Son Yazıları
Ne füzesi vereyim abime?
Karşımızda yeni bir “tiyatro” korosu var. İran’ın İsrail’e yağdırdığı füzeler Türkiye’de garip bir koalisyon tarafından “tiyatro” olarak damgalandı. “Danışıklı dövüş” diyenler, “kontrollü saldırı” tespitini yapıştıranlar da yok değil.
Aynı 15 Temmuz 2016 gecesine benziyor. O alçak ABD-NATO-FETÖ darbe teşebbüsünün ordu-millet elbirliğiyle bozguna uğrayacağı anlaşıldığı an “tiyatro” ve benzeri herzeler piyasaya sürülmüştü. Yüzlerce insanın hayatını kaybettiği, binlercesinin yaralandığı, on binlercesinin tutuklanıp, yüz binlercesinin devlet içinden temizlendiği bir olaya pırıl pırıl kafalarıyla “tiyatro” demeye devam edenler var.
Yazının DevamıÖzgür Özel’in rakısı
CHP iktidar olduğunda 10 yıl içinde her şey 10 kat ucuzlayacakmış. Veyahut malların fiyatları sabit kalacak ancak gelirlerimiz 10 katına çıkacakmış.
Madde madde saydı Özgür Özel. Otobüs bileti 500 değil 50 TL olacakmış. Kıyma 550 değil, 55 TL, Pirzola 700 değil 70 TL… Dinleyiciler temel ihtiyaçlardaki düşüşe ilgisiz kaldı. Ancak bir litre rakının 1400 TL’den 140 TL’ye düşeceği ilân edilince kitlede büyük bir dalgalanma oldu. Alkış tufanı koptu. Kim bilir, belki gözyaşlarını tutamayanlar bile olmuştur.
Yazının DevamıBuzdolabı ihraç edip terör ithal etmeye devam mı?
Geçen haftanın en önemli gündemi Türkiye’nin BRICS+’e yaptığı üyelik başvurusuydu. Her ne kadar hükümet yetkilileri ve hükümete yakın yazarlar BRICS+’i “ekonomik bir yapı, AB’nin alternatifi değil” gibi sözlerle yumuşatsa da bu tercihin çok yakın bir zamanda moda tabirle “kamp değişikliği” anlamına geleceği çok açık.
Esasında son 10 yıldır Türkiye bu dönüşümün sancılarını yaşıyor. Ağır aksak olsa da, iki ileri bir geri yapsak da, AK Parti hükümeti kendince Batı-Doğu dengesi tutturmaya çalışsa da, Türkiye için tarihin tekerleği Asya’ya doğru hızla dönüyor. Tren doğuya son sürat giderken içinde Batı’ya koşan bedbahtlar da var şüphesiz. Onlar belki de gelecek istasyonlarda inip, yollarına bakacaklar. Trenin istikameti belli. Birkaç yolcu istedi diye rota değişmez sonuçta.
Yazının Devamı1 Mayıs’tan geriye ne kaldı?
Gazetelerin 2 Mayıs tarihli birinci sayfalarından bu sistemin 1 Mayıs’tan ne anladığını görebiliriz. Doğrudan hükümete bağlı olan gazeteler, 1 Mayıs’ta CHP, PKK/DEM ve yancılarının İstanbul Saraçhane’deki yakıp yıkma görüntülerini öne çıkardılar. İşçi sınıfının sorunlarına yer vermediler, sesini sayfalarına taşımadılar. Doğrudan CHP, PKK/DEM ve yancılarına bağlı olan gazeteler, Taksim’deki 1 Mayıs yasağını ve hükümetin onlara göre anti-demokratik tavrını manşete çektiler. Bunlarda da ücretli çalışanların talepleri yer bulmadı. Hürriyet gibi, Türkiye’nin büyük sermaye kesimlerinin sesi olan gazeteler ise, olabildiğince bol şiddet görüntüsü kullanarak meseleyi magazinleştirmeyi tercih ettiler. 1 Mayıs hırgürle eşleştirilirken elbette işçi sınıfının beklentilerine yer verilmedi.
Bir tek şu an elinizde tuttuğunuz Aydınlık, 1 Mayıs’ta işçi sınıfının temsilcilerine, sendikalara sayfalarını açtı onları manşete taşıdı. Bununla yetinmedi, 1 Mayıs’ı Millî Devlete başkaldırı aracı yapmak isteyen CHP-PKK/DEM çizgisiyle de hesaplaşmaya girdi. Buradan ne anlamalıyız? Türkiye’nin ücretli kesimleri (yani işçileri) çok çeşitli sorunlar altında ezilirken, sistemin sahiplerinin bu sorunları duymaya bile tahammülü yok. Bu sorunlara bir çözümlerinin olmasını bırakın sorunun kaynağı oldukları için 1 Mayıs’ı da elbirliği ile gümbürtüye getirmeyi tercih ediyorlar.
Yazının DevamıHa yabancı hakem ha yabancı hâkim
Profesyonel futbol dünyamız bir anda yabancı VAR hakemleri ile tanıştı. Bazı kulüplerimizin yöneticileri bununla yetinmeyip orta hakemlerin de yabancı olması konusunda ısrarlılar. Türk hakemlerinin güvenilmez ya da beceriksiz olduğu yönündeki yoğun propagandanın etkisiyle kamuoyu bu yeni uygulamaya öyle bir hazırlandı ki eski-yeni Türk hakemleri bile ses çıkaramadı. Bu propagandanın kaynağına geleceğiz.
Hakem kimdir? Hakem, herhangi bir spor müsabakasının önceden belirlenmiş kurallar çerçevesinde âdil biçimde oynanmasını sağlayan görevlidir. Bu anlamda hakemliğin kamusal bir görev olduğu söylenebilir. Hakem ve hâkim aslında aynı sözcüktür. Arapça kökenli bu sözcüklerimiz hüküm, yargı, karar veren anlamındadır. Her ikisi de yargıç kelimesiyle eş anlamlıdır. Hâkimiyet dediğimiz egemenlik de aynı kökten gelmektedir. Çünkü yargı yetkisi bir egemenlik alametidir. Mahkemelerimiz bu yüzden Türk milleti adına karar verir. Türk sporunu Türk hakemlerin yönetmesi de bir egemenlik sorunudur. Bütün spor müsabakalarında hakemler yargıda bulunmaktadır. Kural dışı hareketlere ceza uygulamaktadır. Yalnızca oyun alanı içinde değil, dışında da kuralların tam olarak uygulanması onların sorumluluğundadır. Yani hakem-hâkim benzerliği yalnızca dilbilimsel değildir.
Yazının DevamıMuharrem İnce’den ne bekliyordunuz ki?
Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu ziyaret ederek kendisine destek vereceğini açıkladı. İstanbul’u “kaybetmemenin” önemine dikkat çekti. CHP Genel Başkanı Özgür Özel de İnce’yi kastederek baba evinin kapısının açık olduğunu söyledi. Yakında buluşacaklar. Ortada Memleket Partisi’nin borçlarını kapatma iddiaları da dolaşıyor ki doğruysa rezalet.
Bu gelişmeden sonra Memleket Partililer ikiye bölündü. Bir kısmı “Vardır bir planı muhteşem başkanımızın” diyerek koşulsuz biat ederken bir kısmı ise liderlerini omurgasız olmakla suçlayarak tepki gösterdiler, epey de bırakan oldu.
Yazının DevamıKola öldürüyor da İncirlik yaşatıyor mu?
İsrail’in Gazze’ye dönük vahşi saldırısı başladığından bu yana hükümete yakın sosyal medya hesaplarında İsrail menşeili ya da İsrail’e destek veren markalara yönelik boykot çağrıları yapılıyor. Barkodlar paylaşılıyor, marka listeleri yayınlanıyor, “içilenin kola ya da kahve değil Gazzeli çocukların kanı” olduğuna dair yüksek perdeden ajitasyon yapılıyor. Ödeme sistemlerinden giyime, gıdadan temizlik ürünlerine her alanda boykotlar örgütleniyor. Boykota uymayıp bu markaları satmaya devam eden marketler, mağazalar da hedef gösteriliyor ve onların da boykot edilmesi çağrısı yapılıyor. Buna karşı değiliz. Elbette emperyalizmin ve Siyonizm’in mali kaynaklarını daraltmak mücadelenin bir parçası olabilir. Mesele bireysel tavır koymaksa, bizler bunu gündelik yaşantımızda zaten elimizden geldiğince yapıyorduk. Gazze olayından önce de.
Ama bu boykotçu kardeşlerimize sormak isterim. Vatanımızdaki İncirlik Üssü’nden kalkan Amerikan askeri nakliye uçaklarının Güney Kıbrıs’taki İngiltere’nin Agratur Üssüne uğrayarak oradan İsrail’e geçmesi sizi daha mı az rahatsız ediyor ki bu konuda sessizsiniz? İncirlik’ten İsrail’e bu yolla silah ve mühimmat taşınıyor, üstelik gizli saklı da değil. Açık kaynaklardan takibi mümkün. Ve bunu bir tek Vatan Partisi dile getiriyor. Sistemin muhalefeti de gündemine almıyor. “Hükümeti buradan sıkıştırayım” diyemiyorlar. Çünkü kendileri zaten ABD-İsrail kontrolünde. Şimdi basit bir soru: Malum kahve zincirinden alınan bir bardak amerikano Gazzeli çocukları öldürüyor da İncirlik’ten taşınan mühimmat öldürmüyor mu? Hatta kelimenin gerçek anlamıyla öldürme, tam olarak böyle olmuyor mu? Yani bu öldürme, kahve-ölüm ilişkisindeki gibi dolaylı da değil. O halde İsrail’e karşı boykot örgütleyen AK Partili kardeşlerimiz neden partilerine ve hükümete karşı seslerini yükseltemiyor?
Yazının DevamıWilders’e nasıl bakmalı?
Hollanda’da seçimlerden Geert Wilders’in başında olduğu parti birinci çıktı. Henüz hükümeti kuramadı. Diğer partiler onunla koalisyona yanaşmıyor.
Wilders hakkında hükümet basını da CHP-İyi Parti basını da aynı dili konuşuyor. “Aşırı sağcı, İslam karşıtı, faşist” lafları havada uçuyor. Aslına bakarsanız, bunlar kendi buluşları değil. Atlantik basını nasıl tanımlarsa, bunlar da çevirip aynısını kullanıyor. Maalesef Türk basınında orijinal bir değerlendirme bulmak giderek güçleşiyor. Basınımız tercüme ofisine dönmüş.
Yazının DevamıABD mi İsrail’i, İsrail mi ABD’yi güdüyor
Başlıktaki soru önemli. Çünkü bu soruya vereceğiniz yanıt, emperyalizm olgusunu kavrayıp kavrayamadığınızı gösterecek.
Ülkemizde özellikle muhafazakâr çevrelerde İsrail’in ABD’yi hatta bütün dünyayı yönettiğine dair oldukça yaygın bir kanaat var. Bu fikir, ABD yönetiminde ya da şirketlerinde Yahudi kökenlilerin etkili olmasını kendisine dayanak yapıyor. ABD’yi bir derin Yahudi gücünün yönettiği şeklindeki iddia da bu görüşe eşlik ediyor.
Yazının DevamıDevlet değil de siz küçülseniz Rahmi Bey?
Hangi iktidar gelirse gelsin Türkiye’nin en büyüğü olmaya devam eden Koç grubunun aile reisi Rahmi Koç son açıklamalarıyla gündemde. Rahmi Bey, devlette fazla kişinin istihdam edildiğini söylüyor. Tam ifadesi şöyle:
"Devlette 5.5 milyon kişi çalışıyor. Buna askerler dâhil değil. Dolayısıyla 2 milyon kişiyle bu devlet rahatlıkla döner.”
Yazının Devamıİsrail çocukları öldürmese…
Türkiye basını İsrail – Filistin olayını ısrarla İsrail tarafından katledilen çocuklar üzerinden görüyor. Bunu iktidar ve düzen içi muhalefet basını ayrımı yapmadan söylemek mümkün. Hangi gazeteyi açsanız, hangi haberi dinleseniz İsrail’in çocuklara ve bebeklere zulmü öne çıkarılıyor.
Elbette bu, basının kendisinin karar verdiği bir çizgi değil. Hükümet yöneticileri en tepeden başlayarak sürekli ve neredeyse sadece bu konunun üzerinde duruyorlar. Muhalefette de durum aynı. İlginçtir, bunu İsrail’in yanında tavır alan bazı Batılı liderler ve Batı tahakkümündeki uluslararası kuruluşların sözcüleri de yapıyor.
Yazının DevamıAsıl Atatürk simsarları
Hürriyet gazetesi 3 gün önce şu manşeti attı:
Şarlatan dedikleri, son dönemde pıtrak gibi çoğalan Atatürk’e fiziki benzerliklerini paraya çeviren kişiler. Kimi TikTok’tan para topluyor, kimi Cumhuriyet balolarına katılıyor…
Yazının DevamıFETÖ sessizliği bize ne anlatıyor?
Vatan Partisi iki gündür FETÖ’nün üniversite yapılanmasına ilişkin çok önemli açıklamalar yapıyor. Yarın da devam edecek.
Şırnak Üniversitesi’nin mevcut rektörünün daha iki ay önce FETÖ’nün üniversite imamı firari Şerif Ali Tekalan’a yazdığı sadakat mektubunu Vatan Partisi Genel Sekreteri Özgür Bursalı kamuoyuna satır satır okudu. Kölece bir sadakat. Örgütsel bağlılığın da ötesinde bir bağımlılık.
Yazının DevamıZelenski mi Starbucks mı?
HAMAS İsrail’in beklemediği anda yaptığı ileri harekâtla dünyayı sarstı. Rusya’nın Ukrayna’da NATO’yu püskürtme adımıyla belirginleşen saflar, Filistin direnişiyle daha da netleşti. Türkiye’de de çok sayıda cin şişeden çıktı. Hoş zaten şişede değillerdi ama kimileri öyle zannediyordu. CHP – İyi Parti – HEDEP liderleri HAMAS’ı “terör örgütü” ilan ederek ABD - İsrail safında açıkça yer aldılar. Kimi “milliyetçi” liderlerin Arap - HAMAS düşmanlığı üzerinden onların yanına düştüğünü gördük. Size bir ipucu, İsrail’e laf söyleyebilmek için lafın bir yerine “Ama HAMAS da…” diye başlayan bir cümle sokuşturan herkes, bilin ki İsrail’in yanındadır. Yalandan İsrail’e sövse bile. YASAK SAVMA Yukarıdakiler şaşırtıcı değil. Asıl dikkat çekici olan Türkiye’deki muhafazakâr çevrelerin İsrail konusundaki tutarsızlıkları. Meseleyi mitingler ya da ABD/İsrail mallarını boykotlarla geçiştirmeye çalışıyorlar. Örneğin Amerikan kolasını indirimli satan zincir marketlere tepki gösteriyorlar. AK Parti gençlik kolları ABD’nin 5 liralık kahveli suyu 80 liraya satan meşhur kahve zincirinde oturma eylemi yaptı. AK Parti İsrail’i kınayan bir miting de düzenledi. Şüphesiz mitingler ya da boykot benzeri yöntemler mücadelenin bir parçasıdır. Ancak sadece bir parçasıdır. İş burada kalırsa, siyasi düzleme ya da dış politikaya yansımazsa ona yasak savma denir.
Mesela Filistin meselesi AK Parti’nin Ukrayna siyasetinde bir değişime yol açtı mı? Ukrayna’nın kukla lideri Zelenski, ABD Başkanı Biden’dan bile daha İsrailci bir çizgi izliyor. Bu alanda şampiyon diyebiliriz. HAMAS’ın arkasında Rusya’nın olduğunu dahi söyledi. Bugün yarın İsrail’i ziyaret etmesi de planlanıyor.Hangi Ukrayna? Hangi Zelenski? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın NATO üyesi olmasını istediği Ukrayna. Haluk-Selçuk Bayraktar’ın sürekli SİHA’lar hediye ettiği Zelenski. ABD ile birlikte Türk Akımı Doğalgaz Hattını yok etmek isteyen Ukrayna. Rusya ile gerginlik pahasına bize emanet edilen Ukraynalı Neonazileri teslim ettiğimiz Zelenski. AK Parti’nin gerçekten Filistin diye bir davası var mı yok mu işte buralarda sınanacak. Daha ilerisi de var. Türkiye’deki ABD-İsrail üsleri ne olacak? AK Parti hükümeti, PKK devleti kurmak isteyen ABD ve İsrail’e karşı onların baş düşmanlarından Beşar Esad ile işbirliği yapacak mı? Suriye’de mezhepçiliği, rantçılığı bir kenara bırakacak mı? Ya da Türkiye NATO’da kalarak, hatta NATO’nun İsveç ile genişlemesine onay vererek Filistin’in yanında durabilir mi? Hem denize dalayım hem saçım bozulmasın olur mu?
Yazının Devamı17’lik çocuğun terbiyesizliği ve Disney
17 yaşında sınıfta Atatürk’e saygısızlık yapan çocuğu görmüşsünüzdür. Şüphesiz münferit bir olay. Bugün Türkiye’nin imam hatipler dâhil liselerinde bir anket yapın yüzde 99 Atatürk’e sevgi ve saygı duyar. Münferit ama yine de üzerine düşünülmeli. Dedesinin Nurcu bir hoca, babasının DEVA Partisi yöneticisi, amca ve dayısının FETÖ iltisaklı olduğu iddia ediliyor. Doğruysa böyle bir aileden sağlıklı bir çocuğun çıkması beklenemez zaten. Ayrıca öğretmenleri kimdi? Bunların üzerine düşünmeliyiz.
17 yaşındaki saygısız çocuğa tepki yağdı. Özellikle ünlüler dünyası yükseldikçe yükseldi. Mesela ünlü bir şarkıcı nefesinin kesilerek ölmesini istedi. Malum uzvunun kesilmesini isteyen ünlüler oldu. Ağızlarını bozup bol bol küfür ve hakaret savunanlar da vardı. En naifi çocuk hapse atılana kadar konunun takipçisi olacağını söyledi.
Yazının DevamıEn serbest piyasa: Türkiye
Bir hükümet düşünün, “Dünya beşten büyük” diyerek uluslararası nizama kafa tutuyor gibi görüntü veriyor ama kendi ülkesindeki “büyüklere” sesini çıkaramıyor.
“Türkiye ekonomi modeli” diyerek, ucundan ufak da olsa “devletçi” imalar yaparken, Nureddin Nebati’nin ağzından neoliberal sistemden “epistemolojik kopuş” işaretleri verirken bile her fırsatta “serbest piyasa ilkelerine bağlıyız” diyerek asıl konumlarını belli ediyorlardı.
Yazının Devamı