Yönetmen Mustafa Akkad imzalı 1977 yapımı film yayınlandığı günden itibaren çok konuşuldu. İslamiyetin doğuşunu anlatan yapım son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İran ziyareti esnasında film müziğinin çalınarak karşılanması ile gündeme geldi.
İşte Çağrı filmi hakkında bilinmeyenler:
Finansörler filmden desteğini çekince film ekibi ve oyuncular Fas'ta kötü koşullarda bir otelde mahsur kaldı. Filmi bitirebilmek için kaynak sağlayan da Libya'nın devlet başkanı Muammer Kaddafi'den başkası değildi. Hatta Bedir Savaşı sahnelerinde Libya ordusundan askerler de rol aldı.
Aynı sette farklı oyuncularla filmin İngilizce ve Arapça olmak üzere iki versiyonu çekildi.
Hz.Hamza rolündeki filmin başrol oyuncusu Anthony Quinn 3 saatlik filmin sadece yarısında göründü.
Maurice Jarre'nin film için bestelediği müzikler Akademi Ödüllerinde 'en iyi film müziği" dalında aday gösterildi.
Film tam 12 dile çevrilmiştir.
Filmin setinde tam 28 farklı milletten insan çalışmıştır.
Filmde savaş sahnelerinin çekimi için bütün atlar özel olarak eğitilmiştir.
Filmde Mekke şehrinin setinin kurulması tam dört buçuk ay sürmüştür. Setlerin kurulması için 300 kişi çalışmıştır.
Filmin çekimleri esnasında Muhammed Ali ile ilgilide önemli bir detay vardır. Filmde Bilal-i Habeşi rolü için ünlü Müslüman boksör Muhammed Ali'in adı geçmiş, ancak yönetmen Mustafa Akkad bunu reddetmiş ve yerine İngiliz oyuncu Johnny Sekka rol almıştır.
Film çekildikten sonra Hamza'yı canlandıran Meksika asıllı Amerikalı oyuncu Anthony Quinn'in Müslüman olduğu söylentileri yayılmıştır. Fakat bir röportaj sırasında filmin yönetmeni Mustafa Akkad'a sorulan bu soru üzerine, "Anthony Quinn bana Müslüman olmadığını ancak hem İslam'a daha çok saygı duyduğunu, hem de kendi dinine daha çok bağlandığını söyledi." cevabı alınınca bunun asılsız olduğu anlaşılmıştır.
ABD ve Avrupa'daki siyonist güdümlü medya da henüz dumanları tüten 1973 Çağrı Filmi çekildiği sıralarda İsrail Yom Kippur Savaşı'ndan dolayı kendilerine İslâm'ı çağrıştıran her şeye karşı ön yargı duvarlarını örmüş durumdaydı. Mustafa Akkad'ın bütün çırpınışlarına karşılık Batı'nın ünlü sinema dergilerinde kendine yeterince yer bulamıyordu. Çıkan haberler de alttan alta bir ön yargı içermekteydi.
Mustafa Akkad, yaklaşan tehlikeyi sezmişti, fakat film bitmişti ve ona harcanan emeklerin hem moral, hem de finans olarak geri dönmesi gerekiyordu. Bu yüzden filmi 9 Mart 1977 günü New York'un en iyi sinema salonlarına filmin yıllık gösterim takvimine girebilmesi için, pek çoğu Yahudi olan işletmecilere iki kat para ödeyerek gösterime sundu.