Ekonomiyi yine ‘başarıyla’ resesyona soktular!
Artık anladık ki, Türkiye’de kimse sebep olduklarından dolayı ne rezil olur, ne de mahçup!
Ekonomimiz üst üste 3 çeyrek yıldan beri küçülüyor, insanlarımız fakirleşiyor. Ama orta yerde bu çöküşün ve krizin sorumluluğunu üstlenecek, kamuoyundan özür dileyecek, mahçup olacak, utanacak, sıkılacak hiçbir kişi ve/veya makam sahibi gözükmüyor ne hikmetse. Gerçekten de ekonomide son yılların en ağır ve en derin kriz tablosuyla karşı karşıyayız ne yazık ki.
Çift haneli işsizlik, enflasyon ve faiz oranlarının yanı sıra yıllık ortalama yüzde 1.2 olan nüfus artışını dahi karşılayamayan büyüme -pardon- küçülme oranlarıyla yüz yüzeyiz aylardan beri.
Gelişmiş demokrasilerde, ülke ekonomisini çöküşe sürükleyen politikaların sorumluları ya istifa ederler, ya da görevlerinden alınırlar. Türkiye’de ise bu ağır ekonomik çöküş tablosunun müsebbipleri hiç sıkılmadan, en ufak bir özeleştiri yapmadan, hiçbir şey olmamış gibi konuşmaya, ucuz algı operasyonları yapmaya ve gelecek aylarda ve de yıllarda nurlu ufuklar vaadeden nutuklar atmaya aynen devam ediyorlar.
Milleti şubat soğuğunda, 1 TL daha ucuza alabilmeleri için, patates-soğan kuyruklarına soktular ve buna da "varlık kuyruğu" diyebildiler. Aynı kafa şimdi de ekonomik küçülmenin ve fakirleşmenin artış hızında azalma var diye düğün bayram yapacak neredeyse.
Çok kanallı ve tek sesli, iktidar borazanı medya da, bunu hiç utanmadan sanki bir başarı göstergesiymiş gibi sunmaya çalışıyor kamuoyuna.
***
Bu gidiş, gidiş değil. Batık yandaş firma ve müteahhitlerin ağır borç yükünü Kamusal Sermayeli Bankalara yeniden yapılandırma adı altında yıkmaya çalışırsanız, eş-dost-akraba kayırmacılığına, ağır ihale yolsuzluklarına ses çıkarmazsanız, ülkenin kurucu Ata’sına yakışıksız ve saygısız davranırsanız, Cumhuriyet’in kurucu değerlerini içinize sindiremezseniz, kuvvetler ayrılığını fiilen yok ederseniz ne yatırım iklimi düzelir ne de ekonomi.
Çünkü sorun artık sadece ekonomik tedbirlerle de düzeltilemeyecek bir noktaya geldi.
Öte yandan, ekonomide yangını çıkartanlara itfaiyeci rolü veremezsiniz. Meclis’teki muhalefet partileri de akıllarına başlarına almalı, "...ekonomik kriz daha da derinleşsin de bize gün doğsun..." şeklinde algılanan söylemlerini acilen düzeltmelidir. Böyle bir fırsatçılık (oportunizm) halka karşı ağır bir ekonomik suç anlamına gelir.
Böyle giderse, korkumuz odur ki, ister istemez kambiyo kontrolüne başvurmak zorunda kalınabilir yakın gelecekte.
İşte Arjantin örneği. Arjantin, 2015’te başlattığı ve 2019’da terk ettiği kambiyo kontrollerine yeniden başvurmak zorunda kaldı. Üstelik IMF ile yakın geçmişte milyarlarca dolarlık Stand-by anlaşması imzalamasına rağmen. Türkiye’nin bu yola başvurmak zorunda kalmamasını temenni ederiz. Bunun yolu ise, öncelikle, ülkemizden Malezya’ya, Katar’a ve off-shore finans merkezlerine kaçırıldığı iddia olunan milyarlarca dolarlık yolsuzluk paralarının peşine düşülerek, hesabının sorulmasından geçer.