22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bedeli hepimiz ödeyeceğiz

Yavuz Alogan

Yavuz Alogan

Eski Yazar

A+ A-

Sistem partilerinin büyük rant paylaşım savaşı yarın sonuçlanacak. Seçim kampanyası birkaç özelliğiyle hatırlanacak.
Birincisi, araştırma şirketlerinin tırsmış olmasıdır. En bağımsız görünen kuruluşlar bile ayrıntılı rakamsal analizden kaçındılar. Seçim anketi yapmadıkları zaman firmalara piyasa araştırması yaptıkları dikkate alınırsa, bu mecalsizliği anlamak mümkün. Ne de olsa AKP dört yıl daha iktidarda kalacak, her türlü baskı mekanizmasını elinde tutarak ekonominin çarklarını döndürecek. En azından bu Cumartesi gününden bakıldığında öyle görünüyor; zincirleme erken seçimler sürecine girip girmeyeceğimizi yarın anlayacağız.
İkincisi, siyasî parti genel başkanlarının yerel yönetim adaylarına omuz atarak öne geçmeleridir. Üçüncüsü, Cumhur İttifakı’nın merkez medyayı yurttaşları bunaltacak ölçüde hunharca ve halkı galeyana getirerek kullanmasıdır. Buna devlet imkânlarının seferber edilmesini, iktidar partisine bağlı belediye çalışanlarının bindirilmiş kıtalar hâlinde mitingden mitinge taşımasını da eklemek gerekir. Siyasî iktidar, seçilmesi hâlinde sakıncalı bulduğu adayı görevden alacağını, hatta bazı partilerin genel başkanlarını hapse attıracağını söyledi. Kamuoyu ana muhalefet partisi genel başkanının idam edilip edilmeyeceğini bile tartıştı. Kuralsız bir güç gösterisi sergilendi.
Kampanya boyunca “beka sorunu” her şeyin üzerine çıkarak sürece hâkim oldu. İktidar cephesi, Türkiye’nin ağır bir beka sorunu olduğunu savunarak oy istedi. Karşı blok, Türkiye’nin değil sadece iktidarın beka sorunu olduğunu söyleyerek karşılık verdi
Aslında hem Türkiye’nin hem de AKP iktidarının beka sorunu var. Fakat bunlar dikkatle birbirinden ayrılması gereken beka sorunları; iki beka sorununu birleştirmek ya da birbirine bağlamak AKP’nin tabanını genişleterek ona destek olmaktan ve böylece Türkiye’nin beka sorununu ağırlaştırmaktan başka hiçbir sonuç vermez.
Varşova Paktı’nın dağılması ve ABD’nin NATO’ya komuta eden bir güç olarak Ortadoğu’yu biçimlendirmeye başlaması Türkiye için beka sorununun başlangıcı oldu. Siyasî iktidarın deneme yanılma yoluyla sorunu kavraması çok uzun zaman aldı. Günümüzde bütün sınırlarımızdan, Mavi Vatan’ın üç denizinden gelen tehditlere ve PKK ile FETÖ’yü de kapsayan içerideki siyasî cepheye baktığımız zaman, beka sorununun ülkenin üzerine bir kâbus gibi çöktüğünü ve AKP’nin gerek diplomasi yeteneklerini, gerekse iç güvenliği sağlama kapasitesini çok ama çok aştığını görüyoruz.
AKP bütün siyasî ve ideolojik gücünü kullandı, kullanabileceği bütün kaynakları tüketti. Şimdi kendi beka sorununu çözmek için çıtayı yükseltmek zorunda. İktisadi kriz ve dış tehditler bu partiyi her ne pahasına olursa olsun karşıdevrimini tamamlamaya zorluyor. Bunu yapabilir mi? Yapamaz! Çünkü hedefine ulaşmak için gerekli baskı aygıtlarına sahip değil (umarım öyledir!). Bu yönde atacağı her adım kendi sonunu hazırlayacak ve ülkenin beka sorununu daha da ağırlaştıracak gibi görünüyor.
Şimdi Sayın Reis telaş içinde finans baronlarından, bizzat yarattığı zenginler sınıfından ve eski mücadele arkadaşlarından, bütün muhalif parti ve hareketlere kadar herkesi (Hüsamettin Cindoruk’u bile!) “Bedelini ödersiniz!” diye tehdit ederek tarihin kendisine çıkardığı ağır faturayı ödemekten kaçınıyor.
Aslında AKP’li yılların bedelini hepimiz ödeyeceğiz. AKP’yi normal bir parti gibi görüp göstermenin, başta laiklik olmak üzere Devrim Kanunları’nı kitlesel olarak savunmaktan vazgeçmenin, kurucu olmayan bir parlamentonun yaptığı rejim değişikliğini meşru kabul etmenin ağır bedelini ödeyeceğiz.

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları
HDP sorunu 24 Ağustos 2019
Müşterek harekât 17 Ağustos 2019
Yeni bir dünya 06 Ağustos 2019
Üretim devrimi 03 Ağustos 2019
Demokrasi sorunu 30 Temmuz 2019