Dönemin Milliyet gazetesi, F-16 savaş uçaklarını yapan Amerikan General-Dynamics silâh tekellerinin Türkiye’de “forslu kişilere” 23 milyon dolar rüşvet dağıttığını ortaya çıkarmıştı.
General-Dynamics’in Türkiye’deki Bağfaş, İşkur, Gama, Kalebodur gibi şirketlerle bağını tek tek sergiledi. Peki, General-Dynamics’le ilişkili bu bir dizi şirketin hepsinde karısı aracılığıyla pay sahibi olan “forslu kişi” kimdi?
Bu kişi, 12 Eylül cuntanın Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya’dır.
Şahinkaya’nın vurguncu kapitalistlerle ilişkisi, Bandırma’da Hava Taktik Üs Komutanı olarak görev yaptığı yıllara rastlar.
1968-1972 yılları arasında tümgeneral olan Şahinkaya, yöredeki işadamlarıyla ilişki kurar. Bunlar, Çanakkale Seramiğin başı İbrahim Bodur ve adı Bağfaş olan Bandırma Gübre Fabrikası’nın kurucusu Recep Gençer’dir. Kalebodur seramikleriyle tanınan Çanakkale Seramik ile Bağfaş, birbirleriyle sıkı ilişki içinde olan iki firmadır. Bandırma-Erdek yolu üzerindeki Bağfaş tesislerinde Fosfat’tan yapay gübre üretilir. Bağfaş patronu Recep Gençer, aynı yerde kükürtü işleyip sülfürik asit yapacak İşkur adlı bir yeni fabrika kurar. İnşaatın kazı ve tesviye işlerini Şahinkaya askeri birliklere yaptırır.
Şahinkaya, İbrahim Bodur ile Recep Gençer’e “o yıl emekli olmasının ihtimal dâhilinde bulunduğunu” söyler ve “istikbalinin teminat altına alınması için bu iş adamlarından yardım” rica eder. Hava tümgeneralinin bu ricası adı geçen parababalarının tarafından kabul edilir ve generalin eşi Sema Şahinkaya İşkur’a hissedar yapılır. Böylece Şahinkaya eşi vasıtasıyla İşkur’un 16 kurucu ortağından biri durumuna gelir. (Gerçek gazetesi, Ocak 1984)
Şahinkaya ailesinin iş dünyasıyla ilişkileri yalnız bu kadarla kalmaz. Çanakkale Seramiğin patronu İbrahim Bodur da, Sema Şahinkaya’yı Kalebodur’a ortak eder. Bundan sonra Şahinkaya’nın bir kapitalist olarak yükselişiyle ordudaki yükselişi atbaşı gider. Hava Kuvvetleri Komutanı olduktan sonra, ordudaki inşaatlarda Kalebodur Seramik yaygın olarak kullanılmaya başlar.
“Ofset”in cilasını kazıyınca: Stratejik madenler pazarlandı
Bu arada 4 milyar 200 milyon tutarında 160 savaş uçağı için cuntayla Pentagon ve Amerikan silâh tekelleri arasında görüşmeler başlar. Bu görüşmeleri Türk tarafı adına yürütüp yönlendiren Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya’dır. Sonunda General-Dynamics’in yaptığı F-16 uçaklarında karar kılınır. Proje, Türkiye kamuoyuna “ulusal savunma sanayinin temeli” diye tanıtılır. Uçakların motoru Eskişehir’de, montajı ise Mürted’de yapılacak, uçak bedellerinin üçte bire yakın bölümü “ofset” anlaşmasının içinde yer alacaktır. İngilizce “Ofset” sözcüğü giderme, karşılama anlamına geliyor. Yani uçakların bedellerinin 1 milyar 270 milyon dolarlık bölümü, General-Dynamics’in stratejik madenlerimizi, tarım ürünlerimizi pazarlamasıyla karşılanacak.
Amerikan silâh tekellerinin ürünlerini alıp pazarlayacağı şirketlerin çoğu, Şahinkaya’nın eşiı aracılığıyla ortak olduğu şirketler…
Ve aynı şirketlere General-Dynamics’in de ortak edildiğini görüyorsunuz. Örneğin, GeneralDynamics, Federal Alman kimya ve ilâç firması Hochst’ü denetimi altında tutmaktadır. Hochst firması, F-16’ların offset ödemesi için bir paravan şirket kurmuş ve 1981’den beri yürüttüğü temaslar sonucu İşkur’dan yüzde 35 hisse almıştır. Şahinkaya’nın karısı ise, İşkur’un 16 kurucu ortağından biridir.
İşkur, 18 Kasım 1983 günü 3 milyar 434 milyon lira borçlu olduğu Denizcilik Bankası’na 5 milyar 300 milyon liraya satılmıştır. Ancak kısa bir süre sonra aynı tesisler, borçlarından arındırılıp yeniden Recep Gençer’in sahip olduğu Bağfaş’a devredilmiştir. Böylece Denizcilik Bankası’nın kaynakları Bağfaş’a peşkeş çekilmiş, bu konudaki soruşturma örtbas edilmiştir.
Öte yandan General-Dynamics, kendine bağlı Phelps Dodge firması aracılığıyla Rize Çayeli’ndeki bakır, çinko ve kükürt tesislerine yüzde 49 hisseyle ortak edilmiştir. Gama şirketi ise aynı tesislerde yüzde 6 hisseye sahiptir. Gama’nın yüzde 2 hissesi ise Şahinkaya’lara aittir. Bu işletmenin başlangıç kapasitesinde cari fiyatlarla Şahinkaya’nın kârı şimdilik yılda 200 milyon liradır. Çayeli nere, Bandırma nere diyeceksiniz. Burada dikkat çeken bir nokta, Bandırma’da İşkur’un işlediği kükürtün, Çayeli tesislerinden gelmesidir. Şahinkaya her iki tesisin de ortağıdır. Bunlara ek olarak General-Dynamics’in, kendine bağlı Wohle Metalgeseliscaft firması aracılığıyla Kalebodur’a yatırım yapması, Kalebodur seramiklerini ihracı öngörülmüştür.
12 Eylül Generali, montaj sanayi ile övünüyor,
küresel tekelleşmeyi teşvik ediyor
28 Ekim 1984 günü F-16 montaj tesislerinin Mürted’deki temel atma töreninde Konsey üyesi Şahinkaya, “bu uçakların yapımıyla özel sektörümüz ve milletlerarası ekonomi canlanacaktır” diyordu. Şimdi bütün bunları gördükten sonra neyin, kimlerin canlanıp palazlanacağı daha açık ortaya çıkmıyor mu?
TSK, ABD'ye bağımlı hale getiriliyor
Evren ise, 22 Mayıs günü Ege Üniversitesi’nde, 25 Haziran 1985 günü de Eskişehir’de F-16 motor fabrikasının temel atma törenlerinde, F-16 projesine karşı çıkanları, komutanlara “iftira etmekle” suçladı. Evren, “bu tesislerle artık başkalarına muhtaç olmayacağız, yabancıların teknolojik baskısından kurtulacağız, kendi harp sanayimizi kendimiz geliştireceğiz” dedi.
Bu projeyle ülkemizin yabancıların, daha doğru bir deyişle Amerikan emperyalizminin teknolojik baskısından kurtulacağı kaba bir aldatmacadır. Tam tersine, F-16 projesiyle Amerikan emperyalizmine politik, askeri, ekonomik, teknolojik bağımlılık daha da artıyor.
Pentagon ve Amerikan silâh tüccarları, bu projeyle oltanın ucuna yem takıyorlar. Eskişehir’de uçağın bir parçasının üretimine Amerikan General Electric firması başlayacak. Gerek finansman, gerekse uçağın öteki parçaları için en az on yıl Amerika’nın eline bakılacak. Eskişehir’de motor yapımı için, Mürted’de montaj için geniş kaynaklar ayrılacak. Ve projenin uygulamasına bir kez başlandı mı, artık karşı taraf ne kadar yeni koşul dayatırsa ister istemez kabul etmek zorunda kalacaksın. Tanınmış iktisatçılarımızdan Aslan Başer Kafaoğlu, 1982 yılında yayınlanan dünya silâh ticaretiyle ilgili kitabında şöyle diyor:
“Bir ülkeye silâhın parçalarını satmak, silâhın tamamını satmaktan kârlı olabilir. Politik ve askeri yönden ise, bağımlılık ilişkisi ortadan kalkmaz, aksine artar. Northrop firması yetkililerine göre, bir silâhın bütün teknolojisine uyma, ortalama 6 ile 10 yıl gerektirir. Bu kadar sürede ise, teknoloji değişeceği için, en basit silâhta bile bağımlılık sürer, gider.”
Dahası, bu tür “ortak yapım”lara giren ülkelerin ekonomik yaşamları askeri raylara oturmakta, militarizm daha da tırmanmakta, söz konusu ülkeler Amerikan askeri-ekonomik potansiyelinin dış uzantıları durumuna gelmektedir. Bu tür bir “ortak proje”yle ülkemiz Amerikan askersel-sanayi komplekslerine doğrudan bağlanacaktır. Bu aynı zamanda ABD’nin ülkemizi bölgesel gerici pakt ve bloklara itmesine de zemin hazırlayacaktır. Ekonomik açıdan ise, “offset” denilen karşılık anlaşmayla ülkemizin kobalt, bor, krom, alüminyum, çinko, bakır gibi stratejik madenleri ve tarım ürünlerini doğrudan ABD’nin denetim ve talanına açılmış olacaktır. Ayrıca projenin uygulaması sırasında bir anlaşmazlık durumunda ise, hakem diye yine ABD’nin başını çektiği emperyalist merkezlere başvurmaktan başka seçenek tanınmamaktadır
Kısacası, neresinden bakılırsa bakılsın, bu anlaşmayla ulusal egemenlik yalnız bugün için değil, gelecek en az on yıl için de ABD emperyalizminin ipoteği altına sokulmaktadır.
Türk vatanı ve silahlı kuvvetler ABD ipoteği altına sokuldu.
Bu da korku imparatorluğu içinde sinmiş vatandaşlara “ulusal savunma sanayimizi kuruyoruz” şeklinde dayatıldı.
F-16 yağmasının içyüzünün açığa çıkmasıyla rüşvet olayının perde arkasında cunta üyesi Tahsin Şahinkaya ve cuntacı generaller bulunuyor.