2 Ocak 1852 yılında İstanbul’da doğan Abdülhak Hamit Tarhan şair ve diplomattır.
Babası bir süre Encümen-i Dâniş’in ikinci reisliğini yapan tarihçi Hayrullah Efendi, annesi ise Kafkasya’dan kaçırılıp İstanbul’a getirilen Müntehâ Nasib Hanım’dır.
Abdülhak Hamit Tarhan, şiirle ilk defa Bebek’te mahalle mektebinde Hoca Tahsin Efendi’den aldığı hususi derslerle tanışır. O günden itibaren Tarhan’ın hayatı değişecek ve ilerde şairi azam unvanını alacaktır.
On yaşlarında ağabeyi Nasûhi Bey ile Paris’e gider burada 1 yıl kaldıktan sonra 1864’te İstanbul’a döner. 1865’te babasının Tahran’a tayinin çıkmasıyla o da yollara düşer ancak babasını kaybeder ve yeniden İstanbul’a gelir.
Önce Maliye Mühimme Kalemi’nde, bir müddet sonra da Şûrâ-yı Devlet ve Sadâret Mektûbî Kalemi’nde görev alır.
Maliye Kalemi’nden tanıdığı dönemin önemli simalarından Ebüzziyâ Tevfik vasıtasıyla Sâmipaşazâde Sezâi, Nâmık Kemal, Recâizâde Ekrem ve Mizancı Murad’la tanışır.
Hamit Tarhan’ın arkadaş çevresi tam anlamıyla aydınlar ocağıdır.
1876’da Paris büyükelçiliği ikinci kâtibi olarak Fransa’ya gider. Burada 1878 yılında Lord Byron’un
Sardanapalus efsanesinden hareketle yazdığı Nesteren’i yayınlayınca memuriyeti lağvedilir.
Dört yıl boyunca memuriyetten uzak, zorlu yıllar onu bekleyecektir.
Hamit Tarhan, 1883 yılında bu sefer Hindistan’a, Bombay’a tayin edilir.
Hindistan tabiatından etkilenen Şair, Kürsî-i İstiğrak”, Külbe-i İştiyak ve “Zamâne-i Âb” şiirlerini yazar.
Nisan 1885 yılı Tarhan için yine kederle dolu bir yıldır. Hindistan’da vereme yakalanan eşi Fatma Hanım dönüş yolunda Beyrut’ta vefat eder. Tarhan, bunun üzerine
“Eyvâh! .. Ne yer, ne yâr kaldı,
Gönlüm dolu âh ü zâr kaldı.” dizeleriyle başlayan meşhur şiiri “Makber”i yazar.
İstanbul’a döndükten sonra Tarhan’ın yeni adresi bu sefer Londra’dır. Londra’ya gidişi onun sanatta yeniliği aradığı döneme denk gelmektedir. İlk olarak Gayret mecmuasına “Hyde Park’tan Geçerken” şiirini gönderir.
1890’da orada Nelly Clower adlı bir İngiliz’le evlenir. Londra’da Zeynep ve Finten oyunları ile Victoria dönemi İngiltere’sini anlatır.
Fakat istibdat rejimi Tarhan’ın eserlerinin yayınlanmasına izin vermediği gibi onu görevden alacaktır. Hatırlı dostlarının araya girmesiyle Tarhan eser yazmamak kaydıyla affedilir ve rütbesiyle maaşı artırılarak tekrar Londra’ya gönderilir.
Hamit Tarhan bu sebeple 1908 yılında ilan edilen İkinci Meşrutiyet’e kadar pek fazla eser yayınlayamaz.
1911’de Hamit Tarhan, eşi Nelly’nin ölümünden sonra Lüsyen (Lucienne) Hanım’la evlenir ve 1912 yılında da diplomatik görevine son verilir.
I.Dünya Savaşı’nın yaşandığı 1914-1918 yılları arasında Meclis-i Âyan’da görev yapar.
Mütareke yıllarında Viyana’ya gider ve Kurtuluş Savaşı’nın başarıya ulaşmasının ardından Türkiye’ye döner. Türkiye Büyük Millet Meclisi vatana sunduğu hizmetlerden dolayı kendisine maaş bağlar ve bir de ev tahsis eder.
1928 yılından hayatını kaybettiği 1937 yılına kadar İstanbul Milletvekilliği yapar.
TARHAN’IN EŞİNİN VEFATINDAN HEMEN SONRA EVLENDİĞİ DOĞRU MU
Abdülhak Hamit Tarhan’ın hayatıyla ilgili en çok merak edilen ise eşinin vefatının ardından hemen sonra evlenip evlenmediğidir. Bu iddia sosyal medya dolaşan bir yalandan ibarettir.
Hayatından okunacağı üzere Tarhan’ın ilk evliliği 1874 yılında Fatma Hanım’ladır. Fatma Hanım’ın vefatının ardından Tarhan 1890 yılında ikinci evliliğini yapar.
İlk Evliliği: 1874-1885, Fatma Hanım
İkinci Evliliği:1890-1911 Bayan Nelly (İngiliz)
Üçüncü Evliliği:1911-1911, Cemile Hanım. 20 gün sürmüştür.
Dördüncü Evliliği:1912-1920, Bayan Lüsyen (Lucienne). (Belçikalı)
Çok sayıda eser veren Abdülhak Hamit Tarhan’ın belli başlı eserleri şunlardır:
Belde: Abdülhak Hamit Tarhan’ın kaleme aldığı 44 sayfalık bir şiir kitabıdır. Tarhan’ın Paris’te elçi kâtibi iken yaşadığı maceralı hayatın izlerini taşıyan bir eserdir. Bazı şiirlerinde mısraları istediği gibi sıralamış, kafiyeleri istediği gibi mısra sonlarına yerleştirerek serbest davranmış ve Fransızca sözcüklere de çok yer vermiş olan Tarhan’ın, yazdığı bu şiirlerle Türk şiirinde bir alafrangalığı başlattığı söylenmiştir.
Sahra: Abdülhak Hamit Tarhan’ın yazdığı Sahra edebiyatımızın ilk pastoral şiiri olarak gösterilmiştir. Şair eserinde kır hayatını, kır yaşamının dinlendirici özelliğini şiirleriyle ifade etmiştir. Kitaptaki şiirler şekil ve kafiyeleniş bakımından yeni olduğu kadar da serbest bir yapıdadır.
Makber: Edebiyatımızın ilk metafizik şiirlerinden kabul edilen Makber, Abdülhak Hamit Tarhan’ın söyleyiş açısından en ulvi dereceye ulaştığı ilk eseridir. Makber, Tarhan’ın ilk karısı Fatma Hanım’ın ölümü üzerine kaleme alınmıştır. Aslında şiir Fatma Hanım ölmeden önce başlamış ve onun Beyrut’taki ölümü sonrasında da son bulmuştur. Şair şiirinde ölüm karşısındaki feryadını okuyucusuna ulaştırmıştır. Makber şiiri aruz vezniyle yazılmış, 8’er mısralık kıtalar halinde söylenmiş ve kafiye ile büyük bir ahenk sağlanmıştır.
Bir Sefile’nin Hasbıhali: Abdülhak Hamit Tarhan’ın 1886 yılında ilk baskısının yapıldığı şiir kitabıdır. Eserde aldatılan köylü bir kızın feryatlarına ve lanetlerine yer verilmiştir. Eser mesnevi şekliyle ve monolog tarzda yazılmıştır. Şiir kitabı olmasına rağmen içinde nesir parçaları da bulunmaktadır.
Macera-yı Aşk : Tarhan’ın kaleme aldığı bu oyunda kalabalık ve karmaşık bir aşk ilişkisi anlatılır. Eser dönemin sosyal konularının masal havası içinde anlatması açısından da ilginçtir. Eser Şinasi’nin Şair Evlenmesi’ni hatırlatır. Evlilik öncesi kişilerin birbirini tanıması eserin tamamında hakim olan düşüncedir. Birbirinden farklı aşk hikayelerinin yer aldığı eserde Şah İsmail’in torunu Haydar Mirza’nın Keşmirli Sakibe Sultan’a aşık olması da yer alan konular arasındadır.
Duhter-i Hindu: Abdülhak Hamit Tarhan’ın şöhretini kazanmasını sağlayan ilk eser olan Duhter-i Hindu mensur bir tiyatro oyunudur. Abdülhak Hamit Tarhan eseri Hindistan’a gitmeden önce okuduğu bilgiler neticesinde yazmıştır. Eserde bir Ingiliz tarafından tecavüz edilen Hintli bir kız olan Sürücey’in hayatı ve onu yarı yolda bırakıp kandıran aşkı Tomson anlatılır. Bu olaydan sonra yaşlı bir adamla evlenen kadın, kocası öldükten sonra Brahmanlık törelerine göre kocasının bedeni ile birlikte yakılacaktır. Olayların müsebbibi olan İngiliz ise vali olmuştur ve suçunu örtmek için buna rıza gösterir. Ancak gerçekler su yüzüne çıkar.
Nesteren: Abdülhak Hamit Tarhan’ın kaleme aldığı tiyatro eserdir. Eser 11 ’li hece ölçüsüyle duraksız olarak kaleme alınmıştır. Manzum bir dram olan eser Corneille’nin Le Cid adlı eserine bir naziredir. Konusu bir aşk ve intikam mücadelesidir. Bu eser nedeniyle Abdülhak Hamit Tarhan Paris’teki görevinden alınmıştır. Nesteren, Kabil hükümdarı Gazanfer’in kızıdır. Şahı öldüren Hüs- rev ise Nesteren’le aşk yaşar ve evlenir. Babasının ölümünü kabullenemeyen Nesteren evlendikleri gece kendini zehirler, Hüsrev ise buna dayanamayarak hançeriyle intihar eder.
Finte: Tarhan’ın bu oyununda Finten adlı ihtiraslı bir kadının entrikalı yaşamı anlatılmıştır. İngiltere’de yaşayan Finten yaşlı bir adamla evli olmasına rağmen uşakları Hintli Davalaciro’dan ucube olarak niteledikleri bir çocuğu olur. Londra sosyetesine girebilmek için Lord Dikle yakınlaşarak çocuğu da ona baktırır. Dik ile evlenme hesapları yapan Finten’in hesapları tutmaz ve tekrar Davalaciro’ya döner. Eser sonunda Finten ile Davalaciro da birbirlerini yok ederler.
Eşber: Abdülhak Hamit Tarhan’ın manzum olarak kaleme aldığı tiyatro eseridir. Eserde MakedonyalI İskender’in ordusu karşısına çıkan Pencap hükümdarı Eşber’in mücadelesi anlatılır. Pencap halkı büyük bir kahramanlık göstererek İskender’in önünde durur. Destansı bir mücadele sonunda savaşı kaybederler. Eşber ise zincire vurulur. Ancak gösterdiği kahramanlık nedeniyle serbest bırakılır ve kılıcı iade edilir. Bu durumu kabullenemeyen Eşber intihar eder.
İçli Kız: Abdülhak Hamit Tarhan tarafından kaleme alınmış olan oyunda İstanbul’da yaşayan orta halli bir ailenin kızı Sabiha Hanım ile aynı mahallede oturan arkadaşı izzet Bey arasındaki aşk macerası anlatılmıştır. Birbirlerini görmeden bir mektupla bu aşka başlayan gençlerin evlilik çabaları ve Sabiha’nın üvey annesinin izzet Bey’e göz koyarak bu evliliğe mani olmaya çalışması eserin konusudur. Tarhan bu eseri Namık Kemal’in Zavallı Çocuk adlı oyununun benzerini yazmak için kaleme almıştır.