26 Ağustos 1922 Atatürk'ün hayatındaki en zor gündür.
Çünkü beş bin yıllık milletin yükü onun omuzlarına binmiştir. Savaşın kaybedilmesi halinde yapılması gerekeni söylemiştir.
Atatürk 1921'de Sakarya Savaşı'nı kazandı fakat ordunun önemli bir kısmı firar etti. Aslında firarlar Filistin cephesinden beri artarak devam ederken Sakarya savaşından sonra doruğa ulaşmıştı.
O esnada Anadolu'nun batı yakasına geniş bir yığınak yapan İngiliz destekli Yunan ordusu, "Türkler'in o cepheyi 6 ayda yaramayacağını" düşünmekteydi.
'BAŞARAMAZSAK BENİ ASARSINIZ!
TBMM'de bile birtakım ajanlar olduğunu çok iyi bilen Mustafa Kemal Paşa, gizli taarruz plânı için hazırlıklarını sürdürdü.
Yakup Şevki Paşa kaybedilmesi halinde hain ilan edileceklerini söyleyince Atatürk tüm sorumluluğu üzerine aldı. "Sorumluluk bana aittir. Başaramazsak beni hemen asarsınız" diyerek tartışmayı bitirdi.
KARAR VERİLİYOR
Atatürk, taarruz yapılacağını gizlemek için Meclis dahil herkese “asla taarruz yapmayacakmış gibi” davranarak futbol maçı düzenleyip komutanları davet ederek görüşmenin gizliliğini korumuştu. Ayrıca, muhalefetin kara propagandasını göze alarak Ankara'da çay partisi düzenlemişti.
İNGİLİZLERİ YANILTTI
Muhaliflerin bu kara propagandası Atatürk'ün işine geliyordu. Mecliste bile bunların konuşuluyor olması, Atatürk'ün taarruzu gizleme stratejisine hizmet ediyor, ajanlar tarafından mecliste konuşulanları öğrenen İngilizler bir taarruza ihtimal veremiyordu.
DELİ HALİT BEY TUZAĞI
Sadece Sakarya Savaşı’nın değil, 1920’de Doğu Cephesinin de, daha sonra İkinci İnönü ve Kütahya-Eskişehir Savaşlarının da en göze çarpan, başarılarda doğrudan etkisi olan komutanlardandır Miralay Halit Bey.
O tarihte Yunanlara öldürücü darbeyi vuracak olan kadronun içinde yer almamaktadır. Acaba Neden?
“Deli” Halit Bey Türk Milleti’nin bu ölüm kalım savaşına, savaş bölgesinden yüzlerce kilometre uzakta, bir piyade ve zayıf bir süvari tümeninden oluşan Kocaeli Grubu ile girecektir.
Bu kadar güven duyulan, ordunun en kıymetli komutanlarından biri, taarruza ve baskın harekatına belki de en yatkın asker, neden cephenin en sakin yerinde görevlendirilmiştir.
1922 Ocak ayında Kocaeli Grubu asker mevcudu olarak o kadar zor durumdadır ki, İznik kuzeyinde, Gemlik bölgesine mevziye jandarma sokulmaktadır. Bilecik kesiminin güvenliği ise toplamda 48 savaşçı olan iki akıncı müfrezesine emanettir. Bu aşamada Kocaeli Grubuna yardımcı iki tabur gönderilir.
19. ve 20. hücum taburları. Her tümenin iyi donanımlı, kritik görevlerde kullandığı taburları bulunmaktadır. Türk Ordusunda bu hücum taburlarının ayrı numarası, ismi yoktur. Bağlı oldukları tümenin numarası ile tanınırlar. 19. ve 20. hücum taburları da 19. ve 20. tümenlere ait hücum taburlarıdır. Ama değildirler.
Çünkü Türk Ordusunda 19. ve 20. tümenler bulunmamaktadır. Olmayan tümenlerin hücum taburları ise Kocaeli Grubu komutasında, cephede bulunmaktadır.
1922 başında Yunan kurmayların Ordu Komutanlığına sundukları raporlarında Batı Cephesi Komutanlığı toplam 23 piyade ve beş süvari tümenine sahip üç ordudan oluşuyor olarak görülmektedir.
Bu üç ordudan en kuzeyde bulunanının “Gemlik Körfezi ile Sakarya Nehri arasında konuşlu, üç piyade tümeni ile bir süvari tugayından oluştuğu” belirtilmektedir.
Aradan aylar geçecek ve Yunan kurmayların tek doğru öğrendiği bilgi “Deli” Halit Bey grubunun ordu değil, kolordu seviyesinde olduğu anlaşılacaktır.
Büyük Taarruz'da kurt kapanına alınan düşman, ne olduğunu anlamayamadan Türk ordusunun süngüsünün parıltısıyla karşılaştı.
Türk topçularının atışları, Yunan öncü kuvvetlerinin ardına düşüyor, kıpırdayamıyorlardı.
Fevzi Paşa plânın tutmasından dolayı sevinçten dualar ediyor, Kemal Paşa "Hacıanestis! Gel de ordularını kurtar!" diyordu.
Atını şaha kaldıran Mustafa Kemal Paşa, düşlediği büyük ülkeye koşuyordu.
Bir ülke bağımsızlığına kavuşuyordu.
Kaynaklar:
Halit Karsıalan: “Deli” Halit Bey Tuzağı
Atatürk Büyük Taarruz’a böyle karar vermişti
26 Ağustos Gecesi Mustafa Kemal: "Başaramazsam beni asarsınız!"