1937 yılında basında Hatay'ın Fransızlara terk edileceği yönünde haberler yazılmaya başlar.
Hatay konusunda Fransızlara gözdağı vermeyi planlayan Atatürk'ün aklına bir plan gelir.
Bu plan bünyesinde hem 'adalet' ve 'meşruluğun' önemi konusunda bir referans olacak hem de Türk gençliğinin bağımsızlığına olan düşkünlüğünü vurgulayacaktı.
Bir akşam dünyanın ilk kadın savaş uçağı pilotu Sabiha Gökçen'e seslenir:
'TABANCANI AL YANINA, GEL'
"Çık yukarıya odana, üniformanı giy ve tabancanı al yanına, gel."
Atatürk sözlerine şöyle devam eder:
Şimdi Karpiç'e (Karpiç, Atatürk'ün sürekli gittiği bir lokantanın adı) gideceğiz. Karpiç'te bir arkadaş çıkacak, konuşma yapacak. O konuşmadan sonra sen...
FRANSIZ BÜYÜKELÇİ KARPİÇ'TE
Atatürk, Sabiha Gökçen'e gereken bütün şeyleri anlatır ve beraber Karpiç'e giderler. O akşam restoranda Fransız Büyükelçi Henri Posot ile elçilik erkanı da bulunmaktadır.
Bu arada Karpiç'e gidilen saat de gece yarısına yakındır. Karpiç'te Posot'un yanı sıra eski Paşa, Diyarbakır Milletvekili Kazım Sevüktekin de bulunur. Atatürk'ün sözünü ettiği konuşmacı da odur.
Sevüktekin Paşa, Atatürk'ün tertiplediği tiyatronun 1. perdesinde Büyükelçi'ye hitaben, sonunda Fransızların Hatay'ın Türkiye'ye ait olduğuna karar vereceklerine inandığını, ifade eden bir konuşma yapar.
Gökçen, Atatürk'ün kendisine söylediği gibi konuşma biter bitmez ayağa fırlar, Büyükelçi'ye döner ve konuşması ile tiyatronun 2. perdesini başlatır. Şöyle der Gökçen:
GEREKİRSE CANIMIZI VERİRİZ
"Generalim, Fransız dostlarımızın bu konuşmanızı değerlendirebileceklerini sanmıyorum. Fransa bir oyun içine girmiştir. Oyunun sonunda bizim olan toprakları Suriye'ye vermeyi planlamıştır. Fransa'nın oyununa gelerek Hatay topraklarını başkalarına bırakmayacağız. Biz gençler gerekirse bu işi silahlarımızla da halledebiliriz. Hatay bizim canımız feda olsun kanımız."
Ve sözlerini bitirir bitirmez havaya 3 el ateş eder. Tabii hemen polisler gelir ve içeride gergin bir şaşkınlık hakim olur. Polisler Gökçen'i tanırlar ve ne yapacaklarını bilemezler, Atatürk'e bakarlar...
Atatürk ise polislere, 'Ne duruyorsunuz? Ne yapmak lazımsa yapın. Alın götürün ve bu hareketin cezası neyse kendisine verilsin.' der. Ve böylece tiyatronun 3. perdesi de bu şekilde biter.
Sorgu sırasında, Atatürk'ün kız kardeşleri Makbule Hanım ile Semiha İnanç da silahlarını havaya boşalttıkları için adliyeye gelmişlerdi. Yasa gereğince, üç kadın 24 saat hapis cezasına çarptırıldı. Mesaj yerine ulaşmış ve Fransa, Türkiye'nin kararlılığını görmüştü.
Tahmin edeceğiniz üzere ateş ettikten sonra olacakları Atatürk tahmin eder. Ve o, manevi kızına "Bak seni hapis bile edebilirler ve ben buna karışmam, razı mısın?" diye önceden sormuştur.
Atatürk'ün dava edindiği Hatay, 1939 yılının Temmuz ayında Türkiye'ye katıldı.