16 MAYIS'TA “BANDIRMA VAPURU” İLE YOLA ÇIKTI
Önce Mondros Mütarekesi imzalandı, savaşta geçit verilmeyen düşman gemileri Çanakkale Boğazı'ndan geçerek İstanbul'a demirledi.
Daha sonra da İzmir işgal edildi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ise 16 Mayıs'ta, “Bandırma Vapuru” ile yola çıktı.
BİLİNEN ADIYLA BANDIRMA GEMİSİ
Fırtınalı bir pazartesi günü Samsun sahiline demir atan, bilinen adıyla Bandırma Gemisi'ndeki Mustafa Kemal ve arkadaşlarını, ilk olarak Havuzlu İsmail'in kullandığı sandalla Kurmay Binbaşı Mahmut Ekrem Bey karşıladı.
Mustafa Kemal ve arkadaşları, Samsun'a ilk adımlarını Reji İskelesi'nden attı.
Birinci Dünya Savaşı’nı yenik tamamlayan Osmanlı Devleti için Mondros Ateşkes Antlaşması yeni bir girdap başlatmıştı. Tarih 13 Kasım 1918... İtilaf Devletleri, başkent İstanbul’u işgal etti. Tarihin ilginç bir rastlantısı olarak aynı gün işgal altındaki İstanbul'a Türk ulusunun kaderini çizen isim de ayak bastı. Adana'daki Yıldırım Orduları Grup Komutanı Mustafa Kemal Paşa trenle İstanbul'a gelmişti. Haydarpaşa'dan Galata'ya hareket etmek için Fransız işgal kuvvetlerine ait Kartal istimbotuna bindi. Ancak o sırada İtilaf Devletleri'nin 55 parçalık büyük filosu, Boğaziçi'ni geçerek demir atıyordu. Mustafa Kemal Paşa, işgalci düşman savaş gemilerini görünce tepkisini tarihe geçen şu sözlerle dile getirdi:
“Geldikleri gibi giderler!”
SAMSUN ROTASI İSTANBUL'DA ÇİZİLDİ
Mustafa Kemal Paşa yaklaşık 6 ay İstanbul Şişli'de kiraladığı evde kaldı. Dönemin idealist subayları ve aydınları ile görüştü, İstiklal Harbi’nin stratejisini oluşturdu. Aklında Anadolu'ya gitmek vardı...
Karadeniz'den Orta Anadolu'ya açılan liman kapısı Samsun, işgal kuvvetleri için de büyük öneme sahipti. Devlet kurmak isteyen bazı eski Osmanlı vatandaşları silahlanarak, dış güçlerin de desteği ile eylemlere koyulmuşlardı. Planlardan biri, Samsun’dan Hopa’ya kadar olan Doğu Karadeniz’de bir Pontus Devleti kurmaktı. İngilizler de 9 Mart 1919'da, Samsun'a askeri birlik çıkarmıştı. Osmanlı hükümeti duruma müdahale edebilmek, kamu düzenini yeniden sağlayabilmek için bir arayış içerisine girdi. Bölgeye güvenilir bir kumandanın olağanüstü yetkilerle gönderilmesi gündeme geldi. Tuğgeneral Mustafa Kemal bu görev için en uygun isimdi. Anadolu’yu ayağa kaldırmak için gereken fırsat doğmuştu. Mustafa Kemal Paşa, 9'uncu Ordu Müfettişi olarak Samsun'a gidiyordu.
Samsun'a yolculuk 16 Mayıs Cuma günü başlayacaktı. Bahriye Nazırı Rauf Orbay yolculuk öncesinde aldığı istihbaratı Mustafa Kemal Paşa ile paylaştı. Buna göre vapurun hareketine izin verilmeyecek ya da vapur Karadeniz'de batırılacaktı. Mustafa Kemal Rauf Orbay'a şu sözlerle yanıt verdi:
"Gidersem tutuklayacaklar ya da batıracaklar, gitmezsem ne olacak? Yine tutuklayacaklar. Fakat yurt ve ulus ne olacak? Ben gideceğim."
Ve Bandırma Vapuru 9'uncu Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa ile 18 arkadaşıyla birlikte Galata rıhtımından yola çıktı. Önlerinde uzun, zor ama bir milletin bağımsızlığına giden yol vardı...
Tabib Yüzbaşı Behçet Adil Feyzioğlu yolculuğu yıllar sonra şu sözlerle anlatır: "Galata rıhtımında artık bekliyorduk, Mustafa Kemal Paşa geldi, arabasından indi. Arkasından Fethi Okyar geldi, onun arkasından Rauf Orbay geldi. Ayakta epeyce, bir yarım saat kadar konuştular. Mustafa Kemal Paşa bir motorlu sandala bindi. Epeyce uzakta rıhtımdan uzakta demirlemiş olan Bandırma Vapuru’na hareket etti. Arkasından biz de bir sandal ile vapura hareket ettik, vapura çıktık. Artık karayla irtibatımız kesilmişti. Vapurumuz hareket etti. Fakat bütün içimizde bir acı vardı, sızı vardı, o da üç gün önce haberini aldığımız İzmir'in Yunanlılar tarafından işgali idi. Biz bu acıyı kalbimizde taşıyorduk. Vapurumuz hareket etti."
TARİHİN AKIŞINI DEĞİŞTİREN VAPURDAKİ KAHRAMANLAR
Geminin en önemli yolcusu 9'uncu Ordu Müfettişi Tuğgeneral Mustafa Kemal Paşa’ydı… Yanındaki 18 silah arkadaşıyla beraber Türk ulusunun kurtuluş mücadelesi için ilk kıvılcımı çaktılar.
Atatürk’ten sonra en kıdemli subay, 3'üncü Kolordu Komutanı Kurmay Albay Refet Bey'di. İlerleyen yıllarda hem asker hem politikacı olarak görevler yaptı. Manastırlı Albay Kazım Bey Kurmay Başkanı’ydı, Müfettişlik Sağlık Başkanı ise Doktor Albay İbrahim Tali Bey’di. Kurmay Başkan Yardımcısı Mehmet Arif Bey, İstihbarat Müdürü Kurmay Binbaşı Hüsrev Bey de Bandırma Vapuru’ndaydı…
Bandırma Vapuru yolcuları arasında daha sonra ülke yönetiminde görev alacak isimler de vardı. Onlardan biri de Eski başbakanlardan Doktor Binbaşı Refik Bey’di… İlerleyen yıllarda milletvekilliği yapan Topçu Binbaşı Kemal Bey, Piyade Yüzbaşı Cevat Abbas, Yüzbaşı Ali Şevket, Yüzbaşı Mustafa Vasfi, Teğmen Muzaffer de gemideydi.
Gemide Atatürk ve Karargahı 22, er ve erbaşlar 25, müşavir ve katipler 8, gemi personeli 21 olmak üzere toplam 76 kişi vardı.
BANDIRMA VAPURU’NUN HİKAYESİ
Gemi 1878 yılında İskoçya'da, 279 grostonluk yolcu ve yük vapuru olarak inşa edildi. Geminin ilk sahibi Dussey and Robinson şirketi gemiyi Torocaderto adıyla 5 yıl çalıştırdı.
Gemi 1883 yılında Yunanistan'daki bir firmaya satılarak Kymi adını aldı. Geminin Londra'daki kaydı da Pire Limanı’na alındı.
1894 yılında Pire Limanı’ndaki kayıt o zamanki Deniz Yolları İşletmesi anlamına gelen İdare-i Mahsusa'ya nakledildi ve Türk bayrağı çekilerek, adı Panderma olarak değiştirildi. Marmara Denizi kıyılarında, Tekirdağ, Mürefte, Şarköy, Karabiga, Erdek arasında yük ve yolcu seferleri yaptı.
28 Ekim 1910 yılında geminin adı artık Bandırma olmuştu ve posta vapuru olarak hizmet vermeye başladı.
28 Mayıs 1915'te İngiliz denizaltısı E-11 tarafından Silivri açıklarında torpidoyla vurularak battı. Vapur Haliç'te tamir edildi.
19 Mayıs 1919 Milli Mücadele yolculuğundan sonra da posta hizmetlerine devam etti. Gemi 1924 yılında hizmet dışı bırakıldı. Bir yıl sonra, 1925'te parçalanarak satıldı.
Bandırma Vapuru 47,7 metre uzunluğa, 6,83 metre genişliğe ve 4,27 metre yüksekliğe sahipti. 50 beygir gücündeki gemi, saatte en fazla 9 mil hız yapabiliyordu.
ATATÜRK'ÜN İSTANBUL'DAKİ SON 6 AYI
I.Dünya Savaşı sırasında cepheden cepheye koşan başarılı zabit Mustafa Kemal en çok da Çanakkale'de tanınmıştı.
Özellikle de Türk halkı, Çanakkale'deki başarıları sebebiyle onu 'Anafartalar Kahramanı' namıyla tanır olmuştu.
Harbin sonralarına doğru Mustafa Kemal Paşa önce 7. Ordu daha sonra da Yıldırım Orduları Kumandanlığında görev aldı.
1918 yılının Kasım ayında Yıldırım Ordularının kaldırılması üzerine, İstanbul'da Genelkurmay'da görevlendirildi. 13 Kasım 1918'de başkente ayak bastığında, boğazda kümelenmiş İngiliz zırhlılarını gördü. Yanındaki yaveri Cevat Abbas'a dönerek ''geldikleri gibi giderler'' dedi.
Mustafa Kemal Paşa İstanbul'da evvela meşhur Perapalas Oteli'ne yerleşti. Daha sonra ise Şişli'deki evde oturacaktır.
İlk iş olarak Rauf (Orbay) ve Ali Fethi (Okyar) Beylerle birlikte Sadrazam Ahmet İzzet Paşa ile görüştüler. Mustafa Kemal Paşa, Sadrazama görevinden istifa etmemesi tavsiyesinde bulundu.
15 ve 22 Kasım 1918 tarihlerinde de bizzat Sultan Vahdettin ile görüşen Mustafa Kemal Paşa, memleketin istikbaliyle ilgili kaygılarını ve çözüm tavsiyelerini ortaya sundu.
Ayrıca 9 Kasım 1918'de çıkartılmaya başlanan Minber gazetesi de Mustafa Kemal Paşa'nın fikirlerini beyan etmesine vasıta oldu.
Daha İstanbul'a gelmeden evvel bu gazeteye son parasını yatırarak ortak olan Mustafa Kemal Paşa, buradan görüşlerini halka yayma imkanı bulacaktır. Ayrıca planlı bir şekilde yazdığı İngilizlere ve mandaya taraftar yazıları da, onun İstiklal Mücadelesi emellerini İngilizlerden ve diğer İtilaf Devletlerinden gizlemesine imkan verecektir.
Daha İstanbul'a gelmeden evvel bu gazeteye son parasını yatırarak ortak olan Mustafa Kemal Paşa, buradan görüşlerini halka yayma imkanı bulacaktır. Ayrıca planlı bir şekilde yazdığı İngilizlere ve mandaya taraftar yazıları da, onun İstiklal Mücadelesi emellerini İngilizlerden ve diğer İtilaf Devletlerinden gizlemesine imkan verecektir.
Mustafa Kemal Paşa ilk zamanlarda hükumette görev alarak siyasi bir mücadele içerisine girmek düşüncesindeydi.
Bilhassa Harbiye Nazırlığı vazifesine gelebilirse, memleketin istikbali için zihninde oluşturduğu çözüm yollarını rahat bir şekilde uygulayabilirdi. Zira devrin çarpıntılı siyasi zemini buna müsaade vermedi. Mustafa Kemal Paşa ne mevcut ne de kurulacak hükumetlerde bir vazife almadı. Nitekim bütün siyasi yolları denedikten sonra, işgallerden tek kurtuluş yolunun Anadolu'ya geçerek Milli Mücadeleyi başlatmak olduğuna karar verdi.
İngilizler, Anadolu'da halkın Mondros'a karşı verdiği tepkileri bir isyan olarak değerlendiriyorlardı. Bunun üzerine doğu illerindeki asayişsizliğin hemen giderilmesi, aksi taktirde 7. maddeye dayanarak bölgeyi işgal edeceklerini bildirdiler. Bu duruma müdahale amacıyla ordu müfettişlikleri kuruldu.
Mustafa Kemal Paşa'nın da 9.Ordu Müfettişi sıfatıyla Samsun'a gönderilmesine karar verildi. Harbiye Nazırı Şakir Bey ve Sadrazam Damat Ferid'in imzası bulunan görev yazısındaki yetkilerin çoğunu, Mustafa Kemal Paşa bizzat kendisi yazdırmıştı.
Dönemin İngiliz subaylarından Godolphin Bennett, Samsun'a gidiş için gerekli vizeyi imzaladı.
Bennett, bu kadar fazla savaş subayının Samsun'a gidişinden gayet şüphelenmişti. Durumu İngiliz Yüksek Komiserliğine dahi danışarak kaygılarını belirtti. Buradan endişelenecek bir şey olmadığını ve bu durumdan bizzat Osmanlı hükumeti ve padişahın haberdar olduğunu öğrenince, Bandırma Vapuru ile Samsun'a gidecek kişilerin vizesini imzaladı.
Mustafa Kemal Paşa'nın İstanbul'da geçirdiği bu 6 ay Milli Mücadele fikrinin şekillendiği bir süreçti.
16 Mayıs 1919 günü İstanbul'dan ayrılıp 19 Mayıs'ta Samsun'a ayak bastıktan sonra ise işgallere karşı fiili mücadele başlayacaktır. Sırasıyla Amasya, Erzurum ve Sivas kongreleri, ardından ise TBMM'nin kuruluşu ile İstiklal Harbinin temeli atılacaktır.
19 MAYIS: DOĞUM GÜNÜ
Atatürk'ün doğum tarihi “19 Mayıs 1881” olarak resmi olarak belirtilirken, Atatürk'ün “Doğum yerim” dediği Samsun'un kendisi için ayrı bir önemi bulunuyor.
Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkışı ve Kurtuluş Mücadelesi'ni başlatışı Cumhuriyet'in ilanından sonra 1938 tarihine kadar “Gazi Günü” adıyla Samsun'da yerel olarak kutlanıyor.
Daha sonra ise Atatürk'ün Milli Mücadele'yi başlatmak üzere 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ayak basması 20 Haziran 1938'de çıkarılan bir kanunla milli bayram olarak kabul ediliyor.