Brunson gidince dertler bitecek, dolar düşecek mi?
Bugün iktidara yakınlığı ile bilinen Hürriyet gazetesi yazarı Abdülkadir Selvi yazısında diyor ki, “ABD ile yaşadığımız krizin tetikleyicisi olan Brunson olayında önemli gelişmeler bekleniyor, 13 Ekim’de Brunson’ı ABD’de uçağın merdivenlerinden inerken görebiliriz.”
Türk ABD ilişkilerinde önemli bir gerginlik kaynağı olan Brunson olayı tatlıya bağlanırsa kur düşecek, ekonomi yükselişe geçecek mi? Ya da McKinsey ile çalışmak an itibari ile sorunlarımızın odak noktası mıdır?
EKONOMİDE İŞLER İYİ GİTMİYOR
Karşımızda cari açığını fonlamakta net rezervleri yetersiz olan bir ülke tablosu var. Albayrak’ın Yeni Ekonomi Planı’nda bahsettiği dengelenmeyi başarması için ülkeye döviz girmesi gerek. Bu da ya ihracat ya da sıcak para kanalları kullanılarak yapılacak. Kısa vadede katma değeri yüksek, yani para eden kıymetli ürünleri üretip satamayacağımıza göre iş kalıyor yine sıcak paraya, yani portföy yatırımlarına. Peki sıcak paranın gelmesi için Türkiye’ye duyulan güven artıyor mu?
Türkiye tahvillerinin sigortası denilen CDS’ler bu konuda ipuçları içeriyor. Bu sigorta bedelinin yükselmesi güven azlığını, düşüşü ise artışı ifade ediyor. 4 Eylül’de 574 olan CDS, 1 Ekim itibari ile 371 seviyesine düşmüş durumda.
Ancak Brunson haberleri ile gevşeyen bir kur ve düşen CDS primi görsek de dertler bitmedi. Zira piyasaların baktığı ekonomik dinamiklerde iyileşme ufukta görülmüyor.
Neden derseniz, bugün gelen elektrik ve doğal gaz zamları ekonomide enflasyon tahminlerinin tutturulmasını zorlaştıracak gibi duruyor. Sanayide kullanılan elektriğe bugün yüzde 18 zam gelmesi, meskenlerin tükettiği elektriğe sene başından beri yapılan zam oranının yüzde 50’ye yaklaşması, yine doğal gazda üç ayda üç zam yapılması, maliyetleri yukarı çekecek unsurlar olacak.
Maliyetler arttıkça enflasyonda zirve beklentisi daha öteye taşınacak ve bu durum, faiz ve kurda mevcut tabloyu daha da kötüleştirecek. Zaten imalat sanayine baktığımızda, yükselen ticari krediler ve ithal yarı mamul/ham madde maliyetlerinin artan kur ile firmaları ezdiği bir dönemi görüyoruz. Bu durumun yansımalarını bugün aldığımız İstanbul Sanayi Odası Türkiye İmalat PMI (Satın Alma Yöneticileri Endeksi) verilerinde net bir şekilde izledik.
Gelen raporda da belirtildiği üzere, “Mevcut zorlu faaliyet koşulları endeksteki son durumda etkili oldu ve hem üretim hem de yeni siparişler Eylül ayında da yavaşlamaya devam etti. Eşik değer olan 50,0’nin üzerinde ölçülen tüm rakamların sektörde iyileşmeye işaret ettiği anket sonuçlarına göre, Ağustos ayında 46,4 olarak ölçülen PMI Eylül ayında 42,7’ye geriledi.”
Oluşan veri Mart 2009 tarihinden beri aldığımız en kötü rakam olarak kayıtlara geçti.
DURUM BOZULMAYA DEVAM EDECEK
Durumun iyiye gitmesi için gerekli hamlelerin belirlenmesi ve harekete geçilmesinde ciddi sıkıntılar olduğunu düşünüyoruz. Koskoca yaz dönemi ve Eylül ayı sonuç odaklı bir iş yapılmadan geçti gitti. Bankalarla firmalar iş platformlarında neredeyse kavga ediyor, ancak hala reel ve finansal kesimi barıştıracak plan görünürlerde yok.
Türk sermaye piyasalarının gelişmesine yönelik somut bir adım da atılmadı. Banka ve yastık altında yatan milyarlarca doların ekonomiye, üretime kazandırılması için gereken finansal düzenlemeler ve araçlardan eser yok. İşin kötü tarafı konuştuğumuz piyasa oyuncuları mevut otoritelerin bu işleri bilmediğini de dillendirmeye başladı. Ayrıca bilenlerden de dünya görüşleri uyuşmuyor diye yardım istenmediği düşünülüyor. Başı kesik tavuk misali oradan oraya koşarken, “Altınlarınızı getirin bankaya koyun, doları bozdurun” demekten başka bir şey yapılmıyor.
En önemli ekonomik sorun olan enflasyonun ana gerekçelerinden, ‘gıda fiyatlarındaki yükselişi’ durdurmak için, kapsamlı bir tarımsal üretim artışını hedefleyen plan da ortaya konulamadı.
Bunlara ek olarak vadeli ve ucuz petrol aldığımız İran’a Kasım ayında ABD yaptırımları başlayacak. Fırat’ın doğusundaki haydutların ne yapacakları belirsiz, ABD Kongresi S-400 alacak Türkiye’ye yaptırım uygulayacağını açıklamış ama bu gürültü içinde konu unutulmuş…
Amerikan Merkez Bankası’nın 2019’da en az 3 kez faizleri artırmayı planladığı bir ortamda yukarıda saydığımız gerekçelere rağmen Türkiye’de durumun düzeleceğini beklemek şu an için güzel bir hayal…
Bu nedenlerle kuru 2019 yılında 7,5 seviyesinde, enflasyonu da hedef olan 15,9’un üzerinde 20’lerde gezerken görürsek şaşırmayalım.