellikle “Kayıp Zamanların İzinde” olan “Akdeniz Alevilerine”, Dürzilere, Kürtlere, Sünni-Alevi Türkmenlere, Doğu Kiliselerin temsilcisi Antakya, Süryani ve Ermeni Patrikhaneleri ve toplumlarına sahip çıkın. Sahiplenmeyin, sahip çıkın diyoruz. Yani hegemonya tamahından münezzeh benimseyin, koruyun, kollayın tavsiyesinde bulunuyoruz. Yapmazsak ve Türk-Suriye milletini yekpare görmez, “benden ve benden değil” yaklaşımıyla muamelede bulunursak Sünniler, Türkiye, Suudi, Katar, Arap Birleşik Emirlikleri ve arada kalmış Laik Sünniler olarak bölünür.

Yazının Devamı

Esad öncesi, dönemi ve sonrasında Aleviler

Süleyman Demirel’in siyasi gaf olarak adlandırılan meşhur ve anlamlı bir ifadesi vardır: “Tamam Kürtlere kötü davranıyoruz da, sanki Türklere iyi mi davranıyoruz?” 70’li 80’li yıllarda Çorum, Maraş ve birçok yerde Alevi vatandaşlarımızı katledenler, “Komünisttir, zındıktır!”, “Büyüyünce tehdit oluşturur!” diyerek beşikteki bebekleri kesenler, evleri ateşe verenler, başkalarının kutsallarını yakanlar, Türkiye’nin aydınlarını, bilim insanlarını, gazetecilerini, yazarlarını, Aselsan, Roketsan mühendislerini katledenler, Sünni, Alevi, Türk, Kürt, Çerkes veya insan olabilir mi? Tüm bu katliamların, fitnenin, barbarlığın, zulmün iktidarları devam etsin, sömürüleri bitmesin, makam, para, iştiham, kudret ebedi kalsın diye yaptıklarını ne zaman idrak edeceğiz? Bu mafyalaşmış, zincirlerini koparmış, raydan çıkmış tren misali sağa sola saldıran, savaşlar çıkaran, ülkeler işgal eden, milli ve yerli olanı ortadan kaldıran, kendilerine tabi olmayanı diktatör ilan eden, memuru olmak istemeyenleri serseri devlet ve lider belleyen, abluka, ambargo ve tehdit, şantaj ve medya operasyonlarıyla hayatları, devletleri, milletleri cehennemi yaşatan uluslararası sermaye sınıfının, onların ülkemizdeki işbirlikçilerinin yahut sapı bizden olan baltaların iktidarların eseridir.

Sittin diyardan, hapishanelerinden, askeri üslerinden, operasyon odalarından gelip, yüzlerce milyar dolar harcanıp, Sünnileri katleden “Alevi Esad’la savaşmaya geldik’ diyenlerin yukarıdaki tımarhaneliklerden ne farkı var? Ama işte görüyorsunuz bu savaşların Sünnilik, Alevilik, Şiilik, Mesihlik, Dürzilik, Yahudilik savaşları olduğuna inanan milyonlar var. Tüm bu savaşları azınlıkları veya mazlum olanları kurtarmak için yaptıklarını iddia edenlerin argümanlarını yiyen milyonlar var. Bu savaşların demokrasi, hürriyet, ekonomik kalkınma, adalet ve milletlerin kardeşliği, birlikteliği için yapıldığını anlatıyorlar. Irak, Lübnan, Libya, Suriye, Filistin için en çok kullandıkları tabirler; “Biz bu ülkelerin toprak bütünlüğünü, devletin tekliğini ve milletin birliğini istiyoruz” değil midir? Peki gerçek nedir? Mevcut olan toprak bütünlüğü paramparça ediliyor. Tek devlet yerine devletler ortaya çıkıyor. Bir Millet mezheplere, dinlere, kabilelere, aşiretlere, ailelere, örgütlere, zerrelere bölünüyor.

Yazının Devamı

Suriye’nin kaderini elinde tutanlar: Aleviler

Müslüman Aleviler, İslam döneminin en medeni, en adaletli, en berrak devletlerinin mimarlarıydı. İslam tarihinde ilk Alevi devleti “Mağrip Alevi Devleti” adıyla 9. yüzyılda Fas’ta kuruldu. İkincisi Tunus’ta “Mehdi Alevi Devleti” adıyla inşa edildi. Üçüncüsü Mısır’da 10. yüzyılda kurulan, adını Hz. Muhammed'in kızı ve Hz. Ali'nin eşi Hz. Fatima'dan alan “Fatımi Alevi Devleti”dir. Her üç devletin manevi ve askeri kurucusu Ubeydullah Bin Muhammed El-Habip Bin Cafer El-Musaddık (Cafer Sadık)’tır. Kendisi aslen Suriye’nin Hama vilayetine bağlı Selimiye beldesindendir. İmam Cafer El-Sadık’ın zürriyetinden veya evlatlarından biri olduğu da söylenir. D. 872, Suriye, Ö. 935 Tunus olup, kabri ve türbesi Suriye’nin Selimiye ilçesindedir. El-Mehdi El-Fatımi El-Alevi lakabıyla meşhurdur.

Manevi ve askeri komutanlığı Şam’dan gelen Fas-Mağrip-Tunus Alevi ordusu, Mısır’da Emevi ordusunu mağlup eder. Düşman ordusunun kahrolduğu yer manasına gelen Kahire merkezli Alevi Fatımi Devleti’nin temellerini atan en meşhur komutanları Abu Abdullah El-Hüseyin Bin Ahmet ve kölelikten kurtardıkları Sicilyalı Cafer’dir. Fas, Cezayir, Libya, Malta, Sicilya, Sardinya, Korsika, Tunus, Mısır, Filistin, Lübnan, Ürdün ve Suriye’nin Humus şehrine kadar bir egemenlik tesis ederler. Halep, Antakya, Adana, Mersin, Rakka, Deyr El-Zor ve Irak’ın kuzey ve batı bölgelerine yönelmemelerinin en önemli sebebi Halep merkezli Alevi Hamdan Devleti’nin (905-1004) aynı tarihlerde mevcut olmasındandır. Ancak Hamdânîler, Büveyhoğulları, Şafi Kürt aşiretleri, Harput (Elazığ) Ermenileri, Fatımi ve Bizans İmparatorluğu ile sürekli bir mücadele ve savaş halindeydi.

Yazının Devamı

Suriye’nin kaderini elinde tutan Dürziler

Dürzi itikadının tarih sahnesine zuhuru Fatımiler (El-Fatımiyun) devleti (909-1171) döneminde hasıl olmuştur. Biraz Arap, biraz Türk, biraz Kürt, biraz Farisi, biraz Kafkas olan "Dürziler" bu toprağın binlerce yıllık geleneklerini günümüze taşıyan nadide bir varlık.

Filistin-İsrail, Lübnan, Suriye ve Latin Amerika’da önemli bir nüfustur. 23 Kasım 2013’te yayımladığımız “Dürziler (Terziler)” yazımızdan haklarında detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz.

Yazının Devamı

2024’ün kazananı şimdilik Netanyahu

Mevcut tabloya bakarak 2024’ün en çok kazananlar listesinin başında Netanyahu’yu sayabiliriz. 7 Ekim 2023 itibarıyla Netanyahu İsrail toplumunda en düşük profilli siyasetçiydi. İktidarı sallantıdaydı. Eşiyle birlikte yolsuzluk, rüşvet ve nüfuzunu kötüye kullanma suçlamalarıyla haklarında iddianame hazırlanmıştı. Yargılama sonucunda suçlu bulunacaklarına ve hüküm giyeceklerine kesin gözüyle bakılıyordu. Kendisi ve rejimine karşı ciddi bir muhalefet vardı.

Başta Haaretz olmak üzere İsrail medyası kendisini, diktatör, ırkçı, savaş suçlusu olarak tanımlıyordu. Netanyahu ve rejiminin ana kolonlarını oluşturan aşırı dinci gruplar, Siyonist zümre, başta Avrupa, Amerika ve Rusya’dan gelen işgalci yerleşimciler, askeri çözüm dışındaki alternatiflere kapalı olan ordu, polis, istihbarat mensupları ve rejiminden istifade eden tekelci kapitalist holdingler, Netanyahu’yu kurtarmak için arayışlar içindeydi. Kurtaramadıkları takdirde onu daha az suçlu birisiyle değiştirmeye de meyilliydi.

Yazının Devamı

Şam'da bölünme senaryosu ve hedef ülke Türkiye

Tane tane anlatalım; Şam coğrafyasının merkezini oluşturan Suriye 17 Nisan 1946’da nispi bağımsızlığını kazandı. Fransa, Suriye’de sahil bölgesine Alevistan, güneyde Dürzistan, Sünni ağırlıklı Şam ve buradan bağımsız Sünni ağırlıklı Halep hükümetleri ile İskenderun Sancağı'nda (Hatay) sosyolojik konumuna uygun olarak, Arap (Alevi+Sünni), Türk, Ermeni ve Çerkez özerk bir yönetim ikame etti.

Bu planın temel amaçları; sömürge devletler için Cezayir’de olduğu gibi yerleşim kolonileri, Avrupa Siyonist Yahudi sermayesi için yerleşim kolonisi inşa etmek. Aynı dil familyasından olan, ortak bir tarihe sahip Arabi milletini din, mezhep ve etnik olarak bölmek. Güçlü bir Arabi devletin oluşmasına izin vermemek.

Yazının Devamı

Suriye'de tek millet tek devlet seçeneği

Şunun altını çizerek tekrar hatırlatalım: ABD’nin Büyük Orta Doğu Projesi (BOP), Büyük İsrail Projesi (BİP)’nin hizmetkârıdır. İsrail’e tehdit oluşturan başta Irak, Yemen, Suriye, Lübnan ve Filistin’in etnik ve mezhep temelde taksim edilmesi, iç savaşlarla yıpratılması, krizler girdabında boğulması, uluslararası siyasi, ekonomik ve askeri ambargo ve ablukalarla felç edilmesidir.

Bu ülkelerin milli, bağımsız ve egemenliği esas alan laik karakterli siyasi yapılarını ortadan kaldırmasıdır. Türkiye’nin etrafında bir cehennem ateşinin devamlı yanmasını sağlamaktır. Karadan ve denizden kuşatılmasıdır.

Yazının Devamı

Suriye’de 'şeytanları zalimlere musallat ettik'

Düşen Esad’a, sesli veya sessiz bu şekilde devam edersen düşer ve ülkeyi de düşürürsün uyarılarını yapanlar da oldu. Esad’ın 2002’den sonra AK Parti Hükûmeti ile kurduğu ilişki Türkiye-Suriye dostluğuna önem atfeden geniş kesimlerce alkışlandı.

Erdoğan-Esad dostluğu, Emine Hanım’la kızı Sümeyye Hanım’ın, Esma Hanım ve ailesiyle kurduğu bağ herkesin malumu. Siyasi münasebetler çok hızlıca başka sahalara da taşındı. İki ülkenin polis teşkilatları, istihbarat birimleri, ordusu (2009’da iki ordu ortak sınır tatbikatı yaptı) arasında işbirliği münasebetleri arttı.

Yazının Devamı

Colani yeni bir devlet inşa edebilir mi?

Şam’da bir apartmanın ikinci katında yer alan dairenin kapısı çalınır. Resmi bir tebligat gelmeden kim olursa olsun silahsız hiç kimseye kapılarınızı açmayın uyarılarına istinaden kapıyı açmazlar. Kapıyı çalan şahıs, “ben Ahmet Hüseyin Şara. Evimizin kapısını açar mısınız?’’ der. Duyduklarına inanmazlar. Kapı gözünden bakarlar. Kapının önündeki şahsın gerçekten de Colani olduğunu görürler. Korku içinde kapıyı açarlar. Selam ve kelamdan sonra Colani, “Oturduğunuz ev ailemin. Bu evde ailemin ve benim hatıralarım var. Evi bize iade etmenizi istiyorum. Bu evimize mukabil size başka bir tahsis edeceğiz.” der.

Halep, Şam ve Esad yönetiminin kontrol ettiği tüm şehir ve bölgeleri pikniğe gider gibi kontrol etmeyi başaran Ahmet Hüseyin Şara kimdir? 1982’de Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’ta doğmuş. Babası, Hüseyin Ali Şara Suriye’nin Güney Golan bölgesinde yer alan Kayf veya Kıyf köyünde 1944’te doğmuş. Petrol mühendisiydi.

Yazının Devamı

HTŞ İslam Devleti mi, Suriye Milli Hükûmeti mi?

14 senedir Suriye gündemi en çok işgal eden konuydu. Önümüzdeki yüzyıl boyunca da en çok gündemde olacak mesele olmaya devam edecektir. Medeniyetler tarihini anlatırken bir tespitimiz vardı: Şam coğrafyası ilk akıllı insan (inşa eden manasındadır) ve ilk Adem’in (kan ve kan bağı manasındadır. Atom kelimesinin de kökenidir) yurdudur.

Bu coğrafyanın sizi ya rezil ya vezir ettiğini tarihin kendisi onlarca vakıa ile göstermiştir. Yıldızınızı parlatan ve söndüren diyardır. Tarih boyunca hasıl olan tekrarlanmaktadır.

Yazının Devamı

Suriye'den alınması gereken dersler

2003 Irak savaşı ve işgali, 2004 Suriye Kamışlı isyan provaları, 2004 Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün ‘BOP’ta görev üstlendik. ABD ile iki sayfa dokuz maddelik bir gizli anlaşma imzaladım.’ itirafı, Suriye’de çok önemli gelişmeler olacak ama her şeyi kamuoyu ile paylaşamayız demesi, Başbakan Erdoğan’ın Büyük Orta Doğu Projesi'nde Diyarbakır yıldız olacak açıklamaları, Lübnan Başbakanı Refik Hariri’nin öldürülmesi ve suçun Esad’a yüklenmesi, 2005-2006 Suriye ordusunun Lübnan’dan çıkmaya zorlanması, 2006’da İsrail’in Lübnan Hizbullah’ına saldırması ve Güney Lübnan’ı işgale kalkışması, 2008, 2009 Filistin İntifadaları ve İsrail’in Filistin katliamları ve 2010’da Büyük Orta Doğu ve Büyük İsrail projesinin start alması: Kanlı Arap baharı.

2011'de tüm bunlara İsrail, ABD, Türkiye, AB ve Körfez Arap devletlerinin saldırıları eklendi. Demokrasi, insan hakları, siyasi reform istiyorlardı. Esad şaşkındı. Onu alkışlayanlar, pohpohlayanlar şimdi üzerine çullanmaya hazır sırtlan olmuştu. Muhalefetin haklı talepleri vardı. O taleplere Esad tam cevap verecekken ve muhalefetle sürekli görüşürken birden bu ilişkiler kesildi. İçerde ve dışarda birileri Suriye’de bir Suri-Suri çözüm istemiyordu.

Yazının Devamı

Esad'ı Esad devirdi

Şimdilik Suriye'de 'zafer sarhoşluğu' sebebiyle aklın baştan gittiği bir dönemdeyiz, sarhoşluk gidip akıl başa gelince bu yazıyı tekrar okumalarını tavsiye ediyoruz.

1963’te BAAS askeri bir darbeyle iktidara geldi. Filistin, Suriye’nin en önemli davası olmayı sürdürdü. 1970’te BAAS partisi içindeki grubun başını çeken Hava Kuvvetleri Komutanı Hafız Esad, ‘Tashih-Düzeltme Hareketi’ adıyla kansız bir darbeyle iktidara oturdu.

Yazının Devamı