Aykut Töleğen afet bölgesinden bildirdi: Yıkıntılar arasından filizlenen hayatlar
Adıyaman’da önceki gün dolaştığımız sokaklardan dün bir daha geçtim. Değişimleri gözlemlemek istedim. Ana yollarda sokak lambaları yanmaya başladı. Elektrik kabloları çekiliyor. Ana yollardaki enkaz kaldırma ve temizlik çalışmaları oldukça hızlandı. Enkazlarda Cumhuriyet Başsavcılığı yazılarını daha çok görüyoruz. Eğricayır Parkı Çadır Kentine gittim. Giriş kapısı askerlerimize emanet, kimlik kontrolünden sonra içeri girebiliyorsunuz. Tuvalet, duş, çamaşır yıkama ihtiyaçlarının hepsi karşılanıyor. Suriyeli sığınmacılar için ayrı bir bölüm oluşturmuşlar ama Türk vatandaşlarımızla aynı hizmeti alıyorlar.
Adıyaman Merkez ilçesine bağlı Yaylakonak Beldesine gittim. Cemevi bahçesinde giysi dağı oluşmuş. Ayakkabısının diğer tekini arayan teyzemiz giysilerin yerlerini bozmamaya özen gösteriyor. Yaylakonak Belediye Başkanı Abuzer Aydın'la görüşüyoruz. Yaylakonak beldede yaşayan ya da burada ikametgahı olup merkezde oturan 105 kişiyi kaybetmiş.
70 AFAD ÇADIRI GEREKLİ
Yaraları sarmaya çalıştıklarını söylüyor: “Sağ olsun yetkili kurumlar, gönüllüler, CHP Genel Merkezi, belediyeleri depremin ilk gününden beri yanımızda durdular. Kendilerine teşekkür ediyorum. Yiyecek, içecek, giyecek sorunumuz aşağı yukarı çözüldü. Şu an en temel ihtiyacımız çadır. Özellikle kırsal mahallelerde, gönüllülerin ve başka bazı kurumların gönderdiği çadırları ısıtmak biraz zor oluyor. Bu nedenle 70 AFAD çadırına ihtiyacımız var.” Konteyner kent için yer hazırlıkları başlamış. Konteynerlerin beldedeki barınma sorununu çözmek için yeterli olmadığını söylüyor, hızla konut talep ediyor: “Uzmanların ve ilgili kurumların beraber belirleyeceği bir noktada konut yapılmasını talep ediyorum. Hep beraber yaralarımızı sarmaya çalışacağız. Beldemizi tekrardan ayağa kaldıracağız. Ayağa kaldırmak zorundayız da.”
KURTARILMASA DONACAKTI
Beldeye 12 kişilik ilk ekip depremin olduğu gün Mersin Büyükşehir Belediyesi'nden gelmiş. Aynı gün akşam saatlerinde de Tunceli'den 60 kişilik Jandarma ekibi gönderilmiş. “Cenazelerimizi çıkarana, defnedene kadar bizi yalnız bırakmadılar.” diyor Abuzer Aydın:
“Alay komutanımızla görüştüm. Çatdere Mahallesinde donma tehlikesi yaşayan bir bebeğimiz vardı. Bir de orada hayatını kaybeden 7 yaşında bir kız çocuğumuz vardı. Helikopterle o cenazeyi aldık, aileye ulaştık. Donma tehlikesi yaşayan çocuğu da aldırdık. Helikopter ikinci gün gelebildi. Alay komutanı elinden geleni fazlasıyla yaptı, teşekkür ederim kendilerine.” Belediye Başkanı beldedeki durumu şöyle özetliyor: “2 bin-2 bin 500 civarında küçükbaş hayvan, 150 civarında da büyükbaş hayvanımızı kaybettik. 280 evden 260'ı yerle bir oldu. 20 tanesi ayakta. Bunlardan da 12, 13 tanesinde oturulabiliyor. Diğerleri ağır hasarlı.”
ETRAFIMIZI SARAN TÜTÜN ÜRETİCİLERİ
Belde Belediye Başkanı ile röportaj yaptıktan sonra köyü dolaşmaya başladım. Nüfusun yüzde beşini kaybetmişler. Köyde bir sessizlik hakim. Aydınlık Gazetesi’nden olduğumu belirtince etrafım birden tütün üreticileriyle sarıldı. İktidarın tütün politikasına çok tepkililer. Uzun uzun konuştuk. Bana “Cenazelerimiz çok ama madem geldiniz dinleyin.” dediler: “Köy evimizdeki eşyamız ne olabilir. Dört beş parça bir şey. Esas tütünümüz toprak altında kaldı.”
Bazılarının evi az hasarlı ama toprak damlı kurutma alanları ve depolama alanları yıkılmış. Kiminin 30-60 bin tutarındaki tütünleri toprak altında kalmış: “Depremden hükümet sorumlu değil. Bizler zorluklarla satmaya çalıştığımız bu tütün parasıyla çocuklarımızı okutuyoruz. Onların geleceğinden devlet sorumludur. Bir çare bulunmasını istiyoruz.”
3 EKMEĞE KADAR BEDAVA
Enkazdan yolu kapanmış bir sokağın başındaki fırında durdum. Fırından çıkış taze ekmek kokusunu alınca kendimi kuyrukta buldum. Sıra bana geldiğinde parasını sordum. Fırıncı “bir tane alıyorsan bedava. Üç taneye kadar para almıyoruz. Üç taneden sorası için para alıyoruz.” deyince girdim fırın dükkanına sahibi Mahmut Güngor ile sohbete başladık.
Bir taraftan vatandaşa ekmek verdi. Bir taraftan da bana laf yetiştirdi. Hayırsever vatandaşlar destek vermişler. Günde 7 bin ekmek çıkarıyormuş. Çok acıkmış olmamdan mı bilemiyorum, hayatımda hiç tüm bir ekmeği yememiştim.
ÇADIR KENTİN ÇOCUKLARI
Çocuk sevgisi bambaşka bir sevgidir. Bir çocuk bu kadar bağrına basılarak içten sevilir... Severken kendisi de seviniyor. Fotoğraf her şeyi anlatıyor. Foca Komando Birliğimizde kadın astsubayımızı çocuklarla izlerken duygulanmamak elde mi? Diğer bir askerimiz de sabırla çocuklara satranç öğretiyor.
ZOMBABA CAMİİ
Adıyaman’da dolaştığımız bölgelerdeki camiler yaşanan depremden çok büyük zarar görmüş. Minaresi yıkılmamış camiye hiç rastlamadım. Denk geldiğim cami imamları ve müezzinleri ile sohbet ettim. Hepsi üzgün ve ağlamaklı. Beni çok etkileyen görüntüler ise minaresi yıkılmış camileri bekleyen yaşlı bir teyze ile konuştum.
Teyzemiz isyankar bir sesle “Madem buraları deprem bölgesi, neden minareleri bu kadar bu kadar yüksek yaparlar. Ben bunları söyledim diye şimdi günaha girmiyorum ki bu camileri çürük yapanlar günahkar.”