Son Yazıları
Bilim tarihi dikkatli araştırılmalıdır! - 2
(Mektup)New York City15 Eylül 2012Sayın Editör:“Yeni Ateistler’e Marxist Eleştiri’ yazısının Birinci ve ikinci bölümlerini okumaktan zevk aldım ve son bölümünü sabırsızlıkla bekliyorum. Yazının birinci bölümü Richard Dawkins’in, kamu okullarında evrimin öğretilmesini savunduğu için ‘Darwin’in Rottweiler’i olarak saygınlık kazandığından sözediyor. Yedi yıl önce Dawkins’i, yaradılışçılara karşı savaştığı için ‘Evrim Savaşları: Dinsel Tepkiler ve Irksal Baskılar - Charles Darwin’e Selam!’ (The Evolution Wars: Religious Reaction and Racist Oppression-Hail Charles Darwin! - Workers Vanguard, No.854, 16 Eylül 2005) makalesiyle selamlamıştık. Bu nedenle, şimdi 2005 yılı makalemizde, Karl Marx’ın Kapital’in ikinci cildini Darwin’e ithaf ettiğini yanlış bir biçimde dile getirdiğimiz için küçük bir düzeltme zamanı geldiğini düşünüyoruz.“Yaptığımız bu yanlışın kaynağı, Stephan Jay Gould’ın Darwin’den Beri (Ever Since Darwin) adlı kitabının ilk baskısıdır. Gould daha sonra yaptığı yanlışı düzeltti (değişiklik yaptığını onamadan). Hiç de zekice olmayan bir biçimde biz, Gould’un bu erken dönem kitabına güvenip makalemize, ‘Darwin’in organizmalarla çevreleri arasındaki sürekli etkileşime ilişkin bulgusu, Karl Marx ve Frederick Engels tarafından coşkuyla karşılanmıştır. Gould’a göre, Marx, Kapital’in ikinci cildini Darwin’e ithaf etmeyi önermişti (Darwin de kitabı okumadığı için bu öneriyi reddetmişti)’ biçiminde not düşmüştük. Ancak Gould, düzeltilmiş olan (revised) Darwin’den Beri adlı kitabına, ‘Marx’ın Kapital’in ikinci cildini Darwin’e ithaf ettiği (ve Darwin’in bu öneriyi reddettiği) yaygın inancı yanlış olduğunu gösterdi. Ancak Marx ve Darwin’in mektuplaştığı ve Marx’ın Darwin’e saygı duyduğu biliniyor’ biçiminde not düştü.“Gould çok ilginç bir deneme eserinde, ‘Marx’ın Cenazesindeki Darwinci Beyler: Evrimin En Tuhaf Eşleşmesinin Çözümü’, bu konuyu ayrıntılarıyla inceliyor. 1939 yılında yazdığı Marx’ın biyografisi adlı eserinde Isaiah Berlin, ‘Marx ile Darwin arasında çok benzerlik olduğuna’ ve Marx’ın Kapital’in ikinci cildini Darwin’e ithaf ettiğine değinmişti.“Gould’un deneme eserinde konuyla ilgili paragraflar aşağıda:“Marx’ın ithaf önerisine ilişkin öykü, Darwin’den Marx’a yazılmış izlenimi veren, ancak Marx’ın adını geçmeksizin, ‘Sayın Bay’ diye başlayan ikinci mektup, Amsterdam’daki Uluslararası Toplum Tarihi Enstitüsü’nde ortaya çıkınca, güvenilirlik kazandı. 13 Ekim 1880 tarihinde yazılmış olan bu mektupta önerilen ithaf Darwin tarafından kibarca reddediliyordu: ‘Kitabın belli bir bölümünün veya tamamının tarafıma ithaf edilmemesini yeğlerim (böyle bir niyetinizin olması beni onurlandırmış olmasına karşın) çünkü, kitabınız hakkında hiçbir şey bilmediğim için ithafa olur vermem kitabınızı genel olarak onaylıyorum anlamına gelecektir...’.“Bu uzun öyküyü özetleyecek olursak, 1970 li yılların ortalarında birbirinden bağımsız olarak çalışan bu iki biliminsanı aynı anda bu yanlışın komik kaynağını keşfettiler...Marx’ın kızı Eleanor, İngiliz sosyalisti Edward Aveling’in evli eşi oldu. Bu evli çift, Marx’ın makalelerini ve mektplarını birkaç yıl koruma altına aldılar. 1880 yılında yazılmış olan ve Darwin’in Aveling’e gönderdiği mektup Marx’ın koleksiyonuna girmiş olmalı. “Aveling, radikal ateistler grubunun bir üyesiydi. Aveling, Darwin’e ilişkin bir kitabın editörlüğünü yapıyor ve kendisine ithaf etmek için Darwin’in onayını almayı düşünüyordu. Aynı zamanda yazdığı kitabın toplumsal olarak ne anlama geldiği konusunda Darwin’in görüşünü almayı amaçlıyordu. 1881 yılında yayınlanan Öğrencilerin Darwin’i (The Students’ Darwin) Uluslararası Bilim ve Özgür Düşünce Kitaplığı’nda yer aldı...Darwin’in (esas konusu din olmayan Marx’ın Das Kapital’i için yazmadığı) Aveling’e yazdığı mektup şu şekilde son buluyordu: ‘Dahası, tüm konularda özgür düşünceyi kuvvetle desteklememe karşın, bana öyle geliyor ki (doğru veya yanlış) Hristiyanlığa ve dinsel inanca karşı dolaysız savlar kamu üzerinde herhangi bir etki yapmayacaktır. Düşünce özgürlüğü, bilimin ilerlemesine bağlı olarak, insanların uslarını yavaş yavaş aydınlatmayla yüceltilir. Bu nedenle ben dinsel konularla ilgili yazmaktan kaçınır, yazılarımı bilimsel alanla kısıtlarım’.”Yoldaşça sevgilerle Richard G.Kaynak: http://www.icl-fi.org/english/wv/1009/darwin-ltr.htmlWorkers Vanguard No. 1009
Yazının DevamıBilim Tarihi Dikkatli Araştırılmalıdır! - 1
MHP milletvekili Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, Colin A. Ronan’ın kitabını, Prof. Dr. Feza Günergun ile ortak olarak Türkçeye çevirip, BİLİM TARİHİ, Dünya Kültürlerinde Bilimin ve Tarihin Gelişmesi, başlığıyla, TÜBİTAK Yayınları’na kazandırmışlar. Adı geçen kitabın, Haziran 2005 tarihli 4. Basımının, 476. sayfasında aşağıdaki saptama dikkatimi çekti: “Din sözkonusu olduğunda, Huxley bir agnostik (Allah’ın ve hakikatin bilinemeyeceğine inanan) idi. İncil’in edebi yönünü çok takdir etmekteydi ve İncil’in “en azından dürüstlük kavramını yücelten bölümlerini fakirlerin ve ezilmişlerin Magna Karta’sı (İngiltere’de, 1215’de, Kral John’a kabul ettirilen ilk güç sınırlayıcı ve kişi haklarını ortaya koyan siyasi metin) olarak görmekteydi. Darwin ise yavaş yavaş agnostik oldu. Ancak, Karl Marx Das Kapital’in İngilizce baskısını kendisine ithaf etmek için izin istediğinde Darwin, “dine yöneltilen saldırılara” karışmak istemediğinden bunu reddetti. Ne yazık ki, Darwin artık hasta bir adamdı; Beagle ile yaptığı yolculuktan dönerken And Dağları’nda yakalandığı tripanazom (çeçesinekleri tarafından bulaştırılan, kanda yaşayan ve uyku hastalığına sebep olan kamçılı asalak) enfeksiyonu yüzünden sağlığı bozulmaya başlamıştı.” Yukarıdaki alıntıda koyu renkli sözcükler orijinal kaynakta “normal” olarak basılmıştır. Colin A. Ronan’ın kitabı Türkçeye bire bir çevrildiyse, aşağıda okuyacağınız yanlışın kaynağı Ronan’dır. Ronan’ın amacı Darwin’i dinsel inanca karşı saygılı kişi, Karl Marx’ı da, “Din insanlığın afyonudur” saptamasında bulunduğu için radikal ateist olarak göstermek olabilir. Bu görüş de çevirmenlerin yaşam felsefesine uygun düşmüş olduğundan bağımsız araştırmalarını yapmamış, yanlışlığa ortak olmuş olabilirler!Okurların, okuduklarına kuşkuyla yaklaşmaları, kendi bağımsız araştırmalarını yapmaları için bu konu gündeme gelmiştir. “Bilim kuşku duyma kültürüdür”, Richard Feynmann.Şimdi, http://friendsofdarwin.com/articles/marx/ sitesinde yayınlanmış olan makaleyi okuyalım:Saygın Marx “Kitap kaba bir İngilizce ile yazılmış da olsa, doğa tarihine bakışımızın temelini içeriyor”.Darwin’in Türlerin Kökeni’ne ilişik Karl Marx’ın görüşü, Aralık 1860 Charles Darwin’den Karl Marx’a Mektup, Ekim 1873“Sayın bay:Kapital üzerine yazmış olduğunuz o büyük çalışmanızı bana göndererek beni onurlandırdınız; kitabınızı almış olduğum için ekonomi politiğin derin ve önemli konularını daha iyi anlayıp, bu onurlanmayı haketmeyi yürekten arzuluyorum. Çalışmalarımız birbirinden farklı olmasına karşın, herikimizin de Bilginin artması konusunda ciddi arzularımızın olduğuna ve uzun erimde bu çabalarımızın İnsanlığın mutluluğuna katkıda bulunacağına inanıyorum.SaygılarımlaCharles Darwin”SÖYLENCE VE BAYATLAMIŞ ESPRİ“Darwin ile ilgili ıvır zıvır söylencelere ilişkin ve yaygın olarak bilinen espri, uluslararası sosyalizmin babası Karl Marx’ın büyük eseri Das Kapital’i, 19. yüzyılın bir başka sakallı devrimcisi ve güney İngiltere’de yaşayan Charles Darwin’e ithaf etmek istemesiyle ilgilidir. Ancak, bu bayatlamış esprinin söylenceden ibaret olduğu ortaya çıktı. Bu söylencenin ortaya çıkışı kendi açısından önem taşıyor.BÜYÜK FİKİR“Marx, kaba bir İngilizce ile yazılmış olmasına karşın Darwin’in Türlerin Kökeni eserini gerçekten beğenmişti. 1873 yılında Darwin’e Das Kapital’in ikinci baskı kopyasını gönderdi. Darwin’in kitabı aldığına ilişkin mektubu (yukarıda alıntılandı) Marx’ı memnun etti ve Darwin’in, Das Kapital adlı çalışmasını beğendiği konusunda bir kanıt olarak kullandı. Aslında her zaman kibar bir kişiliği olan Darwin yalnızca kibar davranmıştı: Darwin Marx’ın kitabını okumadı, kitaplığında bir rafa koydu. “Marx, Darwin’in Türlerin Kökeni adlı eserini beğenmiş olmasına karşın, bazı göndermelerden, özellikle Thomas Malthus’un kuramına verdiği destekten büyük rahatsızlık duymuştu. Marx’ın bu konudaki rahatsızlığı, Das Kapital’i Darwin’e ithaf etmeyi düşünmüş olmasının kesinlikle olası olmadığına işaret eder.SÖYLENCE TASARIMI“Evet, bu ithaf öyküsü nasıl oluşturuldu? Buna yanıt, birçok kaynağın yanısıra Francis Wheen’in Karl Marx: A Life adlı sürükleyici biyografi çalışması (Fourth Estate, ISBN: 1-85702-637-3) ile verilmiştir. Biyografi, Darwin’in Marx’a 13 Ekim 1880 tarihinde gönderdiği ikinci mektup ile başlar, ancak Marx’ın çalışmaları arasında bulunan bu mektup günyüzü görmemiştir:‘Sayın bay,Gönderdiğiniz mektup ve ilişikteki kitap için minnettarım. Benim çalışmalarıma ilişkin yapacağınız herhangi bir yorum için iznimi almanız gerekmiyor ve gerekmediği halde izin vermem de anlamsız olurdu. Kitabın belli bir bölümünün veya tamamının tarafıma ithaf edilmemesini yeğlerim (böyle bir niyetinizin olması beni onurlandırmış olmasına karşın) çünkü, kitabınız hakkında hiçbir şey bilmediğim için, ithafa olur vermem kitabınızı genel olarak onaylıyorum anlamına gelecektir. Dahası, tüm konularda özgür düşünceyi kuvvetle desteklememe karşın, bana öyle geliyor ki (doğru veya yanlış) hristiyanlığa ve dinsel inanca karşı dolaysız savlar kamu üzerinde herhangi bir etki yapmayacaktır. Düşünce özgürlüğü, bilimin ilerlemesine bağlı olarak, insanların uslarını yavaş yavaş aydınlatmayla yüceltilir. Bu nedenle ben dinsel konularla ilgili yazmaktan kaçınır, yazılarımı bilimsel alanla kısıtlarım. Bu konudaki çekingenliğimin nedeni, belki de, eğer dine ve dinsel inanca dolaysız saldırıyı desteklersem, aile bireylerimin acı çekeceğine kendimi aşırı derecede inandırdığım içindir. Herhangi bir isteğinizi reddettiğim için üzgünüm; ben yaşlı ve güçsüz biriyim ve şu sıralarda bazı dizgi düzeltmeleriyle uğraşıyorum (ve şu anki deneyimimle) bu düzeltmeler beni çok yoruyor.SaygılarımlaCh. Darwin’ “Bu mektup, 1931 yılında bir Sovyet gazetesinde yayınlandı ve gazete haberi mektupta sözü edilen “ilişikler”in Das Kapital’in evrimle ilgili bölümleri olabileceğini ileri sürüyordu. Ekonomi üzerine olan Das Kapital’in dine ve dinsel inanca dolaysız olarak saldırıda bulunduğu düşünülemez olsa da, Marx’ın din konusundaki görüşleri oldukça iyi biliniyordu. “Öyleyse, ne oluyordu?GİZEM ÇÖZÜLDÜ“Bu konudaki gizem, Californiya Üniversitesi’nde görevli Margaret Fay tarafından çözüldü. Fay, 1881 yılında basılmış olan The Students’ Darwin (Öğrencilerin Darwin’i) adlı kitapla karşılaştı. Bu kitap Protestan mezhebiyle ilgili çalışmalar yürüten ateistlerin desteklediği kitap dizisinin ikincisiydi. “Kitabın yazarı Edward Aveling, daha sonra Marx’ın kızı Eleanor’un sevgilisi olmuştu. 1895 yılında Edward ve Eleanor Marx’ın makalelerini ve mektuplarını düzenlemeye başladılar (Eleanor bu belgeleri Engels’den almıştı). Daha sonra, 1897 yılında Edward Aveling Marx ve Darwin hakkında bir makale yazdı ve bu makalede Darwin ile yazıştığını bildirdi. Bir olasılıkla, Aveling, Darwin’in kendisine yazdığı mektubu Marx’ın makaleleri arasına dosyaladı. “En sonunda Aveling’den Darwin’e gönderilen mektup (12 Ekim 1880 tarihli) Cambridge Üniversitesi’nde Darwin’in makaleleri arasında bulundu. The Students’ Darwin kitabının bazı bölümlerinin örnekleri bu mektuba iliştirilmişti. Mektupta, kitabın Darwin’e ithaf edilme isteğine izin isteniyordu. “Kısacası, Darwin’in ithaf isteğini kibar bir biçimde reddettiği kitap Marx’ın Das Kapital’i değil, Edward Aveling’in The Students’ Darwin adlı kitabıydı.”
Yazının DevamıBilim tarihi dikkatli araştırılmalıdır!
Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, Colin A. Ronan’ın kitabını, Prof. Dr. Feza Günergun ile ortak olarak Türkçe’ye çevirip, “BİLİM TARİHİ, Dünya Kültürlerinde Bilimin ve Tarihin Gelişmesi” başlığıyla, TÜBİTAK Yayınları’na kazandırmışlar. Adı geçen kitabın, Haziran 2005 tarihli 4. Basımının, 476. sayfasında aşağıdaki saptama dikkatimi çekti:
“Din söz konusu olduğunda, Huxley bir agnostik (Allah’ın ve hakikatin bilinemeyeceğine inanan) idi. İncil’in edebi yönünü çok takdir etmekteydi ve İncil’in “en azından dürüstlük kavramını yücelten bölümlerini fakirlerin ve ezilmişlerin Magna Karta’sı (İngiltere’de, 1215’de, Kral John’a kabul ettirilen ilk güç sınırlayıcı ve kişi haklarını ortaya koyan siyasi metin) olarak görmekteydi. Darwin ise yavaş yavaş agnostik oldu. Ancak, Karl Marx Das Kapital’in İngilizce baskısını kendisine ithaf etmek için izin istediğinde Darwin, “dine yöneltilen saldırılara” karışmak istemediğinden bunu reddetti. Ne yazık ki, Darwin artık hasta bir adamdı; Beagle ile yaptığı yolculuktan dönerken And Dağları’nda yakalandığı tripanazom (çeçesinekleri tarafından bulaştırılan, kanda yaşayan ve uyku hastalığına sebep olan kamçılı asalak) enfeksiyonu yüzünden sağlığı bozulmaya başlamıştı.”
Yazının DevamıYaradılışın günümüzdeki koruyucularının gazabı: Halton Arp’ın teleskobunu elinden aldılar
Halton Chip Arp 1949 yılında Harvard College’dan mezun olur. 1953 yılında California Institute of Technology’ de doktorasını tamamlar. 29 yıl süreyle Mt. Wilson ve Palomar gözlemevlerinde kadrolu çalışır. 1980 - 1983 yılları arasında Astronomical Society of the Pacific topluluğunun başkanlığını yapar. Yaptığı çalışmalardan dolayı, Helen B. Warner; Newcomb Cleveland ve Alexander von Humboldt ödüllerini alır. Günümüzde de etkin olan bilimsel yaşamına 1965 yılında başlar ve çoğu Astrophysical Journal, Astronomy & Astrophysics adlı birinci sınıf gökbilim dergilerinde olmak üzere birçok makalesi yayınlanır. Bulguları, evrenbilimin ana akıntısındaki görüşleri çürüttüğünden ünlü gözlemevlerindeki teleskop zamanı elinden alınmış, bilimsel makaleleri yıllarca bekletildikten sonra ya basılmamış ya da basılabilmesi için “bilimsel ödünlerde” bulunması istenmiştir! Bilimsellikten ödün vermeyen Arp kendi deyişiyle, “Bilimsel sonuçların standart bilim dergilerinde yayınlanması ve tartışılması engellenince yapacak bir tek şey kalıyor : kitap yazmak” [1]. Bunun üzerine Halton Chip Arp, 1987 yılında Interstellar Media adlı yayıneviyle anlaşarak Quasars, Redshifts and Contraversies adlı kitabını yayınlatır. Arp’ın aşağıdaki paragraftaki saptaması Engizisyon’un günümüzde de sürdüğünü gösteriyor.
“Araştırmacılara teleskop zamanı veren 6 kişilik komiteden imzasız bir mektup aldım. Mektupta yaptığım çalışmaların bilimsel değeri olmadığı için teleskop zamanı verilmeyeceği bildiriliyordu. İnanın o günden sonra Güneş artık eskisi gibi parlak, sabahlar da eskiden olduğu gibi mis kokulu değil. Palomar gözlemevindeki 200 inçlik teleskoptaki gözlemlerime 1983 yılında, Las Campanas’dakilere de 1984 yılında son verdiler” [1].
Yazının DevamıDarwin ve fizikçiler
‘Darwin’in organik evrimi doğruysa, Tanrının varlığına inanmak olası değildir. Eğer çağdaş bilimin sonuçları türlerin bu denli çabuk gelip geçici olduğunu sergilemekse ben daha fazla bilim istemiyorum. Benden önce atalarım nasıl cahil yaşadıysa ben de öyle cahil yaşamak istiyorum’
“Charles Darwin’in geliştirmiş olduğu evrim kuramının ilk ilkesi, sınırsız zamandır. Bu ilk ilke, dönemin yerbilimcilerinin bilimsel bulguları ve doğa felsefeleri temelinde onanmış bir ilkedir. Hem Lamarck hem de Darwin organik değişimlerin olabildiğince yavaş olarak gerçekleştiği varsayımını kullandı. 19. yüzyılın ilk yarısında gerçekleştirilen bilimsel bulgular ve bu bulguları temel alarak yapılan sınırsız zaman varsayımları Hıristiyan öğretisindeki “Yaradılış” için biçilen zamanla çelişiyordu. Birçok önde gelen Kilise, Yer’in İsa’dan önce 4004 yılında yaratıldığını öğretiyordu. Hutton, Playfair ve diğer bilim insanlarının çabaları, sınırsız zaman kavramını doğrular bulgulara götürüyordu. Aslında bu çabalar, Darwin’in Türlerin Kökeni adlı yapıtının alt yapısını oluşturmuştu.
Yazının DevamıGalileo Venüs’ün evrelerini çaldı mı?
Galileo Venüs’ün evrelerini çaldı mı?
'Venüs akşam gökyüzünde görünmeye başladığında, onu gözlemeye başladım ve çok küçük olmasına karşın yuvarlak bir biçimde olduğunu gördüm. Daha sonra, yuvarlak görüntüsünü koruyarak parlaklığının önemli ölçüde arttığını gördüm. Giderek yarım daire görünümüne büründü, Güneş’e doğru devinmeye başlayıncaya dek bu şeklini korudu... Akşam gökyüzünde kaldığı sürece daha da küçülecek'
Yazının Devamı‘Galileo gazaba gelecek’ uyarısı
“Kiliseye göre gökbilim bilgileri önemliydi ve bazı kilise üyelerince etkin bir biçimde araştırılıyordu. Ancak gökbilimcilerin ürettiği modeller üzerinde yeterince düşünülmedikçe gerçek yaşamla ilişkisi kurulmazdı. Bu düşünce Kardinal Bellarmine’in Paolo Antonio Foscarini’ye yazdığı ünlü mektubun ilk bölümünde dile getirilmişti. Foscarini, Nepal’deki manastırda yaşayan ve Kopernik dizgesinin gerçekliğini araştıran bir Carmelite keşişiydi. Bellarmine mektubunda şöyle yazıyordu: ‘Bana öyle geliyor ki, siz ve Senyör Galileo mutlak olarak değil de hipotetik olarak konuşmayı yeğlerken ölçülü davranıyorsunuz. Yer’in devindiğini Güneş’in de durgun olduğunu varsayarsak gökyüzünde gördüklerimizi taşıyıcı çemberleri (epicycle) kullanan kuramdan daha iyi açıklayabileceğimizi söylemek daha sağ duyulu ve çekincesiz diyorsunuz. Bu tür konuşmalar matematikçiler için yeterli olabilir. Ancak, Güneş’in gerçekten de evrenin özeğinde olduğunu, doğudan batıya doğru devinmeksizin yalnızca kendi ekseni çevresinde döndüğünü vurgulamak isteği çok çekinceli bir durumdur; bu, Skolastik filozofları ve ilahiyatçıları ayağa kaldıracak ve aynı zamanda İncil ile çelişerek Kutsal İnancımızı incitecek bilinçli bir risk alma durumudur’”[1].
KUTSAL ŞEREFSİZLİK ÖRNEĞİ
Yazının DevamıBilimde kutsal denen şey yoktur!
Bilimde kutsal denen şey yoktur!
Bir biyoloğun bakış açısından incelersek, evrim yararına kanıtlar kuşkuya yer bırakmıyor. Darwin’in doğal seçilim kuramı tüm canlılar arasındaki ilişkinin temel çerçevesini oluşturuyor. Özellikle genomics alanında, evrim kuramının öngörüleri Darwin’in 150 yıl önce düşleyebileceğinden çok daha fazla gerçekleşiyor.
Yazının DevamıDin ile bilim arasında neden diyalog olmasın?*
“Templeton’ın ödüle ilişkin düşünceleri de evrim geçiriyor. Ödül 1999 yılında bir başka fizikçiye, Ian Barbour’a verildi. İki yıl sonra ödülün ismi değiştirildi: ‘Ruhsal Gerçeklikleri Araştırma veya Keşfetme Yönündeki İlerlemeler için Templeton Ödülü’. O yıldan sonra ödül kazananların çoğu, Richard Dawkins’in Tanrı Yanılsaması (The God Delusion) adlı kitabında da değindiği gibi, ‘din hakkında iyi şeyler söyleyen’ biliminsanlarına verildi. Bu ödül sahiplerinin çoğu fizikçi ve evrenbilimciydi. “Hemen hemen tüm dinsel inanca sahip biliminsanların savunduğu gibi, Ian Barbour da, İncil’deki yaradılış (Genesis) bölümünü metaforik olarak anlar ve yaratılışçıların yorumsuz çeşitlemesini kesinlikle yadsır. Ian Barbour, çağımızdaki din bilim diyaloğunun öncüsü olarak bilinir.
DİNLER ARASI DİYALOGUN TAŞLARI
Yazının DevamıDin çevresinde evrim
‘İnanç’ sözcüğünün iki anlamı vardır: 1) güven, 2) kanıt yerine ruhsal inanç temelinde dine olan güçlü bağlılık. Biliminsanları ‘inanç’ sözcüğünü neden sonuç yasasıyla başlayan doğa yasalarının üstünlüğünü dile getirmek için kullanır.
Din çevresinde yaşanan evrim, Bruno’ları ateşte yakma, “...din adamlarının seçilmesi ve görevden alınmasını halk topluluklarının yapmasını isteyen” Thomas Muenzer’leri tekerleğe gerip vücudunu parçalara ayırma, Galileo’ları ev hapsine alma, Darwin kuramını savunanlara, “Siz anne tarafından mı baba tarafından mı maymundan geliyorsunuz?” gibi alaylı saptamalara, Yaradılış’ın günümüzdeki çeşitlemesi olan Büyük Patlama evren modelinin temellerini sorgulayan Halton Chip Arp gibi biliminsanlarına dünyanın önde gelen teleskoplarında gözlem yapma yasağı koyma gibi yöntemlerden, “kutsal şerefsizlik” (sacred dishonesty) uygulama gibi aşamalar gösterdi. Kişinin kendisini aşağılama içgüdüsü adlı bireysel nitelik, John Templeton Vakfı (John Templeton Foundation) adlı kitlesel niceliğe dönüştü.
Yazının DevamıDarwin ve fizikçiler
Columbia Üniversitesi Rektörü Barnard’ın 1873‘te yaptığı değerlendirme: Darwin’in organik evrimi doğruysa Tanrının varlığına inanmak olası değildir. Ben daha fazla bilim istemiyorum.
“Charles Darwin’in geliştirmiş olduğu evrim kuramının ilk ilkesi, sınırsız zamandır. Bu ilk ilke, dönemin yerbilimcilerinin bilimsel bulguları ve doğa felsefeleri temelinde onanmış bir ilkedir. Hem Lamarck hem de Darwin organik değişimlerin olabildiğince yavaş olarak gerçekleştiği varsayımını kullandı. 19. yüzyılın ilk yarısında gerçekleştirilen bilimsel bulgular ve bu bulguları temel alarak yapılan sınırsız zaman varsayımları Hıristiyan öğretisindeki “Yaradılış” için biçilen zamanla çelişiyordu. Birçok önde gelen Kilise, Yer’in İsa’dan önce 4004 yılında yaratıldığını öğretiyordu. Hutton, Playfair ve diğer bilim insanlarının çabaları, sınırsız zaman kavramını doğrular bulgulara götürüyordu. Aslında bu çabalar, Darwin’in Türlerin Kökeni adlı yapıtının alt yapısını oluşturmuştu.
Yazının DevamıBilim dünyasında evrim
Darwin’in, toplumbilim ve etik bağlamında oluşturduğu yararlılık yasasına göre, “Çağlar boyunca yararlılığı görüleneğilimler kazanılacaktır;kazanılmış tüm özellikleryararlı eğilimler taşır”
Evrim, tüm doğa bilimleri ve toplum bilimlerin benimsediği bir araştırma programıdır; diğer bir deyişle “paradigma”dır. Evrim kavramını yalnızca dirimbilim (biyoloji) bağlamının bir kavramı olarak algılamak doğru değildir. Evrim, dirimbilimde canlı özdeğin (maddenin) dönüşümünü (transmütasyon) ve bu dönüşüme neden olan etmenlerin neliğini anlatır.
Yazının DevamıSöylence ve bayatlamış espri*
Charles Darwin’den Karl Marx’a Mektup, Ekim 1873
“Sayın bay:
Yazının DevamıSahra Çölünde bir aslanı nasıl avlarsınız?
Bazı gerçeklerin insan usunda uzun süre kalmasının en ‘garantili’ yolu, sanırım o gerçekleri hicivle sunmaktır. American Mathematical Monthly dergisinde 1938 yılında çıkan bildiride, kuramsal ve deneysel fiziksel yöntemler, aslan avlamanın yolları olarak karşılaştırılıyordu
Bu tuhaf başlık, “Kuantum fiziğiyle avcılığın ne ilişkisi var? “ diye sizi şaşırtmasın! 1938 yılında Princeton, NJ’den H. Petard, American Mathematical Monthly dergisine “A contribution to the mathematical theory of big game hunting” başlığıyla bir bildiri sunar. Bu bildiride, kuramsal ve deneysel fiziksel yöntemlerle Sahra çölünde bir aslanın nasıl avlanacağını anlatır.
Yazının DevamıEvrenbilimin fosilleri
Büyük Patlama senaryosuna göre, başlangıçta bir ‘ateşten top’ vardı. Bu ilk anlarda, ‘madde’ veya ‘saf erke’ gibisinden bir ayrım yapılmıyordu. Bu arada uzay genişliyor, temel parçacıklar ortaya çıkıyordu. Bir süre sonra ‘ateşten top’ madde ve ışınım bileşenlerine ayrışıyordu
aşlangıca, “ilk çağların ateşten topuna” dönelim. Termodinamiğin ikinci yasası, “eğer bu ateşten top yaşamına ısısal dengeyle başladıysa, evren bugün gözlenen yumrulu yapısına kavuşamaz” diyor! Birşeyler yanlış, ama ne? “İlk çağların ateşten topunun” ısısal dengede olduğunu nasıl bilebiliriz? Fosil ışınımı gözleyerek. Evet, evrenbilimin de tıpkı taşbilimcilerinki gibi fosilleri varmış. Big Bangcilerin en çok öğündükleri öngörüleri mikrodalga ardalan ışınımıdır.
Yazının DevamıBig Bang ve sonlu evren
Einstein, Genel Görelilik kuramını kullanarak uzayın sonlu olduğu sonucuna vardı. Diğer bir deyişle, belli bir yoğunluktaki kütle ne denli büyükse, uzayı da o denli çok eğecektir. Eğer yoğunluk yeterince büyükse, uzay, kendi üzerine tamamen kapanacak biçimde eğrilecektir. Kısacası, eğer evrendeki maddenin yoğunluğu her yerde eşit olacak biçimde eşdağılım gösteriyorsa, evren sonlu olmak zorundaydı!
Diyelim ki Big Bang oldu; ardından uzay enflasyonist genişlemeye uğradı. Başlangıçta son derece sıcak ve ısısal dengede olan bu ilk çağların ateşten topu, kapalı bir oylum içinde (bu evrenimiz oluyor) ve uzayın genişlemesine bağlı olarak soğumaya başladı. Eğer Big Bang’ci açıdan bakarsak, evren kapalı bir dizgedir. İkinci yasayı evrene uygulayamazsak hangi dizgeye uygulayabiliriz?
Yazının Devamı