İstiklal Mahkemelerinin devam ettiği günlerde mahkeme heyetinin İzmir'e gelişiyle başlayan olaylar, Atatürk'ün de yakından takibini gerektiriyordu.
Gazi'ye düzenlenen suikast plânının faillerinin mahkeme huzuruna getirilmesi ve Atatürk ile yüzleştirilmeleri kararlaştırıldı.
Gerisini Atatürk'ün en yakın arkadaşlarından Kılıç Ali'nin anılarından okuyalım:
Gazi, İzmir'e varır varmaz Ziya Hurşit'le diğer suçluları huzuruna çağırdı. Ziya Hurşit, bütün kötülüklerini kabul ve itiraf etti.
"BANA ACIMADIN MI?"
Gazi sordu:
"Ziya Hurşit! Seninle hayli arkadaşlık ettik. Hayatıma kastedecek kadar ileri gitmene sebep neydi? Bana acımadın mı?
Ziya Hurşit başını önüne eğdi, sustu. Bir tek kelime söyleyemedi.
"BANA ATEŞ EDEBİLECEK MİYDİN?"
Gazi bu kez, önünde bir yılan gibi kıvranan Gürcü Yusuf'a döndü:
"Bana ateş edebilecek miydin?"
Gürcü Yusu cevap verdi:
"Seni gördükten sonra atamazdım"
"OLAY MAHKEMEDE, MÜDAHALEYE HAKKIM YOK"
Ziya Hurşit bir aralık Gazi'ye sığınmak, ondan af dilemek istedi. Gazi'den şu cevabı aldı:
"Brn şahsen kinci bir adam değilim. Fakat olay mahkemeye intikal etmiştir. Mahkemenin sonucunu beklemek gerekir. Müdahaleye hakkım yoktur.
Suçlular artık adalete hesap vereceklerdi. Suçluların yakalanması üzerine hükümet de bir bildiri yayınlamıştı.
Hükümetin bildirisiyle birlikte olaydan haberdar olan bütün ülke üzüntü ve heyecan içindeydi...
Özellikle bu olay İzmirlileri galeyana getirmişti.
Halkı yatıştırmak güç oluyordu. Suçluların linç edilmesinden korkuluyordu...
Gazi bu haberi aldığında Naim Palas'ta akşam yemeğindeydi.
Otelin önünü halk hınca hınç doldurmuştu. Bazı kişiler Gazi'nin içki içtiğini halktan gizlemek amacıyla, kapıları ve pencerelerin kepenklerini kapattırmışlardı.
Gazi bunu görüncü hiddetlenerek şu emri verdi:
"Benim milletimden gizli yaptığım hiçbir işim yok. Her şeyi milletimin gözünün önünde yaparım. Derhâl kapıları açınız!"
Kapılar açıldı. İzmirliler çılgın gibiydiler. Gazi'ye içten bağlılıkları, yaptıkları tezahürat görülecek bir manzaraydı. Sanki kıyamet kopuyordu. Gazi hemen kapının önüne çıktı, halkı selamladı ve onlara şöyle seslendi:
"Beni öldürürlerse, vatandaşlarımın intikamımı alacaklarından eminim. Ben ölürsem, necip milletimin birlikte yürümekte olduğumuz yoldan asla ayrılmayacağına inanıyorum ve bu nedenle huzur içindeyim. Düşmanlarımız düşünebildikleri menfur çarelere istedikleri kadar tevessül etsinler. Onların hayvanca hareketleri bizim inkılap ateşimizi söndüremez.
Onların kendilerini hüsrana, milletimizi acıya uğratan akılsızlıklarına acıyorum. Cumhuriyet hükümetimizin demir pençesi ve İstiklâl Mahkemesi'nin yüce adaleti, duruma tamamen hâkim bulunuyor. Muhterem halka, onların adaletli uygulamalarının sonuçlarını sukûnetle beklemelerini tavsiye ederim."
Kaynak: Kılıç Ali'nin Anıları, Türkiye İş Bankası Yayınları, s. 422-424