DEVRİM AŞKIN KARASOY
Sabahtan kalktım ki yerler alaca
Kapıya geçiyi kanlı salca
Bir gardaşım yok ki salam ilaca
Elin sür yarama yar orgun orgun*
Malatya Türküsü
*Orgun: Bir işin, bir şeyin dikkat, yetenek, deneyim ve sezgi yardımıyla kavranabilen en zor, en ince yanı.
Beydağı’nın, Nurhak’ın suyuyla rüzgârıyla beslediği Malatya ovasında yürek ağrısı, can yarası… Nereden başlarız acının izini sürmeye derken; acısı dirence dönüşen yiğitler, destanlar, türküler tüm heybetiyle yıkıntılar arasından kaldırıyor başını. Yaralar sarılıyor, orgun orgun.
Derdini dermana, acısını umuda çeviren milletimiz en çokta türkülere yaslar sırtını. Malatya da “Yurdumuzun Türküleri” seferlerimizin ana duraklarından biriydi. Bu türküyü de belleğimize önceden kaydetmiştik. Derdini bölüşe bölüşe dermana gelen, zor günlerinde erdemlerine sarılan, üreterek direnenlerin türküsü yine içimize doluyor. “Çekilmeyen dertlerimiz bölüşek”.
Sürgü, Polat, Kurucaova, Ören, Kozluca, Dilek ve birçoğu eski belde olan otuza yakın köyde, merkez ilçelerde yüzlerce vatandaşımızla konuştuk, dertleştik. Sahada AFAD, Mehmetçik, güvenlik korucuları, madencilerimiz, UMKE, Kızılay, çevre illerden gelen arama kurtarma ekipleri, gönüllüsü, görevlisi 10 bini aşkın insan Malatya’da devlet millet seferberliğini hayata geçirdi.
Çankırı, Sivas ve Elazığ valileri, ekipleri ve kadroları ile birlikte Malatya’nın ilçelerine konumlandı. Arama kurtarma, insani yardım dağıtımı, çadır ve konteyner kurulumunun sevk ve idaresi 24 saat esasına uygun yürütüldü.
ÜÇ SAAT SONRA DOĞANŞEHİR’DEYDİK
Depremin etki alanındaki en soğuk kentte 6 Şubat günü yoğun kar yağışından tüm köy yolları kapanmıştı. Doğanşehir’de ateş başında, Elazığ Hava İndirme Tugayı’ndan gelen Mehmetçik’le konuştuk: “İkinci depremden üç saat sonra biz Doğanşehir’e ulaştık. Önce yolları açmak için uğraştık. Uzak köylere çadırları, hava yoluyla ulaştırdık.” diye anlattılar. Malatya iki dağın, iki depremin ve en soğuk kışın arasında kalmıştı.
Akçadağ, Doğanşehir gibi Kahramanmaraş ve Adıyaman’a sınır ilçelerde zemin buzla kaplıydı. Birçok vatandaş, hastane ve farklı kamu binalarına yerleştirildi. Geceleri -20’lere düşen dondurucu soğukta çadırları ısıtmak zordu. 18 noktada konteyner kentlerin kurulması için tüm kurum ve ekipler seferber oldu. Vatandaşların geçici yaşam alanları hızla kuruldu.
MALATYA GARI DEPREMZEDELERE AÇILDI
TCDD, Malatya Garı’nı depremzedelere açtı. Vatandaşlar vagonlarda, gar binalarında ağırlandı. Sivas’tan gönüllü gelen deneyimli demiryolcular, çevre hattında zorlu görevler üstlendi. Bizler de ekip olarak Sivas’tan gelen vagonlardan birine misafir olduk. 1939’lu yıllarda TCDD bünyesindeki Cer Atölyesinde yapılan, bağrına Cumhuriyet mührü vurulan pulman vagonumuz, sıcak ve güvenli yuvamız oldu. Arama kurtarma faaliyetlerini geç saatlere kadar takip ettiğimiz günlerde Sivaslı ustalar, yolumuzu bekledi, demli çay ve dost sohbetleri ile karşıladılar bizi. Burak Şanlı, eşinin doğumuna sayılı gün kala gönüllü yazılmıştı. “Böyle zamanda elimiz kolumuz bağlı, sıcak evlerimizde oturamazdık.” dedi. Yıldıray Sevimligül ise kurumdan emekli. Deprem haberini alır almaz ekibin başına geçti. Adana Malatya hattı çökmüş. Ana damarları açmak gerekiyor. Sivas ekibi iki ekskavatör ve dokuz servis vagonuyla Malatya’ya yetişti.
‘DEVLET HER ZAMAN 18 YAŞINDA’
Yıldıray ustanın deneyimli önderliği ile kopan kayaların kaldırılması ve altyapı onarımları için geceli gündüzlü bir çalışma başlatıldı. Ustayla sohbette söz demiryollarının özelleştirilme girişimlerine geldi.
“Devlet Demiryollarımıza bu ülkemizin kurtuluşundan itibaren çok şey borçluyuz. Devlet her zaman 18 yaşında. Her şey devletin olmalı. Gözümüzü açtığımız zaman devletten başka kimseyi görmüyoruz. Devlet Millet iç içe olmalı.” diyor ve ekliyor: “Tüm vatansever demiryolcu arkadaşlarımız koşa koşa gelirdi. Biz biraz daha şanslıydık ki, hizmet bize düştü.”
BEREKETLİ TOPRAKLAR
Giderim giderim (de) Ören’e benzer
Anam Ören’e benzer
Yıkılmış evleri virana benzer
Loy loy diloy loy Örenli gelin
(Malatya Ören Türküsü)
Nurhak Dağlarıyla kucaklaşan Sultansuyu Vadisi, Fırat’a el vermeden önce bereketlendirir Ören topraklarını. Göz alabildiğine uzanan meralarda yörenin en besili küçükbaş, büyükbaş hayvanları yetişir. Kayısının en güzeli burada olgunlaşır. Akçadağ’ın şimdi mahalle olan Ören beldesi gibi, diğer ilçelere bağlı birçok beldede yıkım ağır. Vatandaşlar büyük depremin acısını yüreklerine gömüp, ekiplere yardım için seferber oldu. Yarınlarını kurmaya da hazırlar: “Üretim alanlarımız ayakta. Devlet desteğini esirgemezse biz yeniden doğruluruz.” diyorlar. “Yeter ki maliyetlere çare bulunsun. Sulama tesisatlarımız elden geçirilsin.”
‘BELEDİYELERİMİZİ GERİ İSTİYORUZ’
Hangi mahalleye (beldeye) gitsek, vatandaşlar bir gerçeğin arada unutulup gitmesini istemiyor. Sürgü kasabasından Ekrem Garipoğlu o talebi şöyle özetledi: “Bu kadar geniş bir alanda meydana gelen felakete devletin aynı anda müdahale etmesi beklenemez. Ama mahalleye dönüştürülen yerler, belediye olarak kalmış olsaydı, tüm iş araçlarımız, arama kurtarma ekiplerimiz depremde müdahaleye hazır olacaktı. Yıkıntılar arasından canlarımızı daha hızlı çıkaracak, yollarımızı açabilecektik. Malatya merkezi de zor durumdaydı. Oradan yardım ulaşmasını beklemeyecektik. Bütünşehir Yasası en kısa zamanda yeniden gözden geçirilmeli. Bu yanlıştan dönülmeli. Acil durumlarda, üretimde, güçlü belde belediyeleri merkezin de devletin de yükünü hafifletir. Belediyelerimizi geri istiyoruz.”
KAYISI BELKEMİĞİ
Malatya-Kayısı ilişkisini salt bir coğrafya-ürün ilişkisi olarak görmenin ne büyük eksiklik olduğunu şimdi daha iyi anladık. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Yunus Kılınç ovada yetişen 10 milyon kayısı ağacı olduğunu aktarıyor. Kayısı, yalnız üretimin değil, ticaretin de bel kemiği. Dünya kayısı ihtiyacının yüzde 85’i Malatya’dan karşılanıyor. 150 ülkeye ihracat yapılıyor. Kayısının içi dışı gelir getiriyor. Dağ eteklerine uzanan bahçelerin her mevsim ayrı şiirsellikteki güzelliğini görmek için bile gelinir Malatya’ya.
BOZGUNCULARA TEPKİ
Doğanşehir ilçesinde Malatya- Kahramanmaraş yolu üzerinde, Kepez Dağları’nın eteklerinde Yunus Emre ve Sıraç’ın memleketindeyiz. Erkenek’i sekiz yaşlarındaki bu iki yiğitle anacağız var oldukça.
Depremde 61 canını kaybetti Erkenekliler. Mustafa Kemal İlkokulu’nun bahçesinde kurulan çadır kentte Lise Müdürü Abdullah Duran karşılıyor bizi. Önce şüpheyle yaklaşıyorlar. Bozgunculara tepkililer: “Var olana yok diyen, bizi aciz gösteren, siyasi malzeme yapmak isteyenleri artık kovuyoruz.” diyorlar. Söyleşimizde birbirimizi daha iyi anlıyoruz. “Sokağa çıktığımız anda devletimizi yanımızda bulduk. Depremden saatler sonra tabur tabur asker geldi bölgemize. Erzincan’dan, Çorum’dan, Sivas’tan AFAD ekipleri geldi.” diye anlatıyorlar. Erkenekliler deprem olan diğer illerle iletişim halinde. Gelen yardımları ihtiyaca göre diğer illere yönlendiriyorlar.
ADIM YUNUS EMRE…
Çadırkentteki olağanüstü bir hareketlilik dikkatimizi çekiyor. “Biz her gün böyleyiz. Çadır da olsa düzenimizi tam oturtmamız lazım. Çocuklar kendilerini emanet hissetmesin.” diyor kadınlar. Üretimin gücü, iradesi ve özgüveni ile çadırkent adeta kaleye dönüşüyor. Kalenin burçlarına bayrağı iki çocuk çekiyor. Aileleri il dışına gitmeleri için zorlasa da direnmişler. Günlük iş bölümünde onlar da görev almış. Öyle işin ucundan da değil. “Su taşıyoruz, paket ve koli taşıyoruz. Kendimi asker gibi, komutan hissediyorum. Onları örnek aldım. Köyümü arkadaşlarımı bırakıp gidemezdim.” diyor Sıraç Arslan. Noktayı ise Yunus Emre Kulaksız koyuyor: “Adım Yunus Emre ise memleketimi, milletimi bırakmam.”
“Yine birlikte güçlü şekilde ayağa kalkacağız. Üreteceğiz. Bu topraklar bizim. Hiçbir yere gitmeyeceğiz.” diyor Erkenekliler. Yarasını türkülerle saran destan şehri Malatya, giden canlarını ağıtlarla uğurladı. Gelen yeni günü üretimle karşılıyor. Orgun orgun …
ŞİRE PAZARI ESNAFI: DUTLARIMIZ, KAYISILARIMIZ BOZULMASIN
Depremlerin ardından Malatya'da hasarın yoğunlaştığı yerler arasında Şire Pazarı da yer alıyor. Malatya'ya yolu düşenlerin mutlaka uğradığı, şehirle özdeşleşen kayısı başta olmak üzere çeşitli gıda ürünlerinin satıldığı Altınkayısı Sokağı'ndaki Şire Pazarı depremlerde kullanılamaz hale geldi, işletmelerdeki ürün ve malzemeler de enkaz altında kaldı.
Bölgede faaliyet gösteren esnaf, Şire Pazarı ve çevresindeki ticaretin canlandırılmasının Malatya'daki hayatın normalleşmesi ve kente geri dönüşün sağlanması için önem taşıdığını belirtiyor.
BURANIN EKMEĞİYLE BÜYÜDÜK
Gıda ürünleri toptan ticareti yapan Erdal Yılmaz, Şire Pazarı'nın Malatya'daki en eski yapılardan olduğunu ve 1960'ta inşa edildiğini söyledi. Bölgede 30-35 yıldır faaliyet gösterdiklerini anlatan Yılmaz, şöyle konuştu:
"Burası özellikle şehre gelenlerin hediyelik kayısı çeşitleri aldığı, çok yoğun ve işlek olan bir cadde, pazardı. Tek temennimiz buraların bir an önce yapılması. En azından geçici de olsa bölgede bize birer dükkânın verilmesi. Burada 2-3 bin kişi ekmek yiyordu. Ürünleri içeride olan arkadaşlarımız var. Kimse ürünlerini dışarıya çıkaramadı. Emin olun öyle depolar var ki 3-4 milyon liralık malları var içerisinde. Arkadaşlarımız bir umut bekliyor. Bir şekilde burayı terk etmeden gitmeden buranın ekmeğiyle büyüdük. Herkes bu memleketi terk ederse kim kalacak? En azından şu enkazların kalkmasını ve bize geçici olarak bir yer verilmesini bekliyoruz. Böyle olursa dışarıdan gelen insanların alışveriş yapabileceği yerler oluşturulur. Çünkü insanların elinde kayısıları, çekirdekleri, dutları var. Bunlar dönemsel olarak bozulma aşamasına gelecek, bozulacak ürünler."
Malatya'da ki ilk gecemiz Çin Halk Cumhuriyeti'nden gelen Mavi Gökyüzü arama kurtarma ekibi ile geçti. Onlarla önce sahada buluştuk. Türk Öğrenci Birliği'nin gönüllü tercümanları aracılığıyla röportajlarımızı yaptık. Çalışırken olağanüstü disiplinle, eşgüdümle hareket eden ekip, ısınma aralarında güvenlik güçleri ve AFAD görevlileri ile ateş başında sıcak sohbetlerle kalıcı dostlukların temelini attı.