2 Ağustos 1926 tarihinde, Ege Denizi’nin uluslar arası sularında (Midilli adası yakınlarında), “Bozkurt” adlı kömür yüklü Türk gemisi ile “Lotus” adlı Fransız ticaret gemisi çarpıştı. Bozkurt Gemisi battı ve 8 Türk gemicisi de kayboldu.
Lotus gemisi, Bozkurt Gemisi'nin birkaç tayfasını ve kaptanını kurtararak İstanbul’a gelmişti. Bu sırada, kazada ölenlerin ailelerin şikayeti üzerine başlatılan soruşturma sırasında, Bozkurt gemisinin kaptanı Hasan ve Lotus gemisinin kaza sırasındaki görevli süvarisi Desmons tutuklandılar.
Yapılan yargılama, 15 Eylül’de sonuçlandı; dikkatsizlik ve tedbirsizlik ölüme neden olmaktan Hasan 4 ay hapis ve Desmons da 80 gün hapis ve 22 lira para cezasına çarptırıldılar.
Fransa, kendi vatandaşını Türk mahkemesinin yargılamasına şiddetle karşı çıkmış ve hemen serbest bırakılmasını istemişti. Türkiye, Fransa’nın verdiği notayı reddederek; Türk adliyesinin bu davaya bakmaya hakkı olduğunu ve bağımsız mahkemenin aldığı kararın değiştirilmesinin mümkün olmadığını ileri sürdü.
Daha sonra, her iki ülke arasında anlaşarak, konuyu Lahey Uluslar arası Adalet Divanı’na götürmeye karar verdiler.(1927)
Bozkurt-Lotus Davasının uluslar arası bir nitelik kazanması sonucunda, Türkiye’yi dönemin Adliye Vekili ve Hukuk Devrimi’nin Mimarı Mahmut Esat savunmak istedi.
Lahey’de Türkiye’yi başarılı bir şekilde savunan ve Adalet Divanı’na Türk tezini kabul ettiren Mahmut Esat’ın bu davayı kazanmasıyla birlikte, devletler arası hukuk alanında Türkiye’nin Batı devletleri ile eşit düzeyde olduğu eylemsel olarak ispatlanmış oldu. Mahmut Esat’ın bu başarısı nedeniyle Atatürk, Ona “Bozkurt” soyadını verdi.
MAHMUT ESAT BOZKURT KİMDİR?
Mahmut Esat Bozkurt 1892’de Kuşadası’nda doğdu. 1912’de, İstanbul Hukuk Mektebi’nden mezun olan Mahmut Esat Bey, İsviçre’de Fribourg Üniversitesi’nde yeniden hukuk öğrenimi gördü. 1919’da İsviçre’nin Lozan kentinde kurulan Türk Talebe Cemiyeti’nin başkanlığına seçildi.
Bugün kimilerinin “elitist” diye karalamaya çalıştığı Mahmut Esat Bozkurt sadece hukuk öğrenimi görmemiş, İzmir’in Yunanlılar tarafından işgalinden sonra Kurtuluş Savaşı’na katılmak üzere yurda dönerek Kuşadası’nda Kuvayi Milliye’yi kurmuştur.
Mahmut Esat Bey, 23 Nisan 1920’de TBMM’nin 1. Döneminde İzmir’den milletvekili olarak Meclis’e girdi. 1922’de Rauf Bey’in (Orbay) başkanı olduğu İcra Vekilleri Heyeti’nde İktisat Vekilliğine (Ekonomi Bakanlığı’na) seçildi. Önerisi üzerine Türkiye’de ilk kez “Milli İktisat Kongresi” 17 Şubat 1923’de İzmir’de toplandı.
20 Nisan 1924’te kabul edilen Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun hazırlayıcıları arasında yer aldı. 1924’de, Ali Fethi Bey’in (3. Hükümet) kabinesinde Adliye Vekilliği’ne (Adalet Bakanlığı’na) atandı. 5 Kasım 1925’te Ankara Hukuk Mektebi’nin açılmasında emek sarfetti.
Türk Medeni Yasası, Türk Ceza Yasası, Kabotaj Yasası, Borçlar Yasası, Ticaret Yasası, Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası temel yasaları hazırladı.
1930 yılı sonlarında Adliye Vekilliği’nden istifa ettikten sonra, Ankara Hukuk Fakültesi’nde “Devletler Hukuku”, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde “Anayasa Hukuku” profesörlüğü yaptı.
“Cumhuriyet Savcısı” unvanının isim babası olan Bozkurt hukukçu kimliğinin yanı sıra “Atatürk İhtilali” dediği Türk Devrimi’nin Teorisini yapmıştır. Atatürk ilkelerini yerli yerine oturtmuştur.
Laiklik ilkesi konusunda şöyle diyordu:
“Dinin devlet, devletin din işlerine karışmaması, bunların birbirinden ayrı kalması, onca matlup ve mültezem idi. Din bir vicdan meselesi olduğuna göre, Atatürk bunda pek haklı idi.”
1933 yılında Bursa’da meydana gelen olaylar sonrasında Diyanet İşleri Başkanlığı ile ilgili bugün de süren tartışmaya ilişkin şu öneride bulunmaktadır:
“Bence bugün dahi halli lazım gelen bir cihet vardır. Diyanet işlerinin yavaş yavaş devlet bütçesinden ayrılması, yalnız devletin yüksek nezareti altında, fakat hususi varidatla, mesela Kanunu Medeniye uygun tesisatla idare edilmesi icap eder. Vaizlerin büyük şehir imamlarının Darülfünun ilahiyat şubesi mezunları olması ve lisan bilir kimseler arasından seçilmesi lazımdır. Küçük şehir imamlarının ise mevkilerile mütenasip bir tahsil görmeleri Layikliği anlamaları çok faidelidir.”
Devletçilik anlamında “Devlet Sosyalistliği” tabirini kullanarak liberalizmi eleştirmiştir:
“Türk milleti, medeni bir millet sıfatıyla, memleketi şimendiferleriyle, yollarıyla, kanallarıyla, fabrikalarıyla imar etmek, sömürgelikten kurtulmak için sanayisini korumak, ziraatını inkişaf ettirmek, uluslararası ticaretine genişlik vermek zorundaydı. Başka türlü 20. Yüzyılda hiçbir anlam ifade edemez! Yaşayamazdı. Nasıl ekonomik bir politika takip etmeliydi? Bize her yönden uyan ekonomik politika, devletçilik, devlet sosyalistliği idi.”
Mahmut Esat Bozkurt'un hayatını, fikirlerini ayrıntılı öğrenmek ve indirimli satın almak için sitemizi ziyaret edebilirsiniz.