Atatürk, sabah yatağından endişe içinde kalkmıştır. Bir rüya gördüğünü ve bu rüyanın canını çok sıktığını yakınlarına belirtmiştir.
Atatürk rüyayı şu şekilde anlatmıştır:
“Yemyeşil bir arazide dolaşıyoruz. Çayır çimen içerisinde birden sel geliyor ve annemi alıp götürüyor.
Bu rüya beni biraz endişelendirdi. İzmir'e telgraf çekip, annemin sağlık durumu ile ilgili bilgi alalım' der.
Bu rüyadan hemen sonra acı haber, kısa bir süre sonra Atatürk’ün yaveri Salih’in yolladığı şifreli telgraf ile geliyor.
"ANNEM ÖLDÜ, DEĞİL Mİ?"
Atatürk telgrafın şifreli olduğunu duyunca “Annem öldü değil mi” diye sorar.
Ancak, seyahati yarıda kesmesi gerekmesine rağmen, görevi nedeniyle geri dönemez ve annesinin cenaze törenine de gidemez.
Bir diğer rüyası kendi vefatı hakkında:
26 Eylül 1938 tarihinde Atatürk, hastalığı ile ilgili ilk defa hafif bir koma yaşamıştır. Prof. Afet İnan ise olayı şu şekilde anlatmıştır:
O geceyi çok rahatsız geçirdi. İlk yaşadığı koma o gece olmuştu ve ertesi sabahki açıklamasında uzun bir rüya gördüğünü bize anlattı. Atatürk rüyasında, kuyuya düşme sembolünü gördüğünü ve bu durumun ölümün habercisi olduğunu söylemiştir.
Atatürk rüyasında Salih Bozok’un ve kendisinin kuyuya düştüğünü ancak Salih Bozok’un kuyudan kurtulduğunu görmüştür. Salih Bozok’un intihar etmesi ve ardından kurtarılmasını simgeleyen bu rüya aynı zamanda Atatürk’ün de ölümünün habercisi olarak nitelendiriliyor.