Vasiyetname 28 Kasım 1938 tarihinde Ankara Üçüncü Sulh Hukuk Mahkemesi’nde açıldı.
Altı maddelik vasiyetnamede başta Atatürk’ün kardeşi Makbule Hanım olmak üzere altı kişinin adı geçiyordu ama bir dönem çok yakınında olmuş o kişinin adı yoktu.
Hastalığına kesin teşhis konulduktan sonra 27 Mayıs 1938 tarihinde İstanbul’a gelen Atatürk ölümüne kadar günlerini Savarona yatıyla Dolmabahçe Sarayı’nda geçirdi.
Hastalığına rağmen son ana kadar resmi ve özel kabullerini sürdüren Atatürk 5 Eylül 1938’de de vasiyetini kaleme aldı.
'BU BENİM VASİYETİMDİR'
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Hasan Rıza Soyak’ın Kocaeli Milletvekili hukukçu Selahattin (Salah) Yargı’yla birlikte hazırladığı taslakta gerekli düzeltmeleri yaptıktan sonra el yazısıyla yazdığı vasiyetini saraya çağırdığı İstanbul Altıncı Noteri İsmail Kunter’e, doktoru Neşet Ömer İrdelp ve Hasan Rıza Soyak’ın yanında teslim eden Atatürk notere, "Bu benim vasiyetimdir. Gerektiği zaman kanuni muamelesini yaparsınız" dedi.
Vasiyetname 28 Kasım 1938 tarihinde tereke işlerine bakan Ankara Üçüncü Sulh Hukuk Mahkemesi’nde saat 15.30’da Atatürk’ün kız kardeşi ve yasal mirasçısı Makbule (Atadan) Boysan, Adalet Bakanı Hilmi Uran, İçişleri Bakanı ve CHP Genel Sekreteri Refik Saydam, Dışişleri Bakanı Şükrü Saracoğlu ve Kütahya Milletvekili Mehmet Somer’in huzurunda açıldı.
Atatürk’ün altı maddelik vasiyetnamesi şöyle:
"Malik olduğum bütün nukut ve hisse senetleriyle Çankaya’daki menkul ve gayrimenkul emvalimi Cumhuriyet Halk Partisi’ne atideki şartlarla, terk ve vasiyet ediyorum:
1- Nukut ve hisse senetleri şimdiki gibi İş Bankası tarafından nemalandırılacaktır. 2- Her seneki nemadan bana nispetleri şerefi mahfuz kaldıkça, yaşadıkları müddetçe Makbule’ye ayda bin, Afet’e 800, Sabiha Gökçen’e 600, Ülkü’ye 200 lira ve Rukiye ile Nebile’ye şimdiki (şimdilik) yüzer lira verilecektir. 3- S. Gökçen’e bir ev de alınabilecek ayrıca para verilecektir. 4- Makbule’nin yaşadığı müddetçe Çankaya’da oturduğu ev de emrinde kalacaktır. 5- İsmet İnönü’nün çocuklarına yüksek tahsillerini tamamlamaları için muhtaç olacakları yardım yapılacaktır. 6- Her sene nemadan mütebaki miktar yarı yarıya Türk Tarih ve Dil Kurumlarına tahsis edilecektir."
MAKBULE HANIM'IN ADI GEÇMİYOR
Vasiyetnamede dikkat çekici nokta Atatürk’ün 29 Ocak 1923-5 Ağustos 1925 tarihleri arasında evli kaldığı Latife Hanım’ın adının geçmemesi.
Bu ayrıntıyı Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılapTarihi Enstitüsü öğretim üyesi Prof. Dr. Kemal Arı şöyle açıkladı:
"Atatürk boşandığı eşi Latife Hanım’a vasiyetinde yer vermemiştir. Bunun nedeni şudur: Atatürk Latife Hanım ile evliliğini büyük bir hevesle yapmıştır. Ancak sürekli devlet işleriyle uğraşması, ona yeteri zaman ayıramaması Latife Hanım’ı sinirli bir psikolojiye itmiştir.
Evlilikten umduğunu bulamayan Atatürk, boşandıktan sonra bir daha o atmosferi psikolojisinde yaşatmak istememiştir. Kaldı ki Latife Hanım’ın ailesi o dönemde İzmir’in en varlıklı ailelerinden biriydi. Bu nedenle onun ekonomik bir sıkıntı çekmeyeceğini de düşünmüş olabilir."
'SOVYET DOSTLUĞUNDAN AYRILMAYIN'
Atatürk, 1937 yılında Başbakan Celal Bayar, Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras ve arkadaşı Kılıç Ali ile görüşüyor. Onlara dünyanın büyük bir savaşın eşiğinde olduğunu anlatıyor.
Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek, Atatürk'ün arkadaşlarına aktardığı sözlerini şu şekilde naklediyor:
"Sovyetler Birliği’ne karşı asla bir saldırı politikası gütmeyeceksiniz. Doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak Sovyetler’e yöneltilmiş herhangi bir antlaşmaya girmeyecek ve böyle bir antlaşmaya imza koymayacaksınız.”
KİTAP SETİNE İNDİRİMLİ ULAŞMAK İÇİN
Görüşmede bulunan üç devlet adamı da bu vasiyeti doğrulamışlardır.
Atatürk, bu görüşme dışında Kılıç Ali’ye yine benzer şeyler söylüyordu:
“Dış politikamızın temeli Sovyet dostluğudur, Sovyet dostluğuna zarar vermemek şartıyla İngiltere’yle bir anlaşmanın faydası olur.” [2]
Yine Atatürk, Dolmabahçe’deki veda görüşmesinde İsmet İnönü’ye Türk-Sovyet dostluğunu vasiyet ettiğini belirtir.
ALTIN VASİYET
Atatürk’ün altın vasiyetidir bu: Batı sistemine bağlanmayacaksınız!
Atatürk, o tarihsel koşullarda, bağımsız kalmanın devrimi sürdürmenin güvencesini Sovyet dostluğunda görüyor. Çünkü o tarihte Sovyetler Birliği’yle dayanışma, basit bir dış siyaset tercihi değil, devrimin kaderini belirleyen bir mevzilenmeydi.
Türk Devrimi, zamanın dünya dengelerinde emperyalizmin denetimi altına düşmemek için Sovyet Devrimiyle el ele yürümek zorundaydı.
Ne de olsa Asya uygarlığının ilk öncü devrimlerinden birini örgütleyen Atatürk'ün vasiyeti, 6 maddelik bir mülk düzenlemesinden ibaret olamazdı.
O, kendisinden sonra gelecek yöneticilere Milli Demokratik Devrimin başarıya ulaşması için Sovyet dostluğundan ayrılmamaları gerektiğini vurgulamıştır.
Bugün de görülmektedir ki, Türkiye'nin güvenliği ve bütünlüğü yükselen Asya uygarlığındadır.
Türkiye, Atatürk'ün de vasiyeti doğrultusunda Asya ülkelerinin arasında öncü konumunu gecikmeden almalıdır.