Batı Asya’da ceylanlar suya iniyor
Frankfurt’ta Senar-Selçuk-Burak Ülger kardeşlerimin evindeyiz. Senar’dan söz aldık, Schiller’in Turandot’unu Türkçe’ye çevirecek. Selçuk’tan söz aldık, “Evimizden Kimler Geçti” kitabını yazacak. Burak ise ekonomiyi bitirdi, yüksek lisanstan sonra Çin yolcusu.
Selçuk, her buluştuğumuzda şiirle ve edebiyatla şaşırtır bizi. Bu kez yine elinde kır çiçeği gibi şiirle geldi. Coşkuyla okuduğu şiirin şairi, siz de şaşıracaksınız meğerse Doğu Perinçek imiş.
Bu azizliğin tarihçesinde bizim Seyyit Nezir var. Ta 1990’larda yayımladığı Şairin Atölyesi kitapçığının ikinci sayısına bakınca, Doğu Perinçek diye bir şairin olduğunu öğreniyoruz. Arkadaş marifetiyle şair olmuşuz. Unutmuşuz. Yine arkadaş azizliğiyle 27 yıl sonra şairliğimizi hatırladık.
ABD, Körfeze saldırdığı sırada biz Şule Perinçek ile tiyatrodaymışız. İkizler adlı müzikalin galasında almışız saldırı haberini. Şiirin başına şu notu düşmüşüz:
“Kibar bir seyirci topluluğu vardı. Sahnedeki olaydan pek üzüntü duyuyorlardı. Ama yoğun bombardıman altındaki Irak halkının acısına yürekler kapalıydı. Üzüntüler bile yapay; merkezlerde imal ediliyor. Aşağıdaki dizelere oyunun perde arasında başladım. Ocak, 1991.”
PLASTİKTEN YARATILANLAR
27 yıl geçti. O zaman Amerikan rüyası vardı. Ve yürekleri plastikten yaratılanlar o rüyaların derinliklerindeydiler. Bugünün gerçeği: ABD kaybetti ve gidiyor. 27 yıl önce yüreklerinde uçurum rüzgârı esenler ise şimdi ufuklara umut ve güvenle bakıyorlar.
Ocak 91’deki o şiiri Selçuk Ülger’in katkısıyla yayımlıyoruz. Şiirin son dizesine bir “artık” sözcüğü ekledi: “Suya inmesin artık ceylanlar”.
27 yılda değişen şudur: Batı Asya’da sırtlanların sonu geldi; ceylanlar artık özgürce suya inecekler...
UÇURUMLARDA BİR RÜZGÂR YÜREĞİM
Çamurdan yaratmamış sizi tanrı
Her şeyiniz naylondan ve plastikten
Korkaklığınız ve esaretiniz
Acılarınız ve gülüşleriniz
Hepsi ısmarlama
Beyniniz bir robotun beyni
Paslanmaz çelikten
Bilgisayara programlı
O tuşa basılır, bu tuşa basılır
Düşünce tüketimi, acıklı tüketimi
Sistematik, kategorik ve disiplinli
Yüzünüzde duvar
Gülüşler dudağa takılı
Gözlerinizde siyah gözlük
Bir ışıltı sızmasın diye nöbetçi
Bütün önlemler
İnsan olma durumuna karşı
Aramıza karlı dağlar değil
Beyaz camlar girmiş
Kalbiniz plastik cerrahi harikası
“High technology” garantili
Pilli
Tıkır tıkır ayarı kurulmuş.
Yorulmaz, acımaz, kanamaz
Titremez ve vurulmaz
Sır geçirmez, su geçirmez, emaye kaplı
Tutuşmaz, ateşe dayanıklı
Reklam tüketimi, vitrin tüketimi
İşte budur aşkınız
Sizde sevda bir vergi beyannamesi doldurmak
gibidir
Cenderede Kızılderili yüreğim
Beyaz adamın kafesinde bir meri keklik
Ekranına tükürdüğüm serbest piyasası
Batırmış tırnaklarını göğsüme
Kanar durmadan
Bir volkan Kızılderili yüreğim
Biriktirmiş isyanını
İntifadalarda kabarmış
F-116’larla taranmış Körfez’de
Napalmlara dayanıklı
Kızılderili yüreğim bir mızrak
Piyasaya sığmayan
Endüstrinizin üretemediği
Satın alınmayan
Demir eritmeye yabancı değil
Borsalara, bankalara yabancı
Kullanışsız
Uslanmaz
Vurulmuş bir ela gözlüye
Ama zincire vurulmayan
Sayılamayan bilgisayarlarda
Deli gönül
Üzerime gelmeyin
Uçurumlarda bir rüzgar yüreğim
“Kan köpüklü meşe seli”
Dizginsiz, üzengisiz
Dörtnala uçurumun kıyısında
Kanat çırpar bıçağın sırtında
Fırat’ın aktığı yönde turna katarı
Kız Kulesi’ndeki kızın hasretiyle içli
Işıltılarla kanar
Yanar Körfez’de petrol renginde
Suya inmesin artık ceylanlar...