Dil, düşüncelerimizi, duygularımızı ve deneyimlerimizi ifade etmemize olanak tanıyan güzel ve karmaşık bir sistemdir. Zihinler arasında bir köprü görevi görerek bakış açılarımızı başkalarıyla paylaşmamızı sağlarken, onsuz hiçbir şeyin olamayacağı bağlantılar da kurar.
Bununla birlikte, dil sadece bir konuşma kanalı olmaktan çok daha fazlasıdır; etrafımızdaki dünyayı düşünme, algılama ve anlama şeklimizi şekillendiren güçlü bir kuvvettir.
Forbes'un haberine göre, psikodilbilim alanını büyük ölçüde etkileyen iki akademisyen tarafından geliştirilen Sapir-Whorf hipotezi, dilin sadece düşüncelerimizi yansıtmadığını, aynı zamanda etkilediğini öne sürer.
Dilsel görelilik teorisine göre, konuştuğumuz dil gerçeklik algımızı ve dünyayı anlamlandırma biçimimizi şekillendirir. Bu teori, psikoloji ve dilbilim arasındaki boşluğu dolduruyor ve iki ilginç yolla örneklendiriliyor.
1. DİL, ZAMAN ALGIMIZI ETKİLİYOR
Dilin düşünce üzerindeki etkisinin ilgi çekici bir yönü de zamanın geçişini nasıl kavramsallaştırdığımız üzerindeki etkisidir. Zaman her yerde var olduğuna göre, dil onu hayal etme biçimimizi nasıl etkileyebilir? Zamanın kendisi evrensel bir kavram olsa da, araştırmalar onu algılama ve temsil etme şeklimizin dilsel farklılıklara göre değişebileceğini ortaya koyuyor.
2. DİL, BİLGİYİ NASIL ANLAMLANDIRDIĞIMIZI GÖSTERİYOR
Dilsel göreliliğin bir başka büyüleyici sonucu da, dilin farklı insanların bilgiyi nasıl anlamlandırdığını şekillendirmedeki rolüdür. Her dilin anlambilim, sözdizimi ve morfoloji açısından kendine özgü kuralları ve istisnaları vardır. Bu dilsel farklılıklar nedeniyle, aynı fikrin ifade edildiği dile bağlı olarak farklı bilgi ve anlamlar taşıması mümkün.
Hayatımızın başından sonuna kadar, ana dillerimiz dünyayı algıladığımız ve yorumladığımız merceklerdir ve farkında olmadan bilişsel süreçlerimizi sayısız şekilde şekillendirirler.
Psikolojik açıdan bakıldığında ise dil, konuşma ve yazmadan daha fazlasıdır. Her insanın geçmiş, şimdiki ve gelecekteki her deneyiminden anlam çıkardığı bir araç görevi görür.
Farklı dillerin temelde farklı dünya görüşlerine yol açabileceği düşüncesi, dilsel görelilik teorisinin doğasının bir kanıtıdır.