Asklepion’un günümüze kalan kalıntıları M.S II. yy'da Roma İmparatoru Hadrian tarafından yaptırılan düzenlemelere aittir.
Asklepion, kuruluş tarihinden daha erken dönemlerde de kutsal alan olma özelliğini göstermektedir. Ancak gelişimi M.Ö IV. yy'dan itibaren başlar.
Kutsal Alana giriş Vİa Tecta denilen 1 km uzunluğunda üstü örtülü ve son bölümü sütunlu yol şeklinde olan kutsal yol ile sağlanmaktaydı.
Yol bitiminde anıtsal giriş (propylon), girişin sağında kütüphane salonu, girişin solunda ise Zeus Asklepios’a adanmış tapınak yer alır.
Anıtsal girişten sonra büyük şölen avlusu bulunur. Avlunun kuzey, güney ve batı yönleri sütunlu galeriler ile çevrilidir.
Kuzeybatı köşesine bitişik 3.500 kişilik tiyatrosu, batı galerisinde batıya doğru genişletilen galerisi, güneyinde büyük (ziyafet) salonu ve güney köşesinde latrinler (tuvalet) bulunmaktadır.
Avlunun güneydoğu köşesinde ise alt yuvarlak yapı denilen tedavi binası yer almaktadır.
Büyük avlunun batı kısmında kutsal su kaynakları, erken döneme ait tapınak ve uyku odalarının temel kalıntıları mevcuttur.
Asklepion sağlık merkezinde uygulanan tedavi yöntemleri hakkındaki bilgileri antik dönemin ünlü söylev ustası Aelius Aristides’ten öğrenmekteyiz.
Aristides, Asklepion’da tedavi görmüş ve burada uygulanan tedavi yöntemlerini “Hieroi Logoi” adlı eserinde ayrıntılı bir şekilde anlatmıştır.
Uyku odalarında hastaların istihare uykusuna yatırılması, su sesi, çamur kürü, şifalı su, hacamat, açlık tokluk kürleri, terapi ve müzik dinletisi gibi çeşitli yöntemlerle hastalıklar tedavi edilmeye çalışılmıştır.
Antik dünyanın en önemli sağlık kentlerinden birisi olan Pergamon, eczacılığın babası olarak bilinen Hekim Galenos’un da memleketidir.
Galenos burada gladyatörlerin ve Roma krallarının bakımı üstelenmiş olup farmakoloji alanında önemli tespitler yapmıştır.
Asklepion kutsal alanı Roma Dönemi’nde gerek mimarisi ve mimarisinin gelişmiş kompleks düzeni, gerek hastalıklara karşı uygulanan tedavi yöntemleri, burada hizmet veren hekimleri, bu hekimler arasında bulunan Pergamonlu Galenos’un geliştirdiği iyileştirici yöntemleri açısından Epidaurus ve Kos’taki çağdaşı olan diğer tedavi merkezleri arasında önemli bir konuma gelmiştir.
Asklepion Antik Yunanistan'da tıp tanrısı Asklepios adına kutsanmış şifa tapınağıydı. Bu tapınaklar, hastaların ister tedavi ister bir çeşit şifa olsun, ister ruhsal ister fiziksel olsun, ziyaret edeceği bir yerdi.
Asklepion adını Sağlık Tanrısı Asklepios’tan almıştır.
Asklepios, Sağlık Tanrısı Apollon ile Koronis adlı bir perinin çocuğuydu.
Zamanla Asklepios ünlü bir doktor olur ve ölüleri bile dirilttiği düşünülür. Zeus buna çok kızar ve Asklepios’u öldürür.
Asklepios adına pek çok tapınak yapılmıştır. Bu tapınaklara Asklepion adı verilmiştir.
Bunlar; Titan-Trika, Rodos, İstanköy, Epidauros, Atina ve Bergama’da olanlardır. Günümüze kadar ayakta kalan tek Asklepion Bergama’dakidir.
Romalılar döneminde yaptırılan ve Asklepion ile kent merkezi arasındaki geçişi sağlayan yolun girişinde "Ölüler Giremez" yazısı asılıdır. Bu sebeple "Ölümün girmediği yer" olarak anılır.
Asklepion Nerede?
Asklepion Antik Kenti şehir merkezinden 2-3 km uzaklıkta, Bergama’nın sol tarafında yer almaktadır. Merkezden tabelaları takip ederek gidebilirsiniz. Hafif yokuş kısımları olsa da merkezden yürüyerek de gidilebilir.
Asklepion'a Nasıl Girilir?
Haftanın her günü açık olan Asklepion Ören Yeri'ne Müze Kart ile ücretsiz girmek mümkün.