I. Dünya Savaşı’nın devam ettiği günlerde ABD’den Avrupa’ya savaşmaya giden askerler hastalığı da beraberlerinde taşıdı. Böylelikle yerel bir vaka küresel krize dönmüştü.
GENÇLERİ DE ÖLDÜRDÜ
Salgın o kadar hızlı yayılmaya başlamıştı ki kimse bir şey anlamamıştı. Genç ve sağlıklı askerler hastalığa yakalandıktan sonra burun kanamasıyla karşılaştılar ve çoğu 48 saat içinde nefes almaya çalışarak öldü.
Genç nüfus virüsün hedefinde olunca kamu işleri de aksamaya başladı. Hal böyle olunca ölen insanları kaldıracak, gömecek insan bulamadılar. Sokaklar ölülerle doldu.
TÜRKİYE’Yİ DE ETKİLEDİ
Salgın 1918 Eylül-Kasım aylarında zirve noktasına ulaşmış ve Türkiye dahil tüm dünya ülkelerini etkilemişti. Toplantılar yasaklandı, okullar tatil edildi, kütüphanelerde kitap dağıtımı durdurulurken ulaşım araçları dezenfekte edildi. El sıkışmak bile suç hâline gelmişti.
İspanyol gribi ya da İspanyol nezlesi, 1918-1920 yılları arasında H1N1 virüsünün ölümcül bir alt türünün yol açtığı grip salgınıdır. İspanyol Gribi, 18 ay içinde 50 ile 100 milyon arası insanın (o dönemde yaşayan nüfusunun yüzde 15’i) ölümüne sebep olarak insanlık tarihinde bilinen en büyük salgın olmuştur.
KARANTİNA KURALLARI NEREDEYSE AYNI
İstanbul Belediyesi, salgınla mücadele etmek için bir beyanname yayınladı. Bu beyannamede hastalara temas edilmesi, gereksiz ziyaretlerden kaçınılası, soğuk algınlığına karşı dikkatli olunması, ağzın ve dişin sık sık yıkanması, mikroplardan mendil ile korunması, hastalık durumunda mutlaka doktora gidilmesi, bir hanede hasta varsa o hastanın başka bir odaya nakledilmesi ve diğer aile üyelerinin hastaya yaklaşmaması, hastaya temas eden kişilerin ise ellerini ve ağızlarını iyice yıkamaları istendi.
ATATÜRK O HASTALIĞI DA YENDİ
İspanyol Gribine yakalanan milyonlar arasında ünlü askerler ve devlet adamları da vardı. Örneğin İngiliz Başbakanı Lloyd Gerorge ve ABD Başkanı Woodrow Wilson onlardan sadece ikisiydi. İspanyol Gribine yakalananlardan biri de Atatürk.
VİYANA'DA YAKALANDI
Atatürk, 27 Mayıs 1918’de böbrek rahatsızlığı nedeniyle İstanbul’dan Viyana’ya gitti. Burada Cottagge Sanatoryumunda tedavi odu. 30 Haziran 1918’de Viyana’dan trenle kaplıcalarıyla ünlü Karlsbad’a geçti. Burada bir süre dinlendi. Sonra yurda dönmek için 27 Temmuz 1918’de Karlsbad’tan ayrılıp Viyana’ya geçti. Ancak Viyana’da bir süreden beri Avrupa’yı kırıp geçirmekte olan İspanyol Gribine yakalandı. Atatürk, bu gerçeği 1926’da Falih Rıfkı Atay’a şöyle anlatacaktı: “Viyana’da hiç kalmaksızın seyahatime devam etmek niyetinde iken o zamanın çok yaygın ve öldürücü bir hastalığına, İspanyol Nezlesine yakalanarak bir müddet Viyana’da kalmaya mecbur oldum.” Atatürk, 4-5 gün Viyana’da kaldıktan sonra 2 Ağustos 1918’de İstanbul’a döndü.
İKİ KEZ YENDİ
Atatürk, 1919 baharında Samsun’a gitmeye hazırlanırken İstanbul’da tekrar gribe yakalandı. Yaveri Cevat Abbas, doktor çağırarak Atatürk’ü muayene ettirdi. Yapılan muayene sonucunda tehlikeli bir durumun söz konusu olmadığı anlaşıldı. Daha önce bu gribe yakalandığı için bağışıklık sistemi şimdi daha dirençliydi. Hastalığı yenmeyi başardı.
Ölüm korkusu panik yaratmıştı. Ayağına salatalık bağlayan mı, cebinde patates taşıyan mı, çocuğunu soğana sokan mı dersiniz. Ancak en dikkat çekeni ağza takılan pamuklu maskelerdi. Ne yapıldıysa engel olunamadı.
NEDEN İSPANYOL GRİBİ DENİLDİ?
Salgın İspanya'da başlamadı. İspanyol nezlesi olarak adlandırılmasının sebebi İspanya'nın, I. Dünya Savaşı'nda yer almamış olması ve askerî sansür nedeniyle diğer Avrupa devletlerinde salgından söz edilmezken İspanyol basınının salgın konusunu ilk kez gündeme getirmiş olmasıdır.