Çevik Bir: Biz Demirel'e FETÖ'yü anlattık
28 Şubat davasında ifade veren Çevik Bir: - "17 Ocak 1997'de, 28 Şubat'tan önce biz rahmetli Demirel'e, Genelkurmay'da brifing verdik. O brifingde Sayın Demirel'e FETÖ'yü anlattık. Ondan sonra tekrar Demirel'e makamında brifing verdik. Adı da 'İrtica ne durumdadır.' Burada hem Batı Çalışma Grubu hem de FETÖ anlatılıyor" dedi.
ANKARA - 28 Şubat davası sanıklarından emekli Orgeneral Çevik Bir, 17 Ocak 1997'de dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e brifing verdiklerini ve bu brifingde FETÖ ile Batı Çalışma Grubunun (BÇG) anlatıldığını söyledi.
28 Şubat'a ilişkin 103 sanığın yargılanmasına Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinde devam edildi.
Duruşmada Mahkeme Başkanı Mustafa Yiğitsoy, daha önceki ara karar uyarınca Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen FETÖ Çatı Davasının iddianamesini istediklerini, iddianamenin gönderildiğini, UYAP'tan da görülebileceğini söyledi.
Daha sonra kamuoyunda "Aczmendiler" olarak bilinen grubu temsil ettiğini söyleyen Metin Sayın davaya katılma talebinde bulundu.
Ardından katılan avukatlarına söz verildi. Katılan vekili avukat Hüsnü Tuna, sanık Çevik Bir'e 1995-99 arasında birlikte çalıştığı yaveri Vedat İşseven'in 28 Şubat 1997 tarihli rejim aleyhtarı faaliyetlere karşı alınması gereken tedbirlerle ilgili metnin kaleme alınmasında katkısı olup olmadığını sordu.
Çevik Bir de bu kişinin yaver değil, emir subayı olduğunu, yaverin başka rütbelerde bulunduğunu söyledi. Emir subayının sadece şahsi faaliyetleriyle ilgili yardımcı olduğunu aktaran Bir, emir subaylarının karargah subayı olmadığını, böyle konularda çalışma yapamayacaklarını, İşseven'in de buna ilişkin bir katkısının olamayacağını ifade etti.
Avukat Tuna'nın FETÖ'den tutuklu Ali Fuat Yılmazer'i tanıyıp tanımadığını sorması üzerine de Bir, Yılmazer'i tanımadığını, basından okuduğu kadarıyla bildiğini belirtti.
Tuna'nın, "FETÖ örgütü elebaşının yanındaki üst yöneticilerden Kudret Ünal, 'Çevik Paşa'nın en yakınında bulunan emir subayı, örgütün yetiştirdiği elemandı, ismi de budur.' diyor." sözlerine karşılık Bir, "O kişinin benim emir subayım olduğunu öğrenmiş, böyle bir yalan söylemiş." dedi.
Tanık olarak dinlenen İlnur Çevik'in "Çevik Bir'den 'postmodern darbe' sözünü duydum" ifadesi sorulan Bir, kesinlikle bu konuda beyanda bulunmadığını savundu. Kendi dönemlerindeki bütün belgelerin incelenmesini isteyen Bir, hiçbir belgede kesinlikle başörtüsüyle ilgili bir kelime geçmediğini ileri sürdü.
'FETÖ'YÜ 1997'DE DEMİREL'E ANLATTIK'
"Bu konunun baştan beri içindeyiz. Bu çalışmalar bizim şeref çalışmalarımızdır. Ben ikinci başkandım, bu görev bizlere verildi." diyen Bir, FETÖ'yle ilişkilendirilmeye çalışıldıklarını söyledi. Bir, sözlerini şöyle sürdürdü:
"FETÖ konusunu ilk defa gündeme getiren TSK'dır. TSK'nın bu çalışması 1991'de başlamıştır. Bizim dönemimizde de, bu çok önemli, 17 Ocak 1997'de, 28 Şubat'tan önce biz rahmetli Demirel'e Genelkurmay'da brifing verdik. General Karadayı, ben ve Fevzi Türkeri Paşa katıldı. O brifingde - bunun tamamı TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonunda vardır - açın okuyun, biz Sayın Demirel'e FETÖ'yü 1997 Ocak ayında anlattık. Ondan sonra tekrar Demirel'e makamında brifing verdik. Adı da 'İrtica ne durumdadır.' Burada hem Batı Çalışma Grubu hem de FETÖ anlatılıyor. 1998'de kuvvet komutanları değişti, Başbakan Mesut Yılmaz'dı, ona da brifing verildi. Mesut Yılmaz bunları bildiğini söyledi."
İsrail pilotlarına Türkiye'de eğitim imkanı verilmesi konusuna da değinen Bir, sözlerine "O konuda rahmetli Erbakan'ı saygıyla anmak istiyorum." diyerek başladı.
O dönem ABD'den F4 savaş uçakları alındığını ancak bunların elektronik harp imkanı ve kabiliyeti olmadan verildiğini anlatan Bir, bu uçaklar verilirken, İsrail'in elektronik harp imkan ve kabiliyetini temin edebileceğinin belirtildiğini ve işbirliği yapılmasının istendiğini anlattı.
Dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan ve Devlet Bakanı Abdullah Gül'e, Genelkurmay Başkanı Karadayı'yı ziyaretinde bu konunun izah edildiğini aktaran Bir, "Beni toplantıya çağırdılar, 'Seni görevlendireceğiz, İsrail'e gideceksiniz, biz onlara Konya üssünde silahsız uçuş imkanı vereceğiz. Onlar da elektronik harp kabiliyetine yönelik ihtiyacımızı karşılayacak.' dediler." ifadelerini kullandı.
'KUMPAS DAVALARIYLA HAPSE ATILDILAR'
Avukat Hüsnü Tuna, sanık Çetin Doğan'a, Deniz Kuvvetleri Komutanlığında 15 Temmuz darbe girişimine karışan isimler sayarak, bunların TSK'ya alınmasında bir ihmallerinin olup olmadığını sordu.
Sanık Çetin Doğan da Deniz Kuvvetlerinde 44 muharip amiral bulunduğunu, bunların yarısından fazlasının Balyoz gibi kumpas davalarıyla hapse atıldığını söyledi.
Oluşan boşluğu FETÖ'cülerin doldurduğunu ifade eden Doğan, TSK'da her yıl harp okullarına yaklaşık 800 kişi alındığını, bunların yüzde 5'inin, yani 40 kadarının sivil liselerden geldiğini, 15 Temmuz darbe girişimine katılanların tamamına yakınının bu liselerden geldiğini savundu.
Bunların kendi dönemlerinde fark edildiğini, adım adım da tasfiye edildiğini dile getiren Doğan, "1997-98 yıllarında 6 şura, bir de olağanüstü şura yapıldı. Bu şuralarda atılan subay sayısı bin 500 civarındadır. Hepsinin dosyasında bulunuyor, bunların yüzde 72'si FETÖ'cü olduğu için atılmıştır." diye konuştu.
Başkan Yiğitsoy, davanın FETÖ davası olmadığını belirterek, dosya kapsamı dışına çıkılmamasını istedi.
Konuşmasına devam eden Doğan, her dönemde mağdurlar olduğunu, buradaki mağdurlara da saygı duyduğunu ama bu mağdurların neyin mağduru olduğunun, nasıl, ne amaçla mağduriyet yaratıldığının bilinmesi gerektiğini söyledi.
Mağdurların iki gruba ayrıldığını, bunlardan birini, başörtüsü nedeniyle mağduriyet yaşadığını belirtenlerin oluşturduğunu aktaran Doğan, "Burada tanık sıfatında dinlenen Mesut Yılmaz'a 'Bu türban konusu 28 Şubat sürecinde mi gündeme geldi, yoksa evveliyatı var mıydı?' diye sordum. Kendisi açıkladı, 1986 yılında bir kanun çıkarmışlar, Anayasa Mahkemesi kamusal alanda türbanın giyilmesi yasak diye iptal etmiş." dedi.
'DAVANIN BİR AN ÖNCE SONUÇLANDIRILMASINI TALEP EDİYORUM'
Daha sonra sanık avukatlarının talep ve görüşleri alındı.
Avukat Müşteba Aydın, davanın 2012'de tutuklamalarla başladığını, üzerinden 5 sene geçtiğini belirterek, çok sayıda insanın bu dava nedeniyle mağdur olduğunu söyledi. Aydın, davanın en hızlı şekilde yapılarak bir an evvel karara bağlanmasını istedi.
Avukat Erol Aras da "Erbakan'ın, Demirel'in ifadeleri, TBMM Araştırma Komisyonunun raporu dururken hükümet cebren devrilmiştir diye yargılanıyoruz. Türkiye'de bir dönem gerçekten hak ihlalleri oldu ama hak ihlallerinin yargılanacağı mahkeme bu mu? Zamanında 'irticayla niye mücadele ettiniz' diye bu dava açıldı. İddianameyi yazan kişi tutuklu. Bu davada maddi hakikat bin defa önümüze çıktı, dava aydınlandı. Tansu Çiller'i beklemenin anlamı yok. Maddi delil bu dosyaya geldi. Daha fazla uzaması, adaletin üstüne düşen gölgenin yarınlarda tehlike olarak süreceğini gösterir. Davanın bir an önce sonuçlandırılmasını talep ediyorum." diye konuştu.
Verilen aranın ardından Mahkeme Başkanı Yiğitsoy, eski Başbakan Çiller'in mazeretinin kabul edildiğini, ifadesinin duruşma günü telekonferans sistemiyle alınması için İstanbul Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesine talimat yazılmasının kararlaştırıldığını bildirdi.
Yiğitsoy, bazı sanık avukatlarının talebi doğrultusunda 1995-96-97-98 ile 2003-2004'e ilişkin Milli Güvenlik Kurulu toplantı tutanakları ve Milli Güvenlik Siyaset belgesinin Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinden CMK'nın 125. maddesi kapsamında incelenmek üzere istenmesine ilişkin yazının cevabının beklenmesine karar verildiğini söyledi.
Ayrıca, bazı sanık avukatlarının bu mahkemenin görevsiz olduğu, yargılamanın yüce divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesinde yapılması gerektiğine ilişkin taleplerin, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un Anayasa Mahkemesine yaptığı bireysel başvuruya ilişkin gerekçeli kararın dosyaya gelmesinin ardından değerlendirilmesi kararlaştırıldı.
Suçtan doğrudan zarar görmediği gerekçesiyle Metin Sayın'ın katılma talebi reddedilirken, TBMM 15 Temmuz Darbe Komisyonu Raporu ve tutanaklarının istenmesine karar verildi.
Duruşma, 23 Mayıs 2017'ye ertelendi.
Başkan Yiğitsoy, o haftaya başka duruşma koymadıklarını, gerek görmeleri halinde hafta boyunca duruşma yapacaklarını bildirdi.