Bayramların direnci
Bayramlar, toplumun direnç kaleleri oldu.
Özel çıkar ve bireysellik, insancıl olan her şeyi yıkıma uğratıyor.
HASRETİNİ ÇEKTİĞİMİZ TOPLUM
Aslında bencillik, insan doğasına aykırıdır. Einstein, her saat her dakika başka insanlar sayesinde yaşadığımızı bize hatırlatmıştı. Ekmeğimizi yerken, suyumuzu içerken, üstümüzü giyinirken, otobüse binerken, tezgâhta çalışırken, televizyon seyrederken hiç aklımıza getirmediğimiz büyük hakikattir bu. Toplum olmasa, insan olmaz.
İnsan, ancak toplumun içinde var olabiliyor ve varlığını geliştirebiliyor. Kapitalizmin bencilliği, bu açıdan insan doğasına saldırıdır. Herkes, bu sistemin içinde eski bayramları özlüyor. Hasreti çekilen, eskimiş olan değildir, insan doğada kaybettiği yeri aramaktadır. Kaybedilen köy topluluğu, kaybedilen aşiret dayanışması, kaybedilen ocak, kaybedilen arkadaşlıklar, kaybedilen özveri...
İNSAN DOĞASININ DİRENCİ
Eski bayramlara özlem, aslında insan doğasının direncidir. İnsan, insanlığını özlemektedir.
Sarayî, Gülistan’da bir öykü anlatır. Büyük bir şeyhe “Tasavvuf gerçeği nedir” diye sormuşlar. Şöyle yanıt veriyor: “Geçmişte görünüşleri perişan ama gönülleri düzgün bir topluluk vardı. Şimdi görünüşleri düzgün ama gönülleri perişan bir kavim ortaya çıkmış.” (Gülistan çevirisi Memlûk Kıpçakçası, aktaran: Talat Tekin-Mehmet Ölmez, Türk Dilleri –Giriş-,Yıldız Yayını, İstanbul 2003, s.44).
Emperyalizme bağımlı çarpık kapitalizm, görünüşleri düzeltti deniyor, ama gönülleri perişan etti. Şimdi o perişan olan gönüller, bayramlarda direniyor. Bayramlarda törensel de olsa birkaç günlüğüne insanlığımızı arıyoruz.
Köyde olsak, küçük yerleşim merkezlerinde olsak, aradığımızı bulmak yine kolay. Hepimiz bir ocaktaydık bir zamanlar. Ama milyonluk büyük kentlerde, insanlığın beton yığınlarının altına gömüldüğü yerde, sevdalarınızı milyonlarca kum tanesinin içinde bulacaksınız. O da kolay değil.
ZAMANIN KÖLESİ OLAN EMEK
Amcamıza, halamıza gideceğiz ellerini öpmeye, insanlığımızı öpmek için. Ama zaman bizi köşeye sıkıştırmış. Yetiştirmemiz gereken işler var. Ter dökmekten gönül defterimizi açmaya zaman yok. Yaşadığımız bireysel çıkar sistemi, bizleri hayvan gibi koşturuyor. Bostan beygiri gibi dönerken yüreğimizin sesi uğultuların arasında kayboluyor.
Muhabbet, sadakat, vefa, imece, bakın bu sözcüklerin hepsi eskidi. Unutulan kavramları irdeleyiniz, aslında unuttuğumuz insanlığımızdır. Ocağımızı, kardaşımızı, kavmimizi, yüreğimizin kendisini unutuyoruz. Geçim derdi, insanlığımızı bitiriyor. Kapitalizmin zorunlu emeği budur işte. Çalışmayana ekmek yok! Eve ancak yorgun döneceksin. Ve çocuğun çoktan uyumuştur. Onu belki uyurken alnından öpeceksin. O, senin öptüğünü bilmeyecek bile. Ve sabahın köründe yine işe yetişmek zorundasın. Bayram, bir bakıma bu haldır haldır geçen hayatın içinde bir soluk almak oluyor.
DİJİTAL MUHABBET
Kentlerde sevdiklerinize ulaşmak büyük dert. Bu koşullarda telefonla, epostayla, mesajla da olsa, sevdiklerinizi arıyorsunuz.
Artık eller ve gözler dijital ortamda öpülüyor, dudaklar bile dijital ortamda kavuşuyor birbirine, sevdiğinizi dijital ortamda kokluyorsunuz, dijital ortamda göz göze geliyorsunuz, arkadaşınızın sıcaklığını dijital yollardan duyabiliyorsunuz, gönüller dijital ortamda buluşuyor. Nerde o iğde kokuları içindeki arkadaşlıklar? Nerde o gül verdiğiniz sevgili?
Bayramlarımız bile dijitalleşti. Buna isyan ediyoruz.
ASLA VAZGEÇİLMEYENLER
Yine de bayram bir dirençtir. Eğer bilincindeysek, özel çıkara, bencilliğe, benbenciliğe, sadakatsizliğe, vefasızlığa, dirençtir bayramlar!
TOKİ’den başımızı sokacak bir ev almaktan vazgeçebiliriz, ama sadakatten asla vazgeçemeyiz!
Gönlümüzdeki güzelliklerden, sevdiklerimizin elini tutmaktan, arkadaşımızla omuz omuza vermekten, insana sarılmaktan asla vazgeçemeyiz!
İnsanlık davasından, emeği baştacı etmekten, toplumculuktan asla vazgeçemeyiz.
Peki, bireysel kâr sisteminin ömrümüzü törpüleyen zulmünden, bencilliğin yalnızlığından vazgeçemez miyiz?
365 günde kaç gün şu bayramlar?
Gelin 365 günün hakanı gönüllerimiz olsun! İnsanlık olsun hükümdarımız!
BAYRAM EYLEMLERİ
Bu bayramda,
Kendinize güvenmek için, Eğin Halayı çekin, tek ayak!
Gururlanmak için, Koca Arap Zeybeği oynayın!
Canlanmak için horon tepin! Artvin’de, Rize’de, insan olan her yerde!
Susadığınız zaman, “Kütahya’nın Pınarları”na koşun!
Neşelenmek için, Trakya Karşılaması’na kalkın!
Sevdalanmak için, Yozgat Sürmelisi’ni söyleyin!
Sevdiğinizin sizi duyması için, Tunceli’de dağlara lo lo lo diye seslenin!
Eğlenmek için Harput’ta, Urfa’da, Diyarbakır’da Sıra Gecesine katılın!
Köklerinizi bulmak için Söğüd’ün Erenleri’ni arayın!
Dayanışmak için, Erzurum Barı’na kalkın!
Yiğitlenmek için, Avşar Beyleri’ni çalın!
Kars’ta Iğdır’da “Kurban olim vatana” halayıyla Mehmetçiğe selam yollayın!
Kendinizi bilmek için, hep birlikte Onuncu Yıl Marşı’nı söyleyin!
BUGÜN BAYRAM NEDENİYLE ARA VERDİK, YENİ DÖNEMİN STRATEJİ VE SİYASETLERİNİ İŞLEMEYE DEVAM EDECEĞİZ.