Mustafa Kemal Paşa, Ankara’nın milli mukavemetin merkezi olacağı fikrini gizli tutarak, 18 Aralık 1919 günü Sivas’tan Ankara’ya gitmek üzere ayrıldı. Arkadaşlarıyla birlikte Kayseri ve Kırşehir güzergâhından hareket etmeyi tercih ettiler. Kayseri ve Kırşehir halkı Mustafa Kemal Paşa ile heyettekilere büyük ilgi göstermişlerdi. Güzergâhlarındaki Hacıbektaş köyüne geldiler. Burada Alevi-Bektaşi dergâhını ziyaret ettiler. Çelebi Cemalettin Efendi tarafından misafir edildiler. Tarikat mensupları Kuvâ-yı Milliye’ye dâhil oldular. Heyet, Hacı Bektaş’tan Mucur’a, oradan da 24 Aralık’ta Kırşehir’e geldi. 25 Aralık’ı Kaman’da, 26 Aralık’ı Behnan köyünde geçirdiler. Heyette üç otomobil bulunmaktaydı. Birinci otomobilde Mustafa Kemal Paşa, Rauf Bey (Orbay), Heyet-i Temsiliye İstişari Üyesi Ahmet Rüstem ve Yaver Cevat Abbas (Gürer); ikinci otomobilde Heyet-i Temsiliye Üyesi Mazhar Müfit (Kansu), Hakkı Behiç Bey, Sivas Kongresi Delegeleri İbrahim Süreyya (Yiğit) Bey ve sekreterler; üçüncü otomobilde Dr. Binbaşı Refik Saydam Bey, Hüsrev Bey (Gerede) ve hizmetliler vardı.
27 Aralık’ta Ankara’ya geldiler. Sabah saatlerinden itibaren davullar ve zurnalarla bütün Ankara halkı, heyeti karşılamaya hazırlanmıştı. Çankaya ve Dikmen tepelerinde hafızlar ezan ve salât okuyorlardı. Köylerden atlı ve kağnılarla binlerce kişi Ankara’ya gelmişti. Hacı Bayram Camii’nin önünde toplanarak dini merasim yapıldı. Kalabalık bir Seymen Alayını, Ankara’da bulunan dervişler ile civar köylerden gelen Kızılbaş-Bektaşiler takip ediyordu. Bunların arkasında bütün esnaf ve mektepliler yürüyorlardı. Mektepliler İstasyon caddesine, Seymen Alayının bir kısmı Dikmen bağlarına, bir kısmı Çankaya bağlarına, Kızılyokuş eteklerine ve diğer bir kısmı da İstasyon yoluna dizilmişlerdi. Seymen Alayı, kızılca günlerde (milli felaket günlerinde) kurulurdu. Bu Alay, yeni devleti kurar, yeni reisi seçerdi. Eski Türk töresinde var olan “Seymen Düzülme”, Ankara civarı köylerindeki Oğuz boyları tarafından korunmuştu.
Seymen Efeleri ile Mustafa Kemal Paşa karşılaştığında arabadan indi. Hatırlarını sorup ellerini sıktı. Daha ileride ellerinde palaları ile bekleyen genç zeybekler vardı. Bunlarla da selamlaştı. Mustafa Kemal Paşa, “Arkadaşlar, buraya neden geldiniz?” diye sordu. Efeler, “millet yolunda kanımızı akıtmaya geldik!” dediler. Mustafa Kemal Paşa, “Fikrinizde sabit misiniz?” dedi. Seymen Efeler, “And olsun!” dediler. Mustafa Kemal Paşa, “Var olun yiğitler!, Var olun!” diye seslendi.
Halk “yaşa” sesleriyle ve alkışlarla etrafı çınlatıyordu. Jandarma ile yirmi kadar polis de buradaydı. Halkın bir kısmı Namazgâh tepesine, bir kısmı da İstasyon yoluna sıralanmıştı. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti azasından Müftü Rifat Efendi, Binbaşı Fuat Bey, Kınacızade Şakir Bey, Aktarbaşızade Rasim Bey, Toygarzade Ahmet, Ademzade Ahmet, Hatip Ahmet, Kütükçüzade Ali, Hanifzade Mehmet, Bulgurzade Tevfik Beyler vardı. Dikmen bağlarının eteğinde Eskişehir Mebusu Emin (Sazak) ve Ankara eşrafından Naşit Efendi ile arkadaşları bekliyorlardı. 20. Kolordu Kumandanı Ali Fuat Paşa ve Vali Vekili Yahya Galip Bey Gölbaşı’ndaydılar.
Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nin bulunduğu yerde toplanan heyetten Rıfat Efendi, “Hoş geldiniz, safa geldiniz. Kademler getirdiniz. Memleketimizi aydınlattınız. Canla başla sizinle beraberiz!..” demişti. Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları otomobillerle istasyona doğru ilerlemişlerdi. Mustafa Kemal Paşa, gelirken istasyonda bulunan İngiliz Kumandanı Mister Vitol, yağız bir atın üstüne binmiş duruyor; Forbus adlı bir İngiliz, fotoğraf çekiyordu. İstasyondan ayrıldıktan sonra şehre doğru ilerlediler. İleride Millet Meclisi olacak binada Fransız bayrağı çekilmişti. Millet bahçesindeki barakalarda bulunan Fransız askerleri de yüksek duvarın üstünden bu manzarayı seyrediyorlardı. Otomobil, Karaoğlan’a doğru ilerlemiş ve buradan Hacı Bayram Camii’ne gelmişti. Kurbanlar kesilmiş, dualar edilmiş, Hacı Bayram Veli türbesi ziyaret edildikten sonra Hükümet Konağına gidilmişti. 700 piyade 3000 atlı birlikten oluşan Zeybek Alayının önünde 20 zurna ve 50 davul yeri göğü inletmişti. İki sıra halinde yürüyen kılıçlı seymenler, zaman zaman zeybek oyunu oynuyorlardı. Mustafa Kemal Paşa; Hükümet Konağında kendisine sevgi gösterisinde bulunan halka; “Vatandaşlarım, ne şu, ne bu kuvvet bizi kurtarabilir. Bizi sizin gibi fedakâr ve cesur halkımız kurtaracaktır” şeklinde hitap etti. Kolordu ziyaretinden sonra Ankara Valiliği tarafından ikametlerine tahsis edilen Ziraat Mektebi’ne doğru yola çıkmışlardı.
Mustafa Kemal Paşa, 27 Aralık 1919’dan 23 Nisan 1920’ye kadar yaklaşık dört ay (118 gün), Ziraat Mektebi’nde ikamet etmiş ve kurulan bir telgrafhane vasıtasıyla bütün yurtla temas buradan sağlanmıştı. 28 Aralık’ta Ankara’nın ileri gelenlerine içinde bulunulan durumu açıklayan bir konferans verdi. 3 Ocak 1920’den itibaren Ankara’ya gelen mebuslar Paşa ile görüştükten sonra İstanbul’a gitmeye başladılar. 10 Ocak 1921’de Hâkimiyet-i Milliye gazetesi yayımlanmaya başladı. 28 Ocak 1920 tarihli “Misâk-ı Milli”, 6 Nisan 1920 tarihli Anadolu Ajansı’nın kuruluşu ve Heyet-i Temsiliye adına alınan bütün kararlar Ankara’da hazırlandı. Ziraat Mektebi’ndeki ilk günler mali açıdan da bir hayli sıkıntılı geçmişti. Ankara Belediyesinin yardımları sayesinde iaşe temin edilmiş fakat sonra para sıkıntısı baş göstermişti.
Ankara, 1917’de büyük bir yangın geçirmişti. O yıllarda harap, ağaçsız, suyu yetersiz, sıtma ile mücadele edilen, kalenin etrafında bir şehir görüntüsüne sahipti. 29 Ekim 1919’da Ankara’da “Ankara Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti” kurulmuştu. Cemiyet, halktan temin ettiği 1000 lirayı Mustafa Kemal Paşa’ya bu sıkıntılı günlerde teslim etti. Heyet-i Temsiliye için ilk altı ayda 2630 küsur lira, açılacak yeni Meclis binasının tamiri için 5068 lira harcadı. Milli Mücadele’nin halka anlatılması için oluşturulan İrşat Heyetlerinin Başkanı Mehmet Akif Bey’e 20.000 kuruş verildi. Ankara, o günkü yokluğu içinde Milli Mücadele için 912.340 lira harcamıştı. 16 Mart 1920’de İstanbul’un işgali, Ankara’yı ön plâna çıkardı. Mustafa Kemâl Paşa, bir taraftan İstanbul’un işgalini protesto ederken, diğer taraftan Ankara’da olağanüstü yetkili bir Meclisin açılışını duyurmuştu. 23 Nisan 1920’de Ankara’da yeni Meclisin açılışı Ankara’yı tam anlamıyla bir merkez durumuna getiriyordu.
Atatürk, Ankara’nın kendisini karşılayışını ve milli mukavemet merkezi olarak Milli Mücadele’deki yerini şu sözlerle ifade etmiştir: “İstiklâl Mücadelesi tarihinde Ankara namı en aziz bir mevkii muhafaza edecektir. Bazılarımız iktihâmı (göğüs germeyi), hemen gayrimümkün zannedilen bu müşkilat karşısında sizler bir dakika tereddüt etmediniz. Üç sene mukaddem Sivas’tan Ankara’ya ayak bastığım zaman bir misalini geçen gün dahi göstermiş olduğunuz samimi ve kalbi tezahürat ile beni kollarınız arasına aldınız. O zaman gösterdiğiniz bu vatani cesaret sayesinde ecnebi müdahalesi ile İstanbul’da kapatılmış olan Meclis-i Mebusan daha vasî bir salahiyet ve şanı milliyet layık bir istiklâl ile Ankara’da açmak mümkün oldu. Büyük Millet Meclisi sizin muhiti hamasetinizde bîpervâ İstiklâl Mücadelesine devam edebilmiştir. Binaenaleyh Ankara, hemşehrilerimizin bu istiklâl-i vatan mücadelesinde ayrı bir hisse-i şerefi vardır.”
Kaynak
ATATÜRK, Mustafa Kemal, Nutuk 1919-1927, Haz. Zeynep Korkmaz, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 2002.
Tarih Vesikaları, C 2, S 9, İlk Teşrin 1942, s.161-165.
TBMM Zabıt Ceridesi, D. 2, C. 2,Birleşim: 35, s.666.