Adıyaman sokaklarındayım. Bir oran vermek imkansız ama yıkılan bina sayısı çok değil. Fakat çok sayıda hasarlı bina var. Özellikle ağır hasarlı binalar fazla... Yetkililerden aldığımız bilgiye göre bin 300 bina yıkılmış, bin 800 de ağır hasarlı var. Depremin hemen ardından gittiğimde Samandağ’da arama kurtarma çalışmaları sırasında enkaza Türk bayrağı asılmasına tanık olmuştum. Adıyaman'da yıkılmış binanın enkazı üzerine demirler arasına asılan bayrağımız dikkatimi çekti. Yusuf yıkılan apartmanının enkazı arasında her bayram balkonuna astığı Türk bayrağını bulmuş... Biz gittiğimizde enkazda ailesinin giysilerini topluyordu. Bayrağa baktığımızı görünce, "Abi bayram değil ama bu bayrak inmez, bayrağımı astım." dedi.
Sokaklarda dolaşırken eski yönetmeliğe göre yapılan binalar dikkatimizi çekiyor. Yıkılan bu binalarda nervürsüz demir ve cevizden büyük nehir çakılları kullanılmış... Yeni yapılan binalar arasında ise yönetmelikten kazan binalar enkaz haline dönmüş. O binaların sahipleri ile konuştuk... Hepsi pişman. "Biz ne anlarız; demirden, betondan" diyorlar. Yıkılmış binaların arasından geçerken enkazın önünde bekleyen vatandaşlar dert yanıyor, "Yazın bunları"... Daha önce de deprem bölgelerine gittim... Bu konu bu kadar çok konuşulmamıştı. Ama Adıyaman’da herkes bina yapımı ve malzeme kalitesine odaklanmış.
Şehir merkezinde, valilik binasında görünen bir çatlak yok. Yanında Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün binası dimdik ayakta. Kızılay yemek konteynırın önünde uzun bir kuyruk var. Kuyruktakilerle sohbet ediyorum. Türkiye’nin farklı illerinden gelen karayolları ekipleri, 112 sağlık personeli, bekçiler, polisler, hasar tespiti için çalışan belediye ekipleri. Sanki içlerinde Adıyamanlı yok gibi. Yorgunluk halleri çok belirgin.
Hasan Bakır enkazdan sağ kurtulan torununa soruyor. "Ne istiyorsun? Sana ne getireyim?"... Yanıtı "Dede okul kitaplarımı getir." Hasan amca ne yapsın, torun anlamaz ki enkaza girmek riskli. Ağır hasarlı binaya giriyor. Torununun okul kitaplarını kendisine götürürken objektifime yakalanıyor.
Sokaklarda dolaşırken enkazların başında bekleyen çok vatandaşa rastladım. Recep amcayı da fotoğrafını çekeyim derken uyandırdım. Günlerdir binasının hasar tespiti için yetkiliyi bekliyor. Evinin başından ayrılmamış. Bir an önce hasar tespitinin yapılmasını ve evlerinin durumu hakkında bilgi sahibi olmak istiyorlar..
Ayfer kızımız evinin bahçesinde beslediği anne keçi ve yavrusundan vazgeçmiyor. Bir türlü ikna edememişler. Evlerinin önüne çadır kurmuşlar. Evinin ve odasını yıkılması konusunu açmıyormuş. Bütün gün yavru keçileri ile konuşup onları besliyor.
Kommagene kralı 2. Mithridates’in annesi için yaptırdığı mezardan örnek olarak yapılan ve halk arasında Karakuş diye adlandırılan saat kulesi deprem anında 04.17'de durdu. Burada depremde birçok bina yıkıldı ama 40 yıllık saat dimdik ayakta.