Tokalaşma, samimiyetin göstergesi haline gelmiş bir selamlaşma şeklidir.
El sıkıştığımızda, öpüştüğümüzde ya da sarıldığımızda taşınan çok fazla şey var. Tarih boyunca, bu selamlaşmalar arkadaşlığın, ticari faaliyetleri karara bağlamanın ve dini adanmışlığın simgesi oldu.
ANTİK YUNAN'A KADAR UZANIYOR
El sıkışmasının kökeniyle ilgili popüler bir teori, bunun bir barış hareketi olarak başlamı olması. Ellerinizi kavramak, bir silah tutmadığınızı kanıtlıyordu ve daha sonrasında onları sallamak, karşınızdakinin kollarında gizleyecek hiçbir şey olmadığından emin olmanızın bir yoluydu.
Antik dünyada el sıkışma; vazolarda, mezar taşlarında, düğünleri, savaştan savaşa giden genç savaşçıları ve yeni ölülerin öbür dünyaya gelişini gösteren taş levhalarda görülüyor. Edebiyatta ise, İlyada ve Odysseia’e kadar uzanıyor.
El sıkışmanın arkadaşlık, romantizm ve iş dünyası gibi çok fazla alanda kullanımı, yorumunu zorlaştırıyor. Sanat tarihçisi Glenys Davies, klasik sanattaki kullanımının bir analizinde “El sıkışma bugün popüler bir görüntü olmaya devam ediyor, çünkü biz de onu karmaşık ve belirsiz bir motif olarak görüyoruz” diye yazıyor.
Adıyaman’daki Arsemia Antik Kenti’nde, Herakles’in, kendini tanrı katında gören Kral I. Antiochus ile tokalaşma sahnesi.
Amerika’da, el sıkışmanın popülaritesini 18. yüzyıl Quaker’larının (Bir Hıristiyan tarikatı) artırmış olması muhtemel. Hiyerarşi ve sosyal rütbeden kaçınırken, el sıkışmanın o zamanlar yaygın olan eğilerek ya da diz bükerek reverans yapmaktan veya şapka çıkarmaktan daha demokratik bir selamlaşma şekli olduğunu düşündüler. Tarihçi Michael Zuckerman, “Bunlar yerine Arkadaşlar (Quaker tarikatının üyelerine verilen isim), makamlarından bağımsız olarak herkes için el sıkışma uygulamasını getirdiler” diye yazdı.
El sıkışmanın kalıcı bir güç olmasının bilimsel bir açıklaması olabilir. 2015 yılında yapılan bir çalışmada, araştırmacılar yüzlerce yabancı arasındaki tokalaşmaları filme aldılar ve katılımcıların neredeyse dörtte birinin daha sonra ellerini kokladığını gördüler. El sıkışmanın bilinçsiz bir şekilde kimyasal sinyalleri tespit etmek için ve muhtemelen bir iletişim aracı olarak, diğer hayvanların birbirlerini koklayarak yaptığı gibi, kullanılabildiğini düşündüler.
Selamlaşmak için öpüşmek de benzer şekilde zengin bir tarihe sahip. Erken Hıristiyanlık döneminde ve dini törenlerde kullanılıyordu. Andy Scott, One Kiss or Two: In search of the Perfect Greeting kitabında şöyle diyor: “Romalılar’a olan seslenişinde Aziz Paul takipçilerine, ‘kutsal bir öpücük’ ile birbirlerini selamlamalarını söylüyor”. Orta Çağ’da bir öpücük, sadakatin bir işareti olarak ve mülk transferleri gibi anlaşmaları onaylamak için kullanılırdı.
Bugün, Fransızca’da “la bise” olarak bilinen yanaktan hızlı bir öpücük, dünyanın çoğu tarafından kullanılan standart bir selamlama. Kelimenin kaynağı, her bir öpücük türü için farklı bir terimi olan ve kibar versiyonu “basium” olarak adlandırılan Roma’dan geliyor olabilir. Paris’te iki öpme şekli yaygındır. Provence’te üç öpücük ve Loire Valley’de dört öpücük kuralı vardır. Latin Amerika ve Filipinler’de üç öpücük geleneksel iken, yanaktan öpmek Mısır gibi ülkelerde de yaygındır.
Antik Yunan'da bir mezar taşı
14. yüzyıldaki veba sırasında la bise durmuş ve Fransız Devrimi’nden 400 yıl sonrasına kadar yeniden canlanmamış olabilir. 2009 yılında domuz gribi endişe kaynağı olduğu için bu yanak öpücükleri geçici olarak durduruldu. Şubat ayı sonunda Fransız Sağlık Bakanı, koronavirüs vakaları arttıkça buna karşı tavsiyede bulundu. “Fiziksel nitelikteki sosyal temaslarda azalma tavsiye ediyoruz” dedi. “Buna la bise de dahil.”
London School of Hygiene and Tropical Medicine’ndan davranış bilimi uzmanı Val Curtis, Don’t Look, Don’t Touch kitabında, öpüşmenin ve el sıkışmanın selamlaşma olarak kullanılmasının olası bir nedeninin, bir kişinin diğer kişiyle mikropları paylaşacak kadar güvenilir olduğunu belirtmek için olduğunu söylüyor. Bu nedenle, halk sağlığıyla ilgili kaygılara bağlı olarak bu uygulamanın modası geçebilir.
1929’da Leila Given adında bir hemşire, American Journal of Nursing isimli dergide, son kuşağın “parmak uçları ve yüksek el sıkışma” geleneklerinin el sıkışma lehine kaybına neden olan bir makale yazdı. Ellerin “bakteriyel transferin ajanları” olduğu konusunda uyardı ve el sıkışmanın mikropları kolayca yayabileceğini gösteren önceki çalışmalara atıfta bulundu.
Sonuç olarak, Amerikalıların, arkadaşlarını selamlarken Çin geleneğindeki gibi kendi ellerini sıkmalarını önerdi. “En azından bu şekilde bakterilerimiz evlerinde kalabilir.” (National Geographic. 12 Mart 2020.)
Tokalaşmak için elinizi bir Çinli'ye uzattığınızda, eliniz nezaketen sıkılabilir. Ancak bu formaliteden ibarettir.
Yabancı arkadaşlarıyla nezaketen el sıkışan Çinliler bile kendi aralarında bunu sürdürmüyor.
Çin'de sokaklarda yürürken ''Ni Hao'' sözünü sıkça duyarsınız. Çinliler selamlaşmayı sever. Hatta selamın samimiyetini artırmak için ''Ni Hao'' sözü arka arkaya birkaç kez tekrarlanır; ''Ni Hao, Ni Hao, Ni Hao''. Mevlana'nın dediği gibi, Çin'de de, selâm kelâmdan önce gelir.