Serdar Aliçavuşoğlu

s.alicavusoglu2021@gtu.edu.tr

Son Yazıları

Kınından çıkan lazer silahı

Lazer teknolojisi basit bir ifadeyle; foton ve ışık parçacıklarının uyarılmış radyasyonla yükseltilmesi ve bir noktada odaklanmasıdır. Bu teknoloji yakın tarihimizde ortaya çıksa da teorik temelleri çok eski dönemlere dayanmamaktadır. Çalışma mekanizmasının temelleri antik Yunan dönemine uzanır. Yunan kuvvetlerinin aynalar yardımıyla güneş ışığını Roma donanmasının yelkenlerine odaklaması ve yoğun enerjiyle yelkenlerin tutuşturulması, yöntemin ne denli eski olduğunu bizlere göstermektedir.

Antik dönemlerden insanlığa miras kalan ışığın yükseltilmesi metodu günümüzde daha karmaşık mekanizmalarla ve daha yüksek enerjili sistemlerle kendini göstermektedir. Bu sistemler ilk olarak 60’lı yılların başında yüksek enerjili ışık hüzmesi üreten ve bu hüzmeleri tek bir noktada odaklayan mekanizmalarla ortaya çıkmıştır. O dönemden günümüze farklı yöntemlerle birçok yüksek enerjili lazer ışını ve odaklama yöntemi geliştirilmiştir.

Yazının Devamı

Devrim Türk Milleti’nin kapısını çalıyor

Yazımıza,12 Kasım 2023 tarihli Aydınlık’ta kaleme aldığımız “Türkiye’nin bir ölüp bin dirilen kahramanları” başlıklı yazımıza atıf yaparak başlamak istiyoruz. Nuri Paşa’nın kahramanlık dolu hayatını siz okuyuculara yansıtmamızın temel amacı, günümüze ışık tutacak deliller içermesidir. Bu deliller ışığında Türkiye’ye yönelen tehditlerin nedenlerini, amacını ve bu tehditlere karşın neler yapmamız gerektiğini tartışmak istiyoruz.

Nuri Paşa, İttihat ve Terakki'nin genel merkez üyesi olmasa da hem cemiyetin hem Teşkilat-ı Mahsusa'nın önemli şahıslarından birisidir. Enver Paşa’nın kardeşi olan Nuri Paşa, Kafkas İslam Ordusu Komutanı ve “Bakü’nün Halâskârı” olarak da bilinmektedir. Bunların yanında savunma sanayii alanında fabrikası olan, gözükara bir Türk savunma sanayii öncüsüdür. Türkiye’ye ve bağımsızlık mücadelesi veren Arap ülkelerine silah üreten bu demirci ustası, o dönemlerde (1948) terör devleti İsrail için de büyük tehditti. Bu nedenle MOSSAD’ın düzenlediği bir sabotaj sonucu 2 Mart 1949 tarihinde Sütlüce'deki silah fabrikasında peş peşe gerçekleşen üç büyük patlama nedeniyle Nuri Paşa ve 27 kişi şehit edildi. O patlamada Nuri Killigil'in naaşı parçalandığı için bulunamadı ve Nuri Paşa boş tabutla defnedildi.

Yazının Devamı

İsrail'e doğrudan askeri veri iletilecek

ABD’nin THAAD Hava Savunma Sistemi'ni İsrail’e kurma kararı alması, tırmanan İran-İsrail gerilimini derinleştirecektir. ABD’nin bu kararı almasının en önemli nedeni İran’ın İsrail saldırısının başarısıdır. Delinmez denen Demir Kubbe, İran’ın balistik füzeleri ve hipersonik süzülme araçlarıyla delik deşik edilmişti.

Bu durumla birlikte Hizbullah’ın İsrail üssüne düzenlediği insansız hava aracı (İHA) saldırısı ABD’nin endişelerini artırdı. Basit bir İHA’nın hava savunma sistemini aşarak saldırı düzenlemesi gerçekten o ülkenin hava savunma sisteminde önemli sorunların olduğu göstermektedir.

Yazının Devamı

İran'ın Hipersonik Süzülme Araçları

1 Ekim 2024 tarihinde İran’ın İsrail’e düzenlediği saldırıyla birlikte “Hipersonik Füzeler" Türkiye ve dünya gündeminde yoğun biçimde konuşuldu. Öncelikle belirtmeliyiz ki İran’ın saldırısı büyük bir askeri başarıyla sonuçlanmıştır. Teknik açıdan ise, saldırıda kullanılan araçları Hipersonik Füze olarak değil, Hipersonik Süzülme Aracı olarak tanımlamak daha doğru olacaktır.

Bir füzenin hipersonik tanımına girebilmesi için ses hızından en az 5 kat hızlı olması gerekmektedir. Ses hızına oranla tanımlanan bu hız değeri literatürde Mach olarak belirtilmiştir. Yani bir Hipersonik füze en az 5 Mach (saatte 6100 km) hızına ulaşmalıdır. Bu hıza ulaşabilmek için füze, süpersonik yanmalı “RamJet” motorları hava soluyan “ScramJet” motorları ile desteklenmektedir.

Yazının Devamı

Teknoterör

Dünyanın evriminde, bilimsel gelişmeler insanlığa hizmet aracı olarak kullanıldığı gibi insanlığı sömürü aracı olarak da kullanılmıştır. “Atom bombası” ve “Nükleer santral” arasındaki fark bunun en bariz örneklerindendir. Her ikisi de atomun fisyon reaksiyonundan faydalanmaktadır; ancak birisi insanlığı yok ederken diğeri insanlığın enerji ihtiyacını karşılamaktadır.

Teori Dergisi aracılığıyla yürütülen ve takip edilmesini önerdiğimiz "modernleşme/devrim" tartışmasına aslında bilim ve teknoloji cephesinden pencere açmak mümkündür. Emperyalist güdümlü modernleşme çizgisi, bilimsel gelişmeyi toplumları sömürü, bölme, yok etme ve şekillendirme aracı olarak kullanırken Milli Demokratik Devrim çizgisi bilimsel gelişmeleri topluma hizmet amacıyla kullanmaktadır.

Yazının Devamı

Kürecik'e el konulsun

Önceki yazılarımızda birkaç kez dile getirdiğimiz AN-TPY-2 Radarı (Kürecik Radar Sistemi) gündem nedeniyle bu yazımızın da konusu olmuştur. Tekrara girmemek adına, AN-TPY-2 Radar Sistemi hakkında yüzeysel bir hatırlatma yapalım.

Bu radar sistemi, NATO’nun THAAD Hava Savunma Sistemiyle tümleşik çalışan, eş zamanlı veri akışı sağlayan savunma sistemi modülüdür. NATO tarafından Türkiye, Japonya, Guam, Güney Kore, Katar, Suudi Arabistan ve ABD’ye konuşlandırılan AN/TPY-2 Radar Sistemi ne tesadüftür ki NATO üyesi olmayan İsrail’de de kuruludur. Hatta bu sistem İsrail’e Türkiye’den önce kurulmuştur.

Yazının Devamı

Asya Sinyal İstihbarat Ağı kurulmalı

“Akıllı hükümdar ve erdemli komutan ordusunu savaşa gönderdiğinde düşmana karşı zafer kazanır, başarı kazanmak sıradan kişileri aşan bir iştir, olacakları önceden bilmeyi gerektiriyor. Olacakları önceden bilmek ruhlar veya hayaletlerden bilgi almayla, geçmişte yaşanmış benzer olaylarla karşılaştırmayla veya astrolojik tahminlerle mümkün değildir, bu bilgi ancak insanlardan alınabilir, bu insanlar da düşmanın durumunu bilenlerdir.”

Filozof ve askeri bir deha olan Sun Tzu’nun Savaş Sanatı adlı kitabında yer alan bu sözler düşman durumunun tespitinde istihbaratın önemini göstermektedir.

Yazının Devamı

Kürecik radarının imha sistemi Türkiye'de yok

Kürecik Üssü’nün teknolojik altyapısı ve faaliyetleri, Türkiye’nin güvenlik stratejisine aykırıdır ve düşman kuvvetlere hizmet etmektedir. Yazımızda bu durumu açık kaynaklardan faydalanarak siz değerli okurlarımızın dikkatine sunacağız. Öncelikle Kürecik Üssü’nde kurulu olan AN/TPY-2 radar sisteminin çalışma ilkesiyle ilgili kısa bir teknik bilgi aktararak başlayalım.

Bu radar sistemini üreten Raytheon firmasının internet adresine girdiğimizde sistemin hareketli olduğunu görüyoruz. Yani rahatlıkla yönünü değiştirip hava taraması yapabilirsiniz. Bununla birlikte bu radar sisteminin iki modunun olduğu da gözükmektedir; birinci mod, balistik füzeyi tespit ediyor, ikinci mod ise tespit edilen balistik füzeye kitlenip koordinat bilgisini THAAD hava savunma sistemine gönderiyor. THAAD ise gelen balistik füzeyi imha amaçlı karşı roket ya da füze gönderen bir hava savunma sistemidir. Bu sistemin üreticisi de Lockheed Martin’dir. Tabii ki iki firma da ABD menşeilidir. Bu iki sistem her nerede kurulu ise birbiriyle iletişim kurabilmekte ve veri aktarabilmektedir. Bununla eş zamanlı unsura kitlenerek imha işlemini gerçekleştirmektedir.

Yazının Devamı

Savunma sanayi içindeki truva atı: NATO Müdürlüğü

Bu yazımızı Sayın Savunma Bakanımız Yaşar Güler’in savunma sanayi alanında ”Projeler ve ürünlerle ilgili güvenlik zafiyeti yaratabilecek bilgilerin paylaşımı…” ile ilgili uyarısını dikkate alarak yazıyoruz.

Haberlere yansıyan ve Türk basınında yeterince tartışılmayan oldukça önemli bir konuyu gündeme getirmek istiyor, daha en başından şu yorumu yapıyoruz: Kökleri Uluğ Beylere, Fatihlere, Atatürklere, Nuri Paşalara, Turhan Olcaytulara dayanan Türk Savunma Sanayii’nin çift başlı kartal gibi kanatlanışı NATO’yu oldukça rahatsız etmiş olmalı!

Yazının Devamı

F-16 Blok 70’lere sopa bile takamayız

Türkiye, F-16 alımı için 30 Eylül 2021’de ABD Dışişleri Bakanlığına başvuruda bulunmuştu. 2 yıl boyunca talebe yanıt vermeyen ABD, TBMM’de İsveç’in NATO üyeliği onaylandıktan hemen sonra Türkiye’nin talebini görüştü. ABD Dışişleri Bakanlığının 26 Ocak 2024 tarihi itibarıyla Kongreye gönderdiği, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 30 Eylül 2021 tarihli talebinin 15 günlük itiraz süresi geçen günlerde sona erdi. Bu bekleme süresinde herhangi bir itiraz gelmedi ve F-16 uçaklarının satışı ve mevcut uçakların modernizasyonunun yapılması için Kongreden onay çıkmış oldu.

Tahmini 23 milyar dolarlık bedele sahip bu talep, Türkiye açısından oldukça yüksek bir askeri yatırımdır. Elbette, Türk ordusunun ihtiyaçlarının karşılanması açısından paranın hiçbir önemi yoktur. Ancak harcanacak olan paranın fakir halkımızın birikimleriyle karşılandığı unutulmamalı ve yatırımın doğruluğu sorgulanmalıdır.

Yazının Devamı

El-Cevheri’den KAAN (KAĞAN)’a

11’inci yüzyılda El-Cevheri ile başlayan Türklerin uçma hayali, 17. yüzyılda Lagari Hasan Çelebi’nin yetenekleri ve yine 17. yüzyılda Hezarfen Ahmet Çelebi’nin azmiyle ileri taşındı. Sessiz bir dönemin ardından, 1911 yılında İtalyanların Trablusgarp Savaşı’nda Osmanlı Devleti’ne karşı hava gücü kullanmasıyla Türk havacılığı tekrar önem kazandı. Bu amaçla 1911 yılında Kıtaat-ı Fenniye ve Mevki-i Müstahkem (Teknik Hizmetler ve Müstahkem Mevkii) Müfettişliği’nde havacılık alanında bir komisyon kuruldu. Ardından 1912 yılında, Yeşilköy’de ilk Hava Okulu açıldı. İlk havacı subaylar bu okulda yetiştirildi. Kurulan bu hava kuvvetleri Mondros Mütarekesi’ne kadar birçok cephede savaş verdi. Sonrasında, her alanda olduğu gibi havacılık alanında da önemli bir dönem mütareke nedeniyle kapanmış oldu. 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşuyla birlikte düzenli ordunun ve bununla eş zamanlı olarak Kuva-yı Havaiye (Hava Kuvvetleri) Şubesi’nin kurulması kararı alındı.

16 Şubat 1925 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla Türk Tayyare Cemiyeti kuruldu. Cemiyetin en önemli amacı Türk halkına ve Türk gençliğine havacılığı sevdirmek, amatör pilot, planörcü ve paraşütçü yetiştirmekti. Türk havacılık tarihinde önemli roller oynayan bu cemiyetin ismi 1935 yılında genel kurul kararıyla “Türk Hava Kurumu (THK)” olarak değiştirildi. 3 Mayıs 1935’te Atatürk tarafından kurum bünyesinde “Türk Kuşu” kuruldu. Aralarında dünyanın ilk kadın pilotu ve Atatürk’ün manevi kızı olan Sabiha Gökçen’in de bulunduğu birçok pilot bu okulda eğitim aldı.

Yazının Devamı

Nükleer teknolojinin stratejik önemi

Nükleer teknolojiyi kısaca atom çekirdeğinde gerçekleşen reaksiyonlarla ilgilenen bir bilim olarak tanımlayabiliriz. Atom çekirdeğinde gerçekleşen reaksiyonların ölçülebilmesi ve yönetilebilmesi yeni nükleer teknoloji kullanım alanlarının oluşmasına neden olmuştur. Nükleer teknolojinin kullanıldığı alanları enerji, savunma teknolojileri, tıp, tarım, sanayi, uzay teknolojileri ana başlıklarıyla özetleyebiliriz.

Enerji üretiminde nükleer teknolojinin kullanılması kükürt, azot oksit ve karbon gibi doğaya zararlı gazların salınımında sınırlamaya neden oluşturmuştur. Günümüzde güvenliği arttırılmış nükleer enerji santralleriyle verimi yüksek ve doğaya daha az zararlı sistemler kurulmuştur. Nükleer enerji santralleri, dünya enerji üretiminin %17’sini oluşturmaktadır. Bu santrallerde Uranyum 235 izotopu kullanılmaktadır. Zincirleme reaksiyonla çekirdek bölünmesi sonucu büyük bir enerji açığa çıkmakta ve bu şekilde buhar türbinleri kullanılarak elektrik üretilmektedir. Enerji üretiminde kullanılan uranyum rezervlerinin dünya çapında azalması nedeniyle ilerleyen süreçte farklı nükleer yakıtlar kullanılması gerekecektir.

Yazının Devamı

Saniyeyi kaç kez bölebiliriz?

Büyük ölçekli (gezegen, yıldız, uydu) hareketleri ölçmek için gün, ay ve yıl zaman birimleri kullanılır. Daha kısa zaeleketleri saat, dakika ve saniye cinsinden ölçülür; ancak bu durum atomaltında biraz daha farklıdır. Atomaltında parçacıklar oldukça hızlı hareket ederler. Neredeyse anlık zaman ölçeğinde hareket eden elektronlar çok küçük zaman dilimlerinde davranış gösterir. Bu ölçekteki zaman birimi attosaniye cinsinden ifade edilmektedir.

Attosaniye ifadesinde kullanılan “atto” öneki 10-18 anlamına gelmektedir. Bu önek saniye önünde bulunduğu zaman ifade, saniyenin kentilyonda biri (0,000000000000000001) anlamına gelir.

Yazının Devamı

Kürecik ABD’ye hizmet ediyor

RTX (Kürecik Radar Sistemlerini üreten firma) firmasına bağlı “Raytheon” işletmesinin geliştirdiği “Atmosfer Dışı İmha Aracı (Exoatmospheric Kill Vehicle (EKV))”, 11 Aralık 2023 tarihinde Kara Tabanlı Balistik Füze testi sırasında Orta Menzilli Balistik Bir Füzeyi başarılı bir şekilde imha etti. Bu haberin dünya basınında önemli bir şekilde yer alması ve Türkiye basınında yer almaması dikkat çekmektedir. Bu aracı geliştiren işletmenin (Raytheon) başkanı ve ABD Hava Kuvvetleri’nin eski bir görevlisi olan Wes Kremer tarafından yapılan açıklamada, "Bu test, ABD balistik füze savunma sisteminin çalışır durumda, güvenilir ve ülkeyi korumaya hazır olduğunu gösteriyor" ve "Raytheon atmosfer dışı imha araçları, şu anda yaklaşık 50 uzay müdahalesini başarıyla tamamladı; bu da gelişen tehdidi yenmek için bu sistemleri tasarlama ve geliştirme konusundaki uzmanlığımızın ve yeteneğimizin altını çiziyor" ifadeleri yer aldı.

Geliştirilen bu sistemi, atmosfer dışından gelebilecek tehditleri önceden tespit edebilen ve uzayda imha edebilen bir sistem olarak özetleyebiliriz.

Yazının Devamı

Kürecik Üssü ve ABD’nin kavalına takılanlar

Hava Savunma Sistemi (HSS) ‘Komuta Kontrol Aracı’, ‘Mühimmat Taşıma ve Yükleme Aracı’, ‘Radar’ ve ‘Lançer’ unsurlarından oluşan komplike bir yapıdır. Bu sistemlerde en önemli unsuru ‘Radar’ olarak tanımlayabiliriz. Hedeflerin tespiti, teşhisi ve takibi radar sistemleriyle yapılmaktadır. Radarlarla ihtiyaca göre karaya, denize, havaya ve uzaya sinyal gönderilir ve tarama yapılan alandan geri dönen sinyaller incelenerek tehdit unsurları tespit edilir.

HSS’ler radarlar sayesinde düşman unsurlarını tespit, teşhis ve takip ederek ihtiyaç halinde sisteme bağlı çalışan füze sistemleriyle düşmana angaje olurlar. HSS’ler tüm tehditlere karşı aynı düzeyde koruma sağlayamaz. Bu nedenle farklı irtifa ve menzile sahip HSS yapıları oluşturulmaktadır. Bunlardan birincisi “Çok Alçak İrtifa Hava Savunma Sistemi” olarak tanımlanmaktadır. Menzili 8 km ve daha aşağısıdır. Maksimum olarak belirlenen irtifası ise 4-5 km’dir. İkinci sistemimiz “Alçak İrtifa Hava Savunma Sistemi” olarak tanımlanmaktadır. Menzili 10-15 km olup, irtifası maksimum 5-10 km arasındadır. Üçüncü sistemimiz “Orta İrtifa Hava Savunma Sistemi” olarak tanımlanmaktadır. Menzili 15-50 km arası olup, irtifası maksimum 10-15 km arasındadır. Dördüncü ve son sistemimiz “Yüksek İrtifa Hava Savunma Sistemi” olarak tanımlanmaktadır. Diğer sistemlere göre daha ileri menzil ve daha yüksek irtifalarda çalışabilmektedir. Günümüzde bu sistemler sürekli gelişmekte ve sınırlama bulunmamaktadır. İrtifaları 50, 90, 120, 250 ve 400 km olarak belirtebiliriz. Yüksek irtifa hava savunma sistemlerinin en önemli özelliği balistik füzelere karşı etkili olmalarıdır.

Yazının Devamı

İsrail nükleer silah sopasını kullanıyor

2. Dünya Savaşı’nda yaşanan Yahudi Soykırımı ve 1948 yılında Arap-İsrail Savaşı'nın oluşturduğu kaygılar, İsrail’i nükleer silah yapma yoluna sevk etmiştir. İsrail’in ilk başbakanı David Ben Gurion’un isteği, İsrail Silahlı Kuvvetlerine bağlı bazı bilim insanlarını bu konuda çalışmaya teşvik etmiştir. Çalışmalara başlayan İsrailli bilim insanları ülke içerisinde yaptıkları jeolojik araştırma sonucunda, ülkede uranyum yataklarının olduğunu keşfetmişlerdir. Bununla birlikte ABD’de Şikago Üniversitesi'nde nükleer eğitim görmeleri için 6 yüksek lisans öğrencisi İsrail tarafından ABD’ye gönderildi. Bu çalışmalar sonucunda 1952 yılında İsrail Atom Enerjisi Komisyonu (IAEC) kuruldu. Tüm bu adımların sonucunda ABD’nin nükleer gelişmelerini İsrail yakalamış oldu. Fransa ile yapılan nükleer iş birliği anlaşması gereği, Fransa İsrail’e nükleer silah yapımı ile ilgili bilgi aktarırken, İsrail de Fransa’ya Afrika’daki sömürgeleri için istihbarat bilgisi aktarıyordu. 1955 yılında İsrail, ABD ile nükleer iş birliği imzaladı. Bununla birlikte İsrail, Fransa’yla da iş birliği yaparak Dimon’da nükleer tesis kurdu ve nükleer silah yapmanın temellerini atmış oldu.

Fransa’nın İsrail’le yaptığı nükleer işbirliğinin altında yatan gerçek neden Süveyş Kanal’ının ele geçirilmesidir. 1952 yılında Mısır’ın Cumhurbaşkanı Cemal Abdülnasır, Süveyş Kanalı’nı kamulaştırınca, İngiltere ve Fransa’nın kanal üzerindeki çıkarları tehlikeye girer. Bu nedenle Fransa İsrail’e nükleer silah programı çerçevesinde nükleer reaktör yapımında destek olur. 1956 yılında dönemin Savunma Bakanı Müsteşarı Şimon Peres, yapılan anlaşma kapsamında İsrail’e nükleer reaktör satışını kabul eder. Bu süreçte Süveyş Kanalı sorunu, ABD ve Sovyetler Birliği’nin karşı çıkışlarıyla daha karmaşık hale dönüşür. Bu sorun, Fransa’yı tedirgin eder ve nükleer anlaşmaya ek maddeler eklenir ve projenin barışçıl amaçlarla yapıldığı vurgulanır. Bununla birlikte reaktör gücünün 24 Megawatt olduğu belirtilir. Anlaşmaya yapılan bu ekleme gerçekleri yansıtmamaktadır, bahsi geçen reaktör açıklananın üç katı büyüklükte olup, nükleer silah yapımı için yeterli büyüklüktedir.

Yazının Devamı