28 Aralık 2024 Cumartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Atatürk’ün adları

Rıza Zelyut

Rıza Zelyut

Eski Yazar

A+ A-

Rıza Zelyut

O, günün adamı değil çağın adamı...
Sadece bir çağın adamı değil her çağın adamı...
Peki neydi onun gerçek adı?
İlk ismi Mustafa... Babası Ali Rıza Efendi ve anası Zübeyde Hanımefendi’nin koyduğu asıl ad... İslam Peygamberi Muhammed Mustafa’nın bir adını oğullarına vermişler...
Sonra buna okuldaki başarısı nedeniyle Kemal ekleniyor. Oluyor Mustafa Kemal... Mustafa, bu ismi seviyor.
Subay olup paşa konumuna yükseldikten sonra artık Mustafa Kemal Paşa diye anılıyor.
1920 TBMM’sinde kendisine, “Mustafa Kemal Paşa Hazretleri” diye hitap ediliyor.
O dönemin Meclis kültürünü merak edenler bizim “İSTİKLAL MAHKEMELERİ” adlı kitabımıza (Kripto Yayınları) bir baksınlar...
1922 Eylül’ünde Sakarya Savaşları sürecinde yaralanmasından sonra bu isme “Gazi” unvanı da ekleniyor. Artık o, Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’dir
O dönemin belgelerinden anlıyoruz ki bu büyük insan, en çok kendisine Gazi denilmesinden hoşlanıyormuş. Gazi Hazretleri, Gazi Paşa gibi ifadeler çok yaygınlaşmış bu yüzden.
En sonunda, “Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri”ne, Atatürk ekleniyor.
Bu son isim, artık onun Türk milleti ile bütünleştiğinin bir mührü oluyor.
Büyük dedem
Büyük devrimci,
Türk oğlu Türk
Büyük Atatürk!
Aramızda kamuflaj elbisesiyle dolaşan İngiliz uşakları, Pontus Rum çocukları sana saldırsa bile Türk milleti seni çok seviyor.
Ellerinden öpüyorum.

MEDENİ İSTANBUL’DAN VAHŞİ İSTANBUL’A
İstanbul’a 45 yıl önce yerleştim.
O yılların İstanbul’u daha yoksul ve daha eski idi. Ama duruşuyla, kültürüyle bir Avrupa kentinden hiç farkı yoktu...
Hele hele sosyal hayatı birçok Avrupa kentinden daha ileride idi. Sokaklarda modern giysili kadınlar-kızlar öbek öbek gezerlerdi. Kimse mini eteklilere öfkeyle bakmazdı. Kıyafeti yüzünden dövülen, vurulan, öldürülen kadın yoktu. Kız öğrenciler, erkek öğrencilerle arkadaşlık eder, buna ahlaksızlık gözüyle bakılmazdı.
Hele hele kadınların türban altına sokulması, hayal bile edilemezdi.
Eski İstanbul’un camileri daha azdı ama azman değildi. Oraya gidenler mal mülk kazanmanın aracı yapmazlardı ibadeti...
Minareler daha sadeydi; oradan gelen ezanlar daha içtendi ve müezzinler birilerinin gözüne girmek için gazelhanlık yapmaya kalkışmazlardı.
Zenginler gazinolara, yoksullar birahanelere giderdi. Önüne gelen önüne geleni kâfir diye suçlamazdı.
Gençler dışarıya bugünkü gibi bir avuç siyah sakalla çıkmazdı; herkes tıraş olur, temiz elbisesini giyer Beyoğlu’na öyle giderdi.
Bir de şimdiki İstanbul’a bakın...
Avrupa şehirlerine sadece binaları benziyor. Ama o binalarda yaşayan insanların Afganistan’da, Pakistan’da, Arabistan’da yaşayan insanlardan pek farkı kalmadı. Köyden gelenler, kentlileri bastırıp esir aldı. Ve şehirli de köylü de olmayan bir ara varlık İstanbul’u yönetir hale geldi.
Cahil, küstah, saldırgan ve yobaz...
Hepsi de kirli sakallı...
Bunlara bir de Suriye’den, Irak’tan, Pakistan ve Afganistan’dan gelenler eklendi. 24 yıldır Tayyip Erdoğan çizgisinin elindeki İstanbul, medeni bir kent olmaktan çıkartılıp Orta Çağ kabile şehrine çevrildi.
Önümüzdeki yerel yönetim seçimlerinde İstanbul’u bu yağmacı ekibin elinden kurtarmak bir insanlık borcu oldu.
Ey İstanbullu uyan ve ölen şehrine sahip çık!

ANDIMIZ’LA UĞRAŞMAK YERİNE ŞU EMEL’İ ANLAT
İşini gücünü bırakıp Andımız’ı savunanlara saldıran Sayın Erdoğan!
Bizlerle uğraşmayı bırak da o Emel’i bir hatırla...
Açlıktan ve susuzluktan ölen Emel’i...
Suudi Arabistan’ın bombaları altında inim inim inleyen 2 milyondan fazla çocuktan birisi olan Emel’i.
Yemenli Emel’i...
Filistinliler için bağırıyorsun, amenna!
Suriyeli kaçaklar için 32 milyar dolar harcıyorsun bizim cebimizden, ona da amenna!
Peki şu zavallı çocuklar; aç-susuz ölen çocuklar için niye ağzından tek kelime çıkmıyor?
Sizin şu Mazlumder oraya niçin 1 kutu yiyecek yollamıyor?
Kızılay nerede, şu Suriyeliler ve Filistinliler için milyonlar harcayan Kızılay?
Halbuki Emel de bir Müslüman çocuğuydu...
Sırf Sünni değiller diye mi yok sayıyorsunuz o Emel’leri?
Andımız’la, Türk milletiyle uğraşmayı bırakın da Emel’lere bir yudum su gönderin...