Son Yazıları
Üretimde ve kalkınmada bilim ve teknoloji
Değerli okurlarım, son zamanlarda uzay konusunda, nükleer enerji konusunda, yapay zekâ konusunda ve yüksek teknolojiler konusunda birçok yazı yazdım. Bazı okurlarımdan ise bu konuda birkaç eleştiri geldi.
Ülkemizin ekonomik kriz yaşadığı bu günlerde yüksek teknoloji ve AR-GE yatırımlarının mantıklı olup olmadığını sorgulamamı rica ettiler ve tabii ki ekonomik geçimin bu kadar zorlaştığı günlerde onları tamamen anlayabiliyorum.
Yazının DevamıYapay zekâ yeni bir tehdit mi yoksa kurtarıcı mı?
Sizleri uzun bir süredir uzay konusunda ve nükleer enerji gibi konularda bilgilendiriyorum. Daha önceki haftalardaki yazılarımda bahsettiğim gibi Asya ve Batı arasında ciddi bir uzay yarışı ve uzay kaynaklarına erişim için bir çaba var ve en son Uzay Kongresi’nde tüm dünyada uzay konusunda olan gelişmeleri detaylı yazdım. Ancak uzay ve enerji dışında üçüncü çok önemli bir konu ise yapay zekâ!
Şu an baktığımızda yapay zekâ tamamen her alanda günlük hayatımıza dahil olmuş durumda. Kimi bilim adamı yapay zekâyı tehdit olarak görürken kimi uzmanlar da onu insanlığın bir kurtarıcısı olarak görüyor.
Yazının Devamı75. Uluslararası Uzay Kongresi'nden izlenimler
4 Ekim 1957’de Sovyetler Birliği’nin Sputnik isimli uyduyu fırlatmasıyla insanlığın Uzay Çağı resmen başlamış oldu ve bu yüzden ekimin ilk haftası Birleşmiş Milletler kararı ile dünya çapında Uzay Haftası olarak kutlanır. Esasında Uluslararası Uzay Kongresi 1950’den beri başlamış olsa da o zamandan beri her sene Uluslararası Uzay Kongresi (International Astronautical Congress IAC) ekim ayının ilk veya ikinci haftası yapılır ve bu zirveye geleneksel olarak tüm büyük uzay ajanslarının direktörleri (NASA, ESA, Roscosmos, JAXA, ISRO, CNSA ve diğer uzay ajansları) muhakkak katılır.
Artı bunun dışında büyük uzay firmaları da muhakkak temsilci gönderiyor. Ancak daha önemlisi, uzay çalışmaları yapan tüm büyük üniversiteler ve araştırma kuruluşları muhakkak en değerli akademisyenlerini -uzay alanındaki son çalışmaları akademik olarak sunmaları için- gönderiyor.
Yazının DevamıBM Uzay Sürdürülebilirlik ve Kalkınma Çalıştayı
Bir süredir İtalya’nın Milan şehrindeyim ve Birleşmiş Milletler Uzay Sürdürülebilirlik Çalıştayı’na özel davetli olarak katıldım. Bu yazıyı okuduğunuzda da yine Milan’da olan 75. Uluslararası Uzay Kongresi’ne katılarak tüm dünyadaki uzay gelişmelerini yakından inceleyeceğim.
75. Uluslararası Uzay Kongresi’nde olanları haftaya olan yazımda detaylı şekilde yazacağım, Ulusal Kanal ekranlarında da anlatmaya çalışacağım. Bu seneki Birleşmiş Milletler Çalıştayı’nın teması uzay çalışmalarının Birleşmiş Milletler Sürdürülebilirlik ve Kalkınma Hedeflerine katkısı ve dünyada bu konuda yapılan çalışmalardı.
Yazının DevamıEksi zaman gerçek mi oluyor?
Belki de evrenimizde bilimin sorguladığı en büyük gizemlerden biri Zamandır. Zaman nedir diye soracak olursak birçok cevap veren çıkacak olmasına rağmen zamanı net olarak tanımlayacak bir cümle pek mümkün görünmemektedir. Belki de geçmişi, bugünü ve dünü bağlayan konsept olarak zaman kavramını öne çıkarmak mümkündür. Peki o zaman şu anı nasıl tanımlarsınız? İçinde bulunduğumuz an dediğinizi duyar gibi oluyorum. Peki şu an dediğinizde daha siz düşünceyi oluşturmaya başladığınızda zaten o an geçmedi mi? Gerçekten şu anı yaşamak mümkün mü, biz sürekli bir nevi geçmişte mi yaşıyoruz. Gelecek her zaman bize şu an kadar uzakta mı? Gördüğünüz gibi bu ve benzeri soruları oluşturmak mümkün. Zaman gerçekten gizemli bir kavramdır ve her ne kadar fizikçiler zamanı dördüncü boyut diye tanımlasalar bile bu bile şüpheli bir tanımdır. Çünkü bu zamanın bir başlangıcı ve sonu olduğunu ima eder. Peki zamanın başlangıcı var ise zamandan önce ne vardı? Zamanı ne oluşturdu? Gelecekte zamanın sonu nasıl gelecek? gibi sorularda ortaya atmak mümkün. Daha da enteresanı zaman sonsuzdan beri var ise ve sonsuza kadar var olacak ise zamanın başlangıç noktasını bilmeden zamanı ölçmek ve skala şeklinde gözlemlemek mümkün mü?
Şu an birçok bilim adamına göre zaman lineer bir kavram değil yani doğrusal olan bir kavram değil. Her ne kadar insanlık olarak bize zaman, beş duyu organımızdan dolayı doğrusal olan bir zaman çizgisi gibi gelse de bazı astrofizikçiler zamanın geçmiş, şu an ve gelecek anlamında zaten aynı anda var olduğunu ve sadece biz insanların 3 boyutlu canlılar olarak zamanı lineer olarak algılayabildiğimizi söylüyorlar. Peki o zaman eğer bu teori gerçek ise o zaman yaşanacak her şey yaşanmış olmuyor mu? Eğer yaşanmış oluyorsa o zaman geleceğimiz şimdiden belirlendi mi? Esasında bu gibi sorular evreni ve yaşamı daha iyi anlamamızı sağlıyor ama aynı zamanda bu sorular bilimsel olarak hatalı sorular sayılır, çünkü ancak zamanı doğrusal olarak görürsek var olabilecek sorular bunlar. Ama zaman 3 boyuttan bağımsız bir öge ise o zaman bu soruların bir anlamı kalmıyor. Bu anlamda en başta da dediğim gibi zamanı anlamak belki de evrenin en önemli gizemi olabilir.
Yazının DevamıIşınlanma gerçek mi oluyor?
1960 ile 2000 kuşağı arasında doğanlar Uzay Yolu dizisinde Atılganın Baş Mühendisi Scotty’nin Atılgan’ın tayfasını ışınladığını hatırlarlar. Atılgan gezegenden gezegene giderken Kaptan Kirk, Bay Spock ve diğerleri ışınlanma yoluyla gezegenlere veya başka yıldız gemilerine ışınlanırlardı.
1960’larda yapılan bu dizinin vizyonu uzak gelecekte insanların ışınlanma teknolojisine sahip olacağı yönündeydi. Işınlanmayı tanımlayacak olursak bir noktada ışınlanan nesnenin enerjize edilmesi ve parçacıklarına ayrılması ve daha sonra başka bir noktada bu enerji parçacıklarının yeniden dizilerek aynı nesneyi oluşturması şeklinde tanımlanabilir.
Yazının DevamıFüzyon enerjisinde Çin neden önde?
Füzyon enerjisi, güneşte gerçekleşen ve devasa miktarda enerji açığa çıkaran nükleer reaksiyonları taklit ederek temiz ve sürdürülebilir enerji üretme potansiyeline sahiptir. Dünyanın dört bir yanındaki bilim insanları ve mühendisler, bu potansiyeli gerçeğe dönüştürmek için yıllardır çalışmalar yürütmektedirler.
Füzyon enerjisi, sınırsız bir enerji kaynağı sağlayabilir ve karbon emisyonlarını azaltarak iklim değişikliği ile mücadeleye büyük katkıda bulunabilir. Çin, bu alandaki yatırımları ve teknolojik gelişmeleri sayesinde füzyon enerjisinde lider ülkelerden biri olarak öne çıkmaktadır. Bir nevi yapay güneş oluşturma anlamına gelen Füzyon Reaksiyonu esasında çok önemlidir ve dünyanın tüm enerji ihtiyacını rahatlıkla karşılayabilir.
Yazının DevamıDünyanın ilk sivil uzay yürüyüşü ve ilk uzay oteli
Dünyada uzay çalışmaları oldukça yüksek hızda ilerliyor. Daha önceki yazılarımda farklı ülkelerin ne tür çalışmalar yaptığını ve ABD ile Asya arasındaki uzay yarışını detaylı şekilde anlatmıştım. Ancak artık bir de bu uzay yarışının ticari boyutu var ve hemen hemen ticari boyutu bu yarışın devlet boyutuyla boy ölçüşebilecek duruma geldi diyebiliriz. Bu anlamda geçtiğimiz hafta çok önemli bir kilometre taşı da aşılmış oldu. SpaceX firması bu anlamda bir ilki başararak sivil bir ekibi Polaris Dawn adlı uzay misyonu ile uzaya götürerek önemli bir başarı kazandı ve dünyanın ilk ticari uzay yürüyüşü de gerçekleşmiş oldu. Üstelik 1400 km bir yüksekliğe çıkarak bu uzay misyonu Apollo Ay Görevinden sonra insanlı en üst düzey yüksekliğe ulaşan bir uzay görevi olarak rekor kırdı. Tabii bir yandan da bu aynı zamanda dünyanın en uzun mesafeli sivil uçuşu da olmuş oldu. Dolayısıyla bir anlamda uzay çağında yeni bir mini çağ açıldı diyebiliriz.
Polaris Dawn’ın merkezinde, uzay araştırmalarında hem özel sektöre hem de bilimsel keşiflere yeni bir perspektif getiren ticari bir uzay yürüyüşü yer aldı. Uzay yürüyüşü, uzun zamandır astronotların deneyimlediği bir etkinlik olmasına rağmen, ticari bir şirketin doğrudan katılımıyla ilk kez gerçekleştirildi. Uzay yürüyüşünü gerçekleştiren ekip, özel bir şirketin sponsorluğu ve teknolojik desteğiyle yola çıkan ilk sivil astronotlar olma özelliğini taşıdı. Bu, uzay görevlerinin artık yalnızca hükümetler ve uzay ajansları tarafından gerçekleştirilmediğini, aynı zamanda ticari şirketlerin de bu alanda önemli roller üstlenebileceğini kanıtlamış oldu. Bu misyonun sunduğu bu uzay yürüyüşü, bir yandan teknik olarak başarılı bir operasyon olurken, diğer yandan uzayın ekonomik potansiyelinin keşfi açısından da büyük bir anlam taşımaktadır.
Yazının DevamıAy'dan sonra bir sonraki hedef Mars
Her ne kadar ülkemiz şu an ekonomik sorunlarla boğuşuyor olsa bile aynı zamanda dünyada insanlık tüm sıkıntılara, savaşlara ve problemlere rağmen varlığını güçlendirecek ve hatta Güneş Sistemine açılmasını sağlayacak projeler peşinde.
Dünyadaki petrol ve ham madde kaynakları tükendikçe, küresel ısınma artmaya devam ettikçe ve dünyanın iklim ve çevre dengesi değiştikçe insanoğlunun dünya dışında da varlığını devam ettirebilmesi bir nevi lojistik zorunluluk haline gelmektedir.
Yazının DevamıÇin dünyanın ilk toryum reaktörünü başardı
Enerji dünyanın en önemli kriterlerinden biridir ve her işlevin en önemli gereksinimidir diyebiliriz. Enerji olmadan üretim olamayacağı gibi üretilen maddelerin ve emtianın tüketilmesi dahi mümkün değildir. Zaten eski Dünya Savaşlarına ve hatta Körfez Savaşına baktığımızda tamamen enerji yataklarının (petrol) kontrol edilmesine yönelik olduğunu görüyoruz. Ancak şimdi dünyada petrolün azalmasıyla yenilebilir enerji ve nükleer enerji ön plana çıkmıştır.
Nükleer Enerjide en büyük sorun Fizyon Reaksiyonunun radyoaktif kalıntılar bırakması ve birçok tehlikeyi de beraberinde barındırmasıdır, ayrıca Uranyum dünyada kısıtlı miktarda bulunmaktadır ve ABD gibi belirli devletlerin tekelindedir. Çin ise Dünyanın ikinci büyük ekonomisi olarak üretim konusunda belki de tüm dünyanın en yoğun üretim yapan yeridir ve enerji Çin ekonomisinin varlığı için çok önemli yer tutmaktadır.
Yazının DevamıDev şirket uzaydan çekilecek mi?
Boeing'in Starliner uzay aracı, NASA'nın Ticari Mürettebat Programı kapsamında geliştirilen ve Amerikan astronotlarını Uluslararası Uzay İstasyonu'na (ISS) taşıması planlanan önemli bir projeydi Ancak, Boeing'in Starliner'ı, beklentilerin aksine, bir dizi teknik sorun ve aksiliklerle karşılaşması hem NASA hem Boeing için çok ciddi sıkıntılara yol açtı.
Uluslararası Uzay İstasyonuna ulaşan tek insanlı denemesinde uzaya gönderdiği iki astronot Sunita Williams ve Butch Willmore ISS’te yaklaşık 3 aydır mahsur kalmış ve en son NASA, 24 Ağustos’ta yaptığı basın toplantısında bu iki astronotu Şubat 2025’te SpaceX Uzay aracıyla geri getirmeyi planladığını duyurmuştur.
Yazının DevamıKaranlık enerji sonumuzu mu getirecek?
Gözlemleyebildiğimiz kadarı ile evrenimiz her geçen gün hem biraz daha fazla büyüyor, hem de biraz daha hızlı genişliyor. Eğer böyle devam ederse, neredeyse tüm galaksiler bizden o kadar uzakta olacak ki, bir gün onları hiçbir şekilde tespit edemeyeceğiz. Neyse ki bu milyarlarca yıl boyunca gerçekleşmeyecek ama mevcut teorilere göre bu şekilde olmaması gerekiyor.
Albert Einstein'ın teorisi, yerçekiminin galaksileri bir araya getirdiği gerçeğine dayanarak, evrenin zaman içinde daha yavaş genişlemesi gerektiğini öngörüyordu. Ancak 1998'de astrofizikçiler, gözlemleri evrenin giderek daha hızlı genişlediğini gösterdiğinde oldukça şaşırdılar. Astrofizikçiler bu fenomeni "kozmik ivme" olarak adlandırmaktalar ve bunu karanlık enerji olarak tanımlamaktalar.
Yazının DevamıÇelik Kubbe NATO’ya bağlı olmamalı
Bildiğiniz üzere dünyanın çoğu yerinde bölgesel savaşlar ve çatışmalar yaşanıyor. Ukrayna- Rusya çatışması şu an Avrupa’nın genel durumunu etkilerken, İsrail ve Hamas arasındaki çatışma da İran ve Lübnan’a sıçrama olasılığı nedeniyle Ortadoğu’da dikkatle izleniyor. Buna ek olarak Çin ve Tayvan arasındaki sınır gerginliği ve Çin ile Filipinler arasındaki deniz anlaşmazlığı her an büyüyebilir. Hatta Hindistan ve Çin arasında gerçekleşen son zamanlardaki sınır gerginlikleri de eklendiğinde dünya bir nevi barut fıçısı gibi diyebiliriz.
Elbette Yüce Önder Atatürk’ün dediği gibi Yurtta Sulh Cihanda Sulh ilkesi gereği en doğrusu ülkemizin Barış içinde yaşaması, savaşlara mecbur kalmadıkça karışmaması ve diğer savaş ve çatışma olan yerlerde Barışın hızla sağlanması için katkıda bulunmasıdır.
Yazının DevamıEvrende tek değilsek uzaylılar nerede?
Güneş sistemimizin 14 milyar yıl yaşında olan evrenin geri kalanıyla karşılaştırıldığında oldukça genç olduğu ve bu kadar geniş bir zaman diliminde eğer başka uygarlıklar var ise yıldızlararası yolculuğun gerçekleştirilmesinin oldukça kolay olabileceği göz önüne alındığında, Dünya'nın uzaylılar tarafından zaten ziyaret edilmiş olması gerekirdi diye düşünülmektedir. Sonuçta 14 milyar yıllık evren tarihi içerisinde illa insanoğlu gibi başka canlılar var ise şimdiye kadar bir izlerini bulmuş olmamız gerekirdi, ama şu ana kadar evrende bizden başka bir canlı izine rastlayamadık.
Fermi Paradoksu, adını, 1950'de sıradan bir öğle yemeği sohbeti sırasında yukarıdaki noktalara değindiği varsayılan Nobel Ödüllü fizikçi Enrico Fermi'den alıyor. Fermi Paradoksu, evrendeki yıldız ve gezegenlerin muazzam sayısına ve yaşına rağmen, neden henüz dünya dışı akıllı yaşam formlarıyla herhangi bir temas kurmadığımız sorusuna odaklanır.
Yazının Devamı10 sene içinde olacak teknolojik gelişmeler
Medyaya her zaman yansımasa bile esasında dünyada çok fazla yoğun AR-GE çalışması yapılmakta ve bu konuda başı çeken ülkeler muazzam bütçeler ayırarak uzay teknolojileri, yapay zekâ ve fizyon enerjisi konusunda ciddi ilerlemeler kaydetmiş vaziyetteler. Geleceğin kontrolünü sağlayacak olan bu 3 teknoloji 2030 yılı itibariyle dünyayı yeniden dizayn edebilecek etkinliğe gelebilecekler.
Yazının DevamıAyda bulunan mağara ne anlama geliyor?
Bildiğiniz üzere geçen haftanın en büyük gelişmelerinden biri ayda bulunan mağara keşfiydi. Temmuz 2024'te bilim insanları, Ay'ın Mare Tranquillitatis (Sessizlik Denizi) bölgesinde, ilk kez bir mağaranın varlığını doğruladı. Bu heyecan verici keşif, uzay araştırmaları ve insanlığın Ay'daki geleceği için önemli bir dönüm noktasını temsil ediyor. Peki bu mağara ne anlama geliyor ve insanlık olarak Ay'a yerleşme hayalimize ne kadar yaklaştık?
Uzun zamandır Ay'ın kraterlerinde ve lav tüplerinde mağaraların var olduğu düşünülüyordu. Fakat bu zamana kadar, doğrudan kanıtlar bulmak mümkün olmamıştı. Son keşif, NASA'nın Lunar Reconnaissance Orbiter (LRO) uzay aracı tarafından toplanan radar verileri sayesinde gerçekleşti. Yeni analiz teknikleri, Mare Tranquillitatis'teki bir çukurun altında uzanan bir tünel sisteminin varlığını ortaya çıkardı.
Yazının Devamı