Çanakkale Savaşı, 1.Dünya Savaşı'nda 1915-1916 yıllarında Gelibolu Yarımadası'nda Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında geçen ve Türk milletinin zaferiyle sonuçlanan bir savaştır.
Savaşı kısa sürede bitirmek isteyen İngiltere ve müttefikleri, Osmanlı Devleti'ni savaş dışı bırakmak istediler. Bunun için de Boğazların ve İstanbul'un kontrolünü sağlamayı hedeflediler.
Ancak işler hesaplandığı gibi gitmemektedir. I.Dünya Savaşı'na kadar neredeyse aralıksız savaşan Osmanlı Devleti Çanakkale'de eşi benzeri görülmemiş bir direniş sergiler.
Türk ordusunun 250 Bin kayıp verdiği savaşta, ismi ve memleketi bilinen şehit sayısı 51.383 kişidir ve bu şehit askerlerin 8.247'si Marmara Bölgesi'nden Çanakkale'ye gelerek savaşmıştır.
Birleşik Krallık Savaş Konseyi sekreteri Albay Hankey Winston Churchill'in de desteğiyle, 1914 yılı Eylül ayında Çanakkale Boğazı'nın donanmayla geçilerek İstanbul'un işgalini öngören bir planı savaş konseyine sunmuştur.[
1915 Şubat'ında İngiltere ve Fransa'nın saldırılarıyla Çanakkale Savaşı fiilen başlamış oldu.
18 Mart 1915 günü "en kesif ordular" Boğaz'a yüklendi ancak Birleşik Donanma ağır kayıplara uğradı ve deniz harekâtından vazgeçmek zorunda kalındı.
İngiltere ve Fransa deniz harekâtıyla Çanakkale'nin aşılamayacağını anlayınca kara harekatı başlatmaya karar verdi.
İngiltere ve Fransa dünyanın dört bir yanındaki sömürgelerinden getirdiği birliklerle 25 Nisan 1915 şafağında Gelibolu Yarımadası'nın güneyinde beş noktada karaya çıkmıştır.
Britanya ve Fransa çıkarma kuvvetleri her ne kadar Seddülbahir ve Arıburnu sahillerinde tutunmaya çalışsa da Türk ordusunun direnci işgal kuvvetlerinin Gelibolu’da kalmalarına izin vermedi.
İşgal Kuvvetleri, bu başarısızlığın ardından bu sefer Arıburnu’ndan çıkarma yapmayı denedi. Ancak burada da onları o zaman Kurmay Albay olan Mustafa Kemal’in ihtiyat tümeni işgalcileri sahilde tutmayı başarmıştır.
Çanakkale’de her zaman cephe hattında olan Mustafa Kemal Atatürk bu taarruz esnasında o meşhur sözünü söylemiştir:
Ben size taarruz emretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimizi başka kuvvetler ve başka komutanlar alabilir.
Çanakkale Savaşı'nda, 1 metrekareye 6 bin mermi düştüğü hesaplanmıştır. Bu dünya savaşları tarihinin en yüksek oranıdır. İki merminin havada çarpışma olasılığı 600 milyonda bir iken, Çanakkale'de bu şekilde çarpışmış onlarca mermi bulunmuştur.
İşgalci güçlerin yanında getirdikleri kalabalık sayıda, Müslüman Asyalı ve Afrikalı askerlerde vardı. Birçok düşman askerinin cesedinde Kuran'a rastlanmıştır.
Nusret 'in döşediği mayınlar 18 Mart 1915'te Çanakkale harekâtının kaderini değiştirmiş, ona "dünyanın en ünlü mayın gemisi" unvanını kazandırmıştı. Nusret 'in mayınları 639 kişilik mürettebatıyla Bouvet, onun ardından HMS Irresistible ve HMS Ocean zırhlılarını sulara gömmüştü. İngiliz Generali Oglander'in "Çanakkale-Gelibolu Askerî Harekâtı" (Military Operations Gallipoli, Official History of the Great War) adlı eserinin 1. cildinden: "Pek uygun başlamış olan gün bu meçhul mayın hattının olağanüstü ve ortalığı kırıp geçiren başarısı yüzünden, tam bir başarısızlıkla sona erdi. Bu yirmi mayının seferin talihi üzerindeki etkisi ölçülemez."
Çanakkale Boğazı'nı geçmek için 18 Mart 1915'te İtilaf Devletlerinin başlattığı saldırı sırasında işgal güçlerinin gemilerinden yapılan atışlarla tabyadaki topların büyük bölümü kullanılamaz hale geldi. Bu sırada sadece, Seyit Ali'nin görevli olduğu Rumeli Mecidiye Tabyası'ndaki top sağlam kaldı.
Mermiyi topa kaldıran vinç sisteminin bozulması üzerine Seyit Ali, silah arkadaşı Niğdeli Ali'nin de yardımıyla devasa top mermisini sırtlayarak kundağa yerleştirdi ve top ateşlendi. Atılan mermi, dönemin en donanımlı gemilerinden "Ocean" zırhlısını yan yatırdı. "Ocean", daha sonra Nusret Mayın Gemisi'nin döktüğü mayınlardan birine çarparak alabora oldu ve battı.
Çanakkale Savaşları'nın ardından köyüne dönen Seyit Ali, ormancılık ve kömürcülükle uğraştı, Hacı Osman Ağa'ya ait zeytinyağı fabrikasında çalıştı. "Çabuk" soyadını alan 5 çocuk babası Seyit Onbaşı, yakalandığı zatürre hastalığı nedeniyle 1 Aralık 1939'da 50 yaşında hayatını kaybetti.
Mustafa Kemal Atatürk, o 1934 yılı 18 Mart’ında o zaman İngiliz sömürgesi olan Avustralya ve Yeni Zelanda’dan gelen Anzak askerleri için şu ifadeleri kullanır “Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yanyana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlâtlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlâtlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim evlâtlarımız olmuşlardır.”