23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

ÜMİT ZİLELİ/ Mustafa Kemal gibi düşünmek!..

ÜMİT ZİLELİ/ Mustafa Kemal gibi düşünmek!..
A+ A-

Tarih, 18 Mayıs 2002... Yer, İtalya'nın Perugia kenti... Genç Türk işadamı Utku Oğuz, bilgisayarında kayıtlı son Atatürk fotoğrafını projeksiyon makinasının aydınlattığı duvara yansıtıp sözlerini tamamladı:

-İşte, Anadolu aydınlanmasının temeli olan Türk Devrimi budur...

Perugia'nın önde gelen kişilerinin oluşturduğu "Felsefe ve Tarih Kulübü'nün üyeleri ve konuklar büyük bir coşkuyla alkışladılar genç adamı.

Genç adam da bir saatlik "1918-1939 arası Türkiye ve Atatürk Reformları" konferansının gördüğü ilgiden mutlu, biraz da şaşkındı!.. Kulübün başkan yardımcısı İtalyan dostu bir süre önce, "Şu hayranı olduğun ve her karşılaşmamızda bana anlatıp durduğun Atatürk'ü bizim kulüp üyelerine de anlatır mısın?" dediğinde hiç tereddütsüz kabul etmiş, ama böylesine yoğun bir ilgi ve heyecanla karşılanacağını düşünmemişti...

Ama Utku Oğuz için o 18 Mayıs gecesini asla unutulmayacak kılan yorum, orada konuk olarak bulunan yaşlı bir Norveçliden geldi:

-Norveç dilinde "Mustafa Kemal gibi düşünmek" diye bir deyim vardır... Herhangi bir problem karşısında, çözümü imkansız olduğu düşüncesiyle hemen kestirmeden teslim olma eğiliminde olan, ne yapıp edip bir çözüm üretmek için yaratıcılığını zorlama zahmetine katlanmak istemeyen ruh ve zihin tembeli kişilere söylenir bu söz... Bu tip insanlara derhal, "hayır, yanılıyorsun bu problemin mutlaka bir çözümü olmalı; biraz da Mustafa Kemal gibi düşün" deriz... Ancak sizin bu geceki sunuşunuzdan sonra bu sözün arkasındaki anlamı çok daha derin bir şekilde kavramış durumdayım, Size bunun için minnettarım...

Genç Türk'ün gözleri yaşardı.. Yalnızca bir saatlik bir konferans olarak planlanan gece ancak 19 Mayıs'ın ilk saatlerinde sona erebildi. Saatlerce süren tartışma ve yorumlar ise şu ortak yargıyla sonuçlandı.

-Atatürk Devrimleri bütün ülkelere uygulanabilecek evrensel bir reçetedir... Zira din ve etnik ayrım temellerine dayanmayan çağdaş devlet modeli ne kadar çok ülkede uygulanırsa, dünya o kadar daha huzur ve barış içinde bir yer olacaktır...

Genç adam gecenin sessizliğinde yürürken büyük bir iç sızısıyla "Türk Devrimini yıkmak için yola çıkan karşı devrimciliğin ülkeyi sürüklediği bataklığı, başka çare yok diyerek IMF'in önünde boyun büken siyasetçileri" düşündü. Sonra büyük bir heyecan ve coşkuyla yaşlı Norveçlinin bu kölelik zincirini kırmak için müthiş bir formül sunduğunu anımsadı:

-Mustafa Kemal gibi düşünmek!..

KAVGA ZAMANI

Bu yazı, tam 14 yıl önce, 30 Mayıs 2002'de Cumhuriyet'teki "Düz Çizgi" köşemde yayımlandı. Öylesine ilgiyle karşılandı ki, dünyanın dört bir köşesinden mesaj yağdı. Herkes yazıyı internet aracılığıyla birbirine gönderdi. Okullarda, konferanslarda, panellerde okundu.

O günlerde AKP henüz iktidara gelmemişti. Mustafa Kemal'e, laik Cumhuriyet'e, Türk kimliğine böylesine ağır saldırılar henüz bu kadar açıkça yapılamıyordu.

Bu alçakça süreçte o günlere de ulaştık! Artık Mustafa Kemal'e, laik Cumhuriyet'e, Lozan'a, Türk kimliğine saldırı serbest! Medya, tarihinin en utanç verici dönemini yaşıyor. Ülke, piyonların elinde ortaçağ karanlığına mahkum edilmeye çalışılıyor.

Ve bizler, Cumhuriyetçiler, ulusalcı yurtseverler, Cumhurbaşkanlığı seçiminde, "sandık mı, boykot mu?" tartışmaları yapıyoruz... Halbuki önümüzde, burnumuzun dibinde, o Norveçlinin altın tepsi içinde sunduğu "müthiş formül" duruyor!.. Hadi o zaman, 11 Ağustos'u filan beklemeye gerek yok, sonu gelmeyen tartışmalara da... 14 yıl öncenin başlığı bize şahane bir ışık tutuyor...

-Çünkü artık kavga zamanı!

Son Dakika Haberleri