Birinci Dünya Savaşı'nda Irak'ta İngilizlerle savaşıyorduk. Bir aralık ele geçirdikleri Kûtülemara Kalesi'ni az sonra bizim ordu çevirmiş, epey uğraştıktan düşürmüş, içindekileri de komutanları General Townshend ile birlikte tutsak etmişti. Komutan İstanbul'a getirilerek savaşın sonuna değin Heybeliada'da gözaltı edilmiş, bırakışma olunca da yurduna dönmüştü.
Anadolu'da Kurtuluş Savaşı başladıktan sonra General Townshend'in güney kıyılarımızdaki limanlardan birine geldiği ve Mustafa Kemal ile görüşmek istediği bildiriliyor. Atatürk onu Konya'da kabul ediyor, ama ikisi karşılaşınca general şaşkın şaşkın duraklıyor ve şöyle bir konuşmaya yol açıyor:
General Townshend:
"Affedersiniz, görüyorum ki işin içinde isim benzerliğinden doğan bir yanlışlık var, ben sizi başka bir Kemal sanmıştım."
"Nasıl bir Kemal?"
General Townshend:
"Kûtülemara'da ordumla birlikte çevrilmişken karşı tarafta Kemal adlı çok centilmen bir komutan vardı. Onunla hasım olmakla birlikte aynı zamanda çok da dost olmuştuk. Bu işin başına onun geçtiğini sandım da..."
Mustafa Kemal Atatürk:
"Onunla dost olduğunuz gibi benimle de dost olabilirsiniz. Buyurun, oturun."
General oturur. İki asker, iki insan birbirini anlamakta gecikmezler. Biri karşısındakinin nasıl kutsal bir dava peşinde olduğunu, öbürü de ötekinin hâlâ hasım durumunda olan bir devletin generali olmakla birlikte ne denli insanca düşündüğünü görür.
General hayran kaldığı yeni dostuna birkaç gün konuk olduktan sonra ayrılmak için izin isteyince Paşa şöyle bir öneride bulunur:
Mustafa Kemal Atatürk:
"Ben Ankara'ya döneceğim. Orada, içlerinde sizin doğrudan doğruya kendi dilinizle konuşabileceğiniz kimseler de bulunan arkadaşlarım var. İster misiniz birlikte gidelim? Onlarla da tanışmış olursunuz."
Ankara'ya dönüyorlar. General orada yeni tanıdıklar ediniyor. Yurduna dönmek üzere vedalaşırken Paşa ona soruyor:
"Arkadaşlarımı nasıl buldunuz?"
General Townshend:
"Çok centilmen insanlar, ancak korkarım ki içlerinde sizi benim anladığım ölçüde henüz anlamamış olanlar vardır."
Paşanın karşılığı şu olmuş:
"Bunu biliyordum; fakat bu halin size de sezdirilecek bir derecede olduğunu şimdi anlamış oluyorum."
Kaynak: Atatürk'ten 20 Anı, Mehmet Ali Ağakay, Türk Dil Kurumu Yayınları