Namık Kemal (21 Aralık 1840, Tekirdağ – 2 Aralık 1888, Sakız)
Namık Kemal, Türk milliyetçi hareketini ve Jön Türkleri etkilemiş, Türk edebiyatının batılılaşmasına önemli katkılar yapmış bir şair ve yazardır. Vatan ve hürriyet fikirlerini, bütün yurttaşların yasalar karşısında eşitliğini savunmuştur. Bunu gerçekleştirmek için istibdat yönetiminin yıkılarak halkın çıkarlarını koruyacak bir “meşrutiyet” yönetiminin kurulması yolunda çalışmıştır.
ATATÜRK’ün daha öğrencilik yıllarından başlayarak Namık Kemal’den etkilenmiş ve eserlerini gizlice okumuş olduğunu biliyoruz. Asım Gündüz ve Ali Fuat Cebesoy anılarında M. Kemal’in Namık Kemal’i, “Türk milletinin yüzyıllardan beri beklediği sesi” olarak değerlendirdiğini anlatmaktadırlar.
Tevfik Fikret (26 Aralık 1867, İstanbul – 19 Ağustos 1915, İstanbul)
Edebiyat-ı Cedide’nin en önemli temsilcilerinden olan Tevfik Fikret, öğrencilik yıllarından itibaren Mustafa Kemal ATATÜRK’ü etkilemiş olan şairlerden biridir. Toplumsal içerikli şiirlerinden dolayı ilerici düşünenlerin simgesi hâline gelmiş, Türkiye’de batılı sanat anlayışının yerleşmesinde büyük rol oynamıştır. İstibdada karşı mücadele etmiş ve İkinci Meşrutiyet’in ateşli savunucuları arasında yer almıştır.
Ziya Gökalp (23 Mart 1876, Diyarbakır – 25 Ekim 1924, İstanbul)
“Türkçülük” düşüncesini sistemli bir hâle getiren, İkinci Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinde düşünce ve siyaset alanlarına önemli etkiler yapmış olan Ziya Gökalp’in M. Kemal’in düşünce ve uygulamaları üzerinde derin etkileri olduğu bilinmektedir. Bu anlamda bakıldığında, Cumhuriyet öncesinde ve Cumhuriyet’in oluşmasında Ziya Gökalp’in sosyolog ve mütefekkir olarak çok özel ve önemli bir yeri olduğu görülür.
Yusuf Akçura
Akçura, gerek yazıları gerekse de faaliyetleri ile Türkçülük düşüncesini yaygınlaşmasında çok etkili olmuştur. Bu faaliyetlerine devam ettiği sıralarda Darülfünun’da tarih dersleri vermekteydi. Ancak 1916’da bu görevinden uzaklaştırılmıştır. Aynı yıl “Rusya Mahkûmu Müslüman Türk Tatarların Hukukunu Müdafaa Cemiyeti”ni kurmuştur. Bu cemiyetin faaliyetleri dolayısıyla Avrupa ve Sovyetlere gitmiş ancak 1919’da Anadolu işgal altında iken yurda dönmüş ve Ahmet Ferit’in kurduğu “ Milli Türk Fırkası”na katılmıştır. 1920’de ise Milli Mücadeleye katılmak üzere Ankara’ya gitmiştir. TBMM’de Hariciye Vekâletinde görevde bulunmuş ve 1923’te Atatürk’ün isteği ile İstanbul Milletvekili olmuştur. 1925’te açılan Ankara Hukuk Mektebi’nde Siyasi Tarih derslerini okutmak üzere atanmıştır. 1931’de “Türk Tarih Kurumu”nun kurucuları arasında yer almış ve 1932’de kurumun başkanlığı görevine gelmiştir. 1933’te ise Darülfünun’un yerine kurulan İstanbul Üniversitesi siyasi tarih profesörlüğüne atanmıştır. Akçura, bu resmi görevlerinin yanında Türkçülük ile ilgili çalışmalarına da devam etmiştir. 1935’te Kars milletvekilli iken İstanbul’da geçirdiği kalp krizi dolayısıyla hayata veda etmiştir.
Mehmet Emin Yurdakul (1869, İstanbul – 14 Ocak 1944, İstanbul)
Millî edebiyat ve Türkçülük akımının önde gelen temsilcilerinden olan ve “Osmanlıcılık” ve “İslamcılık” akımlarına karşı “Türkçülük” fikrini savunan M. Emin Yurdakul ile Manastır İdadisinde öğrenci iken tanışan ATATÜRK, sonradan 14 Eylül 1931’de yaptığı bir konuşmada, Mehmet Emin Yurdakul ile ilgili şunları söylemiştir: “… Şair Mehmet Emin Yurdakul’un ilk kez Manastır Askeri İdadisinde öğrenciyken okuduğum ‘Ben bir Türk’üm, dinim, cinsim uludur.’ dizeleriyle başlayan manzumesinde bana ulusal benliğimin gururunu tattıran ilk anlatımı bulmuştum…”
ATATÜRK’ün burada bahsettiği şiir, Mehmet Emin’in 1897 Türk-Yunan Harbi’nden hemen önce başlayarak temiz bir Türkçe ile kaleme aldığı ve “Türkçe Şiirler” başlığı altında topladığı dokuz manzumeden en çok beğenilip sevilmiş olan şiirdir. Şiir; “Anadolu’dan Bir Ses Yahut Cenge Giderken” adını taşıyordu.
ATATÜRK Özel Kitaplığı’nda, M. Emin’in 3 eseri bulunmaktadır. Bunlar, “Türkçe Şiirler (Çoban Armağanı Çam Sakızı), Zafer Yolunda, Kral Corc’a” isimli eserlerdir.
ÖMER NACİ
ATATÜRK daha öğrencilik yıllarından itibaren bu şairlerden etkilenmiştir. Bu konuda onu etkileyen de arkadaşı Ömer Naci’dir. Ömer Naci’nin Mustafa Kemal’in fikrî altyapısının oluşmasında diğer faktörlerle birlikte önemli bir rol oynadığı kesindir. Nitekim genç Mustafa Kemal’in dönemin “vatan ve hürriyet” şairi Namık Kemal ile “Türkçü” şairi Mehmet Emin Yurdakul’un şiirleri ile tanışmasında Ömer Naci’nin etkili olduğu bilinmektedir. İdadide, Namık Kemal’i tanımak, duymak, onun gizlice elden ele dolaşan vatan şiirlerini bulmak, okumak işini Hatip Ömer Naci sağlamıştır.
Mustafa Celâleddin Paşa
Mustafa Celâleddin Paşa ya da doğum adıyla Konstanty Borzęcki (10 Nisan 1826 - 9 Ekim 1876), Leh asıllı Osmanlı paşasıdır. Nâzım Hikmet'in anne tarafından büyük dedesidir. 1848 Devrimlerinden sonra Osmanlı'ya sığınmış ve 20 yıl subay olarak görev yapmıştır. 1869 yılında Eski ve Modern Türkler adlı eserini Fransızca olarak yayınlamıştır. Türk tarihinde hanedan tarihçiliğinden ulus tarihçiliğine geçişte etkisi olan isimlerdendir. Türkçülük konusunda öne çıkan ve çokça bilenen isimlerden daha önce Türkçülük fikrini ve Arap alfabesine karşı da Latin alfabesinin kullanımını savunmuştur.
Şehbender-Zade Filibeli Ahmet Hilmi (1865, Filibe – 17 Ekim 1914, İstanbul)
ATATÜRK’ün “toplumsal, özgürlükçü ve devrimci” görüşlerinin oluşmasında etkili olan düşünür ve yazarlar arasında Şehbender-zade Ahmet Hilmi’nin ayrı bir yeri vardır. Cemiyeti İslamiye (1861’de kurulan ve Mecmua-i Fünun adıyla ülkemizde ilk bilim dergisini çıkaran dernek) üyelerinden, Tasvir gazetesi yazarlarından ve Hikmet gazetesinin de sahibi olan A. Hilmi’nin özellikle “Allah’ı İnkâr Mümkün müdür?” ve “İslam Tarihi” eserlerinin ATATÜRK’ü çok etkilediği görülmektedir.
Bu iki eserdeki görüşlerin özellikle laiklik ilkesi bakımından ATATÜRK’e etki yaptığı kabul edilmektedir. Allah’ı İnkâr Mümkün müdür? kitabında Osmanlı toplumunun Orta Çağ hayatından çağdaş yaşama geçmek zorunda olduğunu öne süren ve bu konuda yavaş yavaş bir ilerlemeyi değil hızlı bir değişimi, ilerlemeyi yani bir nevi devrimi zorunlu gören A. Hilmi, aynı zamanda ateşli bir “özgürlükçü” olup, özgürlüğü, “insanlığın temel koşullarından biri” olarak değerlendiriyordu.
1911’de basılmış olan Allah’ı İnkâr Mümkün müdür? kitabını Silvan’da görevli iken 3 gün içinde dikkatlice okuduğunu bildiğimiz ATATÜRK’ün, Özel Kitaplığı’nda Şehbender-zade Filibeli Ahmet Hilmi’nin “Tarih-i İslam” isimli eseri bulunmaktadır.
Max Beer
J. J. Rousseau
ATATÜRK’ün, Fransız İhtilali’nin fikri hazırlayıcıları arasında üzerinde en çok durduğu, eserlerini okuduğu ve kendi düşünce hayatının oluşmasında en çok yararlandığı düşünürlerden biri şüphesiz “J. J. Rousseau”dur. Türk aydınlarının daha Yeni Osmanlılar hareketinden itibaren bilip, tanıdığı Rousseau ile M. Kemal daha öğrencilik yıllarında tanışmıştır. Bu düşünürün en çok, kişi için “özgürlükçü”, toplumda siyasal rejim olarak da “cumhuriyetçi” yönü M. Kemal’i etkilemiştir. M. Kemal J. J. Rousseau’nun bütün eserlerini incelediğini TBMM kürsüsünden biraz da övünerek açıklamıştır. Onun, Rousseau’nun “Contrat Social (Toplum Sözleşmesi)”inin 1913’te yapılan Türkçe çevirisini çok dikkatle okuyup, işaretlediği biliniyor.
Pittard
Özellikle “Irklar ve Tarih, Tarihe Etnolojik Giriş” adlı eseri Atatürk tarafından incelenen Pittard, 20-25 Eylül 1937 tarihinde İstanbul’da toplanan İkinci Türk Tarih Kurultayı’na katılmış ve Atatürk’ün isteği ile yabancı katılımcılar adına “Neolitik Devirde Küçük Asya ile Avrupa Arasında Antropolojik Münasebetler” konulu bir açılış konuşması yapmıştır.
Fotoğraf: Atatürk Florya'da kütüphanede Afet İnan, Eugene Pittard ve Müştak Mayakon ile birlikte çalışırken.
Edouard Driault
Edouard Driault, Osmanlı Tarihi, Tarih kategorilerinde eserler yazmış bir yazardır. Napoleon'un Şark Siyaseti kitabının yazarıdır. Edouard Driault tarafından yazılan son kitap "Napoleon'un Şark Siyaseti", Türk Tarih Kurumu Yayınları tarafından okurların beğenisine sunulmuştur.
Albert Sorel
Deguignes
Montesquieu
H. G. Wells
K. Marx