Bir akşam sofrasında İstanbul valisi Muhittin Üstündağ ve Başbakan İsmet İnönü vardı. Muhittin Bey sohbetin arasında İsmet İnönü’ye, “Paşam, haberiniz olsun. Ekmek fiyatını arttırdık. 5 kuruştan 7 kuruşa çıkardık” dedi.
İsmet İnönü, 2 kuruşluk zam için tepkisiz kaldı. Sofradakiler de sessiz kalınca Atatürk’ün birden kaşları çatıldı ve sesini yükseltti:
- Siz ne yaptınız Vali Bey. Bu fakir milletin zaten yemek için sadece ekmeği var. Ona da mı göz diktiniz? Onu da mı elinden almaya kalktınız? Bula bula fakirin ekmeğini mi buldunuz arttıracak?
Muhittin Beyin yüzü kıpkırmızı oldu. İsmet İnönü de şaşırmıştı.
Vali Bey, “Şey efendim...” diye söze girmeye çalışırken Atatürk bir kez daha ses tonunu yükseltti:
- Bizim millet başka milletlere benzemez Vali Bey! Bizim millet ekmekle beslenir. Ekmeği kara somuna katık eder. Fakir köylünün yiyeceği bir baş soğanla, bir somun ekmektir. Ekmekten ne istediniz? Ekmek fiyatını arttıracağınıza elinizden geliyorsa yüz paraya indirin!
Kaynak: Cemal Granda, Atatürk’ün Uşağı İdim
13 yıl boyunca Atatürk'ün hizmetinde bulunmuş Sofracıbaşı İbrahim Ergüven de onunla yaşadığı bir anıyı şöyle anlatıyor:
"Bir gece yine sofrayı hazırlamıştım. Recep Peker başbakan iken Maliye Bakanlığından birkaç yüksek memurla gelmişlerdi. Recep Bey, ‘Bir sorunumuz var, Paşa Hazretleri. Bütçede açık varmış, ekmeğe bir kuruş zam yapıp açığı bu suretle kapamak istiyorlarmış." dedi. Bunun üzerine Atatürk ‘Ben milletin ekmeğiyle oynamak istemem. Başka bir gelir kaynağı bulunuz’ dedi. Sonra da hemen arkasında duran bana dönerek ‘Hem bakalım, bir de halka soralım. O ne der bu işe?’ dedi.
Ben de ‘Hayır Paşam, doğru olmaz' dedim 'Çünkü bir fakir belki günde 2 ekmek yer, karnını ekmekle doyurur. Zengin ise çörek yer, pasta yer, börek yer. Eğer ekmeğe bir kuruş zam yaparsak fakirden 2 kuruş alınmış, zenginden hiçbir şey alınmamış olur' dedim.
Bunun üzerine Atatürk, sofranın etrafındakilere şöyle dedi: 'Siz halkın dediğini yapınız'"