Refii Cevat, bu görüşmeyi şöyle aktarır:
Sorularımı bitirip veda etmek üzere ayağa kalktığımda dedi ki:
-"Biraz daha oturunuz lütfen."
Oturdum. Şöyle bir konuşma geçti aramızda:
-"Soracağınız sorular bitti mi?"
-"Bitti Paşam."
-"Bu vatan içine düştüğü bu felaketten nasıl kurtarılır, istiklaline nasıl kavuşturulur? diye bir soru sormanızı beklerdim."
- "Af buyurunuz Paşa hazretleri, bugün içinde bulunduğumuz bu şartlardan bu vatanın kurtulmasını en uzak ihtimalle dahi mümkün görmediğim için böyle bir soru sormadım."
- "Siz gene de böyle bir soru sormuş olunuz, ben de cevabımı vereyim, fakat yazmamak şartıyla."
- "Zatıalinizi dinliyorum Paşa hazretleri."
-"Bakınız Cevat Beyefendi, sizin imkânsız gördüğünüz kurtuluş yolları vardır. Bugün herhangi bir teşkilatçı Anadolu’ya geçer de milleti silahlı bir direnişe hazırlarsa bu yurt kurtarılabilir. Heyecanlanmıştım. Birinci Dünya Savaşı süresince gücümüzü öylesine tüketmiştik ki elimizde hiçbir şey kalmamıştı. Harplerden sağ kalanların ise ayakta duracak hâlleri yoktu."
-"Nasıl olur Paşa’m?" diye yerimden fırladım. Paşa sakindi:
-"Aklınızdan geçenleri tahmin ediyorum, dedi; doğrudur. Görünüş tamamen aleyhimizde. Ama düşmanlarımız olan bu büyük devletlerin bir de iç yüzleri var."
-"Nasıl Paşam?"
-"Anlatayım. Siz sanıyor musunuz ki savaşı kazanmakla müttefikler aralarındaki bütün sorunları çözmüşlerdir. Aralarındaki asıl rekabet şimdi başlayacaktır. Asırlarca birbirleriyle boğuşan Fransızlarla İngilizleri ortak düşman tehlikesi birleştirdi. Şimdi o eski rekabet, bıraktıkları yerden tekrar başlayacaktır. İtalya’nın da başı dertte. Onlar da her an bir iç karışıklık yaşayabilirler. Sonuçta, Anadolu’da başlayacak bir millî direnişle hiçbiri mücadele edecek durumda değildir. Böyle bir mücadelenin tam sırasıdır."
"TEŞKİLAT OLURSA VATAN KURTULUR"
-"Paşam, millî direniş... Güzel, ama neyle? Hangi askerle, hangi silahla,hangi parayla? Malesef Paşa’m, kupkuru bir çölden farksız oldu bu güzel vatanımız."
-"Öyle görünür Refii Cevat Bey, öyle görünür. Ama çölden bir hayat çıkarmak lazımdır. Çöl sanılan bu âlemde saklı ve kuvvetli hayat vardır. O, Türk milletidir. Eksik olan şey teşkilattır. Bu teşkilat organize edilebilirse vatan da millet de kurtulur."
Mustafa Kemal’e veda ettim; matbaaya geldim. Ne kafam almıştı ne mantığım. Daha doğrusu anlattıkları bana deli saçması gibi gelmişti. Matbaada arkadaşlar anlat diyorlardı; neler söyledi?
Anlattım:
Şu sıralar Anadolu’ya geçilir, orada teşkilat kurulur, vatan bağımsızlığına kavuşur, millet de özgürlüğüne kavuşurmuş, anladınız mı arkadaşlar?
Bu deli değil, zırdeliymiş. O günlerde, o şartlar içinde İstiklal Mücadelesi’ne atılıp Türkiye’yi kurtarmaktan söz edenlere karşı herkes benim gibi düşünürdü. O günlerde böyle düşünen tek adam oydu; tek adam!
Kaynak: Atatürk’ün İstanbul’daki Hayatı, Sadi Borak, Kuleli Dergisi, 1996/1, Sayfa: 1-2
KİTAP SETİNE İNDİRİMLİ ULAŞMAK İÇİN