Jonathan Swift - Gulliver'in Gezileri
'Fakat bu betimlemenin, itiraf etmeliyim ki, Britanyalılarla hiçbir şekilde ilgisi yoktur. Onlar, sömürgelerini kurmada gösterdikleri bilgelik, özen ve adaletle…yeni sömürgeleştirdikleri yerlere, anayurttan getirdikleri ölçülü yaşayış tarzları ve konuşmalarıyla; bütün sömürgelerinde sivil yönetimin başa getirilmesindeki adalet dağıtımıyla ilgili gösterdikleri kararlılıkla tüm dünyaya örnek olmuşlardır.'
Goethe - Genç Werther'in Acıları
Evrensel boyutlara ulaşmış ünüyle bugün dünya edebiyatının en büyük yazarlarından biri sayılan Goethe, henüz yirmi beş yaşındayken yazdığı Genç Werther'in Acıları'nda, kısa bir süre önce Charlotte adlı genç bir kadınla yaşadığı mutsuz ilişkiden yola çıkmıştı.
Son derece duyarlı ve tutkulu bir genç ressam olan Werther'in, düşsel dostu Wilhelm'e yazdığı mektuplardan oluşan Genç Werther'in Acıları, edebiyatta akılcılığın yerini alan duygusallığın bir başyapıtıdır.
Sun Tzu - Savaş Sanatı
Esrarengiz bir Çinli savaşçı - filozof tarafından günümüzden iki bin yıl önce yazılan Savaş Sanatı belki de dünyanın en etkili ve saygın strateji kitabıdır. Nitekim yazıldığı tarihten bugüne askeri önderler ve stratejistlerce olduğu kadar, Asya kıtasında, çağdaş politikacılar ve yöneticiler tarafından da hala aynı şevkle okunup incelenmektedir.
Feodal kültürden, adeta bir gecede, tüzel kültüre geçiveren Japonya'da Savaş Sanatı'nın günümüzdeki öğrencileri bu klasiğin stratejilerini çağdaş politika ve iş dünyasına aynı özenle uygulamaya devam ediyorlar. Hatta kimilerince Japonya'nın savaş sonrası yükselişinin temelinde Sun Tzu'nun sürekli olarak vurguladığı şu ilke yatıyor: Savaşmadan kazanmak en iyisidir...
Jane Austen - Aşk ve Gurur
Sıradan insanların günlük yaşamlarını işleyerek romana ilk kez belirgin bir modern nitelik kazandıran Austen'ın en sevilen romanlarından biri olan Aşk ve Gurur, insan ilişkileri arasındaki geçişleri en etkileyici biçimde anlatan bir kitap.
Nathaniel Hawthorne - Kızıl Damga
Henry James'in Amerikan edebiyatında şimdiye dek ortaya konan yaratıcı yazılı eserler arasında en iyisi olarak nitelendirdiği Kızıl Damga, insanoğlunun suç, günah ve gururla giriştiği sonu gelmez mücadelesini ortaya koyan bir başyapıt; Nathaniel Hawthorne da Amerikan'ın püriten mirasından evrensel bir klasik yaratmayı başaran ilk Amerikalı yazardır....
Jose Saramago - Körlük
Körlük, 1998 yılı 'Nobel Edebiyat Ödülü' sahibi Portekizli yazar Jose Saramago'nun son yıllarda yazdığı en etkileyici kitap. Araba kullanmakta olan bir adam, yeşil ışığın yanmasını beklerken ansızın körleşir. Körlüğü, başvurduğu doktora da bulaşır. Bu körlük, bir salgın hastalık gibi bütün kente yayılır; öldürücü olmasa da tüm ahlaki değerleri yok etmeyi başarır. Toplum, görmeyen gözlerle cinayetlere, tecavüzlere tanık olur. Ayakta kalabilenler ancak güçlü olanlardır. Koca kentte körlükten kurtulan tek kişi, göz doktorunun karısıdır.
Gustave Flaubert - Madam Bovary
Gustave Flaubert (1821-1880); 1857'de yayımlanan ve kamuoyunda hayat-edebiyat ekseninde ciddi tartışmalar yaratan ilk romanı Madame Bovary'den insanın bilmeyle olan derin mücadelesine odaklanan ancak tamamlayamadığı son romanı Bouvard ile Pécuchet'ye her romanında farklı yollar deneyen 19. yüzyılın en yenilikçi klasiklerinden biridir.
Leo Tolstoy - Anna Karenina
Tolstoy'un her şeyi gören, herkesin hakkını veren hiçbir ışığı, hareketi, ruhsal dalgalanmayı, şüpheyi, gölgeyi kaçırmayan, inanılmayacak kadar dikkatli, açık, kesin ve zekice bakışı, bu romanın sayfaları çevirdikçe okura, 'evet, hayat böyle bir şeyi' dedirtir. Yarıştan önceki bir atın diriliğini, mutsuz bir bürokratın yavaş yavaş düştüğü yalnızlığı, bir kadın kahramanının üst dudağını, bir büyük ailedeki dalgalanmaları, hep birlikte yaşanan hayatlar içinde tek tek insanların inanılmaz ve hayattan da gerçek kişisel özelliklerini Tolstoy mucizeye varan bir edebi yetenek, hoşgörü ve sanatla önümüze seriverir. Roman sanatı konusunda eğitim için okunacak, defalarca okunacak,ilk roman Anna Karenina'dır. Nabokov'un bu büyük roman hakkındaki son sözü ise Tolstoy'un mirasçısı bir başka büyük yazarın edebiyat, roman ve hayat konusunda vazgeçilmez bir dersi niteliğinde.
George Eliot - Middlemarch
Romanın hikâyesi 1830 ve 1832 yılları arası, İngiltere'nin iç kısmında yer alan kurgusal Middlemarch kasabasında geçmektedir. Çok sayıda karakter ve farklı ama birbiriyle kesişen anlatılar içeren romanda kadınların konumu, evliliğin nitelikleri, idealizm ve bencillik, din ve riyâkarlık, siyasi reform ve eğitim gibi temalara değinilmektedir.
Ken Kesey - Guguk Kuşu
Büyük Hemşire, çelik kapıdaki düğmelerden birini çevirerek duvar saatini dilediği hıza ayarlayabiliyor. Kimi zaman canı her şeyi hızlandırmak istiyor; düğmeyi çeviriveriyor. Saatin akrebiyle yelkovanı yarışıyorlar sanki. Paravanlarla örtülü pencerelerde gündüz, gece birbirini kovalıyor. Bu düzmece zamanın geçmesiyle herkes birbirine giriyor. Yarım yamalak tıraş olup kahvaltı masasına balıklarına dalıyorsun, daha ağzına bir lokma koymadan öğlen oluyor, ilaç veriliyor, yerinden kalkıp dinlenme odasına giderken akşam zili çalıyor, yatağa giriyorsun, on dakika sonra gene sabah olmuş. Büyük Hemşire herkesin kırılma ya da dağılma noktasına geldiğini görünce, düğmeyi yeniden çeviriyor. Her şey eski hızına dönüyor. Fil makinesini olağan hızının on katına çıkarıp perdede herkesin akıl almaz biçimde koşuşmasını izleyen, bir süre sonra bıkan, eski düzeni geri getiren küçük bir çocuğu hatırlatıyor bana Büyük Hemşire'nin bu davranışı.'
Toni Morrison - Sevilen
Toni Morrison'un 1988 Pulitzer Edebiyat Ödülü'nü kazanan bu büyük romanın konusu, Amerika'nın iç savaşını izleyen yıllarda Ohio'da geçiyor; köle Sethe'nin ve ailesinin çevresinde dönüyor. Kentucky'de köle olarak bulunduğu bir çiftlikten kaçan Sethe, yakalanacağını anlayınca, beyazların eline geçmemesi için iki yaşındaki kızını öldürmeyi yeğler. Ölen küçük kızın ruhunun evde dolaştığına inanan güzel ve gururlu Sethe, bu olayın etkisinden kendisini kurtaramaz. Aradan on sekiz yıl geçtikten sonra Sethe'nin evine bir genç kız gelir. Yirmi yaşındaki bu ilginç konuk, nereden geldiğini bilmemekte, çatlak sesiyle bir çocuk gibi konuşmaktadır. Sethe'ye taparcasına bağlı olan genç kız, adının Sevilen olduğunu söylemektedir. Roman, Sethe'nin kölelikten özgürlüğe doğru yaptığı zorlu yolculuğu anlatırken, geri dönüşlerle bu çarpıcı anlatımın içine Sethe'nin geçmişindeki ürkütücü gerçekleri de katar. Irk ayrımının olanca şiddetiyle hüküm sürdüğü günlerde geçen olaylarda, kör inançlarla, ruhlarla dokunmuş roman örgüsü, yoksulluğun ve özgürlük verirken, bir köle ve bir anne olarak Sethe'nin çektiği acıları çok irkiltici bir biçimde anlatıyor. 1993 Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan Toni Morrison'un lirik, şiirsel, zarif ve vurucu bir dille kaleme aldığı bu roman, bir başyapıt.
Dostoyevski - Yeraltından Notlar
'İnsan olmak, gerçek insan, etiyle kemiğiyle insan olmak bile ağır gelir bize. Utanırız bundan, insan olmayı yüzkarası sayarız, benzeri olmayan toplumsal birtakım insanlar olmak için çabalarız. Ölü doğmuş insanlarız biz ve uzun zamandır canlı babaların çocukları değiliz, giderek daha çok hoşlanıyoruz böyle doğmuş olmaktan. Zevk duyuyoruz bundan. Çok yakın bir gelecekte bir şekilde düşüncelerden doğmanın yolunu bulacağız.'
Virginia Woolf - Bayan Dalloway
'Yaşamı ve ölümü vermek istiyorum, sağlığı ve çılgınlığı; toplum düzenini eleştirmek istiyorum, işler halinde, en yoğun biçiminde.'
Virginia Woolf belki de en tanınmış romanı olan Mrs. Dalloway için bir yazısında bunları söylüyor. Dediklerini yapıyor da; her şeyden önce tek bir günün yoğun örgüsü içinde hem akreple yelkovanın peşinde koşan hem de o günün saatleri içinde kahramanlarının zihninde uzayıp giden iç zamanlar bulan bir roman bu. Mrs. Dalloway, edebiyat tarihinde daha sonraları 'bilinç akışı' adıyla anılacak bir tekniğin en başarılı örneğidir.
J.M. Coetzee - Utanç
J. M. Coetzee, 1999 Booker Roman Ödülü'nü alan etkileyici romanı Utanç'ta, şiddetli, yoğun bir dönüşüm geçirmekte olan bir toplumun, yeni Güney Afrika'nın öyküsünü anlatıyor. İki kez evlenip boşanmış, bir kız babası olan, elli iki yaşındaki Profesör Lurie'nin öyküsünde, hem siyasal hem de kişisel dönüşümler, değişimler yaşayan sancılı bir toplumun insanını tanıtıyor.
Acımasız bir dürüstlükle yazan J. M. Coetzee, okura yumuşak bir roman sunmuyor, sert bir öykü anlatıyor, ama güçlü ve inanılmaz güzellikte, hem keyifli, hem kasvetli bir öykü. Baştan sona gereksiz tek bir sözcük ya da cümle içermeyen Utanç, Profesör David Lurie'nin düşüşünü anlatırken, daha ilk satırından kıskıvrak yakalıyor okuru.
Charles Bukowski - Ekmek Arası
'İlgi duymuyordum. Hiçbir şeye ilgi duymuyordum. Nasıl kaçabileceğime dair hiç fikrim yoktu. Diğerleri yaşamdan tat alıyorlardı hiç olmazsa. Benim anlamadığım bir şeyi anlamışlardı sanki. Bende bir eksiklik vardı belki de. Mümkündü. Sık sık aşağılık duygusuna kapılırdım. Onlar adına uzak olmak istiyordum. Gidecek yerim yoktu ama. İntihar? Tanrım, çaba gerektiriyordu. Beş yıl uyumak istiyordum ama izin vermezlerdi.'