Anadolu'nun keşfedilmemiş tarihi hazinelerinden biri olan Ankara Kızılcahamam'daki Alicin Manastırı, turizme kazandırılmayı bekliyor. Sümela Manastırı’ndan daha eski bir tarihi olan Alicin Manastırı, Ankara’nın gün yüzüne çıkarılmamış turizme kazandırılmayı bekleyen tarihi güzelliklerinden yalnızca bir tanesi. Bayındır Deresi Vadisi’nde yer alan manastırın turizme kazandırılması için geniş çaplı bir restorasyona ihtiyacı var. Dik bir yamaç üzerine inşa edilen Alicin Manastırı'nın geçmişi hakkında net bilgiler bulunmuyor olması, manastırı daha da gizemli kılıyor. Yöre halkının rivayetlerine göre eşkıyaların barındığı ve keşişlerin ibadetlerini gerçekleştirdiği Alicin Manastırı yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kaldı.
“Alicin Manastırı, Sümela Manastırı’ndan tarihi olarak daha eskidir”
Ankara tarihi, kültürü ve araştırmacısı ve şehir tarihçisi Abdülkerim Erdoğan, Alicin Manastırı hakkında yıllardır araştırmalar yaptığını belirterek, “Alicin Manastırı olarak bilinen yapının ismi bölge halkı tarafından verilmiştir. Yapı moloz, çakıl ve kısmende tuğla kullanılarak yapılmış. 3 sıra pencereli bir yapıdır. Alicin Manastırı, Sümela Manastırı’ndan tarihi olarak daha eskidir. Alicin Manastırı’nın bulunduğu bölgenin yakınında Asar Kalesi var. Meşhur Antik Roma Yolu’nun kuzeybatı güzergahı üzerinde yer alan Asar Kalesi, Kirmir Çayı Vadisi’ne ve bölgeye hakim bir noktaya inşa edilmiş. Surları kısmen durmakta ve 10 dönümlük bir araziyi kaplamaktadır. Böyle olunca Galatlar’dan itibaren Asar Kalesi kullanılmaya başlanmış.
Kurumcu Dağı’nı takip ederek Köroğlu Dağları’na kadar olan bölgede Galatlar’a ve Frigler’e ait çok sayıda yapı var. Bugün Çamlıdere Barajı’nın olduğu alanda da çok sayıda Roma Dönemi yapıları var. Tabii bu yapıların bir kısmı sular altında kalıyor. Alicin Manastırı, volkanik patlamalar sonucu ortaya çıkan küllerin soğuması sonucunda oluşan bir kaya kütlesi üzerindedir. Manastır’ın yakınlarında Başköy, Güdül İnönü ve Çamlıdere Tatlak Mağaraları ile Sincan Kesiktaş Manastırı ve Zir Vadisi var. Zir Vadisi’ndeki gördüğümüz jeolojik yapı ile Alicin Manastırı’nın olduğu Bayındır Deresi Vadisi’ndeki jeolojik yapı aynı. Ama yapının hangi maksatla yapıldığı konusunda tereddütler var. Savunma amaçlı mı, gözetleme amaçlı mı yoksa dini bir amaçla mı yapılmış bilinmiyor.
Benim şahsi kanaatim çok yakınında savunma ve gözetleme amaçlı Avsar Kalesi olduğu için buranın bir manastır olduğu yönündedir. Diyorlar ki, ‘İç mekanda manastır yapısı özelliklerini göremiyoruz’. Bulunduğu yerde kar sularının tabana vurması sonucu o kısım oyuklaşmış. O oyuklaşma beşeri değil doğal bir oluşumdur. Volkanik taş parçalarının erimesi sonucu oluşan çok büyük bir oyuk. Zaten orada resim veya motifler varsa da zaman içerisinde erimiştir. Bu kaya kütlesinin çok yakınında mağara görünümlü bu tarz oluşumlar var. Aslında bunlar mağara değil. Zaman içerisinde deforme olan volkanik kütlelerin zayıflayıp erimesi sonucu meydana gelen deliklerdir” dedi.
Manastırın isminin nereden geldiğine dair kesin bir bilgi olmadığının altını çizen Erdoğan, halk arasından gelen rivayetler kaynak olarak alındığında manastırın isminin bir eşkiyadan geldiğini belirterek şunları söyledi:
“Alicin Manastırı’nın yapı tekniği gösteriyor ki Roma ve Bizans Dönemi’ne kadar kullanılmış. Osmanlı Dönemi’nde kullanılıp kullanılmadığını bilmiyoruz ama bölge halkının sözlü rivayetlerinde Alicin adında bir eşkiyanın orada saklanıp barındığı söylenir o yüzden de manastırın adı Alicin Manastırı olarak bilinir. Ama benim Kızılcahamam Çamlıdere bölgesinde yaptığım araştırmalar sonucunda Osmanlı belgelerinde o dönemde bölgede eşkiyalık yapan kişilerin isimleri belli fakat Alicin adında bir şahıs yok. Dar bir bölgede Ali isminde bir şahısın olması mümkün. Cin tabiride hareketli, kolay saklanabilen, cevval anlamlarına gelen ‘cin gibi’ deyiminden geliyor olabilir.”
“Başşehir olmasına rağmen kültür varlıkları açısından Ankara’ya pek önem verilmiyor”
Ankara Gezi Rehberi adında iki ciltlik bir kitap yayınladığını ama Ankara’nın bin 100 köyünü gezmesine rağmen görmediği birçok yer olduğunu belirten Erdoğan, “Ankara’da sadece Alicin Manastırı değil, Ankara’nın doğal ve kültürel mirasları da bilinmiyor. Ankara’da bin 100 köy gezdim ama benim bile görmediğim yerler var. Ankara’nın çok güzel ve değerli kültür varlıkları var. Ankaralıların her şeyden önce Ankara’yı bilmesi gerekiyor ki Ankara’yı tanıtabilsin ve doğal kültür varlıklarını koruyabilsin. Ama maalesef bu konuda ilgili kurumlarda bir zafiyet söz konusu.
Başşehir olmasına rağmen kültür varlıkları açısından Ankara’ya pek önem verilmiyor. Bu bilincin ilkokuldan itibaren geziler ve turlar ile verilmesi gerekiyor. Alicin Manastırı’na toprak bir yol açıldı ama insanlar oraya gittiği zaman ihtiyaçlarını giderebileceği herhangi bir sosyal tesis ve dinlenme alanları yok. Bu tesislerin yapılması lazım.
Alicin Manastırı’na yayan olarak çıkmak çok zor o yüzden oraya bir merdiven yapılması lazım ki insanlar oraya çıkabilsin ve gezebilsin. Sadece manastır için değil çok yakınında ki Avsar Kalesi’nin de restore edilip topluma kazandırılması gerekiyor. O bölge turizme çok elverişli bir bölge. Ankaralı tatil için devamlı şehir dışına çıkıyor. O bölgelerde yayla evleri yapılırsa doğa turizmi de canlanır. Ankara bu konuda çok muhtaç bir durumda” ifadelerini kullandı.
“Ankara’nın ilçelerinde çok fazla Alicin Manastırı gibi kültürel miras var fakat biz bunları tanıtamıyoruz”
Abdülkerim Erdoğan, Ankara’nın turizm açısından zenginleştirilmesi gerektiğinin altını çizerek, “Yeşiliyle, suyuyla, doğal gölleriyle çok zengin bir il olmasına rağmen biz Ankaralıları devamlı tatile şehir dışına gönderiyoruz. Abacı Peri Bacaları bu konuda örnek olabilir, çünkü oranın düzenlemesi çok güzel oldu. İnsanlar orada piknik yapabiliyorlar. Ankara’nın ilçelerinde çok fazla Alicin Manastırı gibi kültürel miras var fakat biz bunları tanıtamıyoruz” dedi.