Yedi Ulu Ozan; tarihsel süreçte Alevilik, 12 İmamlara bağlılık, dönemin siyasî sorunları hakkında halkı aydınlatan ve o dönem için önemli olan Arapça ve Farsça gibi dilleri de bilmelerine rağmen eserlerini halkın anlayacağı Türkçe dilinde veren ozanlardır.
İnanışa göre verdikleri mücadele ve katlandıkları zulüm, hem de edebî eserlerindeki insanları cezbeden içerik nedeniyle kendilerinden sonra gelen tüm ozanları etkilemiş ve artlarında iz bırakmışlardır.
Bu ozanlar serçeşme olarak Hacı Bektaş-ı Veli'yi seçerek, yoluna girmişti.
7- Nesimi (14.YY)
14. yüzyıl Alevi ve Bektaşi edebiyatının önemli isimlerinden biridir. Nesimi’nin hayatı hakkında kesin bilgi yoktur, eserlerinden elde edilen bilgilere göre Türkmen asıllı olduğu söylenebilir.
Seyyid olduğu herkes tarafından kabul edilen Nesimi iyi bir medrese eğitimi almış, din ve tasavvuf konularında derin bilgi sahibidir. Nesimi’nin Fazlullah-ı HurûfÎ’ye halife olduktan sonra bu inancı yaymak için dolaşmaya başladığı, Azerbaycan’dan sonra Anadolu’ya geldiği bilinmektedir. Ancak Anadolu’da Hurûfî inancı sebebiyle pek hoş karşılanmamış, daha sonra Halep’e geçen Nesimi oradada benzer sorunlarla karşılaşmıştır. Doğum tarihi bilinmeyen Nesimi’nin 1404 veya 1417 yılında öldüğü bilinmektedir. Hacer El-Askalani Enbaü’l-gumr fi Ebnai’l-umr adlı eserinde Nesimi’nin Halep’te deri si yüzülerek öldürüldüğünü söylemektedir. Nesimi’nin türbesi cenazesinin defnedildiği yere değil derisinin yüzüldüğü yere yapılmıştır
Nesimi’nin Türkçe, Arapça ve Farsça yazılmış üç divanı vardır. Mukaddimetü’l-hakayık adlı eseri de Hurûfîliği anlatan önemli bir eseridir.
6- Şah İsmail Hatayi (17 Temmuz 1487-1524)
Safevî Devleti’nin kurucusu ve ilk şahı olan Şah İsmail, 17 Temmuz 1487’de Erdebil’de doğmuştur. Babası Safevî tarikatının şeyhi Haydar (ö. 893/1488), annesi Uzun Hasan’ın (ö. 882/1478) kızı Âlemşah Halime Begüm’dür. 23 Mayıs 1524’de otuz yedi yaşında Tebriz’de vefat etmiştir. Kabri Erdebil’dedir. İran’da on iki imam Şîa’sının tesisi konusunda kararlı bir yol izlemiş, böylece Kızılbaşların ve sufilerin dinî anlayışında köklü değişiklikler yaptı.
Şah İsmail, Hatâyî mahlası ile didaktik şiirler söylemiştir. Çağdaşlarınca “sâhib-i seyfü’l kalem” diye adlandırılan Şah İsmail, iyi bir devlet adamı ve asker olmasının yanında iyi bir şairdir. Hatayi’nin şiirleri günümüzde Alevi meclislerinde ve cemlerinde okunmaktadır.
5- Fuzuli (1480-1556)
Gerçek adı Mehmed bin Süleyman’dır. Doğum yılı kesin olarak bilinmemekle beraber bazı kaynaklar 1480 yılları dolaylarında Kerbela’da doğduğunu ifade etmektedir. Yaşamı, gençlik dönemi, eğitimi konusunda yeterli bilgi yoktur. Şiirlerinde Fuzûlî mahlasını kullanmıştır.
Fuzûlî, eski bir Oğuz aşireti olan Bayat aşiretine mensuptur. Hadikstü’s-süedâ ve Farsça Divanı’nın önsözünde ana dilinin Türkçe olduğunu açıkça söylemiştir.
Bütün ömrü Hille-Kerbela-Necef arasındaki dar bölgede geçmiştir. Fuzûlî, 1556’da Bağdat ve çevresini kasıp kavuran veba hastalığına yakalanmış ve bu hastalık neticesinde Kerbelâ’da vefat etmiş, Hz. Hüseyin’in türbesinin karşısındaki Abdülmümin Dede Türbesi’ne defnedilmiştir. Ömrünün 25 yılını Akkoyunlular döneminde, 26 yılını Safevîler döneminde ve 22 yılını da Osmanlı Devleti döneminde geçirmiş ve Bağdat Osmanlı toprakları arasında iken vefat etmiştir.
Fuzûlî’nin eserlerini Türkçe , Farsça ve Arapça olarak üç başlık altında değerlendirmek mümkündür. Türkçe eserleri divan, Leyla vü Mecnun, Beng ü Bade, Tercüme-i Hadis-i Erbain, Hadikatü’s süeda(Saadete Ermişlerin Bahçesi). Farsça eserleri divan, Hüsn ü aşk, Enisü’l- kalb, Rind ü Zahid, Risale-i Muamma. Arapça eserleri divan ve Matlaü’l itikat’dır.
3- Kul Himmet (16. Yüzyıl) 16. yüzyıl Alevi Bektaşi geleneğinin önemli isimlerinden olan Kul Himmet’in hayatı hakkında fazla bilgiye sahip değiliz. Tokat’ın Almus ilçesine bağlı Görümlü köyünden olduğu söylenir ve türbesi de buradadır. Köylüleri onu, Bektaşi tarikatının Erdebil Tekkesi’ne bağlı Safeviye koluna bağlar. Kul Himmet Pir Sultan Abdal’ın dervişlerindendir. Pir Sultan gibi Kul Himmet de Şah İsmail’e, Şah Tahmasb’a, Şah Abbas’a olan sevgisini anlatan şiirler yazmıştır. İnancından ötürü çileli bir hayat yaşamı, zindana atılmıştır. Kul Himmet’in ölüm sebebiyle ilgili kesin bir bilgiye sahip değiliz. Rivayete göre Pir Sultan Abdal’ın ölümünün üzüntüsü onu bu hayattan sır etmiştir. Alevi inancını şiirlerinde halkın anlayabileceği bir Türkçeyle etkili biçimde ifade etmesi daha hayatta iken Alevi-Bektaşi çevrelerinde büyük şöhret kazanmasını ve şiirlerinin halk tarafından çok beğenilmesini sağlamıştır. Bu dönemde Kul Himmet mahlasını kullanan bir çok şaira rastlanır, bu onun ne denli sevildiğini göstermekle birlikte şairlerin sıkça birbiriyle karıştırılmasına neden olur.
2- Vîrânî (16-17. Yüzyıl)
Ölüm ve doğum tarihi belli olmayan şairin Eğriboz’da doğduğu rivayet edilir. Gölpınarlı’ya göre 1587-1628 yılları arasında yaşayan Şah Abbas’la görüşmüş, buradan hareketle de XVI. yüzyılın ikinci yarısı ile XVII. yüzyılın ilk çeyreğinde yaşamıştır.
Demir Baba Velayetnamesi’nde Vîrânî’nin Demir Baba’yı ziyaret etmesi ile ilgili ilginç anekdotlara yer verilir. Demir Baba’ya Arap ve Acem diilerini bilir bir kise geldiği ve bir mikdar talipleri ile Rumeli’ye geçtiği, Vîrânî Baba adında gerçek bir şair olduğu ancak gaflet içinde bulunup kutupluk davası güttüğü kaydedilmiştir. O dönemde yüz yirmili yaşlarda olan Demir Baba’nın Vîrânî’yi sınavdan geçirdiği onun icazet isteğine ise ‘’kişi böyle sevdalarda olmamak gerek. Kur’an okurum diye dava kılma, kendini vebale koyma. Kur’an seni okusun, sen Kur’an’a uy. Veliyyullahı inkar ediyorsun. Görür müsün Sure-i Fatiha’da ne kadar harf var. Anlardan geçmeyen veli olmaz. İstersen bu kadar suhufla dört kitabı yutsa kapıdan girmeyen içeride ne var ne idüğün bilmez. Bilen aşık dava kılmaz. Kimse kusuruna kalmaz’’ demesine rağmen Balım Sultan’dan el aldığı için istediği icazeti verir. Demir Baba tekkesinden Otman Baba’ya giderken Karlıova’da Hafız-zade Türbesi’nde misafir olur ve burada vefat eder. Cenazesi buraya defnedilir.
Eserlerinde Hz. Ali’yi öven on iki imamları anlatan methiyeler büyük yer tutar. Onun derin bir Ali sevgisi vardır, ona göre Ali, tanrının ışıyan özünden bir ışık olarak doğmuştur. Bu nedenle ulu ve ölümsüzdür. Vîrânî aruz ve hece vezniyle şiirler yazmıştır, divanı vardır. Ayrıca, Alevi Bektaşi’ler için önemli başvuru kaynakları arasında yer alan bir de risalesi bulunmaktadır.
1-Pir Sultan Abdal (16. Yüzyıl)
Asıl adı Haydar olan Pir Sultan Abdal’ın Sivas’ın Yıldızeli ilçesine bağlı Banaz köyünde doğduğu ve burada yaşadığı rivayet edilir. Bugün Banaz köyü Pir Sultan’ın anılarıyla doludur. Köyde onun neslinden geldiğin söyleyen bir aile mevcuttur. Ve burada ona ait bir makam vardır.
Pir Sultan Abdal’ın yaşamıyla ilgili pek çok menkıbevi olay anlatılır bunlardan biride Hızır Paşa ile ilgilidir. Tüm araştırmacılar Hızır Paşa’nın Pir Sultan’ı idam ettirdiği hususunda düşünce birliği içindedirler. Tam olarak ne zaman idam edildiği bilinmemekle beraber kaynaklarda 1548 ile 1570 yılları arasında rivayete göre Hızır Paşa tarafından idam edilmiş olabileceği söylenmektedir. Ancak tarihi seyirde hangi Hızır Paşa olduğu konusunda mutakabat sağlanamamaktadır.
Pîr Sultan Abdal, dava ve inanç adamıdır. Mensubu olduğu Alevilik inancını taviz vermeden savunmuştur. Bugün Türk halk şiirinin büyük şairlerindendir.