10 senede 5. ligden Şampiyonlar Ligi yarı finaline kadar gelerek eşi görülmemiş şekilde yükselen RB Leipzig, neden tüm dünyanın en nefret edilen kulüplerinden biri? İşte karşınızda futbola yönelik en büyük tehditlerden biri olarak görülen RB Leipzig'in tartışmalı geçmişi.
Doğu Almanya’nın birleşme sonrası yağmalandığını iddia eden bir kişinin abarttığı söylenemezdi. Futbol için de benzeri geçerliydi. Magdeburg, Energie Cottbus, Dinamo Berlin ve Chemie Leipzig gibi Avrupa’da kupa bile kazanmayı devler efsaneler bir gecede 3. lige düşürüldü.
Doğu Almanya’nın devlet işletmelerinin berbat özelleştirme politikası sonrası zarar edip kapanması, bölgede derin ekonomik krizde neden oldu ve milyonlarca kişi batıya göç ederken Stahl Riesa, Vorwarst Berlin, Stahl Brandenburg ve Stahl Eissenhüttensdat gibi kulüpler iflas etti.
Doğu Almanya'daki Leipzig kenti için de benzer durumlar geçerliydi. Bir dönemin Avrupa finalisti ve devlet demiryollarının takımı Lokomotif Leipzig, Doğu Almanya’nın en güçlüsü olduğu dönemleri mazide bırakarak birleşme sonrası 6. lige kadar gerileyerek 2004’te kapandı.
Doğu Alman devlet kimya endüstrisinin takımı ve eski Doğu Alman şampiyonu Chemie Leipzig ise birleşme sonrası Sachsen Leipzig adını alarak benzer bir kadere doğru yol aldı. Kulüp, kalan Doğu Alman devleri gibi iflasın eşiğindeyken onları kurtaracak bir teklif aldı.
2006’da dünya devi enerji içeceği şirketi Red Bull, kulübü satın alarak uzun vadeli bir plan sonunda Bundesliga’nın en önemli takımlarından biri yapmak istiyordu. Bu, 2001’de iflas etmesine rağmen hayatta kalan ve 4. ligde yer alan Sachsen için hayata dönüş olabilirdi.
Red Bull, daha önce Avusturya’nın efsane kulübü Austria Salzburg’u satın alıp protestolara rağmen ismini Red Bull Salzburg yapmış, efsaneyi öldürerek büyük tepki çekmesine rağmen sportif bir başarı yakalamıştı. Bunun yanında ABD’de New York Red Bulls adlı bir kulüp yaratmıştı.
Sachsen Leipzig yöneticileri bu kararı sevinçle karşıladı. Ancak taraftarlar, bir küresel tekelin kulüplerini satın alıp öldürmesine izin vermeyecekti. İlk etapta 50 milyon euroluk yatırım sonucunda kulüp ismi, arması ve renkleri değişecekti. Taraftar kulüpten atılacaktı.
Taraftarlar, aylarca süren şiddetli protestolarla etkili bir direniş sağladı. Red Bull, şiddetli protestolar sonunda projeyi iptal etme kararı aldı. Bunun yerine, Hamburg kulübü St. Pauli’ye yönelen Red Bull burada da şiddetli protestolar görünce gözünü diğer kulüplere dikti.
Alman efsanelerinden 1860 Münih üzerine inşa edilecek Red Bull projesi, kulüp yönetiminin onay vermemesi sonucu; Fortuna Düsserdorf için planlanan bir başka Red Bull projesi ise taraftar protestosu sonucunda yattı. Red Bull, büyük camiaları alamıyordu, küçük kulüplere yönelecekti
Bunun yanında Red Bull; Alman futbol federasyonunun lisans denetimlerinden kaçabilmek için en yüksek 5. ligde oynayan bir takım üzerinden projesini tam anlamıyla kurabilirdi. O nedenle bir açıklık kovalayarak Leipzig’e geri döndü.
Red Bull, Leipzig’in hemen güneyinde yer alan küçük Markranstadt kasabasının bir takımı üzerinden projeyi yeniden inşa etme kararı aldı. Turbine Markranstadt, uzun yıllar Doğu Alman devletinin enerji ve araba endüstrisine bağlı bir takım olarak alt liglerde varlığını sürdürmüştü.
Doğu Alman futbolu için kayda değer güce kavuşamamış bu 5. lig kulübünün taraftarların çoğunluğu projeye onay verdi. Turbine, lisans haklarını Red Bull’a satıp "ölecek", yeni kulüp ulaşım imkanları gelişmiş olan ve 50 bin kapasiteli bir stadyuma sahip Leipzig kentine taşınacaktı.
19 Mayıs 2009’da kulüp, Alman futbol federasyonunun özel şirket ismiyle kulüp kurmasını yasak etmesine rağmen RasenBallsport (Çim topu sporları) Leipzig adıyla kuruldu, logo direkt şirketten kopyalandı. Bu, hamleyle Red Bull, federasyonun reklamcılık engelini aştı.
İlk sezonuna Markranstadt’ın 5 bin kapasiteli stadyumunda çıkan RB Leipzig, bunun yanında Leipzig’in 47 bin kapasiteli Zentralstadion stadyumunun da isim haklarını alarak ileriki dönemde buraya yerleşmek için çalışmalarına başladı.
RB Leipzig, ilk sezonunda kuzey bölgesel ligi olarak bilinen 4. lige yükselirken kulübün; RB Salzburg’un yerine şirketin ana proje takımı olarak öne çıkarılacağının açıklanmasının ardından RB Leipzig bir dizi önemli yapılanma hamlesi yaptı
RB Leipzig, 47 bin kapasiteli Zentralstadion’a yerleşti ve bu stadyumun adını Red Bull Arena olarak değiştirdi. Leipzig’in yeni stadyumundaki ilk maçı, Schalke 04’e karşı 20 bin seyirci önünde oynanan bir dostluk müsabakasıydı.
Bunun yanında kulübün idari ve teknik kadrosunda önemli değişiklikler yapılmıştı. Yine de beklenen başarı gelmedi, sadece 4 bin seyirci ortalamasıyla sezonu lig yükselemeden tamamlayan RB Leipzig; sonraki 2 sezonda da aynı kadere mahkum olunca kolları sıvadı.
Kulüpte sportif direktörlük görevine, Alman futbolunun en büyük futbol adamlarından biri olan Ralf Ragnick getirildi. Ragnick, birkaç sene önce 9. ligden gelen köy takımı Hoffenheim’ı Bundesliga’nın kilit ekiplerinden biri yapmıştı. Proje kulüpler için biçilmiş kaftandı.
Ragnick etkisi daha ilk sezondan kendisini gösterdi. RB Leipzig playoff finalinde Sportfreunde Lotte’yi yenerek 3. lige yükselirken Bundesliga kadrosunu yavaş yavaş inşa etmeye başlamıştı. Gelen ilk isimler Yusuf Poulsen ve Joshua Kimmich idi.
Kulübün sonraki sezon Bundesliga 2 biletini almasıyla takıma Luka Klostermann, Marcel Sabitzer ve Emil Forsberg gibileri de katıldı. RB Leipzig, 2014-15 kış transfer döneminde geri kalan tüm Bundesliga 2 ekiplerinin toplamından daha büyük harcama yaptı.
Tüm bu pahalı transferlere rağmen ilk sezonunda Bundesliga’ya çıkamayan RB Leipzig’in amacına ulaşması sonraki sezon, Ralf Ragnick’in teknik direktörlük için kenara inmesiyle gerçekleşti. O sezon Willi Orban, Davie Selke ve Marcel Halstenberg gibileri de takıma katıldı.
Sonuç olarak 2009’da kurulan RB Leipzig, 7 sene içinde 5. ligden Bundesliga’ya yükselerek temel amacını gerçekleştirmişti. Ancak pek çok taraftar, yasaları esneten ve tarihi kulüpleri öldüren bu çokuluslu şirket yapısının Bundesliga’ya alınmasını istemiyordu.
90 yıllık Avusturya devi Austria Salzburg kulübünün arması, renkleri, ismi ve tüm benliği silinmiş; efsane bir kulübün öldürülüp yerine sıfırdan yeni bir şirket kulübü inşa edilmesini Red Bull yöneticileri "ilham verici" olarak nitelemişti. RB Leipzig ile nefret daha da arttı.
Federasyon denetimlerinden kaçabilmek için 5. ligde kurulan kulüp, şimdi Bundesliga’nın taraftara büyük bir söz hakkı veren meşhur 50+1 kuralını kulübün tüm üyelerinin sadece 9 kişilik şirket üst düzey yöneticilerinden oluştuğu kapalı bir sistem kurarak aşmıştı.
Sistem o kadar kapalıydı ki üyeliği elde etmek için aylık binlerce euro ödemek gerekiyordu ve buna rağmen şirket yöneticilerinin dışarıdan üye olanları atma yetkisi vardı. Yani kulübe üye olmak imkansızdı, taraftarın sözü yoktu. Sadece Red Bull çıkarları söz konusuydu.
Öyle ki, bilet fiyatları konusunda itiraz eden taraftarların çağrılarının dikkate alınmaması bir yana sırf bu taleplerinden ötürü ceza alanlar bile oldu. Red Bull; ticari çıkarlarını zedelediği için meşale yakan ve pankart açan bazı taraftarlarına bile giriş yasağı koydu.
50+1 sisteminin amacı, özel işletmelerin kulüplerin içinde taraftardan daha büyük bir hakimiyet kurmasını engelleyerek futbolu halkın oyunu olarak tasarlamaya devam etmekti. Ancak RB Leipzig, yasal açıklıktan faydalanarak bunu aşmıştı. Küresel bir tekelin kulübüydü sadece.
RB Leipzig’in topladığı nefret, Bundesliga’ya yükselmeden önce bile çok netti. Doğu Alman futbol devi Dinamo Dresden taraftarları, "Geleneği satın alamazsınız." yazılı bir pankartla maça gelip sahaya bir kesik öküz kellesi fırlattığında Alman futbolu buz kesmişti.
Elbette bu protestolar kulüp teknik direktör Julian Nagelsmann önderliğinde Bundeliga’da yükseldiğinde, hatta Şampiyonlar Ligi yarı finaline çıktığında daha da arttı. Küresel tekelci bir şirket, kuralları esneterek kurduğu köksüz şirket kulübüyle Avrupa futbolunu domine ediyordu.
Bugün dahi RB Leipzig’e yönelik protestolar tam gaz devam ediyor, Alman tribünlerinde RB Leipzig karşıtı pankartlar görmek sıradan bir olay haline geldi. RB Leipzig’in altyapıdan oyuncu yetiştirmek yerine diğer altyapıları adeta sömürmesi bu nefreti katladı.
vrupa’da rekabet halinde olması gereken Red Bull kulüpleri, birlikte yükselerek spor etiğini çiğnedi. Tekelci kapitalist refleksi gösterdi ve serbest piyasa ile rekabet gibi piyasa kurallarını bile ters yüz etti. Buna en sert tepki Celtic taraftarından şu pankartla geldi:
Red Bull işletmelerinin yükselişinin futbolun kanayan yarası olduğu apaçıktır. Spor etiğine, halkın oyununa ve sportif kültürel birikime karşı kurulan bu oluşumun neden protesto edildiğinin cevabı işte böyle yer almıştır.