Doğu Perinçek: '28 Şubat Zeytin Dalı Harekatı’yla sürüyor'
Vatan Partisi lideri Perinçek, AKP’nin 28 Şubat saplantısı olduğunu belirterek, 'Bu yüzden Türkiye’nin geleceğinde AKP diye bir iktidar partisi olmayacak’ dedi
28 Şubat davaları devam ederken Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek hükümet cephesinden gelen açıklamaları değerlendirdi. Başbakan Binali Yıldırım’ın yargılanan komutanlar için “En ağır cezayı alacaklar” ifadesine karşılık “Bu, yargıyı tamamen lekeleyen ve yargıya yapılan bir baskıdır” dedi. “TSK’yı incitecek, Türk Ordusu’nun çok önemli komutanlarını hedef alan kararlar bu vatan savaşının amaçlarına aykırıdır” uyarısı yapan Perinçek, Türkiye’nin geleceğinde AKP diye bir iktidar partisi olmayacağını söyledi. “Türkiye’nin yarınlarında Vatan Partisi var” dedi.
* AKP Sözcüsü Mahir Ünal, “28 Şubat süreci mağduriyetler yarattı. Ergenekon ve Balyoz süreçleri de darbelerle mücadele içindi ama FETÖ kumpasa çevirdi” dedi. Nasıl değerlendiriyorsunuz bu açıklamaları?
28 Şubat 1000 yıl sürecek dendi, hâlâ sürüyor. Afrin Harekatı aslında 28 Şubat çizgisinin devamıdır. 1998 yılı Eylül ayında dönemin Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu dedi ki: “Bin yıl irticaya karşı mücadele kararlılığına sahibiz.” Hemen arkasından 1998 yılının Ekim ayında ABD “millennium challenge” tatbikatının hazırlıklarına başladı. ABD, 1 ay sonra Türkiye’yi işgal tatbikatının hazırlıklarına başlıyor ve adını koyuyor, “millennium challenge”; ne demek, “Bin yılın meydan okuması”. Yani Hüseyin Kıvrıkoğlu’na Amerika, “Sen bin yıl boyunca irticaya karşı mücadele kararlılığına mı sahipsin; ben de sana bin yılın meydan okumasını yapıyorum” diyor. Bu ne anlama geliyor? Demek ki 28 Şubat Amerika’ya dokunuyor ve Türkiye’de irticaya karşı mücadeleden Amerika hiç hoşlanmıyor. Çünkü Türkiye’de irticayı kim besledi: Amerika. 1945’ten sonra irtica Amerika ve İsrail’in çocuğudur. Daha önce de İngiltere’nin çocuğuydu. İngiliz emperyalizmi Türkiye’de tarikatları, cemaatleri hep besledi. Ondan sonra emperyalizmin merkezi Amerika’ya geçti. Dolayısıyla Amerika ile Türkiye arasındaki mücadele aynı zamanda Türkiye’yle irtica arasındaki mücadeledir.
28 ŞUBAT ZEYTİN DALI’YLA DEVAM EDİYOR
“28 Şubat arkada kaldı, darbeciliktir” gibi görüşler hiç doğru değil. 28 Şubat’ın iki hedefi vardı. Birisi Fetullah Gülen’dir, FETÖ’dür. İkincisi de Tansu Çiller’dir yani Amerika’dır. 28 Şubat’ın hedefi Amerika’dır, Erbakan değildir. Onu Erbakan da o zaman fark etti. O zaman yazılmış MİT raporları var, o raporlarda da görüyoruz, hedef Tansu Çiller’dir ve Fetullah Gülen’dir. Hatta ikisinin arasında birtakım ortak uyuşturucu vs gibi işler de var, onlar da MİT raporunda geçiyor. Onun için bugün Afrin Harekatı, Amerika’yla Türkiye arasındaki bin yıllık meydan okuma sürecinin devamıdır. ABD, 1998 yılında karar veriyor, 4 yıl hazırlık yapıyor ve 24 Temmuz 2002’de, Nevada çöllerinde Türkiye’yi işgal tatbikatı başlatıyor. Ve Amerikan tarihinin en büyük tatbikatı bu. Tatbikat olduktan sonra tatbikatın planına, projesine baktık; senaryosunu okuduk, inceledik. Derhal o zaman hem Sayın Ecevit’i hem Dışişleri Bakanlığını hem dönemin cumhurbaşkanı olan Ahmet Necdet Sezer’i hem de Genelkurmay Başkanlığı’nı birer dosya yaparak bilgilendirdim. Düşünün Türkiye’nin hükümet, cumhurbaşkanı durumdan haberdar değil. Onlara bir dosya yolladım. Bakın dedim Amerika bir tatbikata başladı, tatbikatın senaryosunda hedef Türkiye.
BİN YILIN MEYDAN OKUMASI DEVAM EDİYOR
Bunun devamı nereye geldi; hendekelere gömdük PKK’yı. O da Amerika’ya karşı bin yıllık meydan okumanın bir devamıydı. Arkasından Türkiye, Fırat Kalkanı’yla meydan okumasını sürdürdü ve Amerikan koridoruna girdi. Ve şimdi o harekatın devamı olarak da Zeytin Dalı Harekatı yapılıyor. Türkiye, Amerika’ya meydan okuyor, Amerika da Türkiye’ye meydan okuyor. O nedenle 28 Şubat bugün Zeytin Dalı Harekatıyla devam ediyor.
Peki burada AKP’nin yeri ne? 28 Şubat’a o zaman da karşıydı bugün de karşı çıkıyor. Çünkü o zaman Amerika’nın yanındalardı. Tayyip Erdoğan ve arkadaşları, 2002 yılı Kasım ayında Amerikan projesiyle iktidara geldiler, bunu herkes biliyor. Amerika’ya sözler verdiler, “Sizin savaş takviminizde bize de yer verin biz üzerimize düşen görevleri yaparız şeklinde ve Sayın Tayyip Erdoğan da 2004 yılı 15-16 Şubat gecesi Kanal D ekranlarında Fatih Altaylı’nın programına çıktı, “Hani var ya Amerika’nın Büyük Ortadoğu Projesi, orada biz Diyarbakır’ı merkez yapacağız” diye açık açık söyledi. Tabii onlar irticanın yanında 28 Şubat’a karşı olurlar. Ama sonradan konumlarını değiştirdiler 2014 baharından sonra. FETÖ’ye karşı tavır aldılar. Şimdi Türkiye, Amerika’yla cephe cepheye geldi ama 28 Şubat konusundaki saplantılarını ve tavırlarını değiştiremediler. Hâlâ 28 Şubat 1997’deler. Türkiye bugün Zeytin Dalı’yla, Amerika’nın denetiminde olan topraklara girmiş ve ABD’nin piyonlarını eziyor. Şimdi bu koşullarda TSK’yı incitmenin, kırmanın, moralini bozmanın alemi var mı? Hâlâ 20 yıl öncesinin sorunlarını karıştırarak, 20 yıl önce Amerikaya karşı kafasını dik tutan komutanları hedef alarak o kinleri o intikamları sürdürmek çok yanlış. Bu Türkiye’nin Zeytin Dalı Harekatı’na karşı yanlışlıktır, haksızlıktır. Bu bakımdan da hükümeti uyarıyoruz.
‘TÜRKİYE’NİN GELECEĞİNDE AKP YOK’
* AKP’nin 28 Şubat değerlendirmelerini saplantı olarak değerlendirdiniz. AKP’de neden hâlâ devam ediyor bu saplantı?
Kendisini irticayla özdeşleştiren bir konumda duruyorlar. Yani niye irticayı hedef alan her davranışın karşısına AKP dikiliyor? AKP irticanın koruyucusu mudur ve kendisini irtica olarak mı görüyor? O bakımdan saplantı diyorum. Eğer AKP Türkiye’yi yönetme iddiasındaysa o konumu terk etmeli. AKP, irticayla ilgili hangi tavır olsa hemen o irticanın yanında ona siper olan bir konuma yerleşiyor. Bu da AKP’nin Türkiye’yi yönetemediğini ve yönetemeyeceğini gösteriyor. Türkiye’nin geleceğinde AKP yok. Buradan ilan ediyorum: Türkiye’nin yarınlarında AKP diye bir iktidar partisi yok, Vatan Partisi var Türkiye’nin yarınlarında. İrticayla özdeşleşenler Türkiye’yi yönetemez artık. Türkiye’yi yönetemedikleri gibi Suriye’yle, İran’la, Irak’la, Rusya’yla, Çin’le de beraberlik kuramazlar, kuramadıkları için de zaten Türkiye’nin bağımsızlığını, bütünlüğünü koruyamazlar. Cumhuriyetin temellerini koruyamazlar ve Türkiye’nin Atatürk Devrimi rotasında ilerleme, gelişme ve komşularıyla işbirliği, Asya’daki konumunu alması gibi Türkiye’nin önündeki siyasetleri de yürütemezler. Ve vatan savaşını başarıya ulaştıramazlar. Teröre karşı mücadelede başarı kazanamazlar bu siyasetlerle. Aynı zamanda Türkiye’nin borç batağından kurtulması yönünde de bir çizgi izleyemezler. Tayyip Erdoğan da şu anda oturduğu o koltuğu Türkiye’yi yönetecek gerçek liderlere bırakacaktır. Sayın başbakan da Türkiye’nin geleceğinde başbakan falan olamayacaktır.
VATAN SAVAŞININ AMAÇLARINA AYKIRI BEYANLAR
* Konuyla ilgili Başbakan Yıldırım da bugünkü yargılamaları hatırlatarak “En ağır cezayı alacaklar” dedi...
Ağır cezadan söz etmek hiçbir başbakana yakışmaz. Bir başbakan yargının işlerine burnunu sokamaz. Bu o yargıyı tamamen lekeleyen ve yargıya yapılan bir baskıdır. Ağır ceza hakiminin ve mahkeme üyelerinin bu baskı karşısında başlarını dik tutması gerekir. Hukukun gereğini yapamıyorlarsa da istifa edip cüppelerini bırakıp gitmeleri gerekir. Bir başbakan en ağır cezayı alacaklar diye nasıl konuşabilir. Başbakanın böyle bir yetkisi var mı; mahkemelerin işine karışabilir mi; hüküm kurabilir mi? Anayasaya baksınlar, kanunlara baksınlar. Bunlar Türkiye’nin devlet geleneğini mahvettiler. Bu vahim bir tablo. Mahkemelerin bağımsız karar vermelerini destekliyoruz. Bu baskılara göğüs gerecek bir mahkeme talep ediyoruz. Türk milletinin talebi hükümete boyun eğmeyen Türk yargısını yaşatmaktır. Başbakanın bu konuşması son derece yersiz ve başbakanlık makamına, oturduğu koltuğa yakışmayan bir konuşmadır. Bugün Türkiye bir vatan savaşı veriyor. Bu vatan savaşı koşullarında TSK’yı incitecek, çok önemli komutanları hedef alan kararlar bu vatan savaşaının amaçlarına aykırıdır ve TSK üzerinde de olumsuz etkilerde bulunur. O bakımdan başbakanının veya AKP sözcülerinin kendilerine dikkat etmeleri gerekiyor.