Batı tıpkı 100 yıl önce olduğu gibi başta Rusya ve Türkiye olmak üzere Asya ülkelerinin egemenliklerini tehdit ediyor.
Asya ülkeleri ise kendisine yönelen bu tehditleri ancak birlikte karşı koyabilirse bertaraf edebilir. Tıpkı 100 yıl önce olduğu gibi. Çanakkale Zaferimiz, Rusya’da 1917 Şubat ve Ekim Devriminin önünü açarak, dünya dengelerini değiştirdi.
Türkiye, Birinci Dünya Savaşında İngiltere, Fransa ve Çarlık emperyalistlerine karşı savaştı. Ekim Devriminden sonra Rusya’nın Lenin önderliğindeki Devrimci Hükümeti, Osmanlı Devletini paylaşmak için yapılan gizli anlaşmaları açıkladı ve Türkiye’nin Anadolu’da kurulan Devrimci Hükümet önderliğinde devam eden İstiklâl Savaşımızı destekledi.Böylece Ekim Devrimiyle birlikte üç büyük düşman ikiye düştü. Dahası Rusya artık Türkiye’nin yanındaydı.Türkiye ve Rusya el ele vererek, İngilizlerin Kafkaslarda oluşturduğu üç devleti, Mustafa Kemal Paşa’nın deyişiyle Kafkas Seddini yıktılar. Türkiye sağlam bir cephe gerisine kavuştu.
Türkiye 1918-1922 yılları arasında İstiklâl Savaşını devam ettirirken, Rus Devrimi de, 1917-1921 yılları arasında İngiliz ve Fransız emperyalistlerinin 700 bin askerinin desteklediği Çarlık gericilerine karşı savaşıyordu. Emperyalizme karşı iki devrim, sırt sırta verdiler.
Türk ve Rus Devrimleri birbirlerini destekleyerek kesin zafere ulaştılar. Bu sırt sırta verme kelimenin gerçek anlamında silah arkadaşlığıdır.
Büyük Taarruz şafağındaki Kocatepe fotoğrafı, Türk-Rus dostluğunun komuta kademelerindeki arkadaşlığa kadar vardığını hatırlatıyor. Atatürk’ün arkasında siperde yatan asker, Sovyet şapkalı ve Sovyet kaputlu Kızıl Ordu subayıdır.
24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşmasına Sovyet dostluğuyla geldik. Lozan masasında da yanımızda onlar vardı. Atatürk’ün 1928 yılında Taksim Abidesi’ne hemen kendisinin ve İsmet Paşa’nın arkasına kasketli Aralov heykelini koydurması, iki devrim arasındaki dayanışmanın stratejik değerini gösterir. O dostluk taktik düzlemde olsaydı, heykeli olmazdı. Türk ve Rus askeri, bugün Batı Asya’da yine silah arkadaşı oldular. Rusya siyaseti, Türkiye için İstiklâl Savaşı yıllarından bu yana belirleyici olmuştur.
İstiklâl Savaşımızı Sovyet Rusya dostluğuyla kazandık.
Atatürk Devrimini Sovyetler Birliği dostluğuyla yürüttük.
1930’lu yıllarda, devletçi ve halkçı siyaset izleyerek ve beş yıllık planlar yaparak, on yıl boyunca Rusya ile birlikte dünya ekonomisinin şampiyonları olduk.
1945 sonrasında Rusya dostluğunu terk ederek ABD denetimine düştük ve Atatürk Devriminin kazanımlarında önemli kayıplara uğradık.
Büyük Devrimci Önderimiz Atatürk, hayatının son zamanlarında Başbakan Celal Bayar’ı, Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’ı ve yakın arkadaşı Kılıç Ali’yi çağırıyor ve onlara dünyanın büyük bir savaşın eşiğinde olduğunu belirttikten sonra, “Sovyet dostluğundan ayrılmayacaksınız” vasiyetinde bulunuyor.
Dolmabahçe’de İsmet İnönü ve Ali Fuat Cebesoy ile yaptığı veda görüşmelerinde de, aynı vasiyetini yineliyor. O zamanki hükümetin yöneticileri ve Atatürk’ün yakın arkadaşları, hatıra ve açıklamalarında bu vasiyeti doğruluyorlar.
NOT: Mehmet Perinçek'in "Atatürk'ün Sovyetler'le Görüşmeleri" kitabını indirimli satın almak için tıklayın.
Ufuk sahibi olmak, geleceği görmek ve geleceğin stratejik siyasetini belirlemek, işte budur. Rusya dostluğu 1938 sonrasında stratejik önem taşıyordu. 1945 sonrasında o dostluğu terk ettiğimiz için, ABD’nin denetimine düştük. Şimdi yeniden o dostluğu keşfettiğimiz için, ABD’nin denetiminden kurtuluyoruz ve Atatürk Devrimini tamamlayacağımız bir sürece giriyoruz.
Atatürk’ün vasiyeti konusunda çeşitli rivayetler ve uydurmalar dolaştırılır. Oysa Atatürk’ün vasiyeti, gizli ve saklı değildir. 1927 Büyük Nutkunda devrimi Türk gençliğine emanet etmiştir. 1934 yılındaki CHP Kurultayı’nda “Arasız devrimler” talimatını vermiştir.
Atatürk’ün vasiyeti özetle Millî Demokratik Devrimimizi kesin zafere ulaştırmaktır. İçinde bulunduğumuz çağın dengelerinde, Asya’da konumlanmak ve Rusya dostluğu Atatürk Devrimini tamamlamanın koşullarıydı. Batı emperyalizmine karşı Rusya ile dayanışma, Kemalist Devrimi sürdürmek için stratejik değerdeydi. Nitekim Atatürk, aramızdan ayrılırken bize Rusya ile dostluk vasiyetini bıraktı.
Atlantik sisteminden kopuş ve Avrasya’daki onurlu konumumuza yerleşme sürecinin anlamı budur. Avrasya’da konumlanırken Rusya, İran, Irak, Suriye ve Çin ile dostluk sürecinde, Atatürk’ün yıldızı parlıyor. ABD’nin tepesinde bulunduğu Atlantik güçlerinin bu sürece yanıtı çeşitli cephelerdedir. Stratejik düzlemdeki yanıt, Türkiye’nin en başta Rusya ve Çin ile dostluk sürecini baltalamaktır. Türkiye’de kurdukları Biden İttifakı’nın sözcüleri, gazete köşelerindeki ve televizyon programlarındaki ABD elemanları Rusya ve Çin karşıtı propagandaya hız verdiler.
Rusya Federasyonu Dış Ekonomik ve Uluslararası İlişkiler Bakanı Sergey Çeryomin ile Türk ve Rus iş insanları, geçtiğimiz günlerde ‘Türkiye-Rusya Altın Fırsatlar Buluşması’nda buluştu. Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in davetiyle düzenlenen buluşmada Türk-Rus işbirliği önemine dikkat çekildi. Perinçek bu toplantıda da Kocatepe'deki o fotoğrafını gösterdi ve hikayesini anlattı. Katılımcılar ilgiyle dinledi.