Atatürk'ün hayatını kaybettikten sonra naaşının, bir anıt inşa edilene kadar geçici olarak Etnografya Müzesi'nde kalması kararlaştırıldı. buna göre naaşın uzun süre bozulmadan beklemesi gerekiyordu.
Bunun üzerine Başbakan Celal Bayar, Genel Sekreter Hasan Rıza Soyak’a yeni cumhurbaşkanı seçimi ve yeni hükümetin kurulmasına kadar, “tahnit” işlemlerinin yapılması emrini verdi.
Anıtkabir inşaatından dolayı naaşın uzun süre bekleyebileceği düşünülerek, ciddi bir tahnit işlemi yapıldı.
Tahnit işlemindeki başarının derecesi 15 yıl sonra Atatürk’ün naaşının durumu Etnografya Müzesi’ndeki geçici kabrinden Anıtkabir’e taşınırken anlaşıldı.
TABUT AÇILIYOR
Gazeteci Soner Yalçın'a göre, Açılacak olan lahdin başında bulunan Meclis Başkanı Refik Koraltan, Başbakan Adnan Menderes, eski Meclis Başkanı Abdülhalik Renda heyecan içindeydi. Atatürk'ün kız kardeşi Makbule Atadan da oradaydı…
Nihayet tabutun vidaları söküldü. Tahta tabutun içinde madeni bir sanduka bulunuyordu. Bu sandukada gaz birikmiş olma olasılığı düşünülerek, önce bir burgu ile delik açıldı. Gaz ya da koku çıkmadı.
Halk arasında, “Naaş çürüyüp bozulmuş”, “Çıkan gazlar tabutu patlatmış”, “Nöbetçi er kokudan bayılmış” gibi, bir yığın söylenti dolaşıyordu. Kefenin sargıları açılınca, Prof. Dr. Kâmile şevki Mutlu, orada bulunanların yardımıyla katafalka çıktı ve Atatürk’ün yüzüne baktı. Atatürk’ün derisi kahverengi bir hal almış; ama yüz hatları bozulmamıştı.
ATATÜRK'ÜN KEFENİNE KONMAYAN SIR DUA
O an neler olduğunu Prof. Mutlu şöyle anlatıyor:
Bu sırada bir komiser, orada görevli adli tıp doçenti Doç. Dr. Cahit Özen’in yanına yaklaşıp avucunda taşıdığı bir kağıdı gösterdi ve şöyle dedi:
- “Bu kağıdı Atatürk’ün hemşiresi Makbule Hanım gönderdi. Kefenin içine, Atatürk’ün göğsü üstüne konmasını istiyor.”
Doç. Dr. Özen kağıda göz attı. Kağıtta eski Türkçe bir şeyler yazılıydı.– “Böyle bir kağıdı Atatürk kabul etmez. Bize kızar, darılır” dedi.Komiser kağıdı katlayıp, cebine koydu ve uzaklaştı…
O KAĞITTA NE YAZIYORDU?
Gazeteci Soner Yalçın, o anları şöyle anlatıyor:
Ölünün alnına veya göğsüne konulan Ahitname Duası'nın, Melamiler ve Bektaşilerde çok önemli bir yeri vardır.
Diğer tarikatlar; kutsal/ mukaddes kelimelerin/ kelime-i tevhidin, kabir içinde kalıp bilâhare çiğnenmesine; veya cenazeden akacak sıvılarla kirlenmesine karşı çıkıp bu geleneği reddeder. (Vasiyeti gereği Ahitname Duası II. Abdülhamit'in göğsüne konmuştur.)
Makbule Hanım, Ahitname Duası'nı ağabeyinin göğsüne neden koydurmak istedi?Hep bir tartışma konusudur:Atatürk Bektaşi miydi; Melami miydi?
Kimi… Baba tarafının aile köklerine girip bir iddia ortaya atar.Kimi… Anne tarafının aile köklerine girip bir iddia ortaya atar.Kimi… Atatürk'ün Melamilerle ilişkisinden yola çıkarak bir iddia ortaya atar. Kimi… Atatürk'ün Bektaşilere nasıl arka çıktığından yola çıkarak bir iddia ortaya atar.Neler neler yazılıp söylenmez ki.
AHİTNAME DUASI ANLAMI
"Ey semâvâti ve yeri yaratan, gayb ve şehadet alemlerini bilen Allah'ım! Ey Allah'ım! Bu dünya hayatında senden başka bir ilah olmadığına ahdediyorum. Sen birsin ve ortağın da yoktur. Muhammed (s.a.v.) senin kulun ve Rasûlün'dür. Beni, hiçbir halde nefsimle başbaşa bırakma, Allah'ım! Eğer beni nefsime bırakırsan,şerre yaklaştırır ve hayırdan uzaklaştırır. Ben hiçbir şeyime güvenmiyorum. Ancak Senin yüce rahmetine güveniyorum. Seninle ahdediyorum! Şüphesiz ki Sen va'dinden dönmezsin."
KİTAP SETİNE İNDİRİMLİ ULAŞMAK İÇİN