Buzağı Geçidi
Bosfor adıyla da bilinen BOĞAZİÇİ / İYO EFSANESİ ile Yunanistan Yarımadası Akdeniz uygarlığının birçok dinsel görüşlerini ve onlardan doğma fikir ve destanları kendine mal etme, asıl kaynakları Anadolu, Fenike, Mısır’da bulunan bu olguları kendi topraklarında merkezlemek çabasının tipik örneğini vermektedirler. Bu gerçeği İlkçağ tarihçisi, Bodrumlu Heredot da sezinlemiş olacak ki Akdeniz’in doğusu ile batısı arasındaki çatışmayı ele aldığı “Tarih” adlı büyük eserine İYO efsanesiyle bu konu bir masal değil de tarihsel bir olaymış gibi başlar (Bkz. I. Kitap 1,2,5. II. Kitap 41). Tanrı Zeus’tan gebe kalan güzel kız İYO, Zeus’un karısı Tanrıça Hera’nın kıskançlıkla Buzağı (İnek) biçimine sokmasıyla, kıtadan kıtaya atlayarak yeryüzünü gezer. Onun serüvenleri, onun çocuklarıyla ilgili olarak sürdürülüp anlatılan efsanelerin hepsi böyle bir Helenleştirme amacı güdülerek kurulmuşa benzer der Azra Erhat. Yani Kafkasya’ya giderken İstanbul’un deniz suyuyla dolu fay kırığından geçen buzağı nedeniyle burasının Boğaziçi (Bosfor) adını aldığı düşünülür. Azak Denizi’ni Karadeniz’den ayıran Kerç Boğazı da Simer Bosforusu adıyla anılır (Erhat, Mitoloji Sözlüğü, 1999: 158-159 Remzi Kitabevi, Halikarnas Balıkçısı, Anadolu Efsaneleri,1998:33-37, Bilgi Yayınevi).
TAVUS KUŞU
Heredot, Perslerle Atina ve Spartalılar; yani Asya ile Avrupa arasındaki savaşlara hep kız kaçırma olaylarının sebep olduğunu, bunun İYO’nun deniz kıyısında oynarken Fenikeli gemiciler tarafından Mısır’a kaçırılması ile başladığını yazar. Buna misilleme olarak da Yunanlılar Fenike’de Tyr (Türk) Kralı ve İYO’nun torunu Agenor’un Avrupa adlı kızını, bununla da kalmaz Arganot’lar seferini düzenleyip bugünkü Doğu Karadeniz, Gürcistan ve Rusya sınırları içinde kalan Kolkhis’li (MÖ 1350-164) Kral kızı yarı Tanrıça Medeya’yı kaçırırlar. Buna karşılık Paris’in Helen’i kaçırması sonucunda Asya ve Avrupa’yı ilk büyük çatışmada karşı karşıya getiren de Turova Savaşı’dır. Cevat Şakir’e göre bu efsane Peleponez/Mora yarımadasından gelen Akha’lar ile Turova halkı arasında ticaret ve çıkar kaygılarıyla yapılmış gerçek bir savaştır. Ancak Heredot olayların efsanelik olduğunu, gerçek olsa bile böyle önemsiz olaylarla Karadeniz ve Akdeniz kıyıları arasında nasıl bir ilişki kurulabileceğini açıklamaz (Erhat, 1999). Efsanemize dönersek İYO, Argos şehrinin Hera Tapınağında rahibedir. KİBELE’nin oğlu olan Zeus kızın güzelliğine vurulur, onunla seviştiğini Tanrıça Hera’nın görmemesi için sütbeyaz İyo’yu bir kara buluta sarar. Hera bulutu üfler. Zeus, ne yaptığının anlaşılmaması için İYO’yu hemen bir buzağıya çevirir. Hera aldanmaz, güzel ak buzağıyı Zeus’tan alarak, buzağıyı sığırtmaç yüz gözlü Argos’a teslim eder. Zeus onu kurtarmak için çoban kılığına giren özel habercisi kanatlı külahı ve çorapları olan Hermes’i Argos’a gönderir. Hermes, kavalıyla ninni çalarak ve uzun uzun masallar anlatarak Argos’un yüz gözünü de uyutup, kapattıktan sonra onu öldürür. Hera, Argos’un yüz gözünü alıp renk renk açılan haleler biçiminde sevgili kuşu Tavuskuşunun kuyruğuna serper. (Bugün hala Güneydoğu Anadolu’da sürmekte olan Zerdüşt inancının simgesidir). Ama İYO yine kurtulmuş olmaz çünkü Hera ısırgan bir at sineğini ona musallat eder. Bu sinek onun ot yemesine ve uyumasına engel olduğu için İYO diyar diyar kaçarken Boğaziçi’nden de geçtiği için yukarıda da değinildiği gibi Boğaziçi’ne Buzağı geçidi anlamına gelen Bofor adı takılır (Halikarnas Balıkçısı, 1998:349).
İYO VE PROMETE
Antik Türkiye mitolojisinde Türkiye’de çok sayıda olan ve biri de Çanakkale’de bulunan Olimpos dağında yaşayan Tanrılar akıl dışı her şeye kadir, emri-vaki, kuvvet ve kudretleri ile bilinirken Titan kardeşlerin en küçüğü olan yarı insan tanrı Promete insan aklının dostu olmaya karar verip, Zeus’a karşı çıkarak bilgelik ateşini (meşalesini) çalar ve Türkiye’de yetişen narteks dalı ile insanlara taşır. Bu suçun cezası olarak “Kafkas Dağının yalçın ve ıssız bir uçurumuna zincirlenir. Her an büyüyen yüreğini bir kartal durmadan yer. Ancak Cevat Şakir’e göre kesinlikle ateş yapmak için bir alet icat eden pek eskiden yaşamış bir dâhidir. Ateş, Tanrılar Tanrısı Zeus’un tekelinde olduğu için papazlar, Tanrının işine karışıyor diye onu, daha sonra “dünya dönüyor” diyen Galile’nin Vatikan’a karşı düştüğü duruma düşürmüşler ve hayalen -belki de gerçekten- Kafkas dağlarına zincirleyerek cezalandırınca halk onu Tanrılaştırmıştır. Efsaneye göre kuş uçmaz, kervan geçmez o tepeye günün birinde, bir kız sesiyle konuşan ve umutsuzlukla bunalan bembeyaz bir buzağı tırmanır. Promete’yi tanır ve sorar “Ey ölümsüz bakışlı ölümlü insanların acılarını görerek onlara yardım özlemiyle yanan Koca Promete! Senin Tanrısal cinayetin insanlara acımaktandı. Merhametinin armağanı ise sessiz bir işkence, kaskatı kaya ve ağır zincirler! Ama o sabırlı gayretin ve yerle göğün sarsamadığı o sağlam iraden biz insanlara güçlü bir ders oldu. Söyle ey ulu kudret, sonum ne olacak?”
Promete tatlı bir sesle yanıtlar. İYO daha birçok yer gezecek; buzağı olarak kıyılarında koştuğu ilk denize İYONYEN denecek ve Kafkasya’ya gelirken geçtiği yere çok uzun süre Buzağı Geçidi (Bosfor) denecek, torunlarından Herakles’in onu bağlayan zincirleri kopararak özgürlüğünü yeniden vereceğini söyler.
Promete’nin Zeus’tan çaldığı bilgelik ateşi bugün Türkiye’de Milli Eğitim Bakanlığı ve Türk Eğitim Derneği Ankara Kolejinin armalarındaki meşale olarak temsil edilmektedir (Anadolu Efsaneleri, 1998).