FETÖ’yü bitirme siyaseti üzerine mektuplar
Aydınlık’ta 7 Ağustos 2018 günü yayımlanan “FETÖ’nün Bitirilmesi İçin Yeni Siyaset” başlıklı yazımız geniş çevrelerde yankılandı.
Çok sayıda mektup arasında, Yeni Siyaset önerisine şiddetle karşı çıkan iki mektup var, ikisi de “depo hesap” imzasıyla yollanmış. Bu imzayla yollanan ikinci mektuba, çok sayıda insanı kanıtsız suçladığı için yer veremiyoruz. Doğrudan bizi eleştiren ilk mektubunu yayınlıyoruz.
Yeni siyaseti olumlu karşılayan çok sayıda mektup ise, hayatın içinden yazılmış. İçlerinde dikkat çekici bir örneği bu köşede bulacaksınız. İsmini, kimlik bilgilerini ve bulunduğu kenti açıkça belirtiyor. Mektubun ismiyle yayınlanabileceğini de vurguluyor. Ancak biz Mehmet Aydın adıyla yayımlıyoruz.
DEPO HESAP: ‘SEN BU İŞİ BİLMİYORSUN’
Bir kez daha kani olduk ki, sen bu işi bilmiyorsun.
Eğer bu işten anlasaydın, salt seni kafalamak için gönderilmiş psikolojik savaş mahsulü bir fetöcü mektubunu, sırf kendine yontabilmek maksadıyla köşende yayınlamazdın...
Eğer insan yetersiz ise, yetersizliğinin farkında olmalı veya farkına varmalı; ki Türk milletine ve devlete daha fazla zarar vermemeli, fetöcülerin dandik mektuplarını kalkıp da gazetede yayınlamamalı, fetöcülere katkı vermemeli...
Bak ben sana işin aslını anlatayım: Gerçekten pişman olan fetöcü, hayatının mahvolduğunu düşünen fetöcü böyle sağa sola mektup yazmaz, eğer suça karışmışsa gider itirafçı olur, karışmamışsa da fetöcülerden uzak durur... O mektuptaki anlatılar tamamen birer kurgudur ve tek bir amaca matuftur; ikinci-üçüncü kuşak fetöcülerin üzerindeki “leke”lerin, “mimlenme”nin kaldırılmasını ya da hafifiletilmesini sağlamak... o mektubu yazan fetöcünün kullandığı “leke” kelimesi dahi amacın ne olduğunu açıkça anlatıyor, tabii sen anlayamıyorsun...
Bu fetöcü çocuk, fetö içine doğduğu ve yaşadığı o hayatın önemli bir kısmını sana yansıtmıyor; örneğin hayatındaki tüm güçlüklerin fetö tarafından bertaraf edildiğini, hayatının önemli ölçüde kolaylaştığını, hatta üniversite sınav sorularının dahi kendisine verilip hukuk fakültesini kazanmasının sağlanmış olduğunu gizliyor; eh senin de aklına bunları sorgulamak gelmiyor...
O fetöcü çocuğun derdi, üzerindeki fetöcü “leke”sinin bir şekilde temizlenip, hayatına yine kripto-fetöcü olarak devam edebilmek, atatürk matatürk vatan partisi şu bu ve diğer hepsi hikaye, ve salt seni kafalamak ve manipüle etmek için başvurulmuş...
Belli ki başarmışlar; romantik duygulara garkolup fetöcüleri şipşak kazanabileceğin hayaline kapılmışsın... Tayyip’inkileri de fersah fersah geçen büyük bir alıklık değil mi sence bu???
Sen bu işi bilmiyorsun; ya öğren ya da Türk milletine ve devlete daha fazla zarar verme... git işinin ehli/uzmanı bir psikiyatristten-psikologdan fetöcü tahlili iste; bilimden-fenden yararlan yani...
MEHMET AYDIN: VATAN PARTİSİ’NE GÖNÜL VERDİM
İyi günler dilerim Doğu bey. Bu sabah köşe yazınızı okuyunca o sözleri söyleyen arkadaşta kendimi gördüm. FETÖ’nün öğrenci evlerinde kalıyordum ve şikayet üzerine gelen polislerce tutuklandım. FETÖ’den sekiz ay tutuklu olarak cezaevinde kaldım.
Çıktıktan sonra hep yerden yere vurdukları Perinçek’i ve arkadaşlarını araştırayım dedim. Daha önce sürekli adınızı duyuyordum ama sevgiyle değil nefretle bahsediliyordu adınızdan. İşe twitterdan başladım. Sora sora tartışa tartışa okuya okuya partinize/partime gönül verdim. Hatta artık ilk günden beri izlenen yolu savunabiliyor, karşıt görüşlüleri susturabiliyorum. O derece özümsedim. Ama bu arada sosyal çevremde Perinçek’in çizgisine geldim diyemiyordum. Bunu aşma adına Vatan Partisiyle tanıştım ve olan olayları ilkin İl Başkanımıza ve Vatan Partisi yöneticilerimize anlattım. Normal karşılamalarına şaşırdım. Çünkü biliyordum ki birbirinin amansız düşmanı idi dönüşüm yaşadığım iki yol. Biri liberal din tüccarlarından oluşup Amerikan istihbaratına çalışan Fettuşilerin yolu; diğeri Atatürk’ün yarım kalmış devrimini tamamlamaya azmetmiş, Altı Oku savunan, tam bağımsız Türkiye için mücadele edenlerin yolu. Bize öğretilen şey, Kumpas Davalarında tutuklananların varlıklarını kötülüğe adadıkları ve canavar gibi (affınıza sığınarak söylüyorum) olduklarıydı. Oysa samimi, mütevazi, açık sözlü insanlarla karşılaşıyordum.